Esra Başak Madagaskar'ı anlattı

Güncelleme Tarihi:

Esra Başak Madagaskarı anlattı
Oluşturulma Tarihi: Şubat 21, 2005 00:33

Esra Başak (29) hayatıma çok sevdiğim bir arkadaşımın kardeşi ve kardeşimin arkadaşı olarak girdi. Yıllar sonra karşılaştığımızda WWF Türkiye’de (Doğal Hayatı Koruma Derneği) çalışıyordu. Sonra bir ara gözden kaybettim, tekrar buluştuğumuzda Hollanda’da çevre bilimleri konusunda master yapmış, ekonomik ekolojide uzmanlaşmıştı.

Yaptığı işe doğanın bize bedava sağladığı hizmetlere değer biçmek de denebilir. Hollanda’dan sonra ufak (!) bir seyahate çıkmış, akabinde de Türkiye’ye dönüp Doğa Derneği’nde çalışmaya başlamıştı. Söz konusu seyahati ise bir senelik bir Madagaskar ziyaretiydi. Madagaskar dünyanın en fakir 10 ülkesinden biri ama doğa güzelliği denince de ilk 10’a giriyor. Esra Başak Madagaskar’ı anlattı.

n Madagaskar’a nasıl gittiniz?

- Hollanda’da okurken erkek arkadaşım Damien’la tanıştım. Madagaskar’daki işi alan oydu. Ambanja’da sömürge döneminden kalma bir kakao ve kahve plantasyonunun işletmesi söz konusuydu. Benim de sakin bir dönemimdi, ya Türkiye’ye dönüp çalışacaktım ya da onunla Madagaskar’a gidecektim. ‘Şimdi yapmayacağım da ne zaman yapacağım’ deyip gittim.

n Madagaskar dünyanın en büyük adalarından bir değil mi?

- Evet, Grönland, Borneo, Papua Yeni Gine ile birlikte dördüncü büyük ada. Zaten bunlara kıta-ada deniyor. Tropik bir iklime sahip. Ama müthiş bir çeşitlilik var. Adanın kuzeyinden güneyine gittikçe doğanın, coğrafyanın, canlıların değişimine tanık oluyorsunuz. Kuzeydeki Diego Suarez (Antsiranana) bölgesinde müthiş yağmur ormanları var, orta kesim Ankara gibi yüksek platolarla, güney ise çöllerle kaplı. Bunun nedenlerinden biri de adanın doğusundaki Hint Okyanusu’na paralel sıradağlar. Adanın insanları da doğası gibi, kuzeyden güneye doğru fark ediyor. Ten rengi farklı, yaşayışları, müzikleri farklı.

n Adada ilk gördüğünüz, ilk dikkatinizi çeken neydi?

- Her taraf mango doluydu. Biz burada bir çeşidini biliriz, orada 16 çeşit falan var. Ağaçtan kafanıza mango düşüyor. Hayata dair ilk hatırladığım şey ise başkent Tana. (Antananariva) Kalabalığıyla, hızlı hayatıyla tam bir başkent. Madagaskar’da kaldığım bir senede iki sivil toplum kuruluşu için iki proje geliştirdim. Biri Nosy Be’nin güneyinde sağlık konusuyla ilgileniyordu, diğeri evimizin 100 metre arkasından geçen Sambirano Nehri’ni koruma amaçlıydı.

ARKA BAHÇEMDE KAHVE KAKAO, VANİLYA

n Nerede yaşadınız?

- Başkent Tana’ya 700-800 km mesafedeki Ambanja’daydım. Ambanja esas adada ama Madagaskar’da ulaşım çok zorlu olduğu için, önce Nosy Be adasına gidip, oradan tekneyle geri geçmemiz gerekiyordu. Yaklaşık 10 bin kişilik bir kasaba bu. Adanın kuzeybatı kıyısındaki Mahajanga ile bizim yaşadığımız yer arasındaki bölgede yağmur zamanında hiçbir ulaşım imkanı yok.

n Bu bakımdan da benziyormuş Türkiye’ye. Bizde de kar yağınca binlerce köye ulaşılamıyor.

- Aynen öyle, resmen mahsur kalıyorsunuz. Birkaç ay Ambanja’dan dışarı adımımızı atamadık. Bir de sıtma olduk. Ben hafif geçirdim ama erkek arkadaşım bayağı ağır geçirdi. İlaç alabiliyorsunuz ama uzun süre kalınca tavsiye etmiyorlar. İlacın çok yan etkisi var, bırakmak zorunda kaldım. Fransız sömürgeciliği döneminde yapılmış koloniyal stilde, verandalı, beyaz, tek katlı bir evde yaşadık. Eve giren yolda iki sıra begonvil vardı, bütün sene açtılar. Arka bahçemde kakao ve kahve, vanilya, biber, bir sürü baharat ve çiçekler vardı. Mesela aromaterapi yağlarında kullanılan ylang ylang bitkisi doluydu her taraf. Bütün zorluğuna rağmen bugüne kadar yaşadığım en güzel yerdi.

n Adadaki ulaşım imkanları nasıl? O kocaman adada sadece 730 kilometrelik bir demiryolu ağı var, bana çok az gözüktü.

- Az zaten. Üstelik karayolları da felaket. Çoğuna yol bile diyemezsiniz. Maceracı ruhunuz bile olsa, o yollarda yolculuk içinizi dışınıza çıkarır. Tren çok az yerde var, şehirlerarasında taxi-bus (taksi-otobüs) dedikleri şeyler çalışıyor. Ama sanmayın ki bu bir otobüs; bildiğiniz kamyonet. Kasasına binip, tıklım tıkış, tavuklarla, mangolarla birlikte yolculuk yapıyorsunuz.

MAVİ BURUNLU BUKALEMUNU BAŞKA YERDE GÖREMEZSİNİZ

n Neden Madagaskar’da doğa turizmi önemli?

- Adalar genellikle endemik bakımdan, yani sadece orada bulunan türler açısından önemlidir. Madagaskar çeşitlilik açısından Kosta Rika veya Brezilya kadar zengin olmayabilir ama buradaki canlıların yüzde 90 başka hiçbir yerde yok. Bir parkta 73 çeşit kuş var yazıyorsa, size az gelmesin. Onlar, o adadaki başka yerde bile yoklar. Mavi burunlu, küt kuyruklu bukalemunu, siyah lemürü başka yerde göremezsiniz. Benim arka bahçemde bile neler yaşıyordu!

n Yılanlar zehirli, lemürler tehlikeli mi?

- Bu adada yaşayan hiçbir hayvandan korkmanıza gerek yok. Zehirli akrepler var ama bir sene boyunca gerçek bir tehlikeyle karşılaşmadım. Sıtma taşıyan sivrisinekler en tehlikelisi. Bir de kırmızı ve turuncu kurbağaları ellememekte fayda var. Evrimsel süreçte yırtıcı ve tehlikeli hayvanlar yok olmuş. En büyük etobur, vaşak boyutlarında bir hayvan.

n Nosy Be Adası kumsalları, denizi ve otelleriyle dünya standartlarında bir tatil bölgesi mi, yoksa Madagaskar standartlarında mı iyi?

- Yemeği, otel standartları, sıcak suyu vs. ile Madagaskar standartlarının üzerinde bir yer. Dalmak, şnorkel yapmak mümkün. Maradoka isimli tarihi bir bölge de var adada. Ayrıca Reserve Naturelle Integrale de Lokobe Doğal Parkı’nda birçok hayvan türü görebilirsiniz. Çok güzel krater gölleri de var.

n Madagaskar’da halen günlük hayatını sürdüren 18 kabile olduğunu okudum. Bunların ‘fady’ dedikleri bir takım sosyal-lokal tabuları varmış, nedir bunlar?

- Birkaç kere tanık oldum. Fady’ler toplumsal, kısıtlayıcı inançlar. Bölgesel olarak değişiyorlar. Adanın genelinde atalardan gelen gelenek-göreneklerle yaşam hakim. Çok kuvvetli ve çok sert kalıpları var. Mesela benim bölgemde, salı ve perşembe günleri Sambirano Nehri’nde çamaşır yıkayamazdık. Şelale, göl gibi bazı yerlerde belli davranışlar, belli renkleri giymek mümkün değil. Çok büyük tepki alıyorsunuz ve o gizli güçler, tanrılar tarafından cezalandırılacağınıza inanılıyor.

n Başınıza bir şey geldi mi bu yüzden?

- Yol kenarında bir sürü insan, bir yere saklanma gereği duymadan tuvaletini yapar orada. Gel gör ki, ben Madagaskarlı değilim, yolculukta ortalıkta olmak istemedim ve bir ağacın arkasında hallettim işimi. Meğerse o ağaç kutsalmış. Yaşlı bir adam beni hemen kenara çekip azarladı. Yabancılara karşı toleranslılar ama yine de saygı göstermek gerek.

n Neler yiyorlar?

- Dünya üzerinde en çok pirinç tüketen ülke burası. Günde üç öğün pirinç yiyorlar, adanın birçok yerinde pirinç yetiştiriliyor. Diğer yemekleri çok güzel. Benim yaşadığım bölgede çok fazla miktarda taze balık bulunuyordu. Hindistancevizi ve mango kullanılıyor yemeklerde, bred dedikleri otları kullanıyorlar.

seyahatte ne okuyor

Roman veya doğa bilimleriyle ilgili kitaplar okuyor.

ne dinliyor

Yanında müzik taşımıyor, gittiği yerin müziklerini dinliyor.

ne yiyor, ne içiyor

Çok yiyor, çok içiyor, her şeyi deniyor. Eskiden et yemezken, Madagaskar’da etobur olmuş. Doğadan alınmış şeyleri yemiyor, yenmek amaçlı özel olarak üretilenleri yemeye dikkat ediyor.

ne giyiyor

Her zaman rahat giyiniyor. Yanında mutlaka spor ve yürüyüş ayakkabısı oluyor.

neyle seyahat ediyor

Tren ve otomobil. Doğanın değişimine tanık olmayı seviyor.

nerede kalıyor

Minimum konfor arıyor; sıcak su ve temiz olması yeterli. Lüks aramıyor.

kimle seyahat ediyor

Gezmeyi ve yemeyi çok seven bir aileden geldiği için ailesiyle seyahat etmeyi seviyor. Erkek arkadaşı da iyi bir yolculuk arkadaşı, ‘Kaprislerimi çekiyor’ diyor. En sevmediği şey, kalabalıkla seyahat etmek.

çantasının olmazsa olmazları

Güneş kremi, harita, not defteri-kalem, kimlik, mayo, dürbün
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!