Derya Alabora’nın Hayatı Sanat

Güncelleme Tarihi:

Derya Alabora’nın Hayatı Sanat
Oluşturulma Tarihi: Kasım 17, 2011 00:00

Sinema, tiyatro, dizi, siyaset ve özel hayata dair çarpıcı bir sohbet!

Haberin Devamı

O, sanat filmlerinin vazgeçilmezi, popülerlikten uzak ve hayata karşı duruşu sağlam bir oyuncu! İşte Derya Alabora hakkında tüm merak ettikleriniz…

Türk sinemasında güçlü ve cesur rollerin sahibi Derya Alabora, sanatçı bir aileden geliyor. Babası opera sanatçısı dolayısıyla çocukluğunu tiyatro, opera ve balede geçirmiş. Konservatuvar imtihanında yeteneği keşfedilen oyuncumuz o günden beri sinema, tiyatro ve televizyon dünyasında muhteşem oyunculuğunu sergiliyor.

Türkiye’de sanata bakış nasıl sizce? Türk sinemasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Türk insanının sanata çok önem vermediğini düşünüyorum. Doğal olarak ekonomik koşullar, burada belirleyici bir rol oynuyor. Sanatı algılamak için eğitim seviyesinin başka noktalarda olması gerekiyor. İnsanlar ilkokula bile zor giderken, ekmek parası peşindeyken sanatla uğraşmak biraz fazla olabilir. Sanat daha çok burjuva kültürünün bir parçasıdır. Sanat eserine değer biçip satın alan da aynı sosyal sınıftaki insanlardır. Bizim sanatı satın alabilecek, onu algılayabilecek insanlarımızın sayısı zaten çok az, onlar da genellikle daha para eden resim sanatıyla ilgileniyorlar. Edebiyat, müzik, tiyatro, sinema gibi sanat dallarının alıcısı orta sınıftan insanlar. Bunun büyük bir bölümünü gençler oluşturuyor. Çağımızda kitap satışlarının rakamına, sinemaya ve tiyatroya giden insan sayısına bakarsanız durumun ne kadar vahim boyutlarda olduğunu görebilirsiniz. Sinema aynı zamanda eğlendirici unsurları da içinde barındırdığı için, ağır filmlerin dışında en ilgi duyulan alan. O yüzden sanat filmi denilen, bana göre derdi olan filmler seyirciden fazla kabul görmüyor. Ama çok iyi yönetmenlerimiz olmaya başladı. Bence “Türk sineması çok iyiye gidiyor” demekten çok “Oldukça iyi yönetmenlerimiz var” demek bana daha doğru geliyor.

Haberin Devamı

Yeni nesil oyuncuları başarılı buluyor musunuz, beğendiğiniz senarist veya yönetmenler kimler?

Yeni nesilde çok yetenekli oyuncular olduğunu düşünüyorum. Ama bir o kadar da sınırlı yetenekte insanlar var ama onlar nedense diğerlerinden daha çok kabul görüyor. Bence oyunculuk meselesi tam algılanamamış durumda. Abartılı karakterlere seyirci daha çok ilgi gösteriyor o zaman kötü oyunculuk iyi olarak algılanıyor. Yakışıklı erkekler ve güzel kadınlar kötü oynasalar bile seyirci onlara kıyamıyor. Dikkat ederseniz bizde kötü karakterler sonuna kadar kötüdür, hiç iyi tarafları yoktur. Onların karşısında da güzel ve iyi kız vardır. Bu durumda çirkin bir iyi kız olamadığı gibi, kötü karakterin de çok güzel olma şansı az. Zeki Demirkubuz, Uğur Yücel, Özer Kızıltan, Yeşim Ustaoğlu beğendiğim yönetmenler.

Haberin Devamı

Sinema en özgür bırakılması gereken alanlardan biri, sizce ne kadar özgür? Özellikle Altın Portakal’da öne çıkan sansür konusu hakkında ne düşünüyorsunuz?

Özgürlük kavramı bence tek başına ele alınamaz bir ülkenin bütününde özgürlük yoksa tabii ki sanat eserinde de olamaz. Çünkü sanat muhalif bir kavramdır etrafındaki aksaklıları, eleştirileri yansıtır. Ülkede baskı hakimse senin eleştirdiğin şey kabul görmez ve sansürlenir. Yani biz sadece sanatta sansürle uğraşırsak çok başarılı olamayabiliriz. Bu bütünlüklü kavramı farklı alanlarda da çalışarak elde edebiliriz diye düşünüyorum. Mesela şu anda güncel olan anayasa değişikliği alanında ne kadar emeğimiz olursa sanatta sansürü de o kadar engelleriz. Bir ülkede kürt sorunu varsa kürt meselesini anlatan filmler yasaklanıyor ve insanlar yargılanıyorsa durumumuzun ne kadar vahim olduğunu anlamak zor olmasa gerek. Düşünceye tahammülü olmayan bir zihniyet sanatı zaten algılayamaz. Ama bu durumda sanatta sansür tabii ki olur ne yapalım demiyorum mücadeleyi biraz daha geniş alanda verelim diyorum.

Haberin Devamı

Aktivisit kimliğinizle ön plandasınız, siyasi görüşünüz ortada. Şu anki iktidara bakış açınız nasıl?

Ben hiçbir zaman iktidardan yana olmadım. Hep ona karşı durdum. Dolayısıyla iktidar olan bir partiyi savunmam çok mümkün değil. Ama doğru yapılan işlerin desteklenmesi gerektiğini düşünüyorum. Mesela anayasanın değişmesi için herkes destek vermeli ve çalışmalı ki insan olarak kanunlarla daha korunur hale gelelim. 82 anayasasının mutlaka değişmesi gerektiğini düşünüyorum. İnsan haklarını odaklayan bir anayasa olmalı. Baskıcı zihniyete karşı bir anayasa olmalı. Eğer bu başarılırsa epey yol katederiz. Kürt meselesinin mutlaka konuşularak halledilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bütün bu sorunların altından kalkabilirlerse benim de bakışım değişebilir.

Haberin Devamı

Kadına yönelik şiddetle ilgili çalışmalarınız var diye biliyorum. Bu konu ile ilgili neler yapıyorsunuz?

Kadına şiddet bizim en önemli sorunlarımızdan biri. Erkek egemen toplumlarda ne yazık ki kadın, insan yerine koyulmuyor. Sadece erkeğe hizmet etmesi gereken, erkeğin şerefinden sorumlu, onun sözünden çıktığı anda yok olmaya mahkum bir şey gibi algılanıyor. İnsan demek mümkün olamıyor çünkü bir kişinin hiçbir hakkı yoksa sen onu insan olarak görmüyorsun demektir. İşin en korkunç tarafı kendine bu kadar hak tanıyıp da karşı tarafı yok saymadaki şiddetin büyüklüğü. Bu kadar egemen bir zihniyetle uğraşmak çok kolay olamıyor. Ben kendi mesleğimin içinde bu konuya çok yer ayırıyorum. Seçtiğim oyunlarda kadın meselesiyle ilgili olanları ön plana alıyorum. Bunun dışında mağdur olmuş kadınlara ulaşmak, onların yanında yer alarak yalnız olmadıklarını hissettirmek, doğuya gidip oradaki kadınların sorunlarını paylaşıp neler yapabiliriz diye konuşmak benim için önemli. Bazı dergilere şiddetle ilgili fotoğraflar vermek, bu konuda seminerlere katılmak benim yapabildiğim şeylerden bazıları. Son çalıştığım dizideki (Küçük Hanımefendi) basın danışmanımız Sevda Turgut'la da bu konuyla ilgili çalışmalar yaptık. Şiddete uğramış kadınları fotoğrafladık. Tabii sembolik makyajlarla. Umarım birilerinin dikkatini çeker ve en azından bu konuyu düşünme fırsatı bulurlar.

Haberin Devamı

Derya Alabora’nın Hayatı Sanat

Eğitmenlik tarafınız da var sizin. Şu an nerede, hangi eğitimleri veriyorsunuz kısaca bahseder misiniz?

Yedi senedir eğitmenlik yapıyorum. Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuvarı benim mezun olduğum okul olduğu için uzun zaman orada ders verdim. Şu anda ise Ekol Drama’da ders veriyorum. Ben içsel oyunculuğun sinemada da, tiyatroda da daha başarılı olduğunu düşünüyorum. Bir karakter yaratırken o karaktere bürünmek, o karakter olma hali, duygularımızı kullanarak, oynadığımız rolün içine daha fazla girmek, bence başarıyı artıran bir şey. Derslerimde daha çok duygu egzersizleri yapıyorum. Önce kendi duygularımızı anlayıp sonra karakterin duygusuna bakmak. Böylelikle kendi hayatımıza da bir bakış oluyor bence oyuncu olmayan insanların bile yapmaları gereken egzersizler olduğunu düşünüyorum.

Gençlere en çok neyi aşılamayı hedefliyorsunuz?

Hayatı algılamalarını sağlamak. Onları kendileriyle karşılaştırmak, kendilerine dışarıdan bakmalarını sağlamak. Böylelikle yaşadıkları olayları daha objektif değerlendirmelerini aşılamaya çalışıyorum.

Küçük Hanımefendi dizisi nasıl gidiyor, bu diziyi tercih etme sebebiniz neydi?

Dizimiz gayet iyi gidiyor. İyi bir ekiple çalışıyoruz. Kaliteli bir iş olduğunu düşünüyorum. Oyuncu kadrosu çok iyi, yönetmenimiz çok iyi, ekip arkadaşlarımızın hepsi işinde usta isimler. Seçimimi yaparken önce senaryoya ve oynayacağım role dikkat ediyorum sonra da yönetmen ve yapımcıya. Ve tabii ki oyuncu seçimi ama sinemada önce yönetmen.

Peki, tiyatro çalışmalarınız ne durumda?

Geçen yıl iki oyun çıkardık. Bir tanesi tiyatro festivaline hazırlandı. Shakespeare'nin Fırtına'sı ve Marguerite Duras, Oskar van den Boogaard'ın ayrı metinlerinden yola çıkılarak yapılan “Ve Veya Ya da”. Bu oyunu bu yılda Garaj İstanbul’da oynayacağız kasım ayı içersinde. Nergis Öztürk, Erdem Akakçe, Engin Hepileri ve ben oynuyoruz.

Senaryo çalışmaları yapan biri olarak özellikle sormak istiyorum, yarattığımız bir projeyi hayata geçirmek için önce hangi adımı atmalıyız? Özellikle son zamanlarda dizilerin fazlalığı ve her zaman belli başlı kişilerin tekelinde olması bir engel teşkil ediyor. Sinema da bir nevi öyle, bunu aşabilmek için önerileriniz var mı?

Çok haklısın. Projeler hayata zor geçiyor. Ama ben şuna inanıyorum elimizde iyi bir proje varsa mutlaka karşılığını buluyor. Yaptığımız işten emin olalım ama eleştiri de kabul edelim. Çünkü ben o kadar çok senaryo okuyorum ki bir sürü hatası olan yalnız insanlar galiba bunu kabullenmekte zorlanıyor. Devletin yardım verdiği projeler daha akıllı uslu şeyler oluyor. Uç noktalarda dolaşıyorsanız sakıncalı ilan ediliyorsunuz. Ben belki biraz özel sektöre yönlenmek faydalı olabilir diye düşünüyorum. Birçok şirketten bu konuda destek isteyebiliriz. Bazı yapım şirketleri de genç sinemacılara olanak sağlıyor.

Benim için yere göğe sığdırılamayacak bir oyuncusunuz. Kariyerinizde istediğiniz noktada mısınız, içinizde kalan şeyler var mı?

Çok teşekkür ederim. Kariyerimde istediğim noktada değilim. Daha yapacak çok işim olduğunu düşünüyorum. Ama ne yazık ki yaşadığımız topraklar galiba bir kadın olarak yapmak istediklerimi de kısıtlıyor. Kadın rolleri, erkek rollerine oranla çok daha az. Kadın karakterler özellikle sinemada daha az yazılıyor. Orta yaşa geldiğiniz anda sizi sadece anne olarak görmek istiyorlar. Yani aşk yaşayamazsınız, karşı çıkan bir karakter olamazsınız sadece çocuklarına bakan fedakar anne olabilirsiniz. Bu roller bana artık çok sıradan geliyor. Başka ülkelerin sinemalarına baktığınızda o kadar uç rolleri oynayan oyuncular var ki. İsabelle Huppert müthiş roller oynadı; bir katili, çocuğuyla sevişen kadını, aşk yaşayan birini de oynadı. Çünkü oyunculuğun güzel tarafı burada, kendi dünyanızın dışında başka dünyalara girmek. Bambaşka karakterler yaratmak. Bazı rolleri eleştirmek bazılarına katılmak. Ve kendi dünyamızı anlatmak.

Peki oğlunuzla aranız nasıl, onu büyütürken hangi endişeleri taşıyordunuz ve şimdi nasıl bir genç oldu?

Oğlumla aram çok iyi. İnsanın çocuğuyla ilgili çok büyük endişeleri oluyor. Ona bir şey olacak diye ödünüz patlıyor ama zaman içinde yaşadığınız şeyler sizi rahatlatıyor ve ona güvenmeye başlıyorsunuz, endişeler daha azalıyor. Ama bence bir annenin korkuları hiç bitmez bu sevgiyle ilgili her an ona bir şey olmasından dolayı duyduğunuz endişe gerçekten bitmiyor. Ya da ben öyleyim bilemiyorum. Oğlumun çok duyarlı olduğunu düşünüyorum. Yetenekli olduğunu düşünüyorum. Yapacağı ilk filmi de sabırsızlıkla bekliyorum. Hayatta yapmaktan bir an bile şüphe duymadığım büyük bir mutluluk benim için.

Anne ve baba da tiyatrocu, peki oğlunuz ilgileniyor mu oyunculukla? Onun yeteneği ne yönde?

Sinema ile ilgileniyor. Sanırım güzel filmler yapacak.

Yakın bir zamanda gerçekleştireceğiniz projeleriniz var mı?

Bir oyun yapmayı düşünüyorum ama henüz belli olmadı. Şu anki işlerim de devam edecek.

Tüm sorularımızı içtenlikle cevaplayan Sevgili Derya Alabora’ya çok teşekkür ederiz.

Röportaj: Nilay Uzun 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!