Mesut’a toplum içinde rencide olmasın diye İrem derdim

Güncelleme Tarihi:

Mesut’a toplum içinde rencide olmasın diye İrem derdim
Oluşturulma Tarihi: Ekim 03, 2010 00:00

Yer Bursa, Altıparmak Mahallesi’nde bir evin önü. Evin sahibi, salonunda bıçaklanarak öldürülen İrem takma adlı travesti Mesut Şaban Okan. 30’a yakın travesti, evin önünde arkadaşlarının öldürülmesini protesto ediyor. Önce mumlar yakılıyor, yere çiçekler bırakılıyor sonra oturma eylemi. Protestoya katılanların içinde başörtülü, gözü yaşlı bir kadın: Evladı Mesut’u bir gün önce toprağa veren, Melek Okan... Balıkesir’in Edincik Beldesi’nde yaşayan, ilkokul mezunu anne, orada ezberleri bozan bir konuşma yaptı. Oğluna ve cinsel kimliğine sahip çıktı, feryat etti: “Okumak istedi, okutmadılar, çalışmak istedi çalıştırmadılar. Bunlar suçluysa, onlarla birlikte olanlar ne?”

Mesut (29), Okan ailesinin ikinci çocuğuydu. Amca, teyze, hala çocukları içinde de doğan ilk erkekti. Annesi Melek Okan (52), ilkokul mezunuydu. Mesut’tan iki yaş büyük bir de kızı vardı. Çeyiz eşyası satarak geçinirdi. Zaman zaman çevre ilçe, illere giderken oğlunu yanından ayırmazdı. Acılı anne o günleri şöyle anlatıyor: “Mesut, ortaokul eğitimini yarım bıraktı. Edincik’ten ayrılana kadar hep çalıştı. Bahçe açmaya, zeytin sıyırmaya gitti. İnşaatlarda tuğla taşıdı. Bizden çıktığında 17 yaşındaydı. Kendini farklı hissediyordu. Hal ve hareketlerinden belli oluyordu. Küçük yerde çok zor tabii. Okulda rahat hissetmedi, işte rahat bırakmadılar. Kadın gibi giyinmek istiyordu. Çıktı, gitti yavrum... Hep peşindeydim ama koruyamadım işte...”

DOKTOR DEĞİŞMEZ DEDİ

Aslında Mesut’u birkaç kez ikna edip eve geri getirdi ama Mesut, İrem adıyla her seferinde yeniden kendi yoluna gitti. Ruhuna sadece sahip olduğu beden değil, çok baskı gördüğü Edincik de dar geldi besbelli. Melek Okan oğlunun, bedeniyle hislerinin zıtlığının farkındaydı. Önce bunun tedavi edilebilir olduğunu düşündü. Hatta birkaç kez İzmir’e doktora götürdü. Doktorlardan biri, kesin dille bunun tedavi gerektiren bir durum olmadığını, değişmeyeceğini söyledi. Anneydi, çocuğunun her halini koşulsuz kabul ediyor ve onu seviyordu. Kabullendi oğlunun kadın hallerini. “Madem buralarda rahatsız olup gidiyorsun, hiç olmazsa gittiğin yerde kötü ortamların içine girme” diye tembihledi.
“Siz evladınıza nasıl hitap ediyordunuz” diye sorduğumda, “Ben ona hep Mesut derdim. Ama dışarıda rencide olmasın diye İrem diye seslenirdim” diye yanıtladı büyük bir olgunlukla.

BABASI DAYANAMAZDI

Mesut’un, İzmir, İstanbul en son da Bursa’yı mesken tuttuğunu anlatan Melek Okan’ın sesinde, oğluna yaşamından ötürü hiçbir kırgınlık-kızgınlık yoktu: “Hiç kopukluk hissetmedim. Hep arkasındaydım. Her evresini beraber yaşadım. Ne o benden çekindi ne de ben ondan. O, benim çocuğum, evlat atılabilir mi? Her gün defalarca telefonla arar, hatırımı sorardı. Beni üzmek istemez, öyle çok detaylı anlatmazdı hayatını. Bizden ayrıldıktan sonra memlekete iki kez gelebildi. Babası yüz yüze görüşmeye dayanamazdı. Ama bazen telefonda konuşurdu. Ben hep arkasında olmaya çalıştım. Buraya yanına geldim, kaldım. Ben ve eşim emekliyiz, biraz bağımız, bahçemiz var geçinmeye çalışıyoruz. Bu evi de ona biz, bir yıl önce banka kredisiyle aldık. Hala kredisini ödemeye devam ediyoruz.”

MESUT’UN DA HAYALLERİ VARDI

Mesut’un çok becerikli olduğunu anlatan Okan, yazın yaptığı ve kavanozlara koyduğu salçaları gösterdi. Salonun bir kenarında dikiş makinesi duruyor. Hem kendine hem de arkadaşlarına elbise dikermiş. Kanepenin bazasından yarım kalmış bir avize çıkarıyor: “Bunu yapmaya başlamış, yarım kalmış. Çok becerikliydi. Elinden her iş gelirdi. Evini badana etmeye başlamıştı. Hayalleri çoktu. Güzellik salonu açmak istedi. Ama ev aldık, maddi imkanlar yetmedi. Aşçılık okuluna gitmek için İstanbul’daki arkadaşlarıyla konuştu. Bir ay içinde gitmeyi planlıyordu...”

BIÇAKLANACAĞI İÇİNE DOĞDU

Mesut’un öldüğünü bir arkadaşının açtığı telefonla öğrendi Melek Okan. “Hep bıçaklanarak öldürülmekten korkardı. Bir gün onun da başına böyle bir şey geleceği içime doğdu. Boyu 1.85 metreydi. Katili onu nasıl devirmiş, bıçaklamış? Hunharca... Bu kadar vicdansız nasıl olunabilir? ‘Yanına bir arkadaş al’ dediğimde ‘Kafam istemiyor, kaldırmıyor’ derdi. Yerdeki kanını kardeşim temizlemiş. Yazık değil mi benim çocuğuma? Evin her tarafı talan edilmiş. Ne aradı mübarek? Neyi olabilir Mesut’un?” Apartman sakinlerinden birinin polise haber verdiğini ancak gelmediğini de anlattı ve sitem etti sisteme: “Bu kızlar bir taşkınlık yapsa, polis anında gelirdi. Ama böyle olaylarda acele etmiyor, gelmiyorlar. Değer vermiyorlar bunlara.”
/images/100/0x0/55eb54fbf018fbb8f8ba71a7

TRAVESTİLERİN MELEK ANNESİ

Melek Okan’ın engin hoşgörüsü sadece Mesut’a değil. Aynı mahalle, sokağı paylaştığı travesti arkadaşları da ona ‘Melek Anne’ diyor. Öz annelerinden görmedikleri anlayış ve şefkati onlara Melek Okan gösteriyor: “Ben bu kızları kendimden farklı görmüyorum. Bunlar da insan, hiçbirini yadırgamadım. Birlikte çay bahçesine bile gittiğimizde beni korumasını biliyor, ona göre davranıyorlar. Onlara bir yer, bir iş verilse gayet güzel çalışırlar. İş verilse ve çalıştıkları yerde rahatsız edilmeseler iş yaparlar. Ailelerin sahiplenmesi yetmiyor. İtekleniyor, kötüleniyorlar. Mecburen bu yollara düşüyorlar. Ama onlarla olanlar ya da öldürenler sütten çıkmış ak kaşık sanki. Gel keyfim gel... Sakallı-bıyıklı, iyi yerlerde, mevkilerde günlerini gün ediyorlar. Yazık değil mi benim çocuğuma, arkadaşlarına... Herkes üzerine düşeni yapsın. Benim evladım gitti, başkaları gitmesin.”

SİLİKONLARI ÇIKARILDI

Okan ailesi Mesut’un cenazesini ortada, sahipsiz bırakmadı. Evine 12 yıl sonra tabut içinde döndü. Arkadaşlarının anlattığına göre, toprağa verilmeden silikonları çıkarıldı, saçları kesildi. Ebediyen dinleneceği toprağa verilirken eş, dost Okan ailesini yalnız bırakmadı. Annesi, ablası arkasından Kuran’ı Kerim okuttu, lokmalarını pişirdi. Vefat eden herkesin arkasından yapıldığı gibi...

AİLELERE DERS

Kısa adı Gökkuşağı Derneği olan Transseksüel, Travesti, Gay, Lezbiyen, Biseksüel Koruma Derneği Başkanı Öykü Evren Özen, “Melek Hanım’ın haykırışları, çocuklarının travesti, transeksüel, eşcinsel duygularını kabul etmek istemeyen ailelere önemli bir ders. Gencecik yaştaki eşcinsel çocuklarının fuhuş batağına saplanmalarının en büyük nedeni aileler ve ailelere baskı yapan toplum. Aileler zamanında çocuklarına sahip çıksa çoğu travesti ve transeksüel fuhuşa bulaşmaz. Aileler çocuklarını anlayabilmeli” diyor.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!