Troçkist Avni hakkında...

Güncelleme Tarihi:

Troçkist Avni hakkında...
Oluşturulma Tarihi: Haziran 06, 2005 17:44

Anlatmışımdır, askeriyede ‘balon’ derdik, üfürük haber boldur ve akılalmaz bir hızla yayılır. Mesela santralde çalışan erler, sürekli birbirleriyle konuşup ‘erken terhis’ palavrası yayarlar. Referans, Genelkurmay yahut Kara Kuvvetleri santralinde görevli bir ‘torpah’tır her seferinde...

Bu balonun uçuş hızını da test etmiştim bizzat. Arkadaşlara ispat için, başkalarının da duyacağı şekilde, Tuzla Piyade Okulu’ndayken salladım ‘Duydunuz mu, Perşembe akşamı aşı varmış, sonra bize izin vereceklermiş...’

Aradan yarım saat geçti geçmedi, bir asteğmen adayı geldi yanımıza:

- Duydunuz mu, yarın aşı varmış, sonra da izin veriyorlarmış.
- Yapma ya!
- Vallahi billahi, yüzbaşı söyledi, kulaklarımla duydum...

Bu balonlar o kadar kesin ve ikna edicidir ki, bizim manganın çavuşu da, Allah selâmet versin O., kendi uydurduğumuz ve dönüp bize geri gelen bu palavraya inanmıştı...

*

Bunları size niye anlatıyorum?

Haberin kulaktan kulağa (bu deyim de bir tuhaf, ağızdan kulağa olması gerekmez miydi?)

yayılma hızını göstermek için...

Hani Paris’te yapılan AB karşıtı bir gösteride, genç bir militan kızın üzerindeki tişörtte bizim AVNİ’yi görünce heyecanlandık, geçen hafta. Kılıçla Gamalı Haç’ı parçalayan ‘dıgıl’ Avni’yi...

(Oğuz Aral’ın çizri kahramanı demeye gerek yok herhalde, ulusal kültürümüzün bir parçası artık Avanak Avni.)

Kızın kırmızı tişörtü üzerindeki İspanyolca ‘Komünist Gençlik Kampı’ lafından hareketle internette bir tarama yapınca, söz konusu kampın 2004 yılında İspanya’da yapıldığını ve Troçkist gençleri bir araya getirdiğini öğrendim. Bu organizasyona Fransa’dan LCR’in (Ligue Communiste Révolutionnaire) gençlik kolu olan JCR’in (Jeunesse Communiste Révolutionnaire) katıldığını buldum, oradan da merkezlerine ait bir telefon... Bu grubu iyi tanırım, Alain Krivine benim gençliğimin önemli bir aşırı solcu lideri ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinin kadrolu adayıydı.

Tabii telefona uzun süre cevap veren olmadı. Ta saat 13’te biri açtı, ona da ‘Sizin neden bir türlü devrim yapamadığınızı anladım, bu saate kadar büroya gelen yok da ondan...’ diye takılınca, adam hiç gülmedi. Meğer telefonu açan bir troçkist militan değilmiş, ‘Merkezde kimse yok, biz gelene kadar idare et’ dedikleri bir arkadaşlarıymış.

Bana, troçkist gençlerin sözcüsü Antoine’ın cep telefonunu verdi de, nihayet şöyle ağız tadıyla bir genç komünistle sohbet edebildim, yıllar var, özlemişim...

Antoine, Avni’li tişörtleri hatırladı hemen. ‘Biz bu sembolü bildim bileli kullanırız, ben de bu teşkilatta eski sayılırım, 7-8 seneliğim’ dedi, ama ne Avni’nin Avni olduğunu biliyordu, ne de Avni’yi neden sembol olarak seçildiğini...

(Pazar günü Hürriyet’te Yiğit, Yiğit Bener suçu üstlendi de, Troçkist Avni’nin hikâyesini öğrenebildik.)

Ben de ‘Avni, bizim bir ulusal kahramanımızdır. Gazetede birlikte çalıştığımız bir büyük karikatüristin eseridir’ diye anlatınken, Antoine sordu;

- Peki bu tip Türkiye’de neyi temsil eder?

- Büyümek istemeyen bir çocuktur Avni, diyesim tuttu.

Dedikten sonra da beğendim ettiğim lafı... (Ben bu lafı kendim uydurmamışımdır, mutlaka birilerinden, belki de aşağıda, rakı muhabbeti sırasında bizzat Oğuz Abi’den duymuşumdur.)

Ve Antoine’a rica ettim, ‘Senden eski olan birilerini bul da, bir soruver, Avni’yi niye, ne zaman sembol olarak kullanmaya başlamış sizinkiler...’

Ancak, Doğan Haber Ajansı devreye girince, ben işin peşini bıraktım. İşlerine maydanoz olmamak için.

Ve DHA’dan arkadaşımız Saadet Oruç, Paris’te, söz konusu ‘Avni tişörtlü kızı’ bulup, konuştu.

Genç troçkist Hélène Dufresne, DHA muhabirine şöyle diyordu:

‘Bana bu çizgi kahramanı ‘büyümek istemeyen, çocuk kalmak isteyen bir tip’ olarak tanıttılar...’

*

Cuma günü, Hürriyet’te bu satırları okurken dehşete kapıldım.

Bilmem bu kadar tesadüf olabilir mi, yoksa (Saadet’in bu kızı Antoine vasıtasıyla bulduğunu biliyorum) benim telefondaki sözlerim, Paris üzerinden geniş bir tur atıp, iki gün sonra, Hürriyet gazetesinde haber ve kocaman bir başlık olarak, bana geri mi dönmüştü?

Yukarıda anlattığım ‘aşı palavrası’ gibi demeyeceğim, çünkü bu seferki bir ‘balon’ değil, ama yayılma hızı korkunç...

O zaman, söz denilen, yazı denilen silahın gücünü, hak etmediğimiz halde bize emânet edilen silahın tehlikesini bir kez daha anladım.

Kötü niyetli ellerde, kontr-enformasyon, propaganda... Allah korusun!

 

 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!