Tam 15 yıl beklediler

Güncelleme Tarihi:

Tam 15 yıl beklediler
Oluşturulma Tarihi: Eylül 23, 2001 02:13

Bu öyküyü okuyup, ‘‘Ne var bunda? Normal’’ derseniz sizi alnınızdan vururum! Üstelik meşru müdafaaya girer, çünkü kimse beni bu çağda iki insanın birbirini aşk yüzünden 15 yıl bekleyeceğine inandıramaz. Filmlerde, romanlarda filan olur, tamam da, gerçekte bir tek örnek gösterenin elini öperim. Yok. Böyle aşklar artık yok...

Sabuha, Nurettin ile tanıştığında 16 yaşında. Birbirlerine vuruluyorlar. Nişanlanıyorlar. Ne var ki, tam evleneceklerken, Nurettin 13 yaşındaki bir kızın o yörenin gençleri tarafından çırılçıplak soyulduğuna tanık oluyor, saldırganları kovalayıp kızı evine gönderiyor. Sen misin onların işine karışan! Nurettin'i tenhada sıkıştırıp zincirlerle saldırıyorlar, o da kendi korumak için bıçakla bir ikisini yaralıyor. Sonuç mu? Cinayete teşebbüsten 13 yıl 6 ay hüküm giyiyor.

Sabuha'nın hasretine dayanamadığı için firar ediyor. Tek istediği kızı alıp Suriye'ye kaçmak. Sabuha'nın ailesi izin vermiyor. Kızlarını Almanya'ya gönderiyorlar. Nurettin'e de dağlarda Mecnun gibi yaşamak kalıyor. Yakalanıyor, cezası uzuyor, 15 yıla çıkıyor. Ve işte ondan sonra Sabuha'nın Nurettin'i 15 yıl boyunca bekleme macerası başlıyor...

Öyle bir zamanda yaşıyoruz ki, kimse kimseye inanmıyor. Kimse kimseyi 15 gün bile beklemiyor. Kimse kimseye kendini teslim etmiyor. Sabuha ile Nurettin'in hikayesini Suna Aras'ın kaleminden ağlayarak okudum. Bu kadar gerçek, bu kadar naif, bu kadar temiz bir aşk öyküsü... Olabilir miydi acaba? Metis Yayınları'ndan çıkan kitabın kahramanları nasıl insanlardı, merakımdan Antakya Samandağ'a gittim. Onları daha da çok sevdim. 15 yıl birbirine bekleyen çift, 11 yıldır evliler, 4 çocukları var. Size de selam söylüyorlar...

Nurettin Yılmaz

Sabuha'yı neden ve nasıl 15 yıl beklediniz?

- Esas kendisi beni bekledi. Sabuham'ın varlığı beni hem yaşattı hem umut verdi. Mektupları beni hayata bağladı. Sabrını bana taşıdı. Bizim sevgimiz, aşkımız karşılıklıydı...

Kafayı ona takmanızın sebebi neydi? Yani neden Melahat değil de Sabuha? Yüzü mü güzeldi vücudu mu? Gençliği, tazeliği mi, konuşması, cilvesi, hüznü, kederi, kırmızı çiçekli elbisesi mi... Ne?

- Onu ilk Samandağ yolunda gördüm. Kamyonetin içinde tarlaya çalışmaya gidiyordu. 7 - 8 kızın arasında kalbim ona kilitlenip kaldı. Üzerinde kırmızı çiçekli bir elbise vardı. Diğer kızlar şarkı söyleyip eğleniyordu, Sabuham ise başına gelecekleri bilir gibi hüzünlü ve mahzundu. O beni görmedi. Arabalarımız yanyana geldi ve geçti. Tuhaf şeyler hissettim. Sanki o an Sabuham'la hayatımın kesiştiğini bildim. Ama tabii beni sevip sevmeyeceğini bilemezdim. Bu arada da ailem beni evlendirmeye çalışıyor, habire kız bakıyor. Hepsini reddediyorum. Aradan zaman geçti, yine kız bakmaya gittik, oysa benim aklım, kimin nesi olduğunu bilmediğim o hüzünlü kızda. Evden içeri girdik, elektrikler kesildi. Hadi kalkın gidelim dedim, tam o sırada o kırmızı elbiseli kız tekrar çıktı karşıma... O sevgi oluşunca da, yok edemedim. Bu benim elimde değildi ki. Beynim kabul etmedi. Silip, atamadım onu.

Atamadınız ama tam evlenecekken 15 yıl hapiste kaldınız. Bunca zamana rağmen bu kadından vazgeçmemiş olmanız sizi de tuhaf gelmiyor mu?

- Yok. Ben her zaman kendisine demişimdir, eğer Tanrı varsa, benim canımı ondan bir saat önce alsın...

TANRI GÜCENMESİN AMA

Yokluğunuzda o kahrolsun yani!

- Öyle değil ama ben onun yokluğuna dayanamam. Kimin daha önce öleceğini kimse kestiremez tabii, ama onsuz bu hayatın hiçbir anlamı yok. Bilir o ne düşündüğümü, ne hissettiğimi, ne istediğimi. Yüreğimiz tek bir yürek. Beyin aynı beyin. Anlatabildim mi? Bazen alkol alırım ben, üzüldüğüm zaman, hemen sofrayı hazırlar, hangi yemekleri sevdiğimi de bilir, şişeyi de masaya koyar, ‘‘Gel’’ der. İçmem derim, içeceksin der. O beni, benden daha çok sever.

‘‘Tanrı gücenmesin ama Sabuha'yı onu yaratan Tanrı'dan bile daha çok seviyorum’’ diyorsunuz. Bu nasıl bir tutkudur?

- Ama öyle abla. Sabuham'ı onu yaratan varlıktan daha çok seviyorum. Gerçek bu.

Çıldıracağınızı zannettiğiniz zamanlar oldu mu? Hapistesiniz, ulaşabilme ihtimaliniz yok. Çıkabilecek miyim, çıkamayacak mıyım, çıkınca onu bulabilecek miyim? Bunun altından nasıl kalkar bir insan?

- Endişelerim vardı, olmaz mı? Ama içimden bir his mutlaka bir gün ona kavuşacağımı söylüyordu.

Belki o arada birine aşkı olabilir, evlenebilirdi...

- Öyle bir şey olmayacağından emindim. Yanında değildim ama sevgisini hep hissettim. Sevgiler basit elde edilmez ki. Bugün bununla nişanlıyım, seviyorum, iki sene sonra başkasını severim dediğiniz şey sevgi değildir ki. Mektupları vardı zaten, her gün taze haber...

Gelmeyince...

- Yemeden içmeden kesilirdim. Onlar benim suyum, ekmeğimdi.

Birleşemeseydiniz ne yapardınız?

- Yoktu ki öyle bir ihtimal. Çok çok ölüm! İkimizden biri ölürdü, o zaman geride kalan yaşayamazdı zaten. Ondan başka kadınları haram etmiştim kendime.

15 yıl boyunca kavuşamadınız, aşkınız canlı kaldı. 15 yıl sonra evlendiğinizde bir zayıflama oldu mu?

- Aksine fazlalaştı. Arada balığa giderim ben, o sekiz saatlik ayrı kalmalar bile beni öldürüyor.

Dalga geçmiyorsunuz değil mi?

- Nesi dalga olacak bunun? Bu benim hayatım, bu benim hissim.

15 YIL, 11 CEZAEVİ

Bu aşk nelere direndi? Hangi engelleri aştı?

- Vallahi, aşmadığı hiçbir engel kalmadı. 15 yıl hapis yattım, 11 hapishane dolaştım, işkence gördüm, 10 hayatta yaşanabilecek acıları tattım yine de vazgeçmedim. O aklıma geldikçe hücre bile vız geliyordu. Kafamın içinde yaşıyor, o pis yerden kurtuluyor, Sabuham'la gelecekte nasıl bir hayatımız olacağını düşünüyordum. En kötüsü ondan hiç haber alamadığım ilk beş yıldı. O yüzden firar ettim zaten. Meğer kızı Almanya'ya göndermişler. Bütün akrabalarına gittim, yalvardım, adresini almak istedim...

Size deli muamelesi mi yapıyorlardı?

- Ee acıyorlardı tabii. Seven insan, sevgilisinden başka hiçbir şeyi düşünemiyor. Kötü olamıyor. O zaman da insanlar size kızmıyor, sadece vah vah diyor. Hatta muskalar yazıyorlarmış. Ağlamayayım diye. Bu sevdadan vazgeçeyim diye. Ulan Allahsızlar, muskayla geçebilseydi aşkım! Geçmiyor ki, 100 sayfalık defter yedirmişler bana...

O ne demek?

- Haberim olmadan, hababam yemeğime muska atıyorlarmış. O kadar çok atmışlar ki, o kağıtlar, 100 sayfalık defter edermiş. Sıkıntım geçsin diye. Biraz rahat edeyim diye. Bu sevginin karşısında ne durur ki?

Kendinizi bir masal kahramanı gibi hissettiğiniz oluyor mu?

- Neresi masal bunun? Ferhat ile Şirin'i, Kerem ile Aslı'yı okudum. siliyorum onları. Hepsinin sevgisini toplasan, vallahi benim sevgimin yanında iğne başı gibi kalır. Onların yaşayıp yaşamadıklarını bilmiyorum ama biz gerçeğiz.

Bugünün aşklarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

- Bir insan nezle olduğu zaman burnu akar, cebinden selpak'ını çıkarır, burnunu siler atar ya, öyle işte. Üzülüyorum.

Aşk mı, tutku mu, hastalık mı, sevgi mi? Ne bu sizin birbirinize duyduğunuz?

- Hepsini karıştıracaksın bir torbaya koyacaksın!

Evlendiğiniz ilk gün nasıl hissettiniz kendinizi?

- Yabancılık çekecek halim yok ya.

İnsan 15 sene özlediği birine kim bilir nasıl sarılır...

- Ama biz mektuplarda her gün sarılıyorduk. O kadar bekliyorduk bunu, o kadar istiyorduk ki...

KIRIŞ KIRIŞ OLSAM DA ONUN OLACAKTIM

Sabuha Yılmaz

Nurettin'i nasıl ve neden 15 yıl beklediniz?

- Ondan başkasına varamayacağımı bildiğim için. Ben hep dedim ki, ‘‘Ya onun olurum ya ölürüm’’. Bunu görmeden önce aşk nedir bilmezdim. Bundan öğrendim.

O cezaevinde... İstese de çıkamıyor ama sizin için durum farklı..

- Yoo ben de hapistim. Ne farkeder ki? Dışarıdayken de hayat size cezaevi gibi gelebilir.

Sizin Nurettin'e takmanızın sebebi ne?

- Anlatmak zor. Ben onun için doğmuşum, o benim için.

Hiç vazgeçmiyorsunuz ya. İnsan ‘‘Lanet olsun! Yıllar geçiyor. Çıkacak mı çıkmayacak mı?’’ demez mi, delirmez mi?

- Demez. Ona nasıl kızarım? Ben kötü kaderimize, etrafa kızarım. Bizi anlamayanlara. Ama sevgimden vazgeçmem. Almanya'ya yolladılar, 5 yıl kaldım, çok kişiyle tanıştırıldım, çok istendim, hatta nişanladılar, gene de başkasını sevemedim. Çok acı çektim. Adamın yaşayıp yaşamadığını bilmiyordum. Ama bekledim. Kırış kırış olsam da onun olacaktım.

Bu kadar güçlü kalmayı nasıl becerdiniz?

- Nurettin'e güvenerek, ona inanarak...

Ee adam yok ama...

- Olsun, o bana söz vermişti. ‘‘Senden başkasını almam’’ demişti.

Değdi mi peki?

- Değmez mi? Çok şükür.

15 yıl neler götürdü sizden?

- Defalarca ameliyat oldum. Savruldum durdum. Yıllarım gitti. 15 yıl dondu. Girdiğinde 16'ydım, çıktığında 31 olmuştum.

Siz birleşemeseniz ne olurdu?

- Böyle bir ihtimal yoktu ki. En fazla kendimi öldürürdüm.

Hálá endişeleniyor musunuz o yok olduğunda...

- Yurt dışına gidince korkuyorum. Uzun süre benden ayrı kalmasına dayanamıyorum. Çok kötü şeyler geldi başıma çünkü. Çok tacize uğradım. Depresyon geçirdim. Suçlandım. Dostlara sığındım. Çok ağladım. Çok yalnız kaldım. ‘‘Yazık boyuna posuna. Sen mahvetmişin kendini’’ dediler, dinlemedim. ‘‘Mezar taşı mı bekliyorsun?’’ diye eklediler...

Bu yörede efsane olmanız sizi etkiliyor mu?

- Hoşuma gidiyor. İsterim ki, herkes sevdiğine benim gibi sahip çıksın. Benimki de biraz fazla ama. Çok çektim ben.

Şimdiki aşkları nasıl değerlendiriyorsunuz?

- Onlar aşk mı?

Siz onu ilk gördüğünüzde ne hissettiniz?

- Elektrikler kesilmişti, bize gelmişlerdi. Annem dedi ki ‘‘Bak bu seni istiyor’’. Şöyle bir baktım, bir titreme geldi. Dedim ki ‘‘Olur anne’’. Nişanlandık. Bir sene sürdü. Sonra ayrılmak zorunda kaldık. 13 yıl 6 aya mahkum oldu. Ailem sordu, beni aldılar aralarına, ‘‘Kızım bak, 13 yıl bir ömürdür’’ dediler, ‘‘Yok ben bekleyeceğim’’ dedim, ağlamaya başladılar.

Bu adamın nesi delirtiyor sizi?

- Oltaları. Ne tarafa dönsem olta var bu evde. Bodrumda, yatak odasında, salonda, mutfakta. Bazen oltalar yüzünden birbirimize giriyoruz.

Hálá anlamıyorum, nasıl bu kadar sabrettiniz...

- Mektupları bütün gün göğsümdeydi, yenisi gelene kadar ayrılmazdım. Hatta halamın kızı dedi ki, ‘‘Kavuşamazsan bile bu mektuplarla ömür boyu yaşayabilirsin’’. Ziraat Bankası'nda eniştem vardı, mektupları oraya geliyordu. Herkes yazdıklarına bayılıyordu. Açık geliyordu mektuplar, çok kişi tarafından okunuyordu. Müdürler bile hayrandı...

Kaç mektup gidip gelmiştir?

- Yüzlerce, binlerce. 10 yıl boyunca her gün mektup atardı.

Gözden uzak, gönülden ırak denir ya...

- Yalan o. Aşk farklı. Bağlanmışsın bir kere. Vazgeçemezsin. Kesseler bile. Bizi birbirimize vermeseydiler o beni vuracaktı sonra da kendini öldürecekti. Bu bana da çok mantıklı geliyor.

Aşk nedir?

- Nurettin.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!