Aşkın tek 'tedavisi' var

Güncelleme Tarihi:

Aşkın tek tedavisi var
Oluşturulma Tarihi: Eylül 18, 2012 00:00

Pekçok kişi “evlilik aşkı öldürüyor” der. Psikiyatri uzmanı Prof. Dr. Mehmet Sungur’un ise bakışı daha farklı, bir hastalık olan aşkın evlilik ile tedavi olduğunu savunuyor.

Haberin Devamı

Sungur aşkı “görme kusuru”na, evliliği ise “gerçekleri görebilme yetisi”ni tekrar kazandırdığı için tedaviye benzetiyor.

 

Aşık olma sürecinde ilişki farklıdır. Hayatın tek odağı vardır o da aşık olunan kadın veya erkek. Sorunlar görmezden gelinir hatta görülmez. Hep olumlu, hoşa giden özellikler farkedilir. Sevilen kişinin algılanması değişir. Çok kere olduğu gibi değil, olunmasını istendiği gibi görülür. Ve belki de en büyük yanılgı, bunun hep böyle süreceği zannedilir. Halbuki sevgiyle yaratılan illüzyon dünyasından, gerçeğe dönülünce görüş yeniden kazanılır. Prof. Dr. Sungur, şunları söylüyor:

/images/100/0x0/55ea7da3f018fbb8f8836818
“Aşık olma sürecindeki ilişkinin daha çok olumlulara açık olması, partnerlerde çesitli sorunlardan arınmış bu yaşam biçiminin evlilikte de devam edeceği düşüncesini oluşturur. Partnerler, evlilik sürecinde de evlilik öncesinde olduğu gibi birbirlerine odaklı yaşayacakları, birbirlerinden sürekli ödül alacakları ve ağırlıklı olarak zevk ve doyum üzerine kurulu bir birliktelikleri olacağını varsayarlar. Basit bir biçimde söylenecek olursa ödüllerle bedeller arasındaki denge, aşık olma döneminde ödüller lehine (aşk sözcükleri, birlikte geçirilen zaman, duygusallık ve cinsellik gibi) fazlalık gösteriyor. Evlilik sürecinde ise bedeller (ev işleri, ikili yaşamın getirdiği güçlükler, ekonomik koşullar, çocuk bakımı, dış dünyadaki sorunların eve gelmesi gibi) artmaya, ödüllerse azalmaya başlar. Çünkü artık yalnızca ödüller değil gerçek birlikteliğin sorumlulukları da devreye girer” diyor.

                         

Haberin Devamı

AŞK HAYAL EDİLENLE, GERÇEK ARASINDAKİ FARK ANLAŞILINCAYA KADAR GEÇEN ZAMAN

 

Aslında sonrasını tahmin etmek zor değil. Genellikle her iki partner ödüllerin azalmasından birbirlerini sorumlu tutar. Bedel-ödül dengesi bedeller lehine arttığında, romantik rüyanın oluşturduğu doyum ve zevk üzerine kurulu beklentilerin gerçekçi olmadığı anlaşılır. Prof. Dr. Sungur, “Evlendiğinizde hayal ettiklerinizi ya da görmek istediklerinizi değil, olanı yani gerçeği görürsünüz.  Dolayısıyla görme kusuru düzelmiş ve gerçek tüm çıplaklığıyla ortadır. Evlilikte hayal edilenle değil, gerçekle yaşamak gerektiği anlaşılır. İşte bu yüzden aşk bir görme kusuru, evlilik ise bu görme kusurunun tedavisidir. Başka bir deyişle, aşk, hayal edilenle gerçek arasındaki fark fark edilinceye kadar geçen zaman dilimidir” diyor.

 

Haberin Devamı

EVLİLİK ROMANTİK BİR RÜYANIN DEVAMI DEĞİL

 

Peki görme kusuru düzelse de mutlu evlilik olmaz mı? Prof. Dr.Sungur, şöyle diyor:
“Evliliğin sağlıklı bir biçimde devam edebilmesi, öncelikle partnerlerin evliliği yalnızca romantik bir rüyanın devamı olarak algılamalarını değiştirmeleriyle (tamamen ortadan kaldırmaları değil) mümkün. Evlilik, birbirlerinden farklı geçmişleri, beklentileri, ihtiyaçları, tepkileri ve duyarlılıkları olan iki ayrı bireyin, rutin seyreden bir ilişki içinde uyumla yaşayabilmeleri sanatıdır.”

 

HERKES AŞKIN ÖMRÜNÜ BİÇME PEŞİNDE

 

Bilim adamları da... Aşık olan beyinde neler olup bittiğini araştıran ve beyin görüntüleme yöntemleriyle yapılan çalışmalar yoğun bir duygu şeklinde yaşanan aşkın ömrünün ortalama olarak 17 ay olduğunu gösteriyor. Zaten aşk hastalıksa neden ömür boyu sürsün ki? Bir ömür boyu illüzyon içinde yaşanabilir mi? Aşkın yerine insanları birarada tutabilecek ve mutlu edecek başka duygular da var. Prof. Dr. Sungur, “İnsanlar aşk yok olduğunda onun yerine gelebilecek duygunun en az aşk kadar doyurucu olabileceğine inansa, aşk ne zaman biter sorusu eminim bu kadar önemli olmazdı. Gelişimsel olarak şehvetin yerini aşka, aşkın da yerini sevgiye bırakabileceği düşünülmüyor genellikle. Ancak her şehvet aşka, her aşk da sevgiye dönüşmüyor elbette. Bu noktada önemli olan, aşkın sevgiye dönüşüp, dönüşmemesi. Başka bir deyişle evliliği götüren aşk değil “sevgi ve ilişkinin devamı için verilen emek” diyor.

 

Haberin Devamı

AŞKIN HALLERİ

 

Prof. Dr. Sungur “aşkın halleri”ni şöyle anlatıyor:
* Aşk, normal insanlardaki anormal ilgi daralmasıdır: Birine aşık olduğunda tüm ilgi ve dikkat aşık olunan kişiye odaklanır. Başka bir deyişle aşk, normal insanlardaki anormal ilgi daralmasıdır. Söylenen bütün aşk şarkıları, yazılmış tüm aşk şiirleri, seyredilen tüm aşk filmleri, okunan tüm aşk romanları aslında kişiye kendi aşkını anlatır. On beş dakika evvel arkadaşlarının anlattıklarının neredeyse hiçbirini hatırlamayan sen, sevgilinin söylediği ve yaptığı her şeyi ayrıntılarıyla hatırlarsın.


* Aşk, seçici bir odaklanma halidir: Birine âsik olduğunda onun olumlu yönlerini abartırken, olumsuz yönlerini küçültür, görmezden gelir ya da görsen de aldırmazsın. Çünkü nasıl olsa aşk her şeyin üstesinden gelecektir. Eğer aşk bir görme kusuruysa kim böyle bir görme kusurunun düzelmesini ister ki? En gerçekçi insanlar bile aşkın hayali özelliklerinden şikayet etmez.

Haberin Devamı


* Aşk, takıntılı bir düşünce biçimine sahip olmaktır: Birine aşık olduğunda aklından çıkaramadığın tek şey aşık olduğun kişidir. Her yerde ve her koşulda aşık olduğun kişiyi düşünürsün. Tekrarlayıcı bir biçimde yineleyen bu düşünceler takıntılı bir hal alır. Yaptığın her iş, aşık olduğun kişiyi düşünerek sonlanır. Uyanır uyanmaz ilk aklına gelen yine aşkındır. Aşkı takıntıdan (obsesyon) ayıran tek fark, takıntıda kişinin istemediği bir şeyi düşünüyor olması. Aşık olan kişiyse aşkını düşünmekten kaçınmaz, aksine bu düşünceler ona inanılmaz bir keyif verir.


* Aşk, coşkulu bir yükselme (mani) halidir: Birine aşık olduğunda enerjinde belirgin bir artış olur. Enerji artışıyla birlikte uyku ihtiyacın ve iştahın da azalabilir. Uykusuz gecelere rağmen ayaktasındır. Kendine güveninin arttığını, daha cömertleştiğini, daha konuşkan olduğunu fark edersin. Bu haliyle aşk, psikiyatrların “manik” olarak tanımladıkları bir duygu durumuna doğru ilerleyen coşkulu bir yükselme halidir.

Haberin Devamı


* Aşk, duygusal bir dalgalanma halidir: Aşık olmak, duygusal dalgalanmalar yaşamak anlamına gelir. Sevgilin ilgiliyse coşar, mutlu olursun. Sevgilin kayıtsız kalır, seni aramaz ya da ihmal ederse çöküntü yaşarsın. Yani ruhsal durumun sevgi nesnesinin davranışlarına bağlı olarak belirgin iniş ve çıkışlar gösterir.


* Aşk, yaşamın sıradanlığına başkaldırıdır: Aşık olduğunda, yaşamındaki öncelikler ve tercihler değişikliğe uğrar. İşin, arkadaşların, hobilerin artık eskisi kadar önemli değildir ya da sevgilin gündeme geldiğinde her şey ikinci plana düşer. Sevgiliyi memnun/mutlu edebilmek pahasına alışkanlıklarından, hobilerinden özveride bulunur hatta yaşam biçimini bütünüyle değiştirilebilirsin. Sevgilinin hoşlandığı şeyler senin hoşlandıklarından daha da önemli bir hale gelebilir. Bu haliyle aşk, günlük yaşamın rutinlerinden vazgeçmek ve sıradan bir yaşama tepki vermeyi simgeliyor olabilir.


* Aşk empati ve sempatiden öteye bir kaynaşma halidir: Onun mutluluğundan mutlu, mutsuzluğundan mutsuz olursun.

 

 

 

 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!