Sufinin şefle dansı

Güncelleme Tarihi:

Sufinin şefle dansı
Oluşturulma Tarihi: Aralık 13, 2003 00:00

Lütfi Kırdar Konser Salonu, BaÅŸbakan Tayyip ErdoÄŸan'ın oÄŸlunun düğününe evsahipliÄŸi yaptığında, en çok dikkati çekenlerden biri gece boyunca çalan müzikti. Ömer Fakur Tekbilek, günler boyunca haber konusu oldu. Oysa 1976'dan beri Amerika'da yaÅŸayan, yayınladığı 13 albümle ülkemiz de dahil, dünyanın her yerinden sayısız hayran edinen, baÄŸlama, bendir, darbuka, zurna, def ve özellikle de ney gibi enstrümanları virtüözite mertebesinde çalan, farklı türlerin sentezinden oluÅŸturduÄŸu ve ‘‘sabır aÄŸacı’’ olarak tanımladığı özgün tarzıyla, müzikal kariyeri boyunca Don Cherry, Nursat Fateh Ali Khan, Karl Berger, Ofra Haza gibi sayısız isimle birlikte çalışan Ömer Faruk Tekbilek'i tanıyan zaten tanıyordu. Son beÅŸ yıldır Borusan Ä°stanbul Filarmoni Orkestrası'nı yöneten ‘‘şeflerin ÅŸefi’’ Gürer Aykal'ın Tekbilek'in müziÄŸini senfonik müziÄŸe uyarlaması sayesinde, 18 Aralık PerÅŸembe günü, saat 20.00'de, Lütfi Kırdar Konser Salonu, bir kez daha Tekbilek'in müziÄŸiyle çınlayacak. Borusan Ä°stanbul Filarmoni'nin Yeni Yılı Karşılama Konserleri bu yıl müzikseverler için özel bir anlam taşıyacak.Bu konserin karar ve geliÅŸim aÅŸamasını anlatır mısınız?Ömer Faruk Tekbilek- Teklif Gürer Bey'den geldi. Bu konserleri her yıl düzenlediklerini, bu yıl solist olarak beni seçtiklerini söylediler ve projeye nasıl baktığımı sordular. Ben de bunun bir ömür beklediÄŸim bir ÅŸey olduÄŸunu söyledim ve büyük bir mutlulukla kabul ettim. Gürer Aykal- Ben böylesi bir sanatçıyı tanımış olmaktan büyük mutluluk duydum. Böyle bir çalışmayı da geldiÄŸim ÅŸu 60 küsur yaşımda ilk kez yapıyorum. Benim Sayın Tekbilek'in müziÄŸini ilk kez duymam Washington'da oldu; yani ne garip... Kanuni Sultan Süleyman Sergisi'ni geziyordum. (1988'de New York Metropolitan Museum of Art'da düzenlenen ve Tekbilek'in yapımcı Brian Keane ile tanışmasına vesile olup hayatını deÄŸiÅŸtiren sergi: MuhteÅŸem Süleyman) Orada duyunca sordum, ‘‘Bu kimin müziÄŸi’’ diye, söylediler... Müzisyenlerin çok garip bir hafızası vardır. Bir köpek, iki milyon koku tanıyabilir, beyninde ayırabilirmiÅŸ. Bir müzisyen de öyle iki milyon müziÄŸi koyar zihninin bir taraflarına... Aradan bir süre geçti. Bir gün Ahmet Kocabıyık (Borusan Holding Yönetim Kurulu BaÅŸkanı) ile akÅŸam yemeÄŸi yiyoruz. Bana ‘‘Bak sana çok güzel bir müzik dinleteceÄŸim’ dedi. Dedim ki; ‘‘Ben bunu biliyorum.’’ Biz her yıl aralık ayında Yeni Yılı Karşılama Konseri veriyor, bu konserlerde de olaÄŸanın dışında ÅŸeyler yapıyoruz. Ahmet Kocabıyık öneriyi getirdi. ‘‘Çok güzel’’ dedim, ‘hemen yapalım...’ ÖFT- Bizim kokuyu aldınız yani hemen! Ben yanılıyor muyum yoksa, World Music'in gördüğü raÄŸbetten dolayı, son yıllarda neyin daha bir popülerleÅŸtiÄŸi söylenebilir mi? Sanki son yıllara kadar bu denli kadri kıymeti bilinmiyordu ya da ihmal edilmiÅŸti.GA- Benim için ney, her zaman neydir. Elinde neyle bir adam resmi çizseniz, arkasına Turkey yazmanıza bile gerek yoktur. O resimle Türkiye olduÄŸu çıkar ortaya.ÖFT- Ben ona kendi kültürümüzle ilgili katılmıyorum. Bizim kültürümüz neyi her zaman baÅŸtacı etmiÅŸtir. Ama yani, World Music ile birlikte dışarı açılmadan dolayı, bizi dışarıya daha çok tanıttı, daha çok popüler olmaya baÅŸladı. Bu bizim gözardı etmemizden deÄŸil de, zamanın getirdiÄŸi bir ÅŸey... Dünyaya açılma sürecindeyiz, ney de bizim büyükelçimiz oldu.BÄ°R SESÄ°N PEŞİNDE Nasıl bir izleyici bekliyorsunuz?ÖFT- Ben pek bir ÅŸey ummam... Çok deÄŸiÅŸik insanlarla karşılaÅŸtığım için her zaman ve her çeÅŸit insana karşı kalbimi açtığım için... Bir de Türkiye'de sevildiÄŸimi biliyorum. Çünkü özellikle son iki senedir, Türkiye'de aldığım e-mail'ler çok yoÄŸunlaÅŸtı. ‘‘Çok özledik sizi, gelmiyorsunuz’’ gibi ÅŸeyler var. Onun heyecanı var. Farklı sosyal gruplardan insanların müziÄŸimi dinlediÄŸini biliyorum. Her türlü insanı göreceÄŸiz inÅŸallah.Lütfi Kırdar'da BaÅŸbakan'ın oÄŸlunun düğününde sizin müziÄŸinizin çalınması, epey konuÅŸuldu...ÖFT- Ä°lk baÅŸta baÅŸlığı gördüğümde bir durdum. ‘‘Düğünde çalanı bütün dünya tanıyor’’ diye baÅŸlık atmışlar. Ben Amerika'ya ilk gittiÄŸim zaman, baÅŸka müzisyenlerle birlikte düğün ve partilerde çalardım. Ortam ondan ibaretti... Dolayısıyla; ‘‘Bir zamanlar düğünlerde çalıyordu, ÅŸimdilerde dünya tanıyor’’ mánásında aldım ben onu ilk baÅŸta. Sonradan baktım ki, BaÅŸbakan'ın düğününde hakikaten giriÅŸte çalmışlar. HoÅŸluk veriyor tabii, mutluluk verici...Neyi ilk kez elinize aldığınızda bir ses çıkarmayı baÅŸarabilmiÅŸ miydiniz? Ä°lk kez bunu becerdiÄŸinizdeki hislerinizi hatırlıyor musunuz?ÖFT- Ben hep diyorum ki, neye baÅŸlayanlar arasında, en iyi kötü temsilim ben. Kötünün en iyi örneÄŸiyim yani! Çünkü tam iki ay üfledim. AÄŸabeyim çalardı benim; dilli kavallar vardı, 25 kuruÅŸluk... Onun kafasını kesip dilsiz yapıp denerdim. Tam iki ay üfledim durdum. Tam iki ay! Ama aşıktım o sese, bırakmadım peÅŸini. Zıplamıştım sevincimden. Ama tabii 15 sene sürdü tonun oturması. Kendimizi bulmamız da bir 10 yıl daha sürdü. Son dört-beÅŸ senedir hissediyorum ki, içimdeki gerçek müzik çıkmaya baÅŸladı. Çünkü ney öyle bir ÅŸey ki, Allah rahmet eylesin, üzerimde çok emeÄŸi olan Aka Gündüz Akbay; ‘‘Çizgi üfleyelim’’ derdi. Yani öyle bir üfleyeceksin ki düz bir çizgi gibi olacak. Bir de kulağına koyup dinleyeceksin. Ney zaten müziÄŸi içinde barındıran, gelen havayla kendi kendine çalan bir ÅŸey. Konserde de çalacağımız ‘‘İstanbul’’u bestelerken, melodileri gördüm. Gördüğümü hissettim; ‘‘Aaa’’ dedim, ‘‘görünüyor!’’ Çok yukarıdan geldi yani; anladım ki, o bir hediye bana. Anladım ki eseri biz yapmıyoruz. Bestekárlar müzik yapmıyorlar. Káinatta müzik zaten yapılmış, Cenab-ı Hak onu yapmış, biz radyo gibi onu kapasitemize göre yazıyoruz. Duyup alıyoruz, aktarıyoruz.DIÅžARIDAN BAKINCA TÃœRKÄ°YE 1976 yılından beri Amerika'da yaşıyorsunuz. Geçenlerde Sertab Erener'le verdiÄŸiniz konser ve 2001'de Akbank Caz Festivali için geliÅŸiniz haricinde sık gelip gittiÄŸiniz söylenemez. Gurbet duygusu ağırdır herhálde?ÖFT- Ä°nsan bilhassa vatanından uzakta olduÄŸunda çok daha iyi hissediyor nereden geldiÄŸini. Ben 15 yaşımda Adana'dan gelip, dokuz-10 sene Ä°stanbul'da yaÅŸadım, stüdyo müzisyeni olarak çalıştım. Hiç tarihi yerleri merak etmemiÅŸim. Çünkü bir iÅŸ düzeni içersine giriyorsun. Sonra Amerika'ya gidince, ‘‘Topkapı’’ diyorlar, ‘‘Vay be’’ diyorum, dokuz sene kalmışım, hiç gitmemiÅŸim. Ondan sonraki ilk geldiÄŸimde, ilk iÅŸim Topkapı'ya, Ayasofya'ya gitmek oldu. Onun haricinde kültür olarak, içinden geldiÄŸimiz toplumun, dünyada ne kadar kutlu, güçlü bir yeri olduÄŸunu görüyorsunuz. Dışarıda daha iyi anlaşılıyor.Bu konseri birlikte Amerika'da da vermeyi düşünür müsünüz?GA- Niye olmasın? Ben zaten ÅŸefi olduÄŸum orkestralara hep Türk solistleri getirdim. 29 kere, Türk solistlerle konser vermiÅŸim. Çok da severler... Türk eserleri güzeldir, Türkiye'de bilinmez... Sonra da kalkıp müfredattan müzik dersini çıkarmayı düşünüyorlar. Müziksiz ırk olmaz, bir ulus hele, hiç olamaz... Sanatı içinde duymayan insanların ne hálde olduÄŸunu görüyoruz. Dünyanın içinde bulunduÄŸu bu karmaÅŸa, insanların sanattan uzak kalmalarındandır. Ney çalabilen bir adam, gider bomba atar mı bir yere? Çetin Altan'ın bir yazısı vardı. ‘‘Humeyni kontrbas çalsaydı’’ diyor, ‘‘acaba Ä°ran öyle mi olurdu?’’ Åžaron piyano, Arafat da keman çalsa; ne bileyim o enstrümanlarını birlikte çalmaya çalışsalar, böyle mi olur o iki ülkenin háli? Ondan sonra okulda müziÄŸi seçmeli ders yapmaya kalkıyorlar. Olacak ÅŸey deÄŸil.SANATÇILAR TERÖRE KARÅžIÖzellikle bu son olaylardan sonra, Türkiye'ye gelmekten çekinen müzisyenler için ne diyeceksiniz?ÖFT- Gerçek sanatkár hiçbir zaman böyle bir ÅŸey yapmaz. Ben ekim ayında Ä°srail'e gittim iki konser için. Tam gittiÄŸim gün Hayfa'da bir intihar saldırısı oldu. Bana ‘‘Nereye gidiyorsun’’ dediler. Dedim ki, ‘‘Ben müzisyenim, sanatkárım. Benim iÅŸim onlara umut vermek.’’ Gelip beni dinlediklerinde, iki saatliÄŸine bile olsa olanları unutturabiliyorsam o insanlara, benim için en büyük mutluluk odur. Hem ölüm dendiÄŸinde, kimin garantisi var ki?GA- Ben sadece gülüyorum. Teröre yardım eden sanatçı takımıdır bunlar; korkaktırlar... Bir sanatçı gösterin ki bana korkak olsun!.. Bir düşünün; edebiyatımıza bakın, ÅŸairlerimize... Bir tanesine korkak diyebilir misiniz? Neyzen Tevfik'i düşünün, korkak diyebilir misiniz? Sanatçı böyle bir ÅŸey olabilir mi? Sen gerçek sanatçıysan, bu halka bir moral, bir düzen ver, deÄŸil mi; zaten iÅŸin bu senin...Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!