Bir kadını mı bir hayvanı mı anlamak daha zor

Güncelleme Tarihi:

Bir kadını mı     bir hayvanı mı anlamak daha zor
Oluşturulma Tarihi: Aralık 19, 2004 01:25

Bu ülkede insanların sevdiği işi yapması bir lüks. Talat Gülbay, bu lüksün en zirvedeki örneklerinden biri. Üstelik, en bilgili örneklerinden biri. Hayatının işini yapan bir veteriner hekim kendisi. İmza attığı önemli projelerden biri de Türkiye sınırları dahilinde, Türk bilgisi, sermayesi ve emeğiyle üretilen Goody kedi-köpek maması.

O, doktorasını hayvan gıdası üzerine yapıyor. Lesa şirketi, mama üretim işine girdikten sonra, Talat Gülbay da onlara dahil oluyor. Ürün tasarımını ve üretim sorumluluğunu üzerine alıyor. Proje bir hayli ilerlemiş durumda. Hayvanseverlere sağlayacağı en önemli avantaj da, ithal mamalara oranla daha ucuz ve daha az masraflı olması...

Veteriner hekim deyince, havyansever bir erkek imajı geliyor insanın gözünün önüne. Siz, kadınlarla ilişkinizde bunun faydalarını yaşadınız mı?

- Hayvanlarla iletişim kurabiliyor olmak belli avantajlar sağlıyor: Daha doğal, daha duygusal ve daha gözlemci oluyorsunuz. Karşı tarafın hareketlerinden, tavrından ve yürüyüşünden bir şeyler çıkarır hale geliyorsunuz. Aslında, size benzemeyen bir varlığın sadece beden hareketlerinden ve ses tonundan vereceği tepkileri çözebiliyorsunuz. Ki bu da -yani kedi köpekle antrenmanlı olmak- evet kadınlarla ilişkimde işe yarıyor!

Kadınların büyük bir kısmı, ‘A ne hoş! Adam veteriner’ mi diyordur, ‘Aman Allah’ım ne işim var benim bir veterinerle!’ diye arkasına bakmadan kaçıyor mudur?

- O, söz konusu kadının hayvan sevgisine bağlı olarak değişir! Bilemeyeceğim...

Ama şunun cevabını bilirsiniz: Kadınları tavlamanız kolaylaşıyor mu veterinersiniz diye...

- Hiçbir fikrim yok.

Hiçbir fikriniz yoksa... Kolaylaşmıyor!

- Hayatıma giren bazı kadınlar için bunun olumlu etkisi oldu. Ama ben bu yolu kız tavlamak için kullanmıyorum. Tabii ki beğendiğim bir kadın, hayvan sevmediği zaman problem yaşıyorum. Ona hayatımda yer açamıyorum. Çünkü hayvan, benim hayatımın her yerinde. En az kadınlar kadar önemli.

Bir kadını anlamak mı daha kolay, bir hayvanı mı?

- 15 puanlık uzman sorusu. Kazık soru! Aslında, her ikisini de anlamak zor. Anlamak için bilgi sahibi olmanız gerekiyor. Ve tabii gözlemci olmanız. İnceleyeceksiniz. Sabırlı olacaksınız. Sonra elde ettiğiniz verileri değerlendirip, onları anlamaya çalışacaksınız. Tabii iş sadece bununla bitmiyor. Çünkü şöyle büyük bir sorun var: Kediler hakkında çok bilgili olabilirim ama ben hiçbir zaman kedi olamayacağım! Dolayısıyla, kedi gibi düşünebilmem, kedi gibi davranabilmem ve esas mesele benim bir kediyi tam olarak anlayabilmem imkansız! Ben ancak onun benden farklı bir varlık olduğunu kabullenebilirim. Onu benimseyebilirim. Kadınlar için de aynı şey geçerli. Bir kadını anlamak demek, onun ne düşündüğünü bilmek ya da onu gibi düşünmek demek değil, onu o şekilde düşünebiliyor olma ihtimalini de sevebilmek demek. Yani ben kadınları anlamaya çalışmıyorum. Ne kedilerde ne de kadınlarda ‘Bunu neden yaptı?’ sorusunun cevabını aramıyorum.

Niye?

- Çünkü ikisi de kendi doğasına göre hareket ediyor! Kediniz niye sizi tırmaladı diye düşünmezsiniz. Kedidir çünkü, tırmalar. Aynı hesap. Kadındır çünkü, pek çok garip şey yapar! Bu açıdan havyanlar hepimize çok önemli bir şey öğretiyor: Karşı tarafı olduğu gibi kabul etmeyi...

ANNEM KUZENİNİ KUDUZDAN KAYBETMİŞTİ AMA BENİM VETERİNER OLMAMI İSTEDİ

Veteriner olmanızın sebeplerinden biri, doktor olamamanız mı?

- Yok hayır. Ben hayvanları çok seviyorum. Ama hayvan sevgisini meslek olarak hiç değerlendirmemiştim. Ailemin teşvikiyle veterinerlik fakültesine girdim...

Normalde kimsenin annesi- babası, ‘Evladım git veteriner hekim ol!’ demez. Nadirdir yani! Ailenizin bu teşviki size biraz tuhaf gelmedi mi?

- Ne mutlu bana ki, bizimkiler hep ilginçti! Annem mesela, kuzenini kuduz hastalığından kaybetmişti, bizi hayvanlardan uzak tutabilirdi ama yapmadı. Kendisi korktuğu halde, bizim o korkuyla mücadele etmemize destek verdi. Şimdi çılgın bir kedisever! İyi ki de beni teşvik etmişler. Hayatının mesleğini icra eden şanslı insanlardanım. Mezun olduğumdan beri klinik hekimlik yapıyorum. Bir yandan da doktorama devam ediyorum.

Kötü şakalara maruz kalıyor musunuz? ‘Hastalarınıza aşık oluyor musunuz?’ gibi...

- Oluyor. Ben de ‘Hastalarımla duygusal ilişki kurmuyorum’ diyorum!

Bir veteriner hekime ‘baytar’ demek, hakaret mi?

- Yok değil. İlk açılan veteriner fakültesinin adı Mekteb-i Baytariye. Yani baytar mektebi. Baytar, hayvanın hastalıklarını tedavi eden uzman insan demek. Daha önce bu şekilde eğitim verilmiş. Çünkü daha önce hayvan, evcil hayvandan ziyade bir ulaşım aracı. Çok iyi bir askeri teçhizat. Dolayısıyla, bunların sağlığı, dayanıklılığı, hastalıklara karşı aşılarının yapılması fevkalade önemli. Yani veteriner hekimlik Türkiye’de çok yeni değil. Ama kedi- köpekle ilgili veterinerlik, yani evcil havyan veterinerliği, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de yeni. İlk dünya kongresi 1954’te yapılmış. Bu işin bilimselleşmesi sadece 50 yıllık bir geçmişe sahip.

Siz her sene gidiyor musunuz o kongrelere?

- Gitmeye çalışıyorum. Bilgilerimi güncellemek benim için önemli...

BUKALEMUN, YILAN BESLEMEK ARTIK ABSÜRD DEĞİL

Olmayacak hayvanlarla ilişki kurmaya çalışanlarla tanıştınız mı?

- Olmayacak hayvan mı? Yok ki, öyle bir şey. İguana mı mesela? Artık iguana beslemek bile tuhaf değil! Bu egzotik hayvanlara insanların ciddi sempatisi var. Evinde tavşan, hamster, tavuk, koyun, hatta pekin ördeği bile besleyenler var! Banyosunu ona ayırmış, küvette sürekli su var. Yani evcil hayvan, sadece kedi-köpekten ibaret değil.

İyi de bir insan neden evinde bukalemun besler, ben hálá anlayamıyorum. Ve bu durumda bukalemun mu daha orijinal oluyor, onu besleyen mi?

- Az yapılan bir şeyi yapmak, orijinallik kazandırıyor. Her iki tarafa da. Bir süre önce şöyle bir şey geçti başımdan. Muayenehaneme 19, 20 yaşlarında bir çocuk geldi. Bir üniversite öğrencisi. Birkaç saat önce bir bukalemun almış, hayvanın gözüyle ilgili bir problemi var, bana gösteriyor, ilaç alması için eczaneye gönderdim. Bukalemunu da masamın üzerindeki cam bir kutunun içine koydum. Tepesi açık. Çocuk döndü eczaneden, tekrar sandalyesine kuruldu, birden o bukalemun cam kutudan çıktı, çocuğa doğru yürüdü ve kolunun üzerine oturdu. İki saat önce alınmış bir hayvan. Demek ki, arada bir iletişim kurulmuş. Tanımlanabilir bir şey değil. Yani bukalemun ya da yılan beslemek çok absürd şeyler değil. Sadece sıradan değil. Ama ‘Neden kedi besliyoruz?’un cevabı da yok.

TERS YÜZEN JAPON BALIĞI

Bizim klinikte notlar hep şöyle bırakılır: ‘Boncuk’un sahibi aradı.’ ‘Tekir’in sahibi aradı.’ Bir gün, ‘Teri aradı’ diye bir not vardı masamda, yanında da bir telefon numarası. Çevirdim numarayı, ‘Alo’ dedi bir hanımefendi, ‘Teri’nin sahibiyle görüşmek istiyorum’ dedim. ‘Ben Teri!’ dedi hattın ucunda ses. Nasıl utandığımı anlatamam...

Bir başka sefer iki saatliğine bir arkadaşımın kliniğine bakıyordum. Çocuğuyla birlikte oldukça şişman bir kadın geldi içeri, kucağında da köpeği. Köpeğini kısırlaştırmak istediğini söyledi. Köpeği muayene ettim. Güzel bir köpekti, ‘Bırakın, bebek sahibi olsun’ dedim. Sinir içinde ‘Bakın beyefendi, ben köpeğimin vücudu deforme olsun istemiyorum!’ dedi. Oysa, köpeklerde hamilelikte çok ciddi bir deformasyon yoktur. Ben tam boş yere kaygılandığını, insanla kıyaslamaması gerektiğini söyleyecektim ki, ağzımdan ‘Neden kendinizle mukayese ediyorsunuz ki?’ diye bir laf çıktı. O an yerin dibine girmek istedim!

Bir keresinde de asistanım odama geldi, ‘Dışarıda bir kovanın içinde Japon balığı var, ters yüzüyor, bir bak istersen’ dedi. ‘Bizim çocuklar şaka yapıyor’ diye çıkmadım bile odamdan dışarı. ‘Abi, valla doğru söylüyoruz’ dediler. ‘Dışarıda hakikaten bir kova var, kovada bir Japon balığı var ve her nasılsa ters yüzüyor!’ Çıktım gerçekten de öyleydi. Karnında hava toplandığı için balık ters dönmüş, dolayısıyla kuyruğunu çırptığında ters yüzüyor. Hava transferini sağlayan kanallarda tıkanma olduğunu fark ettim. Onları açtım. Hayvan rahatladı ve normal yüzmeye başladı...

VETERİNERLİK YÜKSELEN MESLEK

Son yıllarda öğrenci kalitesi yükseldi. İsteyerek girenler arttı. Veterinerlik fakültesi öğrencilerinin bugün yüzde 80’i İngilizce biliyor. Ya klinik veteriner olmak istiyorlar ya ilaç sektöründe çalışmak istiyorlar ya da yurtdışında veteriner hekimlik yapmak... Bu gençler hem eğitim kadrosunu daha iyi şeyler yapmak için ittiriyor, hem de mesleğin kalitesini yükseltiyor.

İNGİLTERE’DE BİR ARİSTOKRAT MESLEĞİ BİZDE NERDEEE?

Türkiye’de veteriner hekimlik eğitimi iyi ve sağlam mı?

- Çok iyi eğitim veren yerler var ama fakülte sayısı çok fazla...

Kaç tane?

- Şöyle söyleyeyim: Bugün İngiltere’de 5, Avustralya ve Hollanda’da da sadece 1 tane veterinerlik fakültesi var. Türkiye’ye gelince, fakülte sayısı gülünç denecek ölçüde fazla: 20’nin üstünde. Dolayısıyla, hepsinde aynı kalitede eğitim verildiğini söylemek için insanın aklını kaçırmış olması gerekir! Zaten o kadar fakülteyi destekleyecek bilim adamı ve teçhizat da yok. Çok pahalı bir eğitim veteriner hekimlik eğitimi. Bugün yurt- dışında paralı üniversitelerin arasında en pahalı olanı. Sonra tıp fakültesi geliyor.

Türkiye’de bu 20 küsur fakülteden her yıl kaç tane veteriner hekim mezun oluyor?

- 2000’e yakın. Doğrudan muayenehanelerde çalışanlar yani klinik hekimliği tercih edenler bu sayının yüzde 10’u. Diğerleri ilaç, gıda ve yem sanayiinde çalışıyorlar. Tavukçuluk sektöründe çalışanlar ve çiftlik hekimliği yapanlar da var...

Peki işsiz veteriner hekim sayısı?

- Fakülte bitirmiş olmak avantaj sağladığı için pek işsiz yok. Ama veteriner hekimlik yerine başka işler yapanlar var. Bu da iyi bir şey değil tabii. Bugün yurtdışında ‘Veteriner hekimim’, dediğiniz anda insanlar size müthiş bir saygıyla yaklaşıyor. İngiltere’de bir aristokrat mesleği. Bizde nerdee?

İNSANA EŞEKTEN DAHA ÇOK ACIRIM

Türkiye’de hálá hayvanlarla seks ilişkisi söz konusu mu? Bu tür vakalar, hayvanlarda psikolojik etki yaratıyor mudur? Hayvanlar da travma yaşar mı?

- Elbette. Daha ziyade çiftlik hayvanlarıyla ve en bilinen hayvan olarak da eşekle bu tarz şeyler yaşanıyor. Mutlaka hayvanı da etkiliyor. Etkilemez mi?

Bu durumda hangisine daha çok acırsınız? İnsana mı hayvana mı?

- Tabii ki o insana! Seviyesi hayvanın seviyesinin altına düşüyor. Asıl acınması gereken insan. Kırsal kesimde bu tür şeyler yaşanırken, şehirlerde de başka tür sapkınlıklar ortaya çıkıyor: Kedi köpek pornosu. Ne hayvan hakları ne de insanın yapısı açısından uygun. Ek olarak hayvanlara müthiş bir eziyet. Ama yaşadığımız dünyada hayvanların seviyesinin altına düşen insan çok!
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!