N. İpek Gökdel: İstanbul düşerse dünyada büyük kaos yaşanır

Güncelleme Tarihi:

N. İpek Gökdel: İstanbul düşerse dünyada büyük kaos yaşanır
Oluşturulma Tarihi: Şubat 12, 2016 13:28

Televizyon projelerine imza attı. Senaryo ekipleri kurdu. Şimdi de yerli ‘Da Vinci’ tadında gizemli bir kitapla karşımızda. N. İpek Gökdel ‘Karakalem ve Bir Delikanlının Tuhaf Hikâyesi’nde okuyucuyu İstanbul’un geçmişiyle bugünü arasında tılsımlı bir yolculuğa çıkarıyor: Bu öyle bir şehir ki, Doğu buradan ileriye gidemiyor. Batı da diğer tarafa geçemiyor.

Haberin Devamı

Reklamcılık, ardından TV yapımcılığı, şimdi de kitap... Her şeye bir arada sahip olmak isteyen kadınlardan mısınız?
Hayır. Aslında hepsi birbirine bağlı, iletişim şemsiyesi altında.

Nasıl başladı bu kariyer?
Galatasaray Lisesi, Boğaziçi Üniversitesi ve Londra’dan havalı diplomalar almış, pamuklar içinde büyümüş biriyken, 1990’ların başında çalıştığım reklam ajansı beni Anadolu’daki önemli müşterilere gönderdi. Bu, ülkemi yakından tanımak demekti. Memurunu, başkentin ara sokaklarını, bürokrasiyi, köy yollarını... Nişantaşı’ndan, Oxford Street’ten çıkıp Nemrut’a gittim, Ege’nin denizden uzak kasabalarını gezdim, Anadolu’nun tozunu yuttum.

Sonuç?
Âşık oldum bu memlekete. Ama gizli bir aşk. Kariyer, evlilik, şirket kurmak, batırmak ve kızım Zeynep’le dolu geçen yıllarda, aşkımı içimde sakladım. Klişelerden, kapitalizm dişlilerinden, ‘kariyer’ diye adlandırılan koca yalandan ötürü, içimdeki ‘Türkiye aşkı’nı yaşamaya zaman kalmadı. Oysa İstanbul’u, Anadolu’yu, bu ülkenin dipsiz tarihini, binlerce yıllık arkeolojisini keşfetmek dururken, efsanelerinin peşinde koşmak varken, zaman boşa uçup gitti. Sonunda bu sevgiyi bir romana dönüştürmek nasip oldu.

 

Haberin Devamı

N. İpek Gökdel: İstanbul düşerse dünyada büyük kaos yaşanır

 

 

‘KARAKALEM’ YÜZDE YÜZ BU TOPRAKLARA AİT BİR HİKÂYE

Yerli fantastik edebiyata biraz daha mesafeliyiz. Siz nasıl cesaret ettiniz?
◊ Aslında bu romana fantastik edebiyat diyemeyiz. Çünkü yazdıklarım gelecekte ya da distopyada geçmiyor. Tarihi gizem ağırlıklı bir roman, içinde sadece tek bir fantastik bir öğe taşıyor. 500 yıl önce bir padişaha ait tılsımlı gömleğin aynısını bulan bir delikanlının kahramana dönüşme yolculuğu. Ve İstanbul üzerine oynanan kadim bir oyunu çözme hikâyesi.

Kitapta birçok tarihi bilgi veriyorsunuz. Ne kadarı kurgu, ne kadarı gerçek?
Tarihi bilgilerin hepsi gerçek. Aslında bu hikâyeden sinema filmi üretmek üzere yedi yıl önce, iki senarist arkadaşımla işe başladık. Kitaplaştırmak için bir buçuk yıldır yoğun olarak araştırmaya başladım. Epey okudum. Tarih profesörlerinin ve Hülya Tezcan gibi tılsımlı gömlekler üzerine çalışmış değerli isimlerin eserlerini inceledim. Dünyada 84 tılsımlı gömlek var. Bu koleksiyon Topkapı Müzesi’nde sergileniyor. Romanımdakiyse Yavuz Sultan Selim’in şifalı gömleği. Mesela kitapta ‘Zembilli’ isimli bir şeyhülislam var. Onun Zeyrekhane’deki evinin konumunu bulmak bile aylarımı aldı. Yani tarihi karakterlerin hepsi gerçek.

 

Haberin Devamı

N. İpek Gökdel: İstanbul düşerse dünyada büyük kaos yaşanır

 

Konusu, akışı film gibi... Dan Brown romanlarını andırıyor. Ondan ne kadar esinlendiniz?
Dan Brown sadece popüler oldu, aslında ‘Kutsal Kâse-Kutsal Kan’ teması iki tarihçi-araştırmacının teziydi. Dan Brown bu temayı aldı, kurguladı. ‘Karakalem’ ise yüzde yüz bu topraklara ait bir hikâye.

Brown’ın ‘Cehennem’ kitabındaki gibi, sizin de hikâyeniz Ayasofya’ya uzanıyor... Nedir siz yazarların Ayasofya tutkusu?
İstanbul; Batı’nın ilerleyemediği sınır, Doğu’nun adı saklı başkenti! Ayasofya ise; yerin göbeği. Altında, gizli dehlizlerinde, ezoterik muammalar dolu. Ayasofya; bin yıl kilise olarak, 500 yıl cami, son 80-90 yıldır da müze olarak ayakta. Ama daha geriye gittiğinizde Ayasofya aslında bir pagan tapınağının üzerinde yükseliyor. Tam bir muamma, yani. Mesela Kudüs’ten Haçlı seferlerinden dönerken birçok kutsal hazinenin bu dehlizlerde gömüldüğüne inanılıyor. Sağı solu efsane dolu.

 

Haberin Devamı

N. İpek Gökdel: İstanbul düşerse dünyada büyük kaos yaşanır

 

Kitaba ismini veren ‘Karakalem’ bir karga... Hitchcock, Edgar Allan Poe gibi yazarlar da hikâyelerinde kargayı kullanır... Edebiyattaki karga sevdasının sebebi ne?
Karga sadece kötülüğün sembolü değil, ‘zamana tanıklık’ demek. Kargalar, insanoğlundan daha uzun yaşıyor. Zekiler, her yere uçan, tanık olan bir çift göz, düşünsene. Bu yüzden anlatımlarda karşımıza çıkıyor olabilir. Bana dönersek, ben masallarla, öykülerle büyüdüm.

Romanda, dünyayı İstanbul’un dengede tuttuğunu iddia ediyorsunuz...
İstanbul çok özel bir şehir. 8000 yıllık bir tarihi var. Fatih Sultan Mehmet’in bu şehri fethi dünya siyasetini, sosyolojisini altüst etmiş. Hâlâ bu şehre ağzı sulananlar var. Öyle bir şehir ki, dünyanın gözü onun üzerinde! Türlü efsaneler saklı içinde. Arka planda bu şehri geri almak isteyen, gözünü ona dikmiş binlerce yıllık stratejiler kurulu. Bu öyle bir şehir ki Doğu buradan ileriye gidemiyor. Batı da buradan diğer tarafa geçemiyor. Dünyanın sınır şehridir İstanbul.

 

Haberin Devamı

N. İpek Gökdel: İstanbul düşerse dünyada büyük kaos yaşanır

 

 

‘İstanbul tökezlese insanlık düşer’ demişsiniz... O derece mi?
Evet; çünkü İstanbul, Batı ve Doğu arasındaki denge. İstanbul düşerse bütün dengeler düşer, dünyada büyük kaoslar yaşanır.

 

GENÇLERDE YİTİRİLMİŞ ÖZGÜVEN EKSİKLİĞİ VAR

Kitabınızın alt başlığı ‘Bir Gencin Tuhaf Hikâyesi’... Bu ‘tuhaf’ benzetmesi Benjamin Button’dan beri popüler kültürde sıkça kullanılıyor. ‘Tuhaf’ olan okuyucunun daha mı çok ilgisini çekiyor?
Bilmiyorum ama kitabımdaki Yavuz karakterinin hikâyesi gerçekten tuhaf. Hatta Benjamin Button’dan da tuhaf. Çünkü onun tuhaflığı biyolojik ama Yavuz’unki ezoterik. Bir şehrin muhafızı haline dönüşüp kahramanlaşıyor.

Haberin Devamı

19 yaşındaki bir erkek karakteri yaratırken nelerden beslendiniz?
Erkek çocuğum yok, harika bir kızım var. Bir de çok sevdiğim küçük bir erkek yeğenim var. Adı Çınar. ‘Karakalem’deki kahraman Türk gençliğinin benim içimdeki hali aslında.

 

N. İpek Gökdel: İstanbul düşerse dünyada büyük kaos yaşanır

 

Bu yaş grubuna dair neleri keşfettiniz?
Gençlerde yitirilmiş bir özgüven eksikliği var. Bunun birinci sebebi Anadolu’dan göç. Taş yerinde ağırdır, İstanbul’da geldikleri yerdeki kadar ağır değiller. Eğitim sistemindeki boşluklar, aile dejenerasyonu, ithal kültürler derken, özgüven problemi yaşıyorlar. Ama bu çocukların DNA’larında memleket sevgisi de var. Henüz 15 yaşındayken Çanakkale’de şehit düşenle bugün burada piercing’le gezen arasında fark var zannediyorsun ama yok aslında. Biraz deştiğinde, gençliğin iliklerine işlemiş memleket sevdasını görebilirsin. Elbette kuşaklar değişirken yitirdiğimiz bazı şeyler var. Ama bu ülkenin çocukları dik durmalı. Küreselleşme adı altında dayatılan ithal ideolojilere karşı uyanık olmalı. Akıllı telefonları, sosyal medyayı sevmesinler demiyorum. Hem selfie çekebilir hem de Türkiye’nin varlığını koruyabilirsin!

 

 

YAVUZ KARAKTERİNİ KEREM BURSİN CANLANDIRABİLİR

 

Bir dönem TV prodüksiyon işleriyle ilgilendiğinizi düşünürsek bu hikâye ileride sinema ya da diziye uyarlanır mı?
Belki. Buna benzer bir duyguyla yazıldı. Sebebi ise, Mısır.

Mısır mı?
1992-1995 arasında Mısır’da Giza Platosu’nda korkunç terör olayları olmuştu. O dönemde birçok yabancı turist ölünce, Mısır hükümeti ne yapacağını şaşırdı. Ülkenin turizm gelirleri yüzde 43 düştü. Üç adımdan oluşan bir iletişim projesi başlattılar. Birincisi, Zahi Hawass diye bir arkeoloğu dünya çapında popüler yaptılar. Hawass birçok piramit belgeseli çekti. Bütün dünya sanki ilk kez Mısır piramitlerini keşfediyormuş gibi büyülendi. Amerikalı bir yazara da Ramses, Kleopatra seri kitapları yazdırdılar. Milyonlar sattı. Turizm patladı. Ve ‘Mumya’ serisini çektirdiler. Gişeleri malum. Böylece, bir ülke açlıktan kurtuldu! Neden bizim ülkemizi dünyaya tanıtan eserler üretilmesin ki!

Peki ülke için bu kadar etkili bir film olacaksa kimlerin oynamasını isterdiniz?
Hiç düşünmedim. İlla soruyorsan, Yavuz karakterini Kerem Bursin canlandırabilir, mesela. Güneş karakterini
Başak Köklükaya oynasın isterdim. Onur Saylak, Korkut karakterine çok yakışabilir. Ahmet karakterini Halit Ergenç canlandırsa ne hoş olur.

 

N. İpek Gökdel: İstanbul düşerse dünyada büyük kaos yaşanır

 

 

BAKMADAN GEÇME!