Beş parası yok ama özel adası var

Güncelleme Tarihi:

Beş parası yok ama özel adası var
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 31, 2010 00:00

Fevzi Bayındır’ın (57) kendi adası var. Ada, Çeşme köylerinden Ildırı yakınlarında. Fevzi Bey’in (57) tapulu malı değil; Hazine arazisi. Kendi tabiriyle yirmi yıldır ‘inzivaya çekilmiş’, son 16 yıldır da bu adada yaşıyor. Kendi yaptığı küçücük barınağında çok mutlu. Kitaplarını okuyor, arada balıkçılık yaparak tüp, içme suyu, yiyecek alıyor. Şükrediyor, dua ediyor, doğadan her geleni kabul ediyor. Dünyevi birçok hırstan arınmış, ama bir karısı olmasını arzu ediyor. “Haftada bir gün devletin bu işler için tahsis ettiği yere giderek ihtiyacımı gideriyorum” diyor

Adanızın bir ismi var mı?
- Haritada baktım, “Boş Ada” yazıyor. Ama Ildırı’daki sitelerden bizim ada kâlp şeklinde gözüküyormuş, o yüzden “Kalp Adası” diyorlar.

Neden burada yaşıyorsunuz?
- Ben buraya kendimi aramaya geldim aslında. Şükür ki buldum...

Neydi bulduğunuz?
- Kelimeler üzerinde akademik çalışmalar yapıyorum. Belki haddim değil, ama fıtratımda bu varmış.

Kelime akademik çalışması ne demek, çok net anlayamadım?
- Tüm kelimelerin her dilde aynı kökten geldiğini yazıyorum. Her İngilizce, Almanca, Türkçe kelimenin kökeni benziyor bence. Bunları yazıyorum.

Kolay gelsin, özellikle böyle bir adada yaşıyorken, yüzlerce kitap ve sözlük devirmek işten bile değil...
- Doğrudur, özellikle kış aylarında çok kitap okuyorum burada.

Nasıl buldunuz bu adayı?
- Burayı bana tarif ettiler, 16 senedir buradayım. Ondan önce de birkaç senelik inziva hayatım var aslında. O zaman anakarada, Aliağa yakınlarında deniz kenarındaydım. Orada tanıştığım bir arkadaş bana burayı tarif etti. Geldim, araya araya buldum.

BURASI HAZİNENİN YANİ HERKESİN

Kimse “Git” de demiyor size...
- “Mal sahibi mülk sahibi, nerede bunun ilk sahibi?” Burası Hazine’nin. Yani herkesin... Şu ana kadar, sağ olsunlar, muhtarlıktan, jandarmadan bir baskı gelmedi. Tabii ben buraya iyi de bakıyorum, tertemiz tutuyorum. Karşı kıyıdan gelen bütün çöpleri topluyorum. Dikkat etmişsinizdir, dünyada her yer ne kadar da kirli...

Gördüğüm kadarıyla suyunuz, elektriğiniz yok...
- Yok; suyu taşıyoruz. İçme suyunu köyden tedarik ediyorum, kullanım suyu da hemen karşı kıyıda bulunan kuyudan. Sandalım var, getiriyorum. Elektriğe ihtiyacım yok; pilli bir radyom var. Ayrıca canlı müziğim var! Her gece, hemen karşı kıyıda fasıl yapılıyor, ben de keyifle dinliyorum.

Yemek?
- Her tür yemeği çok iyi yaparım, tatlılar dahil. Tüple her yemeği yapıyorum. Benim misafirim boldur; her gün 10-15 kişi yüzerek gelir, bazıları da sizin gibi seslenir... O zaman kayıkla gidip onları taşırım.

KIŞLARI MÜTHİŞ FIRTINA OLUYOR

Peki kışlar? Çok daha zor değil mi?

- Yaza göre daha zor. Burada müthiş fırtına olur kışları, bazen bezginlik dercesine gelirim. Ama diken olmazsa gülün güzelliği ortaya çıkmaz... Öyle idare ediyoruz işte.

Sıcak su ve banyo ihtiyacı?
- Güneş enerjisiyle ısınan su kabım var, günde iki saat güneş olsun yeter. O kadar ısınıyor ki, gün ortasında suyun sıcaklığı 70 derece oluyor

Hiç evlendiniz mi? Belki bir eşiniz olsaydı, hayat daha kolay olabilirdi?
- Nasip olmadı. Uğraştım ama. Bir kere nişandan dönüldü, bir kere de nikâha on gün kala iptal edildi. Belki de ben yeterince gayret etmemişimdir!

Gazete okuyabiliyor musunuz? Haberleri takip ediyor musunuz?
- Gazete almaya para ayıramam, zaten vaktim de yok. Televizyon da seyretmem. Pilli radyomdan haberleri dinliyorum. Mesela Michael Jackson ölmüş. Ama çok kitap okurum, yeri gelir senede yüz kitap okurum.

Telefonunuz var mı? Sizinle haberleşmek mümkün mü?
- Telefon bana zul geliyor! Şarj, kontör, denize düşme kaygısı...

Geliriniz nereden? Ne de olsa bir miktar para gerekir hayatta, değil mi?
- Ümidimi Allah’a bağladım. O da hiç boş bırakmadı. Balığa gidiyorum, gelenleri kooperatife götürüyorum. Tüp, su, pil, meyve; her ihtiyacımı karşılıyorum. Bulursam sadaka veriyorum, bulamazsam şükrediyorum. Hastalık olmadı şimdiye kadar, hamdolsun. Olursa da “Üç günden fazla yatırma beni, al beni” diyeceğim.

ANNEM HER SENE MUTLAKA GELİR

Anneniz, babanız yaşıyor mu? Akrabalarınızdan haber alıyor musunuz?
- Babam iki sene evvel vefat etti, annem yaşıyor. Her sene mutlaka gelir.

Yaşam amacınız ne?
- Dedim ya, benim görevim dillerdeki kelimelerin aynı kökten geldiğini kanıtlamak.

Görevinizi nasıl anladınız?
- Vahiy dersem yanlış anlaşılır ama ilham geldi.

Şu “kelime ve anlam ilişkisini”ni biraz daha açar mısınız?
- Mesela İngilizce vicdan ‘conscience’” demek; yani ‘konuş ses’. Araba ‘car’, e Türkçe’de de ‘carrrr’. ‘Home’, aslında ‘hane’. İnsan anlamına gelen ‘human’ da ‘rahman’dan geliyor.

Çok sayıda yabancı dil bilir misiniz?
- Aslında herhangi bir dili konuşmam ancak yavaş konuşulursa biraz anlarım. Kelimelerin vasfını kavrarım sadece. İnsanlar artık çok kolay dil öğrenecekler, “Biz bu kelimeyi biliyoruz” diyecekler. Böylece dil öğrenmek çok kolaylaşacak. Üzerine çok kolay inşaat yapılabilecek bir temel inşa edilecek.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!