İçimizdeki çocuğun Bayram’ı kutlu olsun

Güncelleme Tarihi:

İçimizdeki çocuğun Bayram’ı kutlu olsun
Oluşturulma Tarihi: Nisan 27, 2015 09:58

Bu 23 Nisan’da bayramımı kutladım. İçimde unutulmaya yüz tutan, ihmal edilmiş çocuğun bayramını...

Haberin Devamı

Bir koltuğa oturdum. Karşıma aldım çocukluğumu...
İçimdeki çocuk ürkek ama meraklı bir şekilde oturdu koltuğuna. Ayakları yere değmiyordu. Ütüsüz kıyafetleri ve kirli pabuçları vardı ama gözleri parıl parıl parlıyordu.
İnceledim onu. Heyecanlı davranışlarını, anlamsızca sandalyede sallanışını... Bir sürü sıkıntı dururken, yapılacak onca iş varken bu kadar rahat olması sinir bozucuydu.
“Yaşam senin sandığın gibi sadece mutlu olmak değil!” diye bağırdım ona. Parıldayan gözleri bana kilitlendi. Sessizce bana bakıyordu. Tepkisizliği beni gafil avlamıştı. “Şuna bak kavga etmeyi bile bilmiyor” dedim içimden.
Birden telefonum çaldı ve telefonda biriyle tartışmaya başladım. Hayat ne kadar da zordu bu günlerde! Bu sırada çocukluğum odada dolaşıp etraftaki eşyaları kurcalamaya başlamıştı. Camdan yapılmış büyük bir kum saatini eline alıp ters çevirdi. “O kum saatini sakın kırma!” diye kendisine seslendim. Odadan çıkıp ofisteki asistanlarıma ‘çok önemli’ gördüğüm konularla ilgili direktifler vermeye başladım.
Geri döndüğümde benim koltuğuma oturmuş olduğu yerde dönüyordu. “Benim yönetici koltuğumda ne işin var?” diye sordum. “Bu, koltuk değil. Uzay gemisi. Dönerek uzaya çıkıyor” dedi ve alttaki kolu kendine çekti. Koltuk bir yandan dönüp bir yandan yükseliyordu. Koltuk yükseldikçe de kahkaha ve coşku... İyice sabrım taşmaya başlamıştı.
Masama doğru yürürken bir anda duvardaki aynada kendimi gördüm. Gri tonlarındaki kıyafetlerim, tertemiz ayakkabılarım ve ütülü, en tepeye kadar iliklenmiş gömleğimle çok ‘düzgün’ görünüyordum. Saçlarıma dokundum. Eskisi kadar parlak ve kızıl değillerdi. Ürkekçe gözlerime baktım. Nedense artık parlamıyorlardı!
Gözlerimden yaş süzülmeye başladı. Nasıl bir adam olmuştum böyle? Ne kadar da ciddiydi her şey? Her nefeste içimdeki çocuğu boğmaya başlamıştım.
Bir anda jölelenmiş, düzgün saçlarımı dağıtmaya başladım. Gömleğimin yakasını açtım. Ayakkabılarımı çıkardım ve çoraplarımı elime geçirdim. “Çorap adaaam!” diye bağırarak çocukluğuma doğru koşmaya başladım. Gözlerimde yaş, yüzümde koca bir gülümseme...
Belki koltuğum bir uzay gemisi değildi, hiçbir zaman gökyüzüne kadar yükselmeyecekti. Ama bir şey söyleyeyim mi ruhparçam? Yıldızları 10 santim yukarında hayal etsen o koltuk seni ulaştırırdı uzaya. İçindeki her kum tanesi güzel anlara tanık olmadıkça ne anlamı vardı ki camdan kum saatlerinin?
Bütün kum saatleri kırılabilirdi, bir insanın kalbini kırmaktansa...

Haberin Devamı


Haftanın gönül selamı

Haberin Devamı

Dayın sana bir masal anlatacak Leo,
Griler giyinmiş somurtkan suratların
Aşkı, sevmeyi bilmeyen sevgililerin
Nefret, kin kusan yetişkinlerin
Doğayı, çevreyi yok eden şirketlerin
Çocukların yaşamasına izin vermeyen bir sistemin
Kızıl saçlı bir karaman tarafından yenilmiş olduğu bir masal
Arkamda kırılgan kum saatim
Ellerime geçirdiğim çoraplarım
Beni uzaya götürecek sandalyem
Yenilmeyiz değil mi Leo?
İzin vermeyiz değil mi senin gibilerin ışığının sönmesine?
Dayın dünyanın en aptal masal kahramanı olacak Leo
Sırf senin gözlerindeki gülümseme sona ermesin diye..

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!