#DiziYazısı - Bir Harry Potter güzellemesi: Bunların hiçbiri gerçek değil!

Güncelleme Tarihi:

#DiziYazısı - Bir Harry Potter güzellemesi: Bunların hiçbiri gerçek değil
Oluşturulma Tarihi: Ocak 18, 2016 09:47

2016 zalim başladı. Her gün yeni bir haber: Bir güzel insanı daha kaybetmiş dünya. Haydi biz alıştık diyelim memleket olarak canımız yana yana yaşamaya ama elin yabancısı şaşırıyor böyle şeylere.

Haberin Devamı

Misal daha David Bowie’nin yası soğumadan Alan Rickman yaşamını yitirdi. İkisi de İngiliz, ikisi de 69’unda, ikisini de kanser aldı. İngiltere medyası ne yapacağını şaşırmış; Bowie’yi mi yazsalar Rickman’ı mı? (Bize gelip sorsalar halbuki anlatırız 5 dakikada değişen gündemlere nasıl ayak uydurulacağını...)

#DiziYazısı - Bir Harry Potter güzellemesi: Bunların hiçbiri gerçek değil
Böyle durumlarda adet haline geldiği üzere Bowie şarkıları dinliyorum bir süredir. Rickman’ı nasıl anayım peki? Tabii ki bence hayatının rolü olan Severus Snape ile! Dolayısıyla hafta sonu oturdum televizyonun karşısına, liseden beri izlemediğim Harry Potter külliyatını izledim baştan sona. (“Dostum ‘Dizi Yazısı’ demişsin ama bunlar film” diyeceklere öncelikli not: 8 filmi arka arkaya izleyince resmen dizi etkisi yapıyor. Her film bir sezon gibi oluyor.)

Haberin Devamı

J.K. ROWLING DENİNCE

Sezar’ın hakkını Sezar’a, Rowling’in hakkını da Rowling’e vererek başlayalım: Bu kadın çağımızın edebi dehalarından biri. Bu önermeye itirazı olanlar yazıya devam etmeme hakkına sahipler çünkü J.K. Rowling’i öveceğiz biraz yazının genelinde. Sihir, büyü, fantastik roman, “Aman da çocuklar mı okusun?” filan derken, çağımızın en acil sorunlarını pat pat dizivermiş kitaplarda arka arkaya.

#DiziYazısı - Bir Harry Potter güzellemesi: Bunların hiçbiri gerçek değil

Son dönemde yine İngiltere’de yaşanan “Hermione aslında siyah mıydı?” tartışmalarının hatırlattığı üzere ırkçılık meslesi örneğin. Sihir gücü olmayan insanların çocukları için kullanılan hakaretamiz ‘Mud-blood’ yani çamur-kan sıfatından kentaurlara ‘half-breed’ (yarım soy) denmesine kadar birçok detayda ırkçılık sorununu dile getiriyor Rowling.

BASKI MI VARMIŞ? KİME?

Yahut otoriterleşme... Lord Voldemort’un geri döndüğünü bir türlü kabul etmek istemeyen Sihir Bakanlığı’nın, “Voldemort döndü” diyenleri yalancı ilan etmesi, birçok kişinin haksız yere tutuklanıp Azkaban Hapishanesi’ne gönderilmesi, baskıların özelllikle Hogwarts Cadılık ve Büyücülük Okulu’nu hedef alması desek mesela?

Haberin Devamı

#DiziYazısı - Bir Harry Potter güzellemesi: Bunların hiçbiri gerçek değil

Peki Bakanlık tarafından okula atanan Profesör Dolores Umbridge’in bilgiye dayalı dersleri, arkadaş grubu toplantılarını kısıtlaması, kızlarla erkeklerin birbirlerine 20 santimetreden fazla yaklaşmalarını yasaklaması, duvarlardan yağlı boya tabloları kaldırtması da mı gol değil? Kadın Kehanet öğretmeni Profesör Sybill Trelawney’i bile görevden aldı yahu!

Tabii bir de bütün bunlar Londra’nın ortasında olup biterken, “sıradan” (sihir gücü olmayan) insanların kendileri tehlikeye düşene kadar durumdan hiç haberdar olmamasını da listeye yazalım.

#DiziYazısı - Bir Harry Potter güzellemesi: Bunların hiçbiri gerçek değil

Haberin Devamı

BU SAVAŞTA DOSTLARA İHTİYAÇ VAR

Birbirimizi anladık sanıyorum. Ya sonrası? Evet, Rowling bu toplumsal olguları eleşirirken aynı zamanda mücadeleye de göz kırpmıyor mu? Nihayetinde karanlık tarafla iyiliğin savaşına çıkmıyor mu bütün yollar?

Benim Rowling’den anladığım mücadelenin yolu dayanışmadan geçer. Çünkü başta Ron Weasley ve Hermione Granger olmak üzere en beceriksizinden en korkağına sınıf arkadaşlarının ve öğretmenlerinin dayanışması olmasa Harry aslında “çocuğun biri”dir. Rowling bunu Melez Prens’in en sonunda Hermione’nin ağzından açıkça ilan ediyor: “Hortkulukları kendi kendine bulabileceğini düşünmüyorsun değil mi? Bize ihtiyacın var Harry!”

Haberin Devamı

FARKLI OLMAK İYİDİR

Ama aslında öncesi de var. Luna Lovegood da farklı kelimelerle söyledi aynı şeyi Zümrüdüanka Yoldaşlığı’nda. Harry’nin “Kimse bana inanmıyor” hezeyanlarıyla insanlardan uzaklaştığı günlerden bir gün, ormanda, Luna sadece ölüm görmüş olanların görebildiği ‘testral’leri severken karşılaşıyorlar. Orada Luna’nın söylediği iki önemli laf var:

Birincisi testral’ler için “Dost canlısı hayvanlar ama biraz farklılar, o nedenle herkes onlara yaklaşamıyor” diyor. (‘Testral’ler sonradan ekibin çok işine yarıyor. Demek ki neymiş? Bizden farklı olandan uzak durmamak lazımmış.)

#DiziYazısı - Bir Harry Potter güzellemesi: Bunların hiçbiri gerçek değil

İkincisi de mealen, “Ben Karanlık Lord olsam ben de seni yalnız bırakmaya çalışırdım. Çünkü tek başınayken alt edilmen çok kolay”.  (Herkesin deli dediği Luna’nın Harry’nin tayfasının büyük bir kısmının aksine bir Gryffindor deği Rawenclaw olmasını da farklılık hanesine yazmak isterim. Luna’nın babasının muhalif bir gazeteci olmasını ise çok manidar buluyorum.)

Haberin Devamı

İYİNİN KÖTÜDEN FARKI İYİ OLMAK İSTEMESİ

Rowling’den çıkardığım ikinci ders kötüyle mücadele ederken yoldan çıkmanın bütün çekiciliğine rağmen direnmek, söz konusu en kanlı düşman bile olsa dürüstlüğü, centilmenliği elden bırakmamak gerektiği.

Örneğin yine Zümrüdüanka Yoldaşlığı’nda Bellatrix Lestrange’in Harry’nin vaftiz babası ve hayattaki tek ailesi Sirius Black’i asla affedilmeyen ve hukuken yasaklanmış olan Avada Kedavra lanetiyle öldürmesini ele alalım. Bellatrix’in peşinden giden Harry’nin de Avada Kedavra’ya niyetlendiği, hatta Voldemort’un kulağına “Yapabilirsin, sihirli sözleri biliyorsun” diye fısıldadığı bir gerçek. Ancak bütün yönlendirmeye rağmen yoldan çıkmamak, kötünün silahına başvurmamak savaşın kazanılacağının müjdesi gibi bir şey.

#DiziYazısı - Bir Harry Potter güzellemesi: Bunların hiçbiri gerçek değil

UĞRUNA SAVAŞACAK BİR ŞEY VAR

Üçüncüsü, savaşta kayıplarımız mutlaka olacak. Hem de çok büyük kayıplar. Hatıralardan, fotoğraflardan silineceğiz belki. En sevdiklerimizin gidişini izlemek zorunda kalacağız, elimizin kolumuzun bağlı olduğu duygusuyla kahrolacağız.

Sirius’un ölümünden zaten bahsettik. Peki ya Cedric Diggory’i ya da ev cini Dobby’i kim unutabilir? Hele hele Severus Snape'in ya da Albus Dumbledore’un ölümleriyle yüreği sızlamayan birileri olabileceğini düşünmek bile istemem. Dünya henüz o kadar kötü bir yere dönüşmüş olamaz.

Velhasıl çok büyük zayiat vereceğiz ama savaşmaya devam edeceğiz ve sonunda kazanacağız. Herkes sevdiğine kavuşacak, geriye kalanlar hep mutlu yaşayacak. Çünkü bizim onlardan bir farkımız var. Harry’nin ifadesiyle, “uğruna savaşacak bir şeyimizin olması”.

Anlayamadım pardon? Sembolizm mi dediniz? Gerçekçi olur musunuz lütfen biraz! Fantastik çocuk edebiyatından bahsediyoruz burada.

BAKMADAN GEÇME!