Kitap

Güncelleme Tarihi:

Kitap
Oluşturulma Tarihi: Aralık 17, 2011 23:22

Tarih - İnceleme

Orgazmın Tarihi
Robert MuchembledÇev.: İsmail Yerguz
Sel Yayıncılık

İnsanlar ikiye ayrılır. Aklı fikri cinsellikte olup bunu belli edenler ve cinselliği hiç umursamadığını söyleyip aklı fikri cinsellikte olanlar... Toplumsal düzenin şekillenmeye başladığı çağlardan itibaren, kimse dikkat etmemiş olsa da cinsellik, hele ki cinsel zevk, yani ‘orgazm’ önemli dinamiklerden birisidir. Örneğin bir dönem Avrupa’da evli çiftlerin sadece çocuk doğurmak için sevişmesi gerekirken, erkekler evlilik dışı ilişkilerde sınırsız özgürlük içindelermiş. Sebep, ‘orgazm’ın şeytani bir şehvet barındırması! Tabii aynı şekilde kimi toplumlarda gizli veya aleni olup, yadırganan veya hoşgörülen eşcinsel ilişki de bir o kadar ‘orgazm’ meselesine bağlanabiliyor. Robert Muchembled, Orgazmın Tarihi isimli incelemesinde, şehvetli bir tarih kitabına imza atmış. Önce, Katolik Fransız ve Protestan İngiliz toplumlarını, daha sonra bu iki toplumun gelecekteki kuzeni Püriten Amerika’yı birbireriyle mukayese ederek, toplumlardaki cinsel zevk algısını tüm çıplaklığıyla ele alıyor. Ortaçağ-Rönesans ile başlattığı tarihi, fahişelik, eşcinsellik, oğlancılık, kadın özgürleşmesi, müstehcenlik, yasaklar, özgürlükler... gibi temalar üzerinden günümüze kadar getiriyor Muchembled. İsmail Yerguz’un ‘kusursuz’ çevirisi, kitabın daha ‘zevkli’ okunmasını sağlıyor. Aklı fikri cinsellikte olan olmayan herkesin okuması gereken bir kitap.

Roman

Yatak
David WhitehouseÇev.: Berrak Göçer
Domingo Kitap

Zaman zaman haberler çıkar; “bilmem kaç yüz kiloluk adam öldü, evinden çıktı, zayıfladı...” diye. Zayıfladıklarını, öldüklerini okuruz, duyarız ama, neden o hale geldiklerini, bu durumun ardında yatan psikolojik sebepleri bir türlü öğrenemeyiz. Belki onlar da Malcolm (namı diğer Mal) gibi bir amaç uğruna bunu yapmışlardı, ama farkına bile varamadık! Mal Ede, başta aile bireyleri olmak üzere, okulda ve mahallede herkesin sevdiği, hayran olduğu, kızların âşık olduğu, yaşıtı erkeklerin sinir olduğu bir çocuktur. Ancak kimi zaman, nerede olduğunu önemsemeden çırıl çıplak kalana kadar soyunmaktadır. Güzel gibi görünen hayatın içinde, kendi sorunları ve ailesinin sorunlarını aşmaya çalışan bir çocuğun hikâyesi ‘Yatak’. Mal, 25’inci doğumgününde yataktan çıkmamaya karar verir ve 20 küsur yıl boyunca yatakta kalır. Bu sürede yarım tonun üzerine çıkmıştır! Her zaman ‘birilerine bakmak’ görevini kendinde bulan annesi onunla ilgilenirken, yıllardır eşiyle arasındaki sıkıntıyı halledemeyen babası da çatı katında kendi eğlencesini bulur! Kardeşi bir gün evi terk etse de, biliyordur ki elbet geri gelecektir! Zaten Mal’in hikâyesini de bize kardeşi anlatıyor. Umumun içinde çıplak kaldığı ilk günden beri Mal’i sorun olarak gören kardeşi sonradan anlayacaktır ki, Mal aslında ailesini kurtarmıştır! Değişik hisler yaratacak bir roman, Yatak.

Bitmemiş Külliyat

Sükût Ayyuka Çıkar
Yücel Balku

Can Yayınları

‘Aileden Biri’ isimli öyküsüne şöyle başlıyordu Balku; “Yaşarken çok arzu ederdim öldüğüm günün gecesini görebilmeyi.” Genç yaşta yitirdiğimiz Yücel Balku; hem kendi külliyatını, hem de Türk edebiyatında önemli bir damarı yarıda bırakmıştı aslında. Öldüğü günün gecesini gördü mü bunu bilmemiz zor, ancak kendisinin de güvertesinde durduğu, Hayalet Gemi tayfalarından Murat Gülsoy’un yayına hazırladığı, ‘Sükût Ayyuka Çıkar’ı görebilmesini isterdi tüm edebiyat severler. Balku bundan 8 yıl önce aramızdan ayrıldı. Geride bıraktığı yazıları, denemeleri, öyküleri, onunla yapılan ve onun yaptığı söyleşiler, mektupları, şiirler bir araya geliyor bu kitapta. Onun için tam bir türle sınırlamak yanlış olurdu. Kızlarına Mektup ile başlayan kitap, hayattayken yayınladığı Sükût Ayyuka Çıkar ile devam ediyor, daha sonra öldükten sonra yayınlanmış veya hiç yayınlanmamış yazılarla devam ediyor. Kitabın sonunda ise kızı, Şeyda Gönül Balku’nun cevap mektubu var! “Taş” şiirinde yazarın “sıkletim senden ibaret” dediği gibi, yaratmaya devam edebilseydi Türk edebiyatındaki sıkletini daha iyi hissedecektik. Yazar Ayşe Sarısayın, babası Behçet Necatigil’i anlattığı kitabına ‘Çok Şey Yarım Hâlâ’ adını vermişti. Yücel Balku’nun kitabını okuduktan sonra söylenecek tek şey bu oluyor aslında. Tamamlamak için okumak gerek.

Çocuk

Sakar Cadı Vini’nin Talihsiz Serüvenleri
Laura Oven, Korky PaulÇev.: Bülent O. Doğan
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları

Sakar cadı Vini ile daha önce tanışmıştık aslında. Hatırlayacak olursanız, kocaman siyah kedisiyle birlikte yaşayan ve sadece sebze yiyen bir cadıdır Vini. En sevdiği sebze de bir cadıdan bekleneceği üzere balkabağıdır. Onunla tanıştığımız macerasında, mahalle pazarından koca koca balkabaklarını süpürgesinde taşımaktan sıkıldığı için, şatosunun bahçesinde yetiştirmeye karar vermişti. Ancak yaptığı hatalı büyü yüzünden, kısa sürede gereğinden fazla büyüyen sebzeler başına dert olmuştu... Sakar cadımız bu sefer birkaç macerasıyla karşımızda. 8 ayrı bölümden oluşan kitapta, Vini’nin birbirinden talihsiz serüvenleri yer alıyor. Kendisi için yaptığı ‘destekli don’ları satmaya karar verince başına gelenleri, evini istila eden yarasalardan kurtulmak için yaptıklarını, yahut köpük sorunundan veya oltayla yakaladığı kocaman balık derdinden nasıl kurtulacağını okuduğunuzda gülmekten kendinizi alamayacaksınız. En güzel tarafı ise, bu kadar çile çeken sakar Vini, tüm olayları ustalıkla tatlıya bağlarken, hiçbir şey onun canını sıkamıyor. Laura Oven’in yazdığı ve Korky Paul’ün desenlediği kitabın çizimleri en az öyküleri kadar eğlenceli. Henüz okumayı bilmeyen afacanlar illüstrasyonlara bakarak da eğlenebilecekler. Hâlâ onunla tanışmayanlarınız varsa, Vini’yi yakından tanımak için eksiksiz bir kitap...

Biyografi

Arshile Gorky - Kara Melek
Nouritza MatossianÇev.: Menekşe Arık, Tankut Aykut
Aras Yayınları

Türkiyeli Ermeniler içinde belki de en ayrıksı olanıdır Arshile Gorky. 1904’te İmparatorluğun Van vilayetinde Horkom’da dünyaya geldi. 1948’de intihar etti! Öldüğünde dünyanın önemli ressamları arasında anılıyordu. Deyim yerindeyse bir milletin acılı serüvenini kendi hayatında, eserlerinde, kaderinde fazlasıyla barındıran bir isimdir Gorky! Asıl adı Vosdanig Manoug Adoian olan Gorky, Türkiye’den Ermenistan’a oradan da Amerika’ya kaçarken çok sevdiği Rus yazarının soyadını kendine zırh olarak seçmişti. “Açlıktan ölmek üzere olan diğer Ermeniler” gibi. Onun hayatını buraya sığdırmamız imkânsız, zaten Matossian bunu kusursuz bir biçimde kitaplaştırmış. Daha 5 yaşındayken, “dünyaya siyah bir meleğin de iyi olabileceğini, iyi olması gerektiğini ve ruhundaki iyiliği dünyaya, hem beyaz hem de siyah dünyaya sunması gerektiğini ispatlamaya karar verdim,” diyen bir adamın hikâyesi bu. Kara Melek biyografisi dünyada pek çok ödül alan, ülkemizde yasaklanan Ararat filmine de kaynaklık eden metin. Matossian öyle güzel bir dille anlatıyor ki, okuyan herkese ilham vermesi oldukça normal. Sanatının zirvesindeyken intiharı seçen, fırtınalı bir ömrün sahibini Matossian kusursuz bir hikâye ile anlatıyor. Tamamen gerçek belgeler, tanıklıklardan yazılmış biyografi aslında bir dönemin de romanı gibi...

Roman

İnce Topuklu Nirvana
Aliyar Dengiz

Marco Polo Yayınları

‘Ferrarisini Satan Bilge’, ‘Ye, Dua Et, Sev’ ve Müslüm Gürses’in bir arada olduğu bir roman okuyacağınızı söylersem, nasıl bir tepki vereceğinizi merak ediyorum doğrusu. Aliyar Dengiz’in İnce Topuklu Nirvana isimli romanı bize bunu vaad ediyor. Yazıya başlarken, adını andığım iki kitaba bakıp kimse kitabı yanlış değerlendirmesin; sadece kahramanın ruhani yolculuğu dolayısıyla bunları anımsatıyor. İstanbul’da kariyerinin zirvesinde, mutlu mesut bir aile hayatı olan genç kadın (Sibel), bir gün içinde bulunduğu bu durumdan rahatsızlık duyar ve kendini ilk uçakla “mistik doğu”ya atar. İstanbul’dan büyük bir sıçramayla Hindistan’a kaçar Sibel. Orada kendisini daha iyi tanımaya doğru evrilecektir. Sibel, bütün coğrafyayı yakından tanımak ister ve sürekli dolaşır. Bölge coğrafyasını yakından tanıdıkça kendisini de daha iyi tanımaya başlayacaktır. Ancak Dengiz’in romanındaki en önemli unsur burada devreye giriyor. Sibel’in yolu Kafiristan’a vardığında her şey daha da karışıklaşacaktır. Üstelik, mistik doğuda aradığı şey, aslında geldiği topraklarda da mevcuttur. Birçok evliyaya ev sahipliği yapan bu topraklar, ona da doğru yolu gösterecektir. Peki Müslüm Gürses’in bu romandaki yeri ne? diye sorduğunuzu duyar gibiyim... Kusura bakmayın ama, kahramının da belirttiği üzere, “halkımız her sanatçıya ‘Baba’ unvanını vermez.”
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!