‘Can’larımıza bravo!

Güncelleme Tarihi:

‘Can’larımıza bravo
Oluşturulma Tarihi: Ocak 19, 2025 07:00

Türk piyanistleri Can Çakmur ve Can Saraç, 2025 Uluslararası Klasik Müzik Ödülleri’nde iki ayrı dalda ödüle layık görülerek önemli bir başarıya imza attılar. Dünyaca ünlü piyanist, besteci Fazıl Say bu güzel haberi sosyal medyasında “İki Can’ımıza da bravo!” paylaşımı yaparak duyurdu.

Haberin Devamı

Uluslararası Klasik Müzik Ödülleri (International Classical Music Awards/ICMA) klasik müzik dünyasının en prestijli ödüllerinden biri kabul ediliyor. Bu yılki ödül töreninde 17 yaşındaki piyanistimiz Can Saraç, Liechtenstein Müzik Akademisi tarafından aday gösterildiği ‘Discovery Award’ (Keşif Ödülü) dalında ödüllendirildi. Ünü Türkiye sınırlarını aşan piyanistimiz Can Çakmur (27) ise ‘Solo Enstrüman’ kategorisinde ödüle layık görüldü. Fazıl Say haberi sosyal medya hesabında “İki Can’ımıza da bravo!” diyerek paylaştı. Başarılı piyanistlerimiz ödüllerini 19 Mart’ta Düsseldorf’taki Tonhalle Düsseldorf konser salonunda düzenlenecek törende alacaklar ve aynı zamanda Düsseldorf Senfoni Orkestrası’yla birlikte performans sergileyecekler. Can Saraç (17) ve Can Çakmur (27) ile uluslararası alanda kazandıkları başarılarını konuştuk.

Haberin Devamı

Can Saraç

 

‘BU ÖDÜL KARİYERİNİZDE YENİ KAPILAR AÇIYOR’

Bu önemli ödülü aldığını öğrendiğinde ne hissettin?

İlk olarak Liechtenstein Müzik Akademisi yüzlerce yetenekli genç arasından beni aday gösterdiği için gerçekten çok mutlu oldum. Ödül açıklandığında da gururlandım.

‘Keşif Ödülü’ kimlere veriliyor?

Genellikle gelecek vaat eden 18 yaş altı müzisyenlere veriliyor. Diğer yarışmalardan farklı olarak tek bir performans yerine, daha önceki başarılarınız ve gönderdiğiniz kayıtlar üzerinden değerlendiriliyorsunuz. Akademinin burslu öğrencisi olduğum için hocalarla yaptığım çalışmalar ve bu çalışmaların sonunda verdiğim konserlerdeki performanslarım aday gösterilmemi sağladı. Jüri, Andante dergisi gibi 16 ülkedeki 20’den fazla medya kuruluşunun editörlerinden oluşuyor ve en önemlisi, gönderdiğiniz kayda göre ödül veriliyor.

Eğitimin devam ediyor mu?

Kültür Koleji’nde lise son sınıf öğrencisiyim. Ayrıca dört yıldır Münih Müzik ve Sahne Sanatları Üniversitesi’nin üstün yetenekli gençler bölümünde eğitim alıyorum. Düsseldorf’ta Liechtenstein Akademisi’ndeyse üç yıldır bursiyerim. Yılın belirli dönemlerinde katıldığım ‘yoğun hafta’ programlarıyla dünyaca ünlü hocalarla çalışma fırsatı buluyorum. Bu prestijli akademi piyanistlerin hayalini kurduğu bir yer.

Haberin Devamı

‘Keşif Ödülü’ sana hangi kapıları açacak?

Bu ödül prestij ve tanınırlık sağlıyor. Kariyerinizde yeni kapılar açıyor. Konsere çıktığınızda plak şirketi sahipleri gibi önemli kişiler sizi dinliyor ve yeni fırsatlar doğabiliyor. Örneğin bir ay sonra bir telefon alıp Zürih’te sahneye çıkmanız istenebilir. Ayrıca bu yıl gala konserinde Düsseldorf Senfoni Orkestrası ile solo performans sergileyeceğim ve ödül töreninde Can Çakmur’la dört el bir eser çalacağız. Can Çakmur çok sevdiğim bir ağabeyim, örnek aldığım bir müzisyen ve ICMA’da birlikte çalacağımızı öğrendiğimde çok sevindim.

Fazıl Say seni paylaşınca ne hissettin?

Fazıl Say’ın paylaşımı beni çok gururlandırdı. Fazıl Hoca piyanist denince akla gelen ilk isimlerden biri ve herkesin saygı duyduğu, çok önemli bir sanatçı. Beni her zaman desteklediği için kendisine çok teşekkür ediyorum.

Haberin Devamı

10 yıl sonraki Can Saraç’a bir not bıraksan bu ne olurdu?

“17 yaşındaki enerjini ve heyecanını canlı tut.”

Can Çakmur:

‘TÜRKİYE’NİN DE BİR MÜZİK ÜLKESİ OLDUĞUNU KABUL ETMELİYİZ’

Bu ilk ICMA ödülün değil…

2018’de Japonya’da kazandığım bir yarışmanın ödülü olarak İsveç’te BIS Records ile bir CD kaydettim. 2019’da yayımlanan bu albüm, uluslararası basında büyük beğeni topladı ve ICMA tarafından ‘Yılın Albümü’ seçildi. Bu başarı sayesinde BIS Records ile uzun vadeli bir işbirliğine başladım ve Schubert’in tüm piyano eserlerini kapsayan bir serinin parçası olarak 8 CD kaydettik. Mayıs 2024’te yayımlanan ‘Schubert + Krenek’ serinin üçüncü CD’si ve ICMA’da ‘Yılın Solo Albümü’ ödülünü kazandı. Daha önce 2020 ve 2021’de ICMA’dan ‘Yılın Genç Sanatçısı’ ödülünü aldım.

Haberin Devamı

ICMA tarafından ödüllendirilmenin sanatçıya nasıl bir katkısı oluyor?

Müthiş bir görünürlük sağlıyorsun, ileride iş yapacağın insanlarla tanışıyorsun. Bir yandan da ödülden sonra yaptığın işler ses getirmeye başlıyor. İnsanlara ulaşmanı sağlıyor. Para ödülü yok ama ilerideki hayatında konser yapacağın insanları tanıma fırsatı sunuyor.

Türkiye’den iki piyanist ödül kazandınız. Uluslararası kulvarda böyle bir ödül kazanmak sana ne hissettirdi?

Bunun normalleşmesi gerek. Real Madrid-Barcelona çeyrek finale kalınca tüm İspanya kalkıp “Takımımız çeyrek finale kaldı” diye alkış tutmuyor, olağan karşılıyor. Türkiye’de de müthiş bir klasik müzik kültürü ve eğitimi var. Tabii bu ödüller olacak, bizim ne eksiğimiz var? Türkiye’nin de bir müzik ülkesi olduğunu kabul etmeliyiz bence. Bunun normalleşmesi lazım, çünkü müthiş bir seviye var Türkiye’de.

Haberin Devamı

Can Saraç’la dört el piyano çalacaksınız...

 Ne çalacağımızı henüz bilmiyorum. Can’la geçen gün telefonlaştık, birkaç parça konuştuk ama seçimi ona bıraktım. Can’ı ilgiyle izliyordum. Çok mutluyum böyle bir organizasyonumuz olacağı için.

Şu sıralar müzikle ilgili neler yapıyorsun?

Şu anda İngiltere’de profesörüm. Trinity Laban Müzik ve Dans Konservatuvarı’nda. Bir yandan konser piyanistiyim. Almanya’da Weimar Franz Liszt Müzik Üniversitesi’nde okudum. Bir de Belçika’da duayen piyanist Diane Andersen’den özel ders aldım.

Bir eserin kaydını yapmakla sahnede çalmak arasındaki en önemli fark nedir?

Sahnede her şey spontane gelişir, o anki ilhamla çalarsınız ve ne çıktıysa odur. Ancak kayıtta, kafanızda net bir fikirle çalışırsınız ve o fikri sese dökmeye odaklanırsınız. Tekrar tekrar çalar, prodüktörle sesin melankolik mi canlı mı olacağı gibi detayları tartışırsınız. Mikrofon yerleşimi ve yankı düzeyi gibi teknik unsurları da değerlendirerek istediğiniz sonucu elde edersiniz. Mesela kayıtlarda günde 8 saat piyano başında çalışıyorsunuz ve bu sürenin yalnızca 20 dakikası albümde oluyor.

İyi bir piyanist olmak için hayatında nelerden feragat ettin?

Birincisi, bu işin müthiş bir yalnızlığı var. Yılda yaklaşık 200 gün turnedeyim. Turneye hazırlıkta da yalnızsın, en nihayetinde oturuyorsun, piyano başındasın. Sürekli bir kendinle münakaşa halindesin. Olayın en zor tarafı bu. Bir-iki yıl değil, bunu hayatın boyunca yapmak... Fazıl Say gibi bir sanatçıya baktığın zaman bunu 35 yıldır yapıyor. Delirircesine kendini bir işe adıyorsun. Belki bir konserden çıktın, memnunsun ya da değilsin ama sürekli nasıl daha iyi yapabileceğini düşünüyorsun. Biraz obsesif bir durum. Olimpik atletler gibi bütün hayatını piyanoya göre şekillendiriyorsun.

Piyano çalmak dışında seni ne mutlu ediyor?

Spor yapmayı, özellikle uzun mesafe koşusunu çok seviyorum. Yazmaya da ilgim var; Andante dergisinde yıllarca müzik yazıları yazdım, şimdi ise daha çok deneme türünde notlar alıyorum. Farklı alanlarda okumalar yapmayı seviyorum; şu sıralar propaganda analizi üzerine okuyorum. Pandemide organik kimya dersleri almıştım, şimdi sosyal bilimlerle ilgileniyorum. Gittiğim ülkelerde insanların yaşamlarını öğrenmek ve onlarla sohbet etmek de beni mutlu ediyor.

Piyanonun bir dili olsaydı sence sana ne derdi?

Umarım “Ah ne ettin sen bana” demezdi (gülüyor). Yazık, 10 yıldır bana dayanıyor.

BAKMADAN GEÇME!