Çocukluk hayalim gerçekleşti

Güncelleme Tarihi:

Çocukluk hayalim gerçekleşti
Oluşturulma Tarihi: Aralık 05, 2000 00:00

Haberin Devamı

Küçük bir çocukken Altın Kelebek formlarını heyecanla doldurup, sevdiği sanatçıların seçilmesini beklermiş Esra Ceyhan. Bir yandan da ‘‘Ben de bir gün bu ödülü alabilecek miyim?’’ diye düşünürmüş. İşte sonunda o gün geldi, çattı. Esra Ceyhan 2000 yılının en başarılı kadın sunucusu seçildi...

Gece dışarı çıkmayı pek sevmiyor, evine oldukça düşkün. Temizlik takıntısı var. Stephen King hayranı. Programına saatler öncesinden gelmeyip, on beş dakikada giyinip, makyajı yapılarak seyirci önüne çıkıyor. Kendini ‘‘Bir alışveriş canavarı’’ olarak tanımlıyor. Ve o bir Yengeç kadını. İşte bunlar hafta içi hergün evlerimize konuk olan Esra Ceyhan'ın kendiyle başbaşa kaldığında yapmayı en çok sevdiği şeyler. ‘‘Hayatımın mihenk taşı; insanın işini doğru yapması üzerine kuruludur’’ diyerek mesleğine ne kadar düşkün olduğunu dile getiriyor. İşle ilgili yapılan hataları kolay kolay affedemiyor, kendi hata yaptığında ise çılgına dönüyor. Tüm bu iş aşkının ödülünü geçtiğimiz günlerde ‘‘Hayatımın ödülü’’ dediği Altın Kelebek'e kavuşarak aldı. Tabii röportaj esnasında saçı, kılığı, kıyafetiyle bana Catherine Zeta Jones'un ‘‘Zorro’’daki halini anımsatan Esra Ceyhan, ekibinin önemini de ihmal etmiyor; ‘‘Sahne önünde gülleri toplayan, alkışları alan benim. Ama arkamda gizli kahramanlar var.’’

2000 yılının en iyi kadın sunucusu seçildiniz.

Hayatımda en çok istediğim ödülü kazandım. Küçük bir çocukken o formları zaman zaman ben de doldururdum. Sevdiğim sanatçılar için oyumu kullanırdım. O zamanlar şöyle düşünürdüm; ‘‘Böylesi bir ödülü kazanmaya layık olacak bir iş yapabilecek miyim?’’ Kurduğum bu hayaller bana çok uzakmış gibi gelirdi. Bu mesleğe başladıktan sonra da yıllarca bu ödülü kazanmayı umut ettim. Allah bu seneye nasip etti.

Bu ilk ödülünüz mü?

Daha önce çok ödül aldım. Geçen sene kendi dalımızda bir çok ödül kazandık. Hem sunucu olarak, hem deÜ program olarak. Ama Altın Kelebek çok özeldi benim için.

‘‘A'dan Z'ye’’ nasıl doğdu?

Aslında Halit Kıvanç'ın sunuculuk hayatımdaki yeri çok önemlidir. TRT yıllarımda bana; ‘‘Ufak ufak sunuculuk yapmaya başla. Kendini ekran önüne alıştır’’ derdi. Ancak bu işin okulunu okuyan bir insan olarak öncelikle üniversiteyi bitirmeyi istiyordum. Erkenden göz önünde olmak istemedim. Bir programın nasıl hazırladığını öğrenmek istedim. O yüzden de üniversiteyi bitirene kadar kamera arkasında çalıştım. Sonra HBB'de bu programın bebek halini yapıyorduk. Yani şimdi genç bir delikanlı diyecek olursak, kısıtlı imkanlarla HBB'de daha küçük halini yapıyorduk. Programımız böyle doğdu işte. Sonra Atv'den teklif geldi.

Küçük bütçeli bir kanalda yaptığınız programın dikkat çekmesi çok hoş.

İnsanların programı beğendiklerini biliyorduk. Atv'den bir teklif almakla işimiz daha anlam kazandı.

Kaç sene oldu?

ATV'de dördüncü yılımızın içindeyiz. Program böyle başlamadı tabii. Her sene birşeyler katıyoruz. ‘‘A'dan Z'ye’’ sınırlarını, ama hakim olabileceğimiz sınırlarını genişleterek büyüyor. Yani başıboş bir genişleme değil. Zannediyorum ki; doğru bir iş yapıyoruz.

Hem yaş, hem de tecrübe açısından bu işe yıllarını vermiş isimlerin arasından sıyrıldınız. Bunu nasıl başardınız?

İlk başlarda bana; ‘‘Sen ekranda göründüğün gibi gerçekte de samimi biri misin?’’ diyorlardı. Belki samimiyetime inanmayan insanlar vardı. Gerçekten öyleyim. İnsan yıllarca rol yapamaz. Benim hayata bakışım, tavrım çok net. Kendime göre yasalarım var. Kimsenin hakkını yedirmemek, orada olmayan bir insanın arkasından atıp, tutmamak, başkalarının ününden yararlanmamak... Ucuz hesaplar peşinde olmadım hiç. Bunlar etkili olmuş olabilir. Ukalalık olarak alma ama sen çok samimi olduğun için bu cesareti buluyorum. İnsanlar işini doğru yapan birini özlüyor.

Peki kontrollü olmayı nasıl başarıyorsunuz? Çünkü canlı yayın çok riskli.

Üç saat canlı yayın emanet edilmiş, bir. Milyonlarca insanın önündesiniz, iki. Sizi izleyen çocuklar, gençler var, üç. Yıllarca programlarınızla insanlara birşeyler vermeye çalışmışsınız, dört. Kimsenin gelip bunu sabote etmeye çalışmasına izin vermeyiz, harcatmayız. Bir lisanım vardır, bunu uygun sözcüklerle karşımdakine anlatırım.

İlk zamanlar heyecandan yayına çıkamıyordum

Canlı yayında inanılmaz bir şey geldi mi başınıza?

Çok güzel şeyler de oluyor, çok can sıkıcı şeyler de... Bir kere HBB'de başıma bir şey geldi. Meslek hayatında belli bir noktaya gelen insan, geçmişe dönüp baktığında yaşadıklarını daha iyi değerlendirebilir. Bir gün programa gidiyorum. O zamanlar daha yeniyim. Herkes; ‘‘Ay nasıl çıkıyorsun canlı yayına?’’ diye sorup duruyor. Kendi kendime düşündüm. ‘‘Yine bir sürü insanın karşısına çıkacağım’’ derken, beni bir panik aldı. Ellerim titremeye başladı, tansiyonum düştü. Yayına giremedim. Bunu düşünürsen, yapılacak iş değil. Ama; ‘‘Ben dostlarımla birlikteyim. Beni görmek isteyen, seven insanlar var’’ dersen mesele yok. Bu da genç arkadaşlara naçizane bir öğüt.

Halit Kıvanç'ın sözünü dinlememekle iyi yaptığınızı düşünüyor musunuz?

O benim için; ‘‘Kendimi Kristof Colomb olarak görüyorum’’ der. Televizyonculuğun mutfağında çalışmasaydım başarılı olamazdım. Ama Halit Kıvanç bana bir imkan tanıdı. Ona çok şey borçluyum.

Bu arada bir film çalışması da yaptınız.

Evet senaryosunu Kandemir Konduk'un yazdığı bir filmde bir oyunculuk deneyimi yaşadım. Bana inanılmayacak kadar sahne teklifi geldi. Ama parlak teklifler aldım diye herşeye saldıracak bir insan değilim. Hatalarım olmuştur, ilk deneyimimdi. Ama çok istek ve coşkuyla girdim bu işe de.

Teklif gelir gelmez kabul ettiniz mi?

Kandemir Konduk ismi olunca; ‘‘Evet’’ dedim. Çünkü ne yaptığını bilen bir insan.

Canlı yayında sunuculuk yaparken rol yapmanız mümkün değil. Oysa filmde rol yapıyorsunuz. İzleyici yadırgayabilir mi sizi?

Yadırgayabilirler tabii. Ama seyretsinler. Tarafsız bir gözle seyretmeye çalışsınlar. Sanki yeni çıkmış biri gibi görmeye çalışsınlar beni.

Erdem Siyavuşgil'den şarkıcılık dersleri alıyor musunuz?

Hayır, almıyorum. Erdem hanım çok saydığım bir hanım ama profesyonel anlamda bir çalışmamız söz konusu değil. Filmimi bekliyorum ben şimdi.

Bazı mankenler; oyunculuk, şarkıcılık yapıp sunuculuğu en üst basamak olarak görürlerken sizin sunuculuktan oyunculuğa ya da şarkıcılığa geçmeniz ilginç değil mi?

Hiç böyle düşünmemiştim. En iyisini yapmak istiyorum. ‘‘Esra Ceyhan kendini sevdirdi, bir yere geldi. Şimdi de bunun meyvelerini oradan oraya atlayarak topluyor’’ dedirtmek istemiyorum. Yapabileceksem yapacağım. Yapamayacaksam teşekkürü edip çekileceğim. Bilgim ve tecrübem bana kalmış olacak.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!