Mücadeleye erken başlıyorlar

Güncelleme Tarihi:

Mücadeleye erken başlıyorlar
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 29, 1997 00:00

Haberin Devamı

Yenidoğan yoğun bakım üniteleri, vaktinden önce doğan bebekleri sağlığına kavuşturuyor

Teknoloji, umut, bilgi, özen, yetenek Mina ve Sena gibi bir çok bebeği yaşatacak. Şimdi ikizleri sevebilmek için hepimiz sabırsızlanıyoruz. Hala Yenidoğan Ünitesindeler...

Sizler Mina ve Sena'yı tanımıyorsunuz. Parmağınız kadar elleri, ayakları, minicik gövdeleri var. Burunlarında, bileklerinde hortumlarla hayatta kalma mücadelesi veriyorlar. Amerikan Hastanesi'nin Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesi'nde, sıcacık kuvözlerinde, yaşamın ağırlığını daha şimdiden minik yüreklerinde hissediyorlar. Doktorları Gülnihal Şarman, Amerika'da okumuş, hayata erken merhaba diyen bebekler için çalışmış, oradaki tahsilini, görgüsünü Türkiye'ye taşımış bir uzman. On hafta önce, ikizlerin varlığından haberdar olunca, o bile yaşayabileceklerine inanmamış, duyduğu anda aklından geçenleri anlatıyor:

‘‘24 haftalık ikiz bebek taşıyan bir annenin geceyarısı doğum katına yatırıldığını duyunca önce üzerime bile alınmak istemedim. Evet böyle bebekleri yurtdışında yaşattık ama Türkiye şartlarında, çok küçüklerdi. Beceremeyiz, diye düşündüm. Bu arada doğum hemşirelerinden bir haber geldi. Annenin suları geliyordu. Bu kötü haberdi. En iyimser halimle, belki bu akıntı durur, kesedeki delik kapanır diye umutlandım. Ancak kese patladıktan sonra doğum büyük bir olasılıkla gerçekleşecekti. Bunun nedeni ise kese patladıktan sonra bebeğin içinde bulunduğu sterilliğin bozulması ve enfeksiyonun başlama olasılığıydı. Eğer enfeksiyon önlenemezse, bebeklerin de annenin de hayatı tehlikeye girecekti.''

SADECE 600 GRAM

Mina ve Sena'nın şartlarındaki bebeklerin yaşama şansı, en gelişmiş merkezlerde yüzde 50 civarında. Ancak yaşam kalitesi oranı daha da düşük. Çünkü anne karnında doldurmaları gereken sürenin sadece yarısını tamamlamışlar. Anne karnında organların oluşması ilk üç ayı alıyor. Örneğin, böbrekler 34. haftanın sonunda gelişimini tamamlıyor. Akciğerler de hemen hemen aynı sürede olgunlaşıyor. Mina ve Sena'nın bu süreci tamamlayabilmeleri için en az 13 haftaya ihtiyaçları vardı. Doğduklarında ikisi de sadece 600 grammış. Yani avuç içini doldurabilecek büyüklükte. Bebekler sezaryenle doğduktan sonra altı gün süreyle uyutulmuşlar. Çünkü anne karnındaki ısıya, sakinliğe ihtiyaçları var. Bu ünitede bebeklerin yaşamsal verileri monitörlerden takip ediliyor. İlk haftalar hayli kritik, üstelik doktorların da ailenin de önünde uzun haftalar var. Anne Ferah Alatlı'nın sordugu ilk soru, ‘‘Daha önce bu kadar ufak bebek yaşattınız mı?'' olmuş. Haklı. Şarman, ‘‘Ona doğruyu söyledik. Türkiye'de yaşatmadık ama Amerika'da bu kadar minik bebekleri tedavi ettik. Burada başarıyla yaşattığımız en ufak bebek 850 gramdı ve 26 haftalıktı'' diyor Dr. Şarman.

NEFES ALMALARI ZOR

İlerleyen haftalarda, normal doğan bebeklerde dört, beş günde kapanan bir damar Sena'da açık kalıyor. Zaten 27 haftanın altında doğan bebeklerde bu durum sık görülebiliyormuş. Ancak o damar kapanmazsa, sol kalp yetmezliğe giriyor ve bebek solunum makinesinden bir türlü ayrılamıyor. Ya ilaçla tedavi edilecek, ya da cerrahi müdahale gerekecek. Sena bu zorluğu da aşıyor, solunum makinesinden ayrılıyor. Ancak bebeklerin kaburgaları kemikleşmediği için zor nefes alıyorlar. Yenidoğan Ünitesi'nde kolay nefes alabilmeleri için tıbbi yardımlarda bulunuluyor. Ancak Mina'nın narin burnu tahriş oluyor.

Doğumdan on gün kadar sonra Mina ve Sena anne sütüyle beslenmeye başlıyorlar. Zannetmeyin ki, biberonlarla veya çok fazla süt içiyorlar. Sadece bir, iki mililitre. Bu azıcık süt bile onların minik midelerini şişirmeye yetiyor. Elbette beslenmelerine damar yoluyla takviyede bulunuluyor. Yenidoğan Ünitesi ekibi şeker, protein, vitamin, çinko, selenyum, bakır gibi bebeklerin ihtiyaç duydukları her şeyi mikrogramına kadar hesaplayarak, ikizlere veriyorlar. Üstelik bu karışımın özel steril bir ortamda hazırlanması gerekiyor. Ve bunun için bir ilaç hazırlama çadırı kullanılıyor. Aksi halde damar yoluyla beslenen bebeklerin enfeksiyon kapmaları çok kolay. Ancak Mina ve Sena hiç enfeksiyon kapmadılar.

İLK GÖZ MUAYENESİ

27 haftadan önce doğan bebeklerin yüzde 80'inde retina hastalığı tespit ediliyor. Mina ve Sena da risk altında, ekip sürekli tetikte bekliyor. 31. haftada yapılan muayenede henüz damarların gelişmediği tespit ediliyor. Üç hafta sonra tekrar kontrol ediliyor. Retina hastalığından eser yok! Güzel ikizler artık 34 haftalıklar. Şimdi damar yoluyla beslenmelerine gerek yok, solunum makinesine de bağlı değiller. Dr. Gülnihal Şarman'a göre, artık bakımları daha kolay. Şimdi onlar için yokuş aşağı dönem başladı. Kan testleri inceleniyor. Biberonla beslenmeleri için denemeler yapılıyor. Biberondan pek hoşlandıkları söylenemez ancak Yenidoğan Ünitesi'ndeki hemşirelerin becerisi, bebekleri beslemek. Hayli zor bir görev. Ve dünyada bu hemşirelerin sayısı az, kolay yetişmiyorlar.

Bebeklerin eve dönebilmeleri için en az bir hafta ilaç almadan düzenli nefes almaları gerekiyor. Tüm değerlerin normal olması şart. Teknoloji, umut, bilgi, özen, yetenek Mina ve Sena gibi bir çok bebeği yaşatacak. Şimdi ikizleri sevebilmek için hepimiz sabırsızlanıyoruz. Hala Yenidoğan Ünitesindeler...

Neonatal Yoğun Bakım

1900'lerde Chicago'da ‘‘sessizlik esasına dayanan bebek odası'' kavramı ile temeli atılan yenidoğan ünitelerinin gelişimi yakın zamana rastlıyor. Sıcaklık, sakinlik, beslenme, temizlik prensipleriyle uygulamaya konan bu üniteler artık modern teknolojinin cihazlarıyla donatılıyor. Bebeklere hiç dokunulmuyor. Elektronik aletler sayesinde tüm yaşam değerleri takip edilebiliyor. Bebekler kuvözlerde yatıyorlar. Kuvözlerin tek özelliği bebeği ısıtmaları. Bebeğin ısıtılması onun enerji tasarrufunda bulunmasını sağlıyor. Böylece bebek aldığı kalorileri büyümek ve gelişimi için kullanıyor. Dışarıdan görüldüğünde, kuvözler karmaşık ve ürkütücü gibi. Oysa sadece onların istenilen sıcaklıkta uyumalarını sağlayan rahat bir yatak. Bu nedenle annenin, babanın paniğe kapılmaması gerekiyor. Gelişmiş ve standart sağlık sistemi oluşmuş ülkelerde bebek yoğun bakımının çok pahalı olduğuna ve bu işle sadece neonatologların ilgilenmesi gerektiğine karar verilmiş. Bu merkezlerin mutlaka diğer birimlerle işbirliği içinde olması gerekiyor. Örneğin acil bir bağırsak ameliyatı gerektiğinde, çocuk cerrahı hemen bebeğe müdahale edebilmeli. Erken doğan bebeklerin başında bu konuda uzmanlaşmış doktor ve hemşirenin 24 saat bulunması gerekiyor.

İkizlerin yaşama savaşı

Eğer bebekler normal gelişimlerini tamamlamadan doğarlarsa, yaşama şansları hemen hemen hiç yoktu. Artık böyle değil. Tıp, modern teknolojiden de yararlanarak, yeni doğan bebekleri yaşatabilmek için ayrı bir bilim dalında hizmet veriyor. Dünyada yeni ve sürekli gelişen neonatal yoğun bakım kavramı, son yıllarda başta üniversite hastaneleri olmak üzere Türkiye'de de ilgi görüyor. Ancak pahalı ve diğer disiplinlerle çok sıkı işbirliği gerektiriyor. Geçtiğimiz günlerde Amerikan Hastanesi'nde de Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesi açıldı. Ve Amerika'da eğitim almış doktorlar bu bölümün başına geçti. Şu sıralar tüm ekip, Mina ve Sena isimli ikizlerin sağlığına kavuşabilmesi için vargücüyle çalışıyor.

Yılda 300 bin bebek

Amerikan Hastanesi Kadın Hastalıkları Doğum Departman Şefi Süreyya Menteş'in verdiği bilgiye göre, yılda 300 binden fazla bebeğin yaşam şansının artırılması ve sağlığına kavuşması için özel bakıma ihtiyaç var. Bebeklerin yaklaşık yüzde 9'u erken, yüzde 7'si de 2500 gramın altında doğuyor. Bu kriterler, özel ilgiye muhtaç olduklarının bir göstergesi. Normal olarak nitelenen doğum, 37. hafta tamamlandıktan sonra oluyor. Daha önce gerçekleştiyse, buna erken doğum adı veriliyor. Erken doğumun sebepleri ise zarların vaktinden önce yırtılması, plasentanın yapıştığı yerden erken ayrılması, rahmin aşırı büyümesine neden olan herhangi bir durum, böbrek iltihabı. Erken doğumun belirtileri ise şöyle: Adeti andıran kramplar, sırt bölgesinde geçmeyen ağrı, aşağıya doğru baskı hissi, vajinal akıntıda ani artış, sancılı rahim kasılmaları. Bunlardan bir ya da birkaçı hissedildiğinde, hemen doğum doktoruna başvurulması gerekiyor. Bir saat kadar takip edilebilir.

Anne, babaya yasak yok

Doğum öncesi teşhis edilmiş durumların dışında, bebeğin erken doğması ve elektronik aletlerle dolu, sürekli koşuşturan hemşirelerin, doktorların bulunduğu bir yoğun bakım bölümüne yerleştirilmesi anne, babanın şoka girmesine bile neden olabiliyor. Dr. Gülnihal Şarman'ın söylediğine göre, ebeveyn, neonatologlarla konuşmaktan pek hoşlanmıyorlar. Eskiden bebekler, anne, babadan uzak tutuluyormuş. Artık bu tür düşüncelerin modası geçti. Bebeğin anneyle ten teması içinde olmasına özellikle özen gösteriliyor. Bebek hakkındaki gelişmeler düzenli olarak bildiriliyor. Ayrıca annenin sütü saklanıyor ve bebek beslenebilecek duruma geldiğinde kullanılıyor. Çoğu anne, sütün saklanabileceğini bilmiyor.

İşbirliğine ihtiyaç var

Yenidoğan yoğun bakımında yatan bebeklerin sorunları pek az değil. Üstelik tümüyle neonatologların ilgilenmesi imkansız. Bir bebek yoğun bakımının mutlaka çocuk cerrahisi, çocuk nörolojisi, çocuk kardiyoloğu, kardiyovasküler cerrahi, tüp bebek ekibi, jinekologlar ve retina dalında uzmanlaşmış göz doktorlarıyla işbirliği yapması gerekiyor. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Göz Hastalıkları Araştırma Merkezi'nden Prof. Dr. Murat Karaçorlu, erken doğan bebeklerde, gözün ağ tabakasının gelişiminin dokuzuncu ayın sonuna doğru tamamladığını söylüyor. Yani bebek erken doğduğunda retina tabakasının bir bölümü damarsız kalıyor. Bin gramın altındaki bebeklerde daha sık görülüyor. Doğumu takip eden altı hafta boyunca bebekler düzenli göz muayenesinden geçiyorlar. Bebeğin göz kontrollerinin, hastaneden çıktıktan sonra da periyodik olarak devam etmesi gerekiyor.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!