‘Aşkta beni huzur tavlıyor, öyle büyük beklentilerim yok ilişkide’

Çok yoğun bir dönemden geçiyor. Bir heyecanını diğeri takip ediyor. Tek boş gününü biz kapıyoruz. Yorgun olmasını beklerken her zamanki içtenliği ve güler yüzüyle stüdyoya geliyor. “Her sene bir günü söyleşi için birlikte geçiriyoruz” diyor. Her defasında daha olgun, daha başarılı ve kendinden daha emin görünüyor. Çekim sırasında kolundaki kuzgun dövmesi dikkatimi çekiyor. “Üç dövmem var. Bundan sonra da hayatımda bana dokunan ve beni iyi etkileyen şeyleri vücuduma
bir kompozisyon halinde yaptırmak ve hatırlamak istiyorum” diye anlatıyor.

- 16 Şubat’ta vizyona girecek ‘Zaferin Rengi’ ile beyazperdede, ‘Hücreler’ oyunuyla sahnede, ‘İnci Taneleri’yle ekrandasın. ‘Her yerde olayım’ stratejisi mi yaptın?

Tabii bir kariyer yönetimi yapılıyor, bunun için de bir ekip çalışıyor. Menajerim Ayça (Çinkitaş Kardeş) çok ileri görüşlü biri. Ben sadece o “Kubilay bir iş var, gel yapalım” dediğinde en iyi şekilde yapmaya çalışıyorum. Bu işlerin sorumluluğu da beni motive ediyor.

- Bu sene senin altın çağın diyebilir miyiz?

‘Çukur’da çok reyting alıyorduk, o da altın çağımızdı, geçti. Şimdi başka bir dizi çok izleniyor, başka bir film, oyun çok beğeniliyor, başka bir altın çağ yaşanıyor; hepsinin tadı farklı. Çok güzel hisler. Türk oyuncuların çok daha iyi şeyler yapacağından eminim. Özellikle bizden sonraki jenerasyon yabancı dil biliyor, yurtdışına yönelik oyunculuk yapıyor, heyecanla bekliyorum bizden sonra olacakları.

- Sinema, tiyatro ve dizi... Hangisi daha zor?

En stresli geçen tiyatro oyunu.

- Neden?

Çok yeni, çok tecrübesizim, bunun seyirciye yansımasını istemiyorum. Kamera önünde olabildiğince yüzümü kullanmaya çalışıyoruz, daha yakın plan çekimler oluyor. Sahnedeyse komple bedenimi kullanarak oynamaya çalışıyorum.
Bu eğitimleri aldım ama pratikte de olması gereken şeyler. Fakat bir yandan da en keyifli yer tiyatro sahnesi. Seyirciden anlık reaksiyon almak birçok şeyi değiştiriyor.

Farklı personalar içine girip çıkan insanlarız. Kendimle bağdaştırsam içinden çıkılmaz bir hal alır.

- Oyunun ilk günü nasıldı?

Oyuna birinci perdenin sonunda giriyorum. Çıktığımdaysa ilk perde bitiyor, o an dizlerimin heyecandan tutmadığını hatırlıyorum, titriyordum. Neyse ki Engin Günaydın, Cengiz Bozkurt, Şinasi Yurtsever gibi çok usta ve çok rahatlatıcı insanlarla birlikteyim.

- İlk kez bir kötüyü canlandırıyorsun. Kötüyü oynamak nasıl?

Çok keyifliymiş. Kötülüğün güçlü bir sebebi olduğu zaman bunu yansıtmak çok eğlenceli.

- İçindeki kötü tarafla yüzleştiğin oluyor mu?

Biz aslında bir şekilde farklı personalar içine girip çıkan insanlarız. Bunun psikolojik olarak insanı yorduğunu düşünüyorum. Kendimle bağdaştırırsam iş içinden çıkılmaz bir hal alır. Onur Saylak yedi sene önce “Kubilay çektin, unut. O karakteri eğer kafanda döndürmeye devam edersen bu senin kişiliğine yansıyan bir şey olur” demişti. O yüzden bundan uzak durmaya çalışıyorum.

HAYATIMA BİRİNİ ALMAYI ÇOK TERCİH ETMİYORUM

- ’Hücreler’ oyununda akıl, hücreleri yönlendiriyor. Sen akıl insanı mısın duygu insanı mısın?

Zaman içinde duygularımı mantık çerçevesinde yaşamayı öğrendim. İlginç bir şekilde duygularımı yönetiyorum. Eğer bir duygu, kişiliğimden veya hayatımdan taviz vermeme sebep oluyorsa onu yaşamamayı tercih ediyorum.

- Peki, âşık olduğunda mantık işe yarıyor mu?

Evet, mantık devreye giriyor ve bir şeylerin ters gittiğini hissedersem flört aşamasında sonlandırıyorum. Çünkü kimsenin hayatından vakit çalmak istemiyorum. Zaten 1-2 senedir işe odaklanmaya çalışıyorum.

- Çapkınlık yapmayı mı bıraktın yoksa gizli kapaklı mı yaşıyorsun?

Flörtlerim oluyor, insani bir duygu, hepimiz yapıyoruz ama hayatıma birini almayı çok tercih etmiyorum, sohbetten ileri geçmiyor açıkçası son zamanlarda.

‘CİHAN’I KEŞFETME AŞAMASINDAYIM

-‘İnci Taneleri’ Kanal D’de çok yüksek reytingler alarak başladı, çok sevildi. Yılmaz Erdoğan ile çalışmak nasıl?

Yılmaz Hoca şahsına münhasır, çok güzel kalbi olan bir insan. ‘İnci Taneleri’ de onun eseri. Sürekli yazıp üretiyor, öğretiyor, yorulmadan bizim için çalışıyor. Büyük bir sevgi ve saygıyı hak ediyor. Sette de hem çok komik, hem arkadaş, hem hoca, hem yönetmen, hem oyuncu. Değer verdiği her şeyi onunla yaşayabiliyorsunuz, bu çok güzel.

- Cihan karakterini dizide yeni görmeye başladık...

Cihan’ı daha keşfetme aşamasındayım. Çok ‘spoiler’ veremiyorum. İzleyip hep birlikte göreceğiz.

SEVGİ BİRÇOK ŞEYİ TAMİR EDEBİLİR

- 28 yaşındasın. 30’a doğru giderken, Muğla’dan İstanbul’a gelmek, bambaşka bir dünyanın içine girmek, sana neler öğretti?

Hayat bana, sen bir şey sorduğunda önüme bakıp biraz düşünmeyi, hemen tepki vermemeyi öğretti (gülüyor).

- Biraz fevri miydin eskiden?

Eskiden fevriydim, iyi de kötü de bir şey olduğunda hemen tepki verirdim. Artık karar verirken çok düşünüyorum. Toplumsal olarak  gergin bir durumdayız. Sadece işimle ilgili değil, bugün sokakta birine söylediğiniz herhangi bir şeyden dolayı da başınıza bir şey gelebilir. Özellikle İstanbul’da yaşamak zor, insanları biraz olsun hoş görmek gerekiyor. 

- Rol aldığın oyunda sevgi her şeyin üstesinden geliyor. Senin için de böyle mi?�

Evet, sevgi birçok şeyi tamir edebilir.

- Oyunda kaos olduğunda insan vücudu çöküyor. Sen kaostan uzaklaşmak için neler yapıyorsun?

Karavanla kampa gidiyorum. Telefonumu kapatıyorum. Bazen tek başıma, bazen yanında susabildiğim arkadaşlarımla gidiyorum.

MAÇO DEĞİLİM AMA ÖYLE ANLAŞILIYOR

- Şimdilerde âşık mısın?

Hayır.

- Aşkı nasıl anlatırsın?

Güzel yaşanması gereken, kutsal bir duygu. Şartlar olumlu olduğunda ben de yaşamak isterim ama şu anda şartların olumlu olduğunu sanmıyorum.

- Aşkta nedir seni tavlayan?

Beni huzur tavlıyor. Öyle çok da büyük beklentilerim yok ilişki için.

- Romantik misin?

Pek değilim.

- Maço musun? Öyle bir havan var...

Yok, değilim. Ama dediğin gibi öyle anlaşılıyor bazen, beklenti de oluyor, ama değilim.

- Dilan Çiçek Deniz’le geçen günlerde bir etkinlik için Fransa’ya gittiniz. Fotoğraflarını çektin ve aşk haberleri çıktı hemen...

Beni kız kardeşimle bile yazdılar. Yan yana durduğum her kadınla sevgili değilim. Dilan değerli biri benim için. Çok iyi arkadaşız, bu konuda bir açıklama yapacak değilim. Birçok insanla yazıyorlar ama hiç tahmin ettikleri birileriyle olmadım, tahmin edemedikleri oldu...

FUTBOLUN İÇİNE DOĞDUM

- ‘Zaferin Rengi’ haftaya vizyona giriyor. Nasıl bir karakterde izleyeceğiz seni?

Gerçek ve çok saygı duyulası bir karakter. Türk futboluna ve Fenerbahçe’ye çok büyük katkıları olmuş, kurucularından, kaptanlarından Galip Kulaksızoğlu’nu oynuyorum. Kariyerimde yaptığım en iddialı işlerden biri galiba. Bir Fenerbahçeli olarak böyle bir işin içinde olduğum için onur duyuyorum.

- Nasıl bir hikâyesi var filmin?

Dünya Savaşı dönemi, Fenerbahçe futbolcularının savaşa gitmelerini ve döndüklerinde Galip Kulaksızoğlu’nun onları yeniden takım olmaya motive etmesini anlatıyor. Bir futbol takımının aslında bir ülkeye nasıl umut aşılayabileceğini görüyoruz. İngilizleri yenerek sahada herkesin önünde Türkleri güçlü gösteriyorlar. Atatürk’ün de ebedi muvaffakiyet emriyle çabalıyorlar ve bir şekilde savaş döneminde ülkenin moral motivasyonuna çok büyük katkılar sağlıyorlar. Çok değerli futbolcuları ve sporcuları var. Ülkede bir şeyleri değiştiren insanlar bunlar. O yüzden bir borcumuz vardı, onlara ödediğimiz için çok mutluyum.

- Futbolu seviyorsun. Role hazırlanırken ekstra çalışmaların oldu mu?

Zaten haftada iki-üç gün futbol oynuyorum. Orası bizim deşarj alanımız. Yönetmenimiz Abdullah Oğuz’a da “Topa çok alışığım ve bunu yapabilirim, kendime güveniyorum” demiştim. Fenerbahçeli olmak da işin hazırlık sürecini çok kolaylaştıran bir şeydi çünkü ruhu biliyorum, her hafta stattayım, tarihini biliyorum. Babam zaten eski süper lig hakemi, futbolun içine doğdum. O yüzden bu ruha ayak uydurmak benim için zor değildi. Galip Kulaksızoğlu ile ilgili çok az bilgi vardı elimizde, bir-iki röportaj var, diğer bilgilerin hepsi yanmış, gitmiş. Biz bütün karaktere saygı duyarak oynamaya çalıştık. Önemli olan buydu bizim için.

- Totemlerin var mı?

Fenerbahçe’nin toteme ihtiyacı olduğunu düşünmüyorum.

- Abdullah Oğuz ile çalışmak nasıldı?

Büyüleyici. Müthiş bir ileri görüşlülüğü var, izleyicinin ne isteyeceğini tahmin ediyor. Birçok parametreyi birleştirip hareket edebilen bir yönetmen.

‘Zaferin Rengi’ filminde Kubilay Aka'nın yanı sıra Nejat İşler, Timuçin Esen, Yiğit Özşener, Birce Akalay rol alıyor.