Tarikat demokrasisi

Güncelleme Tarihi:

Tarikat demokrasisi
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 23, 2004 00:00

Kimilerinin yere göğe sığdıramadıkları “halk” dünyanın her yerinde “halk”tır! Abartmanın, kutsallaştırmanın gereği yok.Gazetelerde okunuz mu? “İsa’nın Çilesi” filminde İsa rolünü oynayan aktöre Meksika’da halk İsa muamelesi yapıp mucize göstermesini istiyormuş. Aktörü bizzat İsa sanan katolik halkın Türkiye’deki Müslüman birader ve hemşileri de şeyhlerin çakıldaklı tumanlarını bağrına bastırıyor.***Hürriyet Kelebek’te (2 Temmuz 2004) yayınlanan habere göre Kadiri tarikatının müritleri şeyhleri izin vermeden işyeri açamazlarmış, evlenemezlermiş, dahası çocuk sahibi bile olamazlarmış. Müritlerin kızları şeyh efendiye hizmet edebilmek için birbirleriyle yarışırlarmış.Bunları anladık diyelim, peki şeyhin evini temizlemek, çamaşırlarını yıkamak neden en büyük ibadet olsun? İslâm’da ibadet türleri ve bunların sayıları belli değil mi?**Haber metninden olduğu gibi aktarıyorum: “Şeyh, müritlerin gözünde ulaşılmayan bir varlıktır. Şeyhin berberde kestirdiği saçlarını, kestiği tırnaklarını toplayıp saklayan bile vardır. Bir gün sohbet toplantısının ardından şeyh çay içmişti. Tekrar çay getirmesi için bardağı uzattığında bardağın dibinde kalan çayı içmek için müritler birbirine girdi.”“Yine bir gün, şeyh kendisinin aldığı iç çamaşırı küçük gelince değiştirilmesi için geri gönderdi. Ama iç çamaşırı geri gitmedi. Müritler arasında öpüp-koklandıktan sonra bir mürit satın aldı. Zaten şeyhin bir eksiği olduğu zaman ortaya söylerdi, müritler anında yerine getirirdi.”***Bu Kadiri tarikatı şeyhinin müritleri Müslüman değil de Meksikalı Katolik olsalardı filmde İsa rolü oynayan aktöre kuşkusuz Hz.İsa muamelesi yapacaklardı. İslâmcıların “Cumhur” diyerek gözünü boyadıkları ve hep cahil ve güdümlü kalmasını istedikleri halk böyledir işte!Siz kimilerinin profesör, avukat, mühendis, doktor olduklarına ve adlarının önüne bu sıfatları yazmalarına bakmayın, aktörü Hz.İsa sananlar ve şeyhin donunu sancaklaştıranlar arasında onlar da vardır.***Yüğrük nedir bilir misiniz? Bir çocuk hastalığıdır. Özellikle kundak çocuklarının... Çocuğun karnı şişer, kızarır. 1940 yılların ortalarında kocaman Devlet (Memleket) Hastahanesi olmasına karşın, Mersin’de bile köylülerin doktor ve hastahaneye gitme alışkanlıkları yoktu. Hocalara okutmaya ve ocaklara baktırmaya giderlerdi. Bizim aile “Yüğrüt Ocağı” imiş. Ailenin erkeklerinin de sağaltma gücüne sahip olduğu kabul ediliyordu. Ailenin öteki erkeklerinin en küçüğü benden onbeş yaş büyük olduğu için hasta sahipleri benim peşimden koştururdu. Ben kaçardım onlar kovalardı. Hastalarının karnını jiletle çenterek kanatmamı, çentilen bölgeye pekmez ve kuru nane sürdükten sonra üzerine tükürmemi isterlerdi. Hasta sahiplerinin, annemin ve halalarımın yalvarmasına karşın bunları yapmazdım. Sonunda evden kül, tuz ve ekmek alarak giderlerdi.Demek ki geçmişte bizim ailenin erkeklerinden biri otacıydı, sağaltıcıydı. Şamandı.Hasta çocukların iniltileri, genç annelerinin çaresizlikleri gözümün önünden gitmez. Yüğrük ocağına sığınmak zorunda kalan bu insanlar para sahibi olunca, biraz eğitim görünce kendi çaplarında çağdaşlaştılar.Ben bu insanlara saygıyla “halk” diyorum.Ötekilere gelince: Ellerindeki, duvarlarındaki koca koca üniversite diplomalarına karşın şeyhlerin abdest suyunu içenlere olsa olsa “cumhur” denir.***Evlenmek için, dükkan açmak için şeyhinden izin alan mürit siyasal seçimini özgürce yapabilir mi, oy kullanma hakkını özgürce kullanabilir mi? Seçimlerde, seçmenin büyük bir kesimini tarikat güdümlü, şeyh uzaktan kumandalı oy veriyor. Buna da demokrasi (!) diyorlar.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!