Gıdaklayan patates solungaçlı domates

Güncelleme Tarihi:

Gıdaklayan patates solungaçlı domates
Oluşturulma Tarihi: Haziran 06, 2004 01:05

Genleriyle oynayarak istenilen özelliklerde ürün alma, kamuoyuna sunulduğu gibi bir ‘Yeşil Devrim’ mi, yoksa bilimadamlarının oynadığı tehlikeli bir tanrıcılık oyunu mu?

Haberin Devamı

Daha iyi bir hasat için patatese tavuk, domatese balık geni koymak açlığa çözüm olabilir mi yoksa Frankeştayn bitkiler mi yaratılıyor?

34 sivil toplum örgütü genetiği değiştirilmiş organizmalara (GDO - genetically modified organisms) karşı savaş açtı. Bu tartışmalar doğal beslenme trendinde de bir patlama yarattı. Ünlü müdavimleri de bulunan dükkan ve lokantalar gittikçe çoğalıyor. Normalin üç katı fiyata satılan ekolojik ürünler kapışılıyor, sektörün 5 yıl içinde kendini 4’e katlaması bekleniyor.

Gen teknolojisindeki gelişmelerin tarıma uygulanmaya başlaması ‘Yeşil Devrim’ olarak adlandırılmış ve açlığa çözüm olarak sunulmuştu. İnsanoğlu, biyoteknolojinin yeni imkanları sayesinde tarımda istenmeyen tüylerden kurtulacak, olmasını istediği gibi ürünler yaratacaktı. Öyle de oldu, bu teknolojinin tarıma uygulandığı 1996 yılından bu yana transgenik ürün sayısı çeşitlendi, bu tohumları kullanan çiftliklerin sayısı ve alanı hızla yayıldı.

Ancak tıbbi birkaç önemsiz bulgunun haricinde kesin bir zararı henüz kanıtlanamayan genetiği değiştirilmiş organizmalara karşı ciddi bir muhalefet de oluşmaya başladı. Evet, henüz bir zararı ortaya çıkmamıştı ama bu çıkmayacağı anlamına gelmezdi. Bu yeni tüketim alışkanlığının asıl sonuçları yıllar sonra ortaya çıkacak, o zaman da geri dönüş imkansızlaşacaktı. Üstelik bu teknolojinin kullanımının doğada geri dönülmez tahribatlar da bırakabileceği söyleniyordu. Muhalifler genetik olarak değiştirilmiş ürünlerin ekonomik olmadığını da iddia ettiler ama bu iddia kapitalist gerçeklerle barışmıyor: Ekonomik olmadığı söylenilen yeni tarım biçimi başta ABD olmak üzere hızla yayılıyor. 1996’da başlayan ilk GDO’lu üretimden sonra bu tür tarım yapılan arazi genişliği 1.7 milyon hektardan 52.6 milyon hektara ulaştı. En büyük GDO üreticileri ABD, Arjantin, Kanada ve Çin. En çok üretilen ürünler soya, mısır, pamuk ve kanola. Ürün sayısının azlığı bahsedilen tehlikenin büyüklüğünü gölgelememeli: Sadece soyadan, kıyması, yağı, sosu, şekeri, eti derken 900 türev ürün elde ediliyor.

İTHALATLARI KISITLANIYOR

Bütün dünya, hızla yayılan bu yöntem karşısında şaşırmış durumda. Avrupa Birliği şimdilik işi özel sözleşmelerle götürüyor. Japonya da bu tür ürünlere ciddi kısıtlamalar getiriyor. Örneğin Amerikan Mısır Üreticileri Birliği’nin yaptığı bir tahmine göre, ABD’de mısır üreten çiftçiler geçen beş yıl içinde AB, Japonya ve diğer alıcıların GDO’lu ithalata getirdikleri kısıtlamalar yüzünden 814 milyon dolarlık bir gelir kaybına uğradı. Türkiye’de ise şimdilik bu konuda bir düzenleme yok. Hükümetlerin konuyu ağırdan almasına rağmen sivil toplum örgütleri hassas: 34 örgüt ‘GDO’ya Hayır Platformu’ altında birleşti. Maliye Bakanı’nın oğlunun yaptığı mısır ithalatı, toplantıların en hararetli konuları arasında yer alıyor. Geçtiğimiz ay bu konuda bir basın toplantısı düzenlediler. Greenpeace’le birlikte ilk sembolik hedefleri ise, GDO yüklü Global Wind gemisinin Türkiye’ye gelmesini engellemek. Greenpeace Akdeniz Ofisi sorumluları basın toplantısı sırasında bu konuda bir sunum yaptı.

ALTERNATİFİ DOĞAL ÜRÜNLER

Tüm dünyada sivil toplum örgütleri tarafından GDO’lara karşı bu şekilde kampanya başlatılırken, diğer yandan doğal yollardan yetiştirilen tarım ürünlerine müthiş bir rağbet var. Zira, GDO’ya alternatif tek çare doğal beslenme. Mümkün olduğunca doğal koşullarda, suni gübre bile kullanmadan üretilen ekolojik ürünler son zamanların en trend tüketimi. Aralarında ünlü sanatçı, modacı, gazeteci, politikacı, işadamlarının da bulunduğu birçok insan bu tür ürünler satan mağazalardan alışveriş yapıyor, bu ürünleri kullanan lokantalara gidiyor. Ve artan talebe uygun olarak bu mekanların sayısı mantar gibi çoğalıyor. Öyle hızlı gelişen bir sektör ki, ekolojik ürünlerin yüksek fiyata taklitleri bile satılıyor. Doğal ürünlerin dünya pazarı şimdilik 30 milyar dolar civarında. Türkiye, dünyanın 6. büyük organik üreticisi. Yılda 50 milyon dolarlık ekolojik ürün ihraç ediyor. İç pazar hacminin de 3-5 milyon dolar civarında olduğu tahmin ediliyor. GDO’lara karşı dünya kamuoyunda oluşan olumsuz hava, ekolojik tarım imkanları hálá açık olan Türkiye’de çiftçilerin önünde kárlı bir kazanç kapısı da açıyor. Hükümetlerin sivil toplum örgütlerinin projelerine kulak vermesi halinde Türkiye bu işin turizminden bile pay alabilir.

TRANSGENETİK ÜRÜN NASIL OLUYOR?

GDO, Genetically Modified Organism’in (genetik olarak değiştirilmiş organizma) kısaltması. Ansiklopedik açıklaması, modern biyoteknoloji kullanılarak elde edilmiş yeni bir genetik materyal kombinasyonuna sahip olan herhangi bir canlı organizma. Olumlu bir bakış açısıyla tarımda istenmeyen tüylerden kurtulma, olumsuz bakış açısıyla ise Frankeştayn bitkiler yaratma. Amaç bulunduğunuz coğrafyanın iklimine, böceklerine, toplandıktan sonra nemine dayanıklı, uzun ömürlü süper-bitkiler üretmek. Bunun için bitkinin genleriyle kısacası o bitkinin formülüyle oynuyorsunuz. İçine biraz balık geni koyarsanız daha çabuk büyüyor, daha yağlı oluyor, yok biraz kolera koyarsanız mısır kurtları ürüne bir diş atsa bile nalları dikiveriyor. Karşı çıkanlar ise şu soruyu soruyor: İyi de, acaba bunlar, o bitkiyi yiyen insanlar üzerinde ne gibi etkiler yapacak?

ALİ CABBAR (Sanatçı)

Bu iş bana Pandora’nın kutusunu açmak gibi geliyor

Ben bir natürmort sanatçısı degilim. Ama son birkaç yıl içinde genetik mühendisliğin besinleri nasıl değistirdiğini öğrendikçe şaşkınlığa düştüm. Meyve resimleri yapmaya bunun üzerine başladım. Amacım grafik bir yaklaşımla bu değişimi anlamaya ve anlatmaya çalışmak. Çalışmalarımın bir kısmını bilgisayar ortamında yaratıyorum. Bazen bir biyokimya şirketinde çalışan bir genetik mühendisi gibi düşünmeye çalışıyorum. Bazen de bir reklam ajansının kreatif direktörü gibi yarattığım ürünleri nasıl pazarlarım diye çaba sarfediyorum. Doğa’ya bu şekilde bir müdahaleye karşıyım. Bana ‘Pandora’nın kutusu’nu açmak gibi geliyor. Çünkü bu işin geri dönüşü yok.

Sayfalarımızda yer alan grafiklerin yaratıcısı sanatçı Ali Cabbar, Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi, Grafik Bölümü’nden mezun oldu. Şu anda Brüksel’de yaşıyor. Türkiye, Avustralya ve Belçika’da kişisel sergiler açtı, karma sergilere katıldı. Sanatçı hakkında daha ayrıntılı bilgi almak ve diğer eserlerini görmek için www.alicabbar.com adresli web sitesine başvurabilirsiniz.

TÜRKİYE’DEKİ TRANSGENETİK ÇALIŞMALARI

Siparişçi firmalar

Monsanto Europe S. A.Pioneer Tohumculuk A. Ş.Türk Deltafine İnc.

Araştırma kuruluşları

Çukurova Tarımsal Araştırma Enstitüsü

Adana Zirai Mücadele Araştırma Enstitüsü

Niğde Patates Araştırma Enstitüsü

Ankara Zirai Mücadele Araştırma Enstitüsü

Nazilli Pamuk Araştırma Enstitüsü

Bornova Zirai Mücadele Araştırma Enstitüsü

Harran Tarımsal Araştırma Enstitüsü

Diyarbakır Zirai Mücadele Enstitüsü

Projeler

3 Koçan kurduna ve mısır kurduna dayanıklı transgenetik mısır

3 Patates böceğine dayanıklı transgenetik patates

3 Herbisite dayanıklı transgenetik pamuk

3 Yeşil kurda dayanıklı transgenetik pamuk


TRANSGENETİK TARIMA NEDEN KARŞI ÇIKILIYOR?


3 TANRI’YI OYNUYORLAR: Bu ürünleri elde eden firmalar aynı zamanda ürünlerin patentli sahibi de oluyorlar. İnsanlık tarihinde ilk kez bir canlı türü üzerinde mülkiyet elde ediliyor. Üstelik Tanrı gibi doğadaki canlı türleriyle istedikleri gibi oynayıp başka canlılar yaratıyorlar.

3 SAĞLIK RİSKLERİ BELLİ DEĞİL: Yapılan deneyler, hastalıklara ve böceklere dayanıklı hale gelmesi için genleriyle oynanan ürünlerin bağışıklık sisteminde bozukluklara neden olduğunu gösteriyor. Patatesleri yiyen farelerde zehirlenme tespit edildi.

3 DOĞAYI ELE GEÇİRİYORLAR: Yeni tür ve çok güçlü Frankeştayn bitkiler doğal bitkilerle çiftleşiyor ve bir sezonda ekildiği alanın 4 kilometre uzağına kadar yayılabiliyor.

3 EKONOMİK BAĞIMLILIK YARATIYOR: GDO’lu tohumlar bir kez kullanılabiliyor, çiftçi bu üründen tohumluk ayıramıyor, üretici firmaya bağımlı hale geliyor.

PLATFORM NE İSTİYOR?

Gümrüklerimiz ve labaratuvarlarımız gereken denetimleri yapabilecek düzeye çıkarılsın.

Türk Gıda Kodeksi mevzuatında GDO’lar tanımlansın ve yasaklansın.

Ekosistemi değiştirebilecek ürünler Türkiye’ye sokulmasın.

GDO ürettiği ya da kullandığından şüphelenilen Nestle, Cargill, Novartis, Zeneca, Dupont, Syngenta, Monsanto ve Dow Chemical gibi firmaların ürünleri incelensin.

Tüketici etiketlerle aldığı ürünün ne olduğu konusunda bilgilendirilsin.

İSTENMEYEN GEMİ TÜRKİYE’YE Mİ GELİYOR?

30 bin ton GDO’lu soya yüklü Global Wind gemisi Ortadoğu’ya geliyor. Çevre örgütü Greenpeace, geminin muhtemel rotasının Mısır, Suriye ya da Türkiye olduğunu açıkladı. Global Wind adlı gemi Arjantin’den aldığı yükü Brezilya’ya getirirken 4 Mayıs’ta Greenpeace eylemcileri tarafından durdurulmuş ve Paranagua limanına sokulmamıştı. Gemi bunun üstüne rotasını Akdeniz’e çevirdi. Örgütün Akdeniz Ofisi’nin toksik maddeler sorumlusu Banu Dökmecibaşı, geminin Türk karasularına girmesi halinde Brezilya’daki gibi kendilerini çıpalara zincirleyip zincirlemeyecekleri sorusu üzerine şöyle diyor: ‘Türkiye’de bu ürünlerin satılmasına karşı bir yasal düzenleme yok. Bu yüzden Greenpeace olarak Türkiye’de GDO’lara hayır platformunun takınacağı tutumu destekleme kararı aldık.’

FATİH DİNLER (Tüketici Hakları Merkezi Başkan Vekili)

Türkiye’de hiçbir düzenleme yok, bu ürünlerden bebek maması bile yapılıyor


Türkiye, yeterli tarım alanına sahip olmasına rağmen iç talebi karşılamak amacıyla ABD ve Arjantin gibi ülkelerden mısır, soya, pamuk gibi ürünler ithal ediyor. İthal edilen bu ürünlerden başta bebek maması olmak üzere nişasta şekeri, glikoz, fruktoz şurubu ve bunun gibi ürünler üretilerek Türkiye’deki tüketiciye sunuluyor. Transgenetik ürünlerin çevre ve insan sağlığına zararlı olup olmadığı konusunda bugüne kadar tüketiciyi tatmin edici hiçbir açıklama yapılmadı. Bu durum tüketici için risk taşımaktadır. AB ülkeleri ise bu tedirginliği yaşayanları göz önünde bulundurarak, özellikle ABD’den gelen transgenetik ürünleri sözleşmeli olarak ithal ediyor ve çeşitli önlemler almaya çalışıyor. Türkiye’de de en azından transgenetik müdahale ile üretilen ürünlerin etiketlerinde ‘Transgenetik üründür’ diye bir ibare konmalı diye düşünüyoruz.

GDO’LARIN TÜRKİYE PAZARI

Türkiye Uluslararası Biyogüvenlik Sözleşmesi olan Cartegena Protokolü’nü 24 Mayıs 2000’de imzaladı. Ancak henüz ulusal acil eylem planı yok. Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı’nın sitesinde GDO’lar ve içerdiği riskler, değme çevreci kalemlerden daha hassas vurgulanıyor ama Türk gümrükleri GDO’ları ayırt edebilecek labaratuvarlardan yoksun. Oysa Türkiye, GDO’ların önemli bir pazarı: Ülkeye 2003 yılında toplam 1 milyon 818 bin ton mısır girdi, bu miktarın 1 milyon 113 bin tonu ABD, 356 bin tonu ise Arjantin’den alındı (yaklaşık yüzde 80). Soyada da durum farklı değil, 2003 yılındaki toplam 813 bin tonluk soyanın 382 bin tonu ABD, 336 bin tonu ise Arjantin’den geldi (yaklaşık yüzde 90). Bu ülkelerde transgenetik tarım yapıldığı biliniyor.

GDO’YA HAYIR PLATFORMU

TEMA, Ziraat Mühendisleri Odası, Çevre Mühendisleri Odası, Tüketici Hakları Derneği, Greenpeace, Yeşiller, Etoder, Biyologlar Derneği, Gıda Mühendisleri Odası, Kados, Gümüşçevre, Buğday Derneği, Buğday Dergisi, Fetav, İtsir Ekoloji Kolektifi, Ekolojik Politika Dergisi, Değirmen Çiftliği, 19 Mayıs Üni. Ekolojik Yaşam Kulübü, Jade Çiftliği, Çevre İçin Hekimler Derneği, Başmakçı Gül Kooperatifi, Klyan Çiftliği, Baçep, Daçe, Akçep, Marçep, Bakçep, Dokçep, Veteriner Gıda Hijyenistleri Derneği, Veteriner Dayanışma Derneği, Toplumsal Ekoloji Grubu, Küçük Çiftlik Sendikalaşma İnisiyatifi, Türçek, İstanbul Sosyal Forumu

Kiminin kendi bostanı var kimi özel dükkanlardan alıyor

EN GÖZDE DOĞAL ÜRÜNLER

Esmer pirinç (kilosu 7 milyon), mercimek (kilosu 3 milyon 500), bulgur (kilosu 3 milyon 500), soya kıyması (250 gramı 2 milyon 750), kuru kayısı (250 gr 4 milyon 500), fındık (250 gr 7 milyon), mevsimine göre narenciye, domates, salatalık, biber, fasulye ve patlıcan, organik incir (250 gr 3 milyon), pekmez (500 gr 6 milyon), bitki çayları (30-150 gr 3-6 milyon), ceviz yağı (250 ml 13 milyon)

DOĞAL ÜRÜN ETİKETİNDE NELER BULUNMALI?

Sertifikalı ‘Organik Ürün’ yazısı

Sertifikayı veren firmanın ismi

Tarım Bakanlığı’na ait küçük yeşil bir ‘Organik Tarım’ stiker’ı

Sertifika numarası

DOĞAL BESLENME MERAKLISI ÜNLÜLER

Doğal beslenme konusunda titiz oldukları bilinen ve mümkün olduğunca doğal ürünler tüketen ünlüler de gün geçtikçe artıyor. En bilinenler, müzisyen Yaşar, Demet Sağıroğlu, Ali Poyrazoğlu, fotoğrafçı Nihat Odabaşı, Kezban Hatemi, Hilmi Yavuz, Altan Erkekli, Türkan Şoray (arı sütü meraklısı), Hüsamettin Cindoruk (prostatından dolayı bitkisel çay ve organik kayısı meraklısı), Derya Tuna, Cem Davran, Metin Uca, Okan Bayülgen.

AYLİN-MUSTAFA SARIGÜL (Şişli Bld. Bşk.)

Almanya’da ayurverda çiftliğine bile gittik

Doğal beslenme merakı bizde 5-6 yıl önce başladı. Hatta bu işi o kadar ciddiye aldık ki üç yıl önce Almanya’da bir ayurveda çiftliğine gidip bir hafta boyunca toksinlerden arındık. Mutfağımıza mümkün mertebe doğal olmayan hiçbir şey sokmamaya çalışıyoruz. En rağbet ettiğimiz ürünler katıksız reçel, soya kıyması ve doğal sıvı yağlar.

BAHAR KORÇAN (Modacı)

İdealtepe’de bostanım var oradan besleniyorum

Ben köktendoğalcıyım çünkü kendi sebzelerini kendi bahçesinde yetiştiren bir ailenin kızıyım. Bu bilinç büyüdükçe de böyle kaldı bende. Mesela İdealtepe’de kendime bir bostan buldum, domates, kabak, patlıcan vs. oradan alıyorum. Şimdi bu doğal ürün mağazaları çıktı, ürün geldiğinde haber verirler, otlardan peynire, yumurtaya kadar gidip oradan alırım. Onu da bulamasam kargo parasını verip Olimpos’tan paketle getirtiyorum.

CEMİL İPEKÇİ (Modacı)

Eskiden 18’lik kızda selülit olmazdı

Gençlerle çalıştığım için söylüyorum, 18’lik kızlarda eskiden selülit olmazdı. Bütün bunlar bu doğal olmayan beslenmeden diye düşünüyorum. Ama tamamen doğal beslenmek için de insanın tarlası olması lazım. Bodrum’da ve Beykoz’da buldukça minik tezgahlardan alışveriş yapıyorum. 35 yıldır günde bir parmak soğuk sıkma zeytinyağı içerim. 17 yaşıma kadar ilaç bile kullanmadım.

BUGÜN FESTİVALİ VAR

Doğal ürün meraklıları için bir de festival düzenleniyor. Naturel Beden Zihin ve Ruh Sağlığı adlı festival, bugün Parkorman’da gerçekleştirilecek. Müzik, dans, yoga, tai chi, aikido, beden perküsyonu gibi gösteri ve etkinliklerin yer alacağı organizasyonda gıda, takı, doğaltaş, kitap, temizlik malzemeleri, geleneksel ürünler, giysi ve kozmetikler de sergilenip satışa sunulacak. 12.00-21.00 saatleri arasında izlenebilecek festival ayrıca seyahat, spor, eğitim, hobi, sağlık merkezleri, ekolojik kuruluşlar vb. hakkında bilgi edinme olanağı da sağlayacak. Bilgi için: (212) 219 7545 info@festivaistanbul.com

NEREDEN ALMALI, NEREDE YEMELİ?

Ekolojik yaşam dergisi Buğday başta olmak üzere doğal yaşam çevrelerince önerilen mağaza ve lokantalar:

CITY FARM

4 yılda 7 şube, 70 satış noktası

İstanbul’da 2000 yılında kurulan ilk mağazasının ardından Bodrum ve Ankara ile birlikte 7 şubeye ulaştı. 70 yerde satış birimleri var. Mağazalarında 32’si ithal olmak üzere 1300 barkodlu ürün satılıyor. Şimdilik ürün fiyatları normalin 1 buçuk ile 3 katı arasında değişiyor ama yöneticileri zamanla sürüm arttıkça bu fiyatların düşeceğini tahmin ediyor.

İSTANBUL

Ambar: İstiklal Caddesi Kallavi Sokak No:12 Beyoğlu (212) 292 92 72

Cityfarm: Valide Sultan Caddesi No:48 Anadolu Hisarı. Beş şubesi var. (216) 465 57 28

Kırkambar: Köyiçi Caddesi Kazan Sokak Gürün Pasajı No: 23 Beşiktaş (212) 236 04 23

Ecolife: Şakayık Sokak Ceylan Apt. Teşvikiye. Beş şubesi var (212) 231 51 10

Aşşk Cafe: Kuruçeşme Makro arkası (212) 265 47 34

Zencefil: Kurabiye Sokak No:3 Beyoğlu (212) 243 82 34

Doğaya Dönüş: Fırın Sokak No:104-10 Teşvikiye (212) 260 17 61

Kafe Kino: Asmalı Mescit Sofyalı Sokak No:4 Beyoğlu (212) 245 00 10

ANKARA

Aggroland-Zencefil: Mesaplaza No:31 Çayyolu (312) 240 33 35

Ispanak: Reşit Galip Caddesi İlkadım Sokak No:14 GOP (312) 447 06 60

Athelas Mucizeler: 8. cadde Arcadium 2. Kat No: 211 (312) 240 40 23

Türkpetrol: Eskişehir yolu 5. km No: 122 Söğütözü (312) 286 95 00

Giresun Fındıkevi: 7. Cadde 25. Sokak No:7 Bahçelievler (312) 215 60 60

Ayurveda Köyevi: Ayten Sokak No:18-8 Mubesevler Tandoğan (312) 213 06 52

İZMİR

Cafe Agrilia: Kemalpaşa Caddesi No:75 Alaçatı (232) 716 85 94

Vejeteryan: Şehit Nevresbey Bulvarı 9-A Büyük Efes Oteli (232) 464 11 03

ANTALYA

Rasayana: Bahçelievler Mahallesi Pamir Caddesi 54-1 (242) 247 25 27

BODRUM

Aktar: Türkkuyusu Caddesi No:16 (252) 313 24 02

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!