"Kalsaydım, A.Madrid'i elemiş, Galatasaray'ı da yine şampiyon yapmıştım"

Güncelleme Tarihi:

Kalsaydım, A.Madridi elemiş, Galatasarayı da yine şampiyon yapmıştım
Oluşturulma Tarihi: Eylül 04, 2017 11:53

Galatasaray'ın eski teknik direktörü Hamza Hamzaoğlu suskunluğunu bozdu.Türk futbolundan, Galatasaray'a kadar merak edilen tüm soruları yanıtladı.

Haberin Devamı

Hamzaoğlu, Futbol Arena'ya konuşurken, şunları söyledi...

- Önce çok tartışılan bir konu ile başlayalım. Şu anda yabancı kuralı, statü çok tartışılıyor. Neler söylersiniz? Sizin fikriniz nedir?
- Bu konuda ilk gün ne düşünüyorsam, aynı fikirdeyim. Ben sınırlamalara karşıyım aslında. İnsanlar o kadar aklı selim olmalı ki, sınırlamalarla değil kendi gerçekleri ve kendi doğruları ile sınırlarını çizebilmeli diye düşünüyorum. Bana göre yabancı serbestliği Avrupa’da mücadele eden kulüplerimiz için önemli bir kazanım. Çünkü 8 oyuncu transfer ediyordunuz ama 3’ünü kenarda tutmak zorunda idiniz. Bu değerli oyuncular oynamayınca geriye gidiyor. Elinizde değersizleşen oyuncular kalmaya başlıyor. Bunları Avrupa Kupasında kullanmak istediğinizde yeterli performansı alamıyordunuz. Sınırlamaların kalkması çok normal, doğru. Fakat biz yöneticiler, teknik adamlar bunu doğru kullanamıyoruz. Kural doğru biz kullanamıyoruz. Bugün imkanı olmayan, parası olmayan kulüpte kendini 14 yabancı almak zorunda hissediyor kendisini.

Elinde Türk ve alt yapısından yetişen oyuncu varken onun yerine yabancı oyuncular alıyor. Ve onu oynatmak zorunda hissediyor. Yani hedeflerimizi doğru koymadığımız için bu yabancı kuralı Türkiye’de belki de birçok kulübün batmasına sebep olacak.

Kural da bir şey yok. Biz ne yapıyoruz önce bir kendimize bakalım. İlla, birisi dizginleri eline alıp bizi çekiştirmeli mi? Ya da kurallarla mı bizim sınırlarımızı çizmeli? Biz kendi kurallarımızı, sınırlarımızı koyamaz mıyız? Bence bunu biraz düşünmemiz gerekir...

- Siz ligin ilk yarısında ayrıldığınızda Bursaspor 5.sıradaydı. Fakat geçen sezon düşme potasında idi ve son maçta kurtardı. Neler hissettiniz?
- Üzüldüm tabii. Sonuçta kötü bir şekilde ayrılmış olsak da, orada çalıştığımız oyuncularımız, birlikte emek verdiğimiz yöneticilerimiz, gerçek bize gönül veren taraftarlarımız vardı. Onların bizden sonraki kötü gidişatı bizi de üzdü. Ama son haftada olsa ligde kalmalarına sevindik.

- Ndiaye’ye verilen 7.5 milyon euro bonservis bedeli tartışılırken siz ‘ Ndiaye bu parayı çıkartır’ demiştiniz. Sizce daha iyisini yapabilir mi?
- Ndaiye sahada her şeyini veren bir oyuncu. Bir kere hem insani ve futbolcu olarak çok iyi karaktere sahip. Sahada, antrenmanda, maçta kendinde olanı sonuna kadar veren gerçek bir takım oyuncusu. Takımı için mücadele eden, arkadaşı için mücadele eden bir futbolcu. O yüzden bundan daha fazlasını yapacaktır Galatasaray’a. Bu Galatasaray’ın önemli bir eksiğiydi bence orta sahada. Dinamik, top kazanan, topu iyi kullanan bir futbolcuya ihtiyaç vardı. Ndiaye hem çok fazla top kazanır, hem de bloklar arası pasları da çok iyi kullanır. Önce dikine oynamayı tercih eder. Yoksa da, top kolay kolay kaybetmez. Önü boşsa çok iyi, süratli dripling yapar. Ve top kenarlara indiğinde mutlaka onu forvetin arkasında boş olan bir bölgede gol ararken görebilirsiniz.

- Galatasaray kadrosunu yeniden inşa etti ve 8 oyuncu transferi yaptı. Alınan oyuncuları siz nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Hepsi iyi oyuncular. Ben hiçbiri için kötü bir şey söyleyemem. Tabii ki bu değişimler bazen zaman içinde yapılır. Bazen de böyle kesin değişimler radikal kararlar ile yapılabilir. Galatasaray bunu tercih etti. Artık zaten bu seviyeye gelmişti. İki senedir çok fazla bir şey yapılmamıştı takım adına. Bu değişimi bir an yapma kararı verdi Galatasaray!
Şu anda her şey yolunda gidiyor ve inşallah da böyle devam eder.

- Selçuk İnan, Galatasaray’a 6 senede 10 kupa kazanmış bir oyuncu, kaptanı. Bugün yedek kulübesinde ve taraftarların tepkisine maruz kalıyor. Islıklayanlar, ayrılmasını istemeyenler oldu.
- Biz değerlerimize sahip çıkmıyoruz. Aslında dünya değişiyor! Bir yanım çok yadırgıyor, bir yanım da kaçınılmaz son gibi görüyor. Artık her şeyi kolay tüketen bir çağda yaşıyoruz. Artık hiçbir şey çok değerli değil. Bir şeyinizi kaybetseniz gidip hemen yenisini alabilecek, gücünüz, imkanınız var. Dolayısı ile değerler anlamını yitirmeye başladı. Ve insanlar için çok önemli olmamaya başladı.

Ancak bunlar üzücü. Çünkü bir süre sonra bu değerleri arar hale geleceğiz. Bundan herkes emin olsun. Bu kadar kolay tüketirsek, bir süre sonra tüketecek bir şey de bulamaz halegeleceğiz. Bu bizi mutsuzluğa doğru itecek.

Selçuk’un bulunduğu duruma, daha önce Sabri’nin yaşadığı durumlara ve bu şekilde değersiz gösterilmeye çalışılan her oyuncuma üzülmüşümdür. Hala da üzülüyorum. Çünkü bu değerler kolay yetişmiyor. Bunları böyle bir kalemde harcamak çok doğru değil. Bundan sonra gelecek olan yetişecek gençlere biz ne diyeceğiz o zaman? Onlar kendisini nasıl değerli hissedecekler, nasıl aidiyet duygusuna sahip olacaklar.
Eğer biz alt yapımızdan yetişen yıllarca Galatasaray’a hizmet eden Sabi’yi bu kadar kolay harcarsak, yetişen Yunus’a ne diyeceğiz?

Sabri, Göztepe’ye gitti. Uzun yıllar Galatasaray’a hizmet etti. Sabri Göztepe ile geldiğinde İstanbul’da Türk Telekom Stadyumuna bence bütün stadın onu alkışlayıp bağrına basması lazım.

Haberin Devamı

FENERBAHÇE VE BEŞİKTAŞ...

Haberin Devamı


- Spor Toto Süper Lig'de kim şampiyon olur?
- Vallahi açıkçası, hem Beşiktaş hem Fenerbahçe’den beklediğim başlangıcı göremedim. Tabii Beşiktaş birkaç oyuncuyu kadrosuna dahil etti. Onun uyum sorunu var. Bu gözle görülüyor.
Ama Fenerbahçe’den daha iyi bir başlangıç bekliyordum işin doğrusu.Fakat henüz onu göremedim. Belki zaman içinde onlar da yolunu bulacaklardır. Yenilmeleri ve Vardar’a elenmelerine üzüldüm! Aynı Galatasaray’ın Östersunds takımına elendiğinde olduğundaki gibi. Aslında bunlar durup değerlendirme adına bizim fırsat bence. Senelerden beri milyon Eurolara transferler yapılıyor. Takımlarımız nerdeyse transfer şampiyonu. Ligimiz artık para ile ölçülür hale geldi. Ama maddi açıdan baktığımızda bunu söyleyebiliyoruz. Böyle olunca da takımlarımız artık istikrar sağlamak da, takım olmak da sorun yaşıyor. Bir maç kötü oynayan futbolcuyu hemen harcamaya çalışıyoruz. Hemen değişsin, oynatmasınlar istiyoruz. O zaman da sahada başarı ve istikrar olmuyor. Oyuncular sorumluluk almayıp kaçmaya başlıyor. Öyle olunca hiç ummadığınız taşlar başınızı yarıyor.

- Şampiyonluk yarışında sizce kim avantajlı? Sizin favoriniz hangisi ?
- Bugün bunu söylemek için çok erken. Galatasaray çok iyi başladı lige. Bu, Galatasaray’ın geride kalan 2 senede yaşadıklarını göz ardı etmek olmamalı! Artı Avrupa Kupalarından elenmiş bir Galatasaray var. Bunu göz ardı edemeyiz. 3 maçtır çok iyi oynadılar. Ama şunu unutmamak lazım. Ben geçen yıl Osmanlıspor’da çok önemli tecrübe yaşadım. Ligi çok erken açan bir Galatasaray var. Şu anda Galatasaray, Beşiktaş’tan da, Fenerbahçe’den de, birçok şehirden de çok çok önde. İyi bir tempo yakaladılar, en formda durumdalar.

Bana göre Galatasaray’ın Östersunds’a elenmesi hem şansı hem şanssızlığı. Şansı, ligi bu kadar erken açıp halan Avrupa Kupalarında devam eden bir Galatasaray olsa idi, sezonun 2.yarısında oldukça zorlanacağını söyleyebilirdim. Elenmiş olması şansı. Şimdi bu tempoyu kendilerine göre rahatça ayarlayabilecek programlayabilirler. O yüzden ligde Galatasaray bu sene iyi bir şekilde götürür diye düşünüyorum. Ama Beşiktaş ve Fenerbahçe’de, 50.yılını kutlayan Trabzonspor, Başakşehir’i de unutmayalım. Başakşehir Şampiyonlar Liginden elense de UEFA Avrupa Liginde olacak. Bana göre iyi bir oyun ile de elendi. Sevilla karşısında oldukça iyi mücadele ettiler. İyi bir takıma elendiler. Oldukça çekişmeli bir sezon bekliyorum. Kısaca bugünden favori tayin etmek çok fazla doğru değil.

-  Galatasaray’da siz görevden alınırken lider ile puan farkı 5 olmuştu. Sezon bittiğinde ise Galatasaray 6.sırada idi. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Rizespor maçından önce 2 puan fark vardı. Ben aslında arkaya dönüp geçmiş hakkında çok fazla konuşmak istemiyorum. İstenmese de, bir şekilde yaşandı. Ben isterdim ki, bugün Tudor’a sahip çıkan yönetim kurulu o gün bana da sahip çıksaydı. Ama Astana ile 2-2 berabere kaldık benden rapor istendi. Tudor’a kesinlikle saygı duyuyorum. Çok da iyi bir antrenör olduğunu düşünüyorum. Galatasaray’da çok iyi işler yapıp başarılar yaşatacağına inanıyorum. Ama o gün tecrübesiz bir yönetim kurulu vardı. Belki bizlerde daha gerekli tecrübeyi yakalamamış durumda idik. Ama işimizi o zamana kadar iyi yaptığımızı düşünüyorum o zamana kadar. Ve hedefimizden de kopmuş değildik. Rize maçını düşündüğümüzde son dakikalarda yediğimiz gollerle mağlup olduk. Fark 5 puana yükselmişti. Ama sanki bizler çok başarısızmışız, bizim takımımız çok yetersizmiş gibi bir hava oluşturuldu.
Buna da maalesef Galatasaray Kulübünde gerçekten dik durması gereken insanlar da, bu rüzgara kendini kaptırdı. Ve Galatasaray’ın 2 senesi heba oldu aslında.

Biz o senede Türkiye’de lig şampiyonluğunu hedefliyorduk ki, bunu başarabilecek bir kadroya da sahiptik. Oyun olarak da bana göre herkes eleştirse de iyi ve üstündük. Bütün istatistikler bizim her konuda üstün olduğumuzu gösteriyordu.
Biz 1 sene daha şampiyon olsa idik üst üste Fenerbahçe ve Beşiktaş, Galatasaray’ın birkaç adım gerisinde kalacaktı. Ondan sonra hamlelerimizi çok daha rahat yapabilecek hale gelecektik. Ama olmadı, bugün bunları konuşmanın bir anlamı yok. Bunlardan gerekli dersleri çıkarıp hem biz hem Galatasaray yönetimi bundan sonra yolumuza devam edeceğiz.

Haberin Devamı

ATLETİCO MADRİD'İ ELERDİK...

- Siz bıraktıktan sonra Galatasaray takımı iflah olmadı. 2 kupa aldı ama kimseyi memnun edemedi...Mustafa Denizli ve Riekerink ile olmadı. ‘Kalsaydım o kadronun geleceği de çok farklı olurdu’ diyor musunuz?
- Kesinlikle...Kesinlikle... Ben şuna inanıyorum, biz o senede şampiyon olurduk. Biz o sene Atletico Madrid’i orada yenebilirdik. Çünkü Benfica maçlarını hatırlarsınız, Astana’da her ne kadar hatalı gol yemiş olsak da, o sahada, o zeminde oynanan futbolu bizi eleştirenlerin alıp bir kez daha izlemelerini isterim. Her şeye rağmen biz o senede şampiyon olurduk diye düşünüyorum. Ve Atletico Madrid’i de orada mağlup etme ve Şampiyonlar Liginde devam etme şansımız dahi vardı diye düşünüyorum.

- Florya’da son 2 yılda ‘ Futbolcuya dayalı düzen’ konusu sıkça konuşuldu. Böyle bir şey hissettiniz mi? Sizin ayrılığınızda futbolcuların payı olduğu da iddia edildi.
- Onu bilemem...Ama ben buna ihtimal dahi vermek istemiyorum. Vermiyorum da...Çünkü biz oyuncularımızla iyi ilişkiler içinde idik. Kesinlikle bu iddialara kendi adıma katılmıyorum. Yani biz kesinlikle futbolcuya dayalı çalışmadık.
Biz kendi planlarımızı yaptık, kulübümüzün gerçeklerini önümüze serdik ve bu gerçeklerle biz maksimum nasıl verim alırız bunun çabası içindeydik. Bunda da başarılı olduğumuzu düşünüyorum. Tabii ki elimizde kolay bir kadro yoktu. Kendini ispat etmiş, dünya çapında ünlü, Türkiye’de kariyerini zirvesinde olan bir takımla çalıştık. Hepsi de çok kıymetli, değerli oyunculardı bizim için. Hepsini de çok sevdik. Tabii ki zaman zaman zaman zorluklar yaşadık. Ama hiçbir zaman bu, onların bizi yönetecek duruma gelmesine müsaade edecek şeyler değildi. Bazen maçtan çıkarken tepki verdiler. İnsanlar beni eleştirdi. Oyuncu tepki verir dedim. Bizde verdik zamanında. En çok sevdiğim hocalarıma, oyundan çıkarken tepki gösterdim. Hepimiz insanız sonuçta. Oyuncunun da put gibi durmasını, bize kayıtsız, şartsız boyun eğmesini beklemiyoruz. O da insan, onun da duyguları var. Aksine biz bunların olması gerektiğine inanan insanlarız. Ama bu tepkiler eğer ileriye devam edip yakıma yansıyorsa zaten onu biz kesmesini biliriz. Ama bu tür küçük tepkiler büyütülerek sanki otorite boşluğu varmış gibi konuşulmaya çalışıldı. Ben bunlara asla katılmıyorum. Oyuncularımın her tepkisi son derece doğaldı. Ve biz gerçekten samimi ve sevgi ortamında çalıştık. Her oyuncumuzla da çok güzel ilişkiler kurduk. Ben hiçbirisinin bizim gidiş sürecimizde etkili olduğunu sanmıyorum. Eğer öyle bir şey varsa bence yönetimi sorgulamak lazım.
Yönetici gidip de beni oyuncuma soruyorsa zaten benim orada işim bitmiştir. O yöneticiler kendilerini sorgulamalılar. Kimi kimle neyi konuşuyorsun?

- Hamza Hamzaoğlu iyi ve dürüst bir insan. Bu kadar iyi olmanızın kariyerinize zarar verdiğini düşündünüz mü?
- Düşünmüyorum...Eğer bana zarar vermişse insanlar beni yanlış anlamıştır. Belki beni farklı değerlendirmişlerdir. Bu onların yaptığı yanlış ve zarar diye düşünüyorum. Ben iyilikten bir zarar
Olacağını düşünmem. İyi olmanın ne tür bir zararı olabilir ki? Belki kariyerimde çok daha erken bir yerlere gelmemi erteler belki. Belki suiistimal edilmeme sebep olabilir. Ama suiistimal edilmek bana değil bunu yapan kişiye zarar verir.

Tabii ki bazı şeylere zaman zaman Galatasaray zarar görmesin diye sessiz kaldım. Üzülmedim mi çok üzüldüm...Bizden sonra yaşanan başarısızlığı bize mal etmeye çalıştılar. Sezon başı takımı çalıştırmamış dediler. Ki bunu söyleyenler de, sezon başında kampa gelip bana teşekkür edip ’ bir sürü kamp takip ettik, böyle antrenmanlar izlemedik, çok iyi çalışıyor takım’ diyenlerin söylemesi beni daha çok üzdü. Arkamızdan farklı bir algı yaratılmaya çalışıldı.

Bütün olumsuzluklar sanki bizim gibi davranıldı. Ama olumlu işlerde kimse beni arayıp teşekkür etmedi. Bunlar tabii üzdü beni. Maalesef futbolun içinde olan şeyler...

- Bir gün Galatasaray’a geri dönmek ister misiniz?
- İsterim tabii ki ama doğru zamanda olmasını isterim. Doğru zamanda ve doğru şekilde olmasını isterim. Ama bugün için asla düşünmem.

Peki hocam, Galatasaray’da ‘keşke’ dediğiniz, hata yada pişmanlık olarak gördüğünüz bir şey var mı? Yani , ‘ Bu kez görve gelsem’ şunu yapmam dediğiniz...

O günün şartlarında yapmamız gereken doğruları yaptığımızı düşünüyorum. Keşke dediğinde şunu geliyor aklıma ‘ Acaba transfer yaptırsa mıydım?’. İstese miydim. İnsanlar bana bunu çok söylüyor..’ Niye kulübü düşünüyorsun, sende iste, sende yaptır. Kendine bak, kendi kariyerini düşün, sende transfer yaptır’ diye.. Ama ben asla böyle bir insan olamam. Olamayacağım. Yani bundan sonra da olamam. Ama imkanım olduğu zaman da, doğru hamleleri yapmayı isterim ve bunu başarabilirim. Fakat o günün şartları bize bunu yaptırmadı. Yaptıracak durumda değildi.

Cenk Ergün iyi bilir... Sezon başı biz kampta iken sadece Podolski’yi almıştık sadece. Daha sonra bir başka transferle ilgili bir çalışma içinde idik.
Sonra başkan haber gönderdi: “ Hocaya söyle biraz frene bassın” diye... Bende dedim ki “ Daha gaza basmadık hangi frene basalım!” Öyle esprili bir konuşma geçmişti aramızda. Ben çalıştığım hiçbir kulübü gelecekte zarara uğratacak bir davranışta bulunmak istemedim. Bulunmaktan da kaçınırım.
Ama imkanları olduğu zaman ihtiyacı olan transferleri yapmasından geri durmam.

Haberin Devamı

MARİO GOMEZ OLAYI

- Galatasaray Mario Gomez transfer mi ediyordu?
- Hayır, ben transfere karşı bir teknik adam değilim. İhtiyacım varsa tabii ki bunu transferle çözeceğim. Ama ben önce kendi imkanları ile çözmeye çalışan bir yapıya sahibim. Çünkü alınan her oyuncu bir maliyet, mali bir külfet. Bizim o zaman elimizde şampiyon olan bir kadro vardı zaten. Burak gibi iyi de bir golcümüz vardı. Onu destekleyen diğer alternatif oyuncularımız vardı. Bizim sadece şampiyon olurken ihtiyacımız, Bruma’nın sağda oynadığını düşünürsek, orada etkili olan, sol ayaklı forvete ihtiyacımız vardı. Bunu da 1 sene önceden düşündüğümüz Podolski ile çözdük.
Yıldızsa, yıldız bir oyuncu aldık. Zaten elimizde Sneijder, Bruma, Muslera Burak ve Selçuk gibi yıldızlarımızda mevcuttu.

Mario Gomez konusuna gelince...Önce şu an o mevkii önceliğimiz değil diye düşünmüştük. Daha sonra tekrar oturup konuştuk. İhtiyacımız olabilir ve bize de fayda sağlar dedik. Cenk Ergün, gitti görüşmeye ve döndüğünde direk Avusturya kampına gelmişti. Ve ‘Hocam bize yıllık 9 milyon euroya mal oluyor’ dedi. Kendi 5 milyon euro, kulübü de 4 milyon euro istiyor bilgisini verdi. Kulübün o dönemde durumu zaten bu kadar rahat değildi. Hocam, 9 milyon euro veremeyiz dedim ve ‘ Evet hocam veremeyiz’ denildi. Bende konuyu kapattım. Beşiktaş bir formül bulup aldı. İyi de bir sezon geçirdi. Kısmet. Olsa bize faydalı olabilirdi, ama bizim oyuncularımız hedefe ulaşacak oyunculardı.

- Galatasaray’ı en son şampiyonluk yaşatan teknik adam sizsiniz...Tudor da bunu başarabilir mi, neler söylersiniz?
- Başarabilir...Başarmaması için hiçbir sebep yok. Önemli olan takımla iyi bir iletişim kurmak, camia olarak kenetlenmek, başarıyı hep beraber istemek. Burada en önemli şey taraftara düşüyor.
Son zamanlarda bunu sadece Galatasaray taraftarı için söylemiyorum. Genel olarak, tüm kulüp taraftarlarına baktığımızda, “ artık taraftarlıktan çıkıp takımı, kulübü yönetmek isteyen bir kitli oluştu”
Bu kulüplere zarar veriyor. Bunun farkında olsunlar. Bıraksınlar yönetim kurulu kendi işini yapsın. Zaten seçim zamanı geldiğinde artıları, eksileri ile herkes masaya yatırılacaktır. Bırakın hocalar rahatlıkla işlerini yapsınlar. Objektif olarak hocalarını değerlendirsinler. Bırakın futbolcular sahada işlerini rahatlıkla yapsınlar. Hata yapabilsinler. Onların hata yapmalarına müsaade edin. En küçük hatasında oyuncuyu ıslıklarsanız, bu sadece o oyuncuyu değil diğer oyuncuları da sorumluluk almaktan uzaklaştırır. Takım olmaktan, birlikte hareket etmekten uzaklaştırır. Yarın, öbür gün takımı birbirine düşürür. O yüzden taraftarlar bir şeyler yapalım derken aslında takımlarına zarar verdiklerinin farkında değil. Farkına varsınlar.
Bu küçük bir kesim belki ama büyük çoğunlukları da etkiliyor bu durum. Kitleleri ve bu işin başındaki insanları etkiliyor. Dolayısı ile onların rahat bir şekilde çalışmalarına olanak tanısınlar.
Zaten herkes yeri ve zamanı geldiğinde başarı ya da başarısız ise bunun karşılığını mutlakaca alacaktır. Ama bu zamanı insanlara tanıyalım.

Haberin Devamı
 

SON 24 SAATTE YAŞANANLAR

BAKMADAN GEÇME!