2023'te sağlık gündeminin bir numaralı konusu inflamasyon hakkındaki gerçekler… ‘Hemen her hastalık iltihaplanma bozukluklarıyla ilişkilidir’

Güncelleme Tarihi:

2023te sağlık gündeminin bir numaralı konusu inflamasyon hakkındaki gerçekler… ‘Hemen her hastalık iltihaplanma bozukluklarıyla ilişkilidir’
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 13, 2023 10:04

Enflamasyon, iltihaplanma ya da yangı gibi isimlerle de karşımıza çıkan inflamasyon, ‘modern yaşamın belası’ olarak nitelendiriliyor. İnflamasyonla savaşta gıda takviyelerinden beslenme ve egzersiz önerilerine pek çok yola başvuruluyor. Peki ama iltihaplanan şey tam olarak nedir, neden olur ve bu her zaman kötü bir şey midir? Ne zaman ve nasıl müdahale etmek gerekir? İşte 2023'te sağlık gündeminin en sıcak konusu haline gelen inflamasyon hakkında merak edilen tüm detaylar...

Haberin Devamı

Öncelikle inflamasyonun ne demek olduğuna bir bakalım. İltihaplanma olarak da bilinen inflamasyon, bağışıklık sistemimizin, vücudumuzu çeşitli hastalık ve yaralanmalara karşı korumak amacıyla oluşturduğu bir tepkidir.

İnflamasyona karşı takviyeler, jeller, çaylar, egzersizler, saunalar ve kriyoterapi seanslarının yanı sıra daha çarpıcı sonuçlar vaat eden yüzlerce ‘iltihap önleyici diyet’ kitabı var. Ancak inflamasyon özünde vücudun bağışıklık tepkisinin hayati bir parçasıdır, ortadan kaldırılmaya çalışılacak bir şey değildir.

Peki inflamasyon hakkında gerçekten ne kadar şey biliyoruz ve ona ne zaman müdahale edip ne zaman kendi haline bırakmalıyız?

İNFLAMASYON NEDEN OLUR?

İnflamasyonun tam olarak ne olduğunu anlayabilmek için bilgisine başvurduğumuz Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Bülent Ertuğrul,Öncelikle terimde anlaşalım. ‘Enflamasyon’ değil ‘inflamasyon’ olarak kullanmak gerekir” dedi ve şunları söyledi:

Haberin Devamı

İnflamasyon Türkçe karşılığı olarak yangı; dokularda fiziksel, kimyasal ya da patojenler (bakteriler ve virüsler gibi hastalık yapan mikroorganizmalar) tarafından meydana getirilen hasar, yara veya yıkıma karşı vücudumuzun vermiş olduğu fizyolojik bir yanıttır.

Fiziksel bir travma (elimizin kesilmesi, düşme veya çarpma sonrası oluşan zedelenme hatta kemik kırıkları), kimyasal bir etkilenme (akciğerlere soluduğumuz zararlı hava vb.) ya da vücudumuza girmiş hastalık yapıcı bir mikroorganizma (Covid-19 virüsü, boğaz infeksiyonuna yol açan Streptokok bakterisi, akciğer infeksiyonuna yol açan Pnomokok bakterisi vb.) sonrası vücudumuzun savunma sistemi harekete geçer ve oluşan hasarı tamir etmeye, dokuları yeniden sağlıklı çalışacakları duruma getirmeye çalışır. Bu fizyolojik yani doğal bir süreçtir.

Yara iyileşmesinin, canlının immün sisteminin yönetilmesinin ve dokuda yeniden yapılanmanın merkezinde inflamasyon bulunmaktadır. Savunma sisteminin böylesine karmaşık ilişkilere dayalı fizyolojik dengesinin bozulması birçok hastalığın patofizyolojisinin temelini oluşturmaktadır.

HEMEN HER HASTALIK İLTİHAPLANMA BOZUKLUKLARIYLA İLİŞKİLİDİR

İnflamasyon, bağışıklık sisteminin zorlu bir antrenmandan diz sıyrıklarına ve grip nöbetlerine kadar vücut dokularındaki herhangi bir travmatik olaya verdiği yanıttır. Bağışıklık sisteminiz bölgeyi korumak için beyaz kan hücrelerini serbest bırakır ve genellikle etkilenen bölgede kızarıklık, ateş ve şişlik hissedilebilir.

Haberin Devamı

Grip olduğunuzda, solunum sisteminde şişlik ve ağrı meydana gelir ancak yaşadığınız kas ve eklem ağrılarına veya baş ağrısına da katkıda bulunabilir. Hemen hemen her hastalık bazı iltihaplanma bozukluklarıyla ilişkilidir ve yaşlanmanın önemli bir parçası olarak kabul edilir.

AKUT VE KRONİK VERSİYONU VAR

Olayın süresi yanıtın şiddetinden bağımsız gibi gözükse de bazı durumlarda kısa ve etkili, bazı durumlarda ise uzun ve yıkıcı olabilmektedir. Bu da inflamasyonun ikiye ayrıldığı anlamına geliyor. Prof. Dr. Ertuğrul, “İnflamasyon genelde süresine bağlı kısa sürede gerçekleşen akut (travma ve yaralanma sonrası, akut bir bakteriyel ya da viral infeksiyon gibi), yavaş ve daha uzun süre ilerleyen ise kronik (otoimmün hastalıklar, HIV infeksiyonu, kanser dokularına karşı gelişen inflamatuar yanıt gibi) olarak isimlendirilir” dedi ve ekledi:

Haberin Devamı

Derinlemesine düşünüldüğünde akut dönem bir savunma reaksiyonu, kronik dönem ise organize olmuş bir yeniden yapım süreci olarak değerlendirilebilir. Akut inflamasyonda sistemik olarak en önemli göstergeler ateş yükselmesi, kalp hızının artması, solunum sayısının artması gibi belirtiler olabilir. Kronik durumlarda ise ateş yüksek olsa da akut dönemdeki gibi çok yüksek olmaz ve genellikle kandaki bazı göstergelerin yüksekliği kronik inflamasyonu bize düşündürebilir.

KRONİK İLTİHAPLANMA BİRÇOK HASTALIĞIN BİR PARÇASI

Uzmanlar, kronik iltihaplanmanın akut inflamasyona göre daha endişe verici bir durum olduğunu söylüyor.

İngiltere'deki King's College London'da genetik epidemiyoloji profesörü olan Tim Spector, “Sanırım kronik inflamasyonun, daha önce dahil olduğunu düşünmediğimiz birçok hastalığın bir parçası olduğunu anlıyoruz. Neredeyse her hastalık, bazı iltihaplanma bozukluklarıyla ilişkili ve şimdi yaşlanmanın önemli bir parçası olarak kabul ediliyor. Yani kronik inflamasyon gerçekten bir sorun ve azaltmaya çalışmamız gereken bir şeydir” ifadelerine yer verdi.

Haberin Devamı

‘MODERN’ BİR SORUN

Columbia Üniversitesi Tıp Merkezi'nden Profesör Dr. Shilpa Ravella, “Modern çevremiz, yediğimiz yiyeceklerden soluduğumuz havaya, hareket etme ve başkalarıyla ilişki kurma biçimimize kadar belirgin bir şekilde değişti. Bağışıklık sistemlerimiz bu yeni ortamda sürekli tetikleniyor ve çeşitli hastalıklarla bağlantılı kronik ve genellikle düşük seviyeli iltihaplanmaya yol açıyor” dedi.

Birçok iltihabi sorun, her insanın mikrobiyomunu oluşturan trilyonlarca bakteri, virüs, mantar ve diğer organizmaların büyük bir miktarının yaşadığı bağırsakta başlıyor. Bilim insanları hâlâ insanlar ve bu mikroplar arasındaki karmaşık ilişkiyi çözmeye çalışıyor.

Haberin Devamı

PEKİ AMA BU BOZULMAYA NE SEBEP OLUYOR?

Çoğu insan için ultra işlenmiş gıdalar muhtemelen bir faktördür. Bu yıl yayınlanan bir incelemede, ultra işlenmiş gıda tüketimi ile iltihaplanma arasındaki ilişkiye dair kanıtların hâlâ sınırlı olduğu sonucuna varıldı. Yine de tatlandırıcıların ve katkı maddelerinin bağırsakta bulunan mikroorganizmaların yapısını değiştirebileceğine dair pek çok kanıt var.

Ultra işlenmiş gıdalar, çoğunlukla veya tamamen şeker, sıvı yağlar ve katı yağlardan yapılan gıda ürünlerini ve hidrojene yağlar, modifiye nişastalar ve protein izolatları gibi mutfaklarda yaygın olarak kullanılmayan diğer maddeleri kapsıyor. Ultra işlenmiş gıdalar, hidrojenasyon, hidroliz, ekstrüzyon, kalıplama, yeniden şekillendirme ve kızartma yoluyla ön işleme işlemi görmüş ürünleri içeriyor.

Bülent Ertuğrul da ultra işlenmiş gıdaların inflamasyona sebep olabileceğini söyledi, “Vücudun bağışıklık sisteminin yabancı olarak algılayacağı her şey inflamasyona neden olabilir. Buna gıdalar da dahildir” ifadelerine yer verdi.

Tüm bunların yanı sıra stresli hayat, uyku kaybı ve sirkadiyen ritimlerin bozulması da bir faktör olabilir. Ayrıca özellikle akşamları ekrana çok maruz kalmak ve hava kirliliği gibi çevresel faktörlerin de sebepler arasında yer aldığı biliniyor.

HEMEN MÜDAHALE ŞART MI?

Uzmanlar, bazı durumlarda inflamasyonu hemen önlemeye çalışmanın yarardan ziyade zarara neden olabileceğini belirtiyor. Mesela sporda yaralanma yaşayanlar çoğunlukla RICE protokolünü (İngilizce dinlenme, soğuk uygulama, baskı uygulama ve kalp seviyesinin üstüne kaldırma ifadelerinin baş harflerinden oluşan bir kısaltma) uyguluyor.

Ancak Dr. Gabe Mirkin’e göre bu protokol o anlık ağrıyı hafifletebilirken hem buz hem de tamamen dinlenme, iyileşmeye yardım etmek yerine geciktirebilir. Yaralı dokuya buz uygulamak, yaranın yakınındaki kan damarlarının büzülmesine ve inflamasyonun iyileşen hücrelerini getiren kan akışını durdurmasına neden olur. İltihabı azaltan her şey iyileşmeyi de geciktirir. Dinlenme iltihaplanmayı önlemez ancak biraz hareket kanın etkilenen bölgelere gitmesine yardımcı olabilir. Bu da bir yaralanmadan sonra çok düşük yoğunluklu egzersiz yapmanın iyileşme sürecine yardımcı olabileceği anlamına gelir.

Günümüzde birçok anti inflamatuar ajan bulunmaktadır ve inflamasyonun vücuda zarar vereceği düşünüldüğünde bu ajanlar kullanılarak inflamasyon baskılanmaya çalışılır. Aslında fizyolojik bir süreç olan inflamasyon aşırıya kaçması durumunda baskılanabilir. Örneğin bir travma sonrası oluşan inflamasyonun en önemli belirteci travma bölgesindeki ağrıdır ve hastayı rahatlatmak amacıyla kullanılan ağrı kesicilerin çoğu aslında anti inflamatuar ajanlardır.

Prof. Dr. Bülent Ertuğrul

NE YAPACAĞIZ?

Sağlık koçu Dr. Sunni Patel, “Besin açısından zengin ve anti-inflamatuar özelliklere sahip, minimum düzeyde işlenmiş gıdaları tüketmeye odaklanın. Bol miktarda meyve, sebze, kepekli tahıllar, balık, kümes hayvanları, fasulye, baklagiller ve sağlıklı yağlar gibi yağsız proteinleri ekleyin. Neyle pişirdiğiniz de bir fark yaratıyor; zerdeçal, zencefil ve sarımsak gibi iltihap önleyici özelliklere sahip bitki ve baharatları kullanın” dedi.

Omega-3 yağ asitleri EPA ve DHA'nın anti-enflamatuar etkileri olduğuna dair bazı kanıtlar da var. Bu nedenle, somon veya uskumru gibi yağlı balıklar, keten tohumu, chia tohumu ve ceviz gibi gıdalardan oluşan bir beslenme düzeni benimseyin. Öte yandan aşırı alkolden de kaçının çünkü içki bağırsak bakterilerine zarar verir.

ARALIKLI ORUÇ FAKTÖRÜ

Aralıklı oruç terimini mutlaka duymuşsunuzdur. Bazı araştırmalar günde iki öğün yemek yemeyi baz alan aralıklı orucun iltihaplanmayı sınırlamaya yardımcı olabileceğini düşündürüyor.

Spector, “Vücudunuza kendini onarması için gereken zamanı verirseniz, hasarlı/gereksiz hücrelerin yok edilmesine yardımcı olacağı düşünülüyor. Öte yandan egzersizin iltihabı ve strese verilen tepkileri azaltabileceğine dair bazı kanıtlar var. Kısmen kendi içinde iltihaba neden olan obeziteyi önlemeye yardımcı olabileceği için ve kısmen de kendi yararları olduğu için” ifadelerini kullandı.

Aralıklı oruç ve inflamasyon ilişkisini sorduğumuz Prof. Dr. Bülent Ertuğrul ise “Bir boğaz infeksiyonunda oluşacak akut inflamasyona ya da HIV infeksiyonunda oluşacak kronik inflamasyona karşı aralıklı oruç gibi bir uygulamanın çözüm getireceğini düşünmüyorum” cevabını verdi.

‘EN İYİ ÇÖZÜM DOKTORUN KARAR VERMESİDİR’

Ertuğrul şöyle devam etti: “İnflamatuar yanıtı tek bir olaymış gibi ele almak hatalı olur. Oluşan her yanıt birbirinin aynı değildir. Örneğin travmaya karşı oluşan inflamatuar yanıt ile bakteriyel infeksiyonlarda oluşan yanıt temelde aynı mantığa dayansa da birbirinden çok farklı mekanizmalar aracılığı ile gerçekleşir. Otoimmün hastalıklarda gelişen yanıt ise çok daha farklıdır. İnflamatuar yanıtlar farklı olunca verilecek tedaviler de farklı olabilir.

Bireyleri hatalı tedavilere yönlendirici mesajlar vermemek gerekli. En iyi çözüm inflamasyona yol açan nedene yönelik tedaviye ilgili uzmanlık alanından doktorun karar vermesidir. İnfeksiyona bağlı gelişen inflamatuar yanıtın tedavisi için infeksiyon hastalıkları ve klinik mikrobiyoloji uzmanı, otoimmün hastalıklara karşı gelişen inflamatuar yanıtın tedavisi için romatoloji uzmanının karar vermesi en doğru yaklaşım olacaktır.

'DOĞAL DÜNYA İLE TEMASINIZI ARTIRIN'

Uzmanlar, egzersiz yapmanın inflamasyonu azaltmaya yardımcı olduğunu söylüyor. Öte yandan bunun için çok yorucu bir egzersiz yapmanız gerekmiyor. California Üniversitesi San Diego Tıp Fakültesi tarafından 2017 yılında yürütülen bir araştırmada, 20 dakikalık orta düzeyde bir egzersiz seansının bile bağışıklık sistemini uyararak anti-inflamatuar bir yanıt üretebileceği sonucuna varıldı.

Ravella ise egzersizin yanında başka önerilerde de bulundu. “Mümkünse yürüyüşlerinizi yeşilliklerin olduğu yerlerde yapın” diyen Ravella şu bilgileri verdi: "Doğal dünyayla temasınızı artırarak üzerinizde, içinizde ve çevrenizde yaşayan mikroplarla ilişkinizi değiştirebilirsiniz. Mesela ormanda yürüyüş yapmak ve etrafınızdakilere dikkat etmek stresi azaltmanıza yardımcı olabilir.

SİRKADİYEN RİTMİN ÖNEMİ

Uzmanlar, stresten arınmanın bir diğer yolunun ise uyku olduğunu söylüyor. Spector, “Sirkadiyen ritimlerinizi düzenli bir saatte yatarak düzene sokabilirseniz onarımın gerçekleşmesini sağlayabilir ve kan şekerinin yükselme olasılığını azaltabilirsiniz” dedi ve ekledi:

Tüm bunlar size çok fazla geldiyse ve ne yapacağınızı hatırlayamamaktan endişe ediyorsanız eski dönemlerde yaşayan bir avcının nasıl hareket ettiğine odaklanın; uzun yürüyüşlere çıkın, ara sıra yorucu bir fiziksel efor sarf edin ve çok fazla endişelenmemeye çalışın. Yiyecek olarak tanımadığınız hiçbir şeyi yemeyin.”

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!