‘Bire bir ilişki kurmakta iyiyiz’

Güncelleme Tarihi:

‘Bire bir ilişki kurmakta iyiyiz’
Oluşturulma Tarihi: Şubat 03, 2024 07:00

Gözde Attila bir içedönük. ‘Affedersiniz İçedönük’ adlı kitabında bu karakter özelliğine sahip olanlara potansiyellerini kullanma yollarını gösteriyor. Ve bunu da kendi tecrübelerinden yola çıkarak yapıyor...

Haberin Devamı

‘Bire bir ilişki kurmakta iyiyiz’
Gözde Attila (Fotoğraf: Levent Kutlu)

Lise yıllarında okuduğu psikoloji kitapları sayesinde bir içedönük olduğunu anlamış Gözde Attila. Başlarda zorluklarını yaşamış ama sonra potansiyelini kullanarak hayal ettiği hayatı inşa etmeyi başarmış. Üniversitede psikoloji eğitimi aldıktan sonra kurumsal bir firmada pazarlama alanında kariyerine devam eden Attila ile bir araya geldik ve kendi tecrübelerinden yola çıkarak içedönük olmanın gizemli dünyasına daldık.

◊ Siz içedönük biri misiniz?

Evet, yüzde 100 içedönük biriyim.

◊ Bunu nasıl anladınız?

17 yaşımda psikoloji kitapları okumaya başladığımda fark ettim.

Haberin Devamı

◊ Önceki süreçte davranışlarınızı nasıl yorumluyordunuz?

‘Ben kusurluyum. Diğerlerinin sevdiklerini sevmiyorum.’ En büyük düşünce buydu. Özellikle okulda herkesin sosyal olduğu bir dönemde baskı hissetmek, kalabalıkları sevmemek… Düzelmem gerektiğini düşünüyordum.

◊ Size kusurlu olduğunuzu düşündüren davranışlarınız neydi?

Çevremi memnun etmeye, ortama uymaya kendimi mecbur hisseden bir gençtim. Sosyal aktivitelere katılıyor ama sonrasında hasta oluyordum. Hep bir kendini yargılama içindeydim.

◊ Aile farkında mı durumun?

İçedönüklük olarak farkında olduklarını düşünmüyorum. Babam da bir içedönük ama iş hayatında çok başarılı, beni de “Hadi kızım” diye ittirmeye çalışıyor. Annemse süper huzurlu bir insandı. Evde ikimiz yaşıyoruz. Bana sonsuz özgürlük sağlıyor.

◊ Babanızın içedönük olduğunu nasıl anladınız?

Kendisi işinsanı, aşırı kalabalık bir Karadenizli aileye mensup. Bütün bu ortamın içinde kaçarak gitmelerinden, kendine dönme ihtiyacından anladım. Yeni evlendiğim dönemde eşimle babamın evine gittik. Eşimle oturdu, sohbet etti. Bir ara içeri gitti ve sonra gelmedi. Ben tabii çok alışığım. Eşim “İyi mi” diyor. Sonra bir baktık, uyumuş ve bunu iletişim kurarak yapmıyor. Çünkü zor bir şey içedönük için iletişim kurmak, “Ben böyleyim, sessiz zamana ihtiyacım” var demek…

Haberin Devamı

◊ Arkadaşlar peki?

Hep kendime göre arkadaşlar seçtim. Arkadaşlardan ziyade yabancılar fark ediyordu durumu. “Niye konuşmuyorsun, senin kadar soğuk birini görmemiştim” gibi…

◊ Dışadönük olma isteği var mıydı içinizde?

Çok. İçimde yalnız kalmayı seviyorum ama bağlantı kurmayı da seviyorum. Vitrine bakıp da istediği oyuncağı alamayan çocuk gibiyim.

◊ Hissettiğiniz anksiyete mi?

İlk dönemlerde anksiyete vardı. Yapmak isteyip de yapamamak… Ama artık sosyal aktivitelerde bulunuyorum, dozunu iyi ayarlamam gerekiyor.

◊ İçedönüklerin en yakın dostları kimdir?

Kitaplar tabii ki… Yazmak ve okumak bize en yakın dost oluyor.

◊ Üniversite seçiminde karakteriniz etkili oldu mu?

Haberin Devamı

Psikoloji okumaya kararlıydım. Ama aynı zamanda Nil Karaibrahimgil’in ‘Özgür Kız’ reklamlarını izleyip daha sosyal, eğlenceli ve sanatsal bir şeyler yapmaya da özeniyordum. Ve haritayı psikoloji okuyup sonrasında bir reklam ajansında işe girmek olarak çizdim.

◊ Üniversite rahat geçti mi?

Kendime küçük bir arkadaş grubu seçtim, erkek arkadaşım vardı. Her şey güzeldi ama hikâye burada bitmedi. Önce erkek arkadaşımdan ayrıldım, ardından bir gün babam gelip iflas ettiğini açıkladı. Böylece benim için mücadele yeniden başladı.

◊ Bir içedönük böyle mücadelelerde daha fazla mı zorlanıyor?

Dışadönükler derdini de dışadönük yaşıyor. Bense hep içime attım o dönem.

Haberin Devamı

◊ İş hayatına da erken atılmak zorunda mı kaldınız?

Çalışmam gerekiyordu. Önce insan kaynakları alanında çalıştım ama kurumsal hayat da bir içedönük için kritik konu. Bir plazada var olmak, açık ofiste çalışmak… Mezun olduktan sonra bir reklam şirketine girdim. Üstelik müşteri temsilcisi olarak… Başta çok kötüydü. Toplantıdan,telefonda konuşmaktan kaçıyordum. 6 ay sonra “Kusura bakma, olmuyor” dediler. Son bir şans istedim ve o gün benim için kırılma noktası oldu. Ertesi gün müşterilerle tek tek buluşmaya karar verdim. Tabii baş başa olunca rahatım. Zamanla tüm müşterileri en yakından tanıyan ben oldum.

◊ Bu tüm içedönüklere uygun bir formül mü?

Haberin Devamı

Evrensel olarak söylenen bir şey. Bire bir ilişki kurmakta daha iyiyiz. Çünkü derin ilişki kurmakta daha iyiyiz. ‘Small talk’ denilen günlük konuşmalarda kötüyüz, boş boş geyik yapmak zor bizim için.

‘Bire bir ilişki kurmakta iyiyiz’
Kitap Doğan Novus Yayınevi'nden çıktı.

◊ Kitabı yazmaya nasıl karar verdiniz?

15 yıldır blog yazıyorum. Bir gün Alain de Botton’un School of Life’ın (Hayat Okulu) Türkiye direktörü aradı ve içedönüklük konusunda bir atölye yapmamı istedi. İki yıl sürdü.

◊ Bir içedönük potansiyelini nasıl kullanır?

Enerjimiz dışadönüklerden daha hızlı tükeniyor. Bu yüzden hayatı buna göre organize etmek gerek. Mikromola anları planlamalıyız. Bir toplantıdasınız, çok uzadı. Tuvalete gider gibi çıkın; dışarıda oturun, müzik dinleyin, kuşlara, ağaçlara bakın. Kendinizi şarj edin. Tatil gibi ortamlarda da kendinize alan ayırın: “Kahvaltı güzeldi, plaja geçeceğiz ama arada ben kendi başıma bir kahve içeyim.” Bu tampon araları koyunca kesintisiz hayata devam edebiliyorsunuz.

◊ Ünlü içedönükler de var kitapta. Einstein, Mark Zuckerberg, Nicole Kidman, Julia Roberts… Neden yer verdiniz kitapta?

Sosyal kanıt. Dünyada otantik, özgün bir kişilik özelliği olmaya başladı içedönüklük. Bir baktılar sanatçıların büyük bölümü içedönük. Kâşifler de öyle... Çünkü kafamızın içinde zaman geçirmeyi çok seviyoruz. Dolayısıyla yaratıcılığa, biliminsanlığına çok yatkınız. Çoğu insanı sıkan şey bizim için cennet. Natürel bir avantajımız var.

 

‘KENDİ ZAMANIMA DEĞER VERİRİM’

◊ Aileniz sizden ne istemez?

Ben hep özgür ruhlu ve inatçı oldum. “İstemiyorum” dediğim şeyi yaptırmak için ısrar etmezler. Kendi zamanıma çok değer veririm. Bu yüzden tek başına kalmak istediğimde “Dışarı mı çıkıyorsun,
ben de geleyim” demezler. Arkadaşlarım da bir kafede oturduğumu görünce selam verirler ama masama oturmazlar. Bilirler ki tek başına oturuyorsam tek başına oturmaya gelmişimdir.

 

SOSYAL MEDYADAKİ TEHLİKE

◊ Son dönemde sosyal medyada içedönüklük üzerine paylaşımlar çok popüler hale geldi. Siz de fark ediyor musunuz?

Susan Cain’in ‘Quiet’ (Sessiz) kitabının çok büyük etkisi var, bu terimin popülerleşmesinde ve insanların kendini anlayıp kabul etmesinde… Fakat şu çok önemli: “Ben içedönüğüm deyip buna uygun, kısıtlı, sessiz, sakin bir hayat yaratayım, hedeflerimden vazgeçeyim” dememek gerekiyor. Sosyal medyadaki paylaşımların böyle bir tehlikesi var.

◊ Sosyal medyadaki gösteriş merakı içedönükleri nasıl etkiliyor?

İçedönüklük ve dışadönüklük bir doğru üzerinde gidip gelen iki nokta. Hiçbirimiz tamamen içedönük ya da dışadönük değiliz. Zaten amaç da buradaki esnekliği arttırmak. Yani istediğimiz zaman içedönüklük noktasını alıp dışadönüklüğe doğru kaydırabilme becerisine sahip olmak. Sosyal medyaya gelince ‘gösteriş eşittir derin sosyal ilişki’ olmadığını çok iyi biliyoruz. Önemli olan nasıl ilişki kurmak istediğini bilmek…

◊ Türk toplumu içedönükler için kolay yaşanabilecek bir yer mi?

Kolektif bir toplumda yaşıyoruz. Japonya gibi içedönük toplumlarda tek başına zaman geçirmek önemli. Restoranlarda, kafelerde tek kişilik masalar var. Çünkü insan tek başına oturuyorsa “O düşünce insanı. Olgun ve yüce bir insan. Tek başına zaman geçiriyor, harika” diyorlar. Buna böyle bakılan toplumlar olduğunu da hatırlamak lazım. Bizdeyse bayramdır, seyrandır, “Akrabanı aradın mı” Düğüne, doğum gününe gitmezsen ayıp... Hep toplum içinde olmak makbul.

BAKMADAN GEÇME!