Benim de takıntılarım var

Güncelleme Tarihi:

Benim de takıntılarım var
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 01, 2012 02:00

Selma Ergeç, bu aralar çok duygusal. Bunun sebebi ise “Muhteşem Yüzyıl” dizisinde canlandırdığı Hatice Sultan! Ergeç, Hatice Sultan’ın hayatındaki yerini Elele dergisine anlattı.

Haberin Devamı

* Nasıl bir çocukluk geçirdiniz? Arkadaşlarınız nasıl tiplerdi?       

- Annem ve babamın işinden dolayı sürekli taşınmak zorunda olan bir aileydik. Dolayısıyla çocukluğumda sabit bir arkadaş grubum olamadı. Hep 1-2 tane yakın arkadaşım vardı ama gideceğimi bildiğim için çok bağlanmadım hiçbirine. Şu anda hiç çocukluk arkadaşım yok o yüzden. Çok fazla görmediğim insanlarla görüşmeyi de sevmiyorum aslında. Öyle çok hayırlı bir arkadaş ya da akraba değilim. Birini görmüyorsam çok fazla iletişimde olmayı sevmiyorum.

* Nasıl bir çocuktunuz peki?    

- Ben çok içe dönük bir çocuktum, hâlâ da öyleyim bence. Bilmiyorum; birazı karakter, bir kısmı da taşınmaktan belki.

* Hatice Sultan da içe dönük bir karakter, başka benzer özellikleriniz var mı?

- İlk bakışta pek yok aslında, fakat bazı özellikleri nüans farkıyla bende de mevcut. Hatice Sultan karakterini çok seviyorum, ancak çok uzun süre neden sevdiğimi hiç anlamadım. Zaman zaman Hatice’yi anlamakta güçlük çektiğim oluyor ama bu işin keyifli kısmı, sorun yok yani.

* Hatice Sultan’ın sizi yoran kısmı ne?

- Mesela biraz çocuksu bir kadın ve aşk kadını. Hayatı iki erkek üzerine kurulu; biri Süleyman, biri İbrahim.

* Siz hayatınızı bir erkek üzerine kurar mıydınız?

- Hmm... Hayır.

SUNUCULUK YAPTIM KORKUNÇ BİR ANDI

* İlk filminizi çektiğinizden beri sizde neler değişti?

- Eskisine göre daha çok konuşuyorum. Çok utangacımdır, insanların önüne çıkamam, sahne korkum vardır. Birkaç hafta önce bir ödül töreninde sunuculuk yaptım. Benim için çok korkunç bir andı. Çok korktum. İnsanların önüne çıkıp bir de onlara sesleniyorsun... 500 kişinin önüne çıkıp bir dizi sahnesi çekebilirim, çünkü o anda onları bloke ediyorum. Ama hitap etmen gerekiyorsa o zaman iş değişiyor. Ben bunu niye kabul ettim diye çok sordum kendime.

* Korkunuzu kırdığınız bir nokta mıydı o?
  
- Evet, ama yine yapmam gerekirse yine korkarım. Birtakım büyük korkularım var benim. Mesela denizden korkarım ama derin dalış yapıyorum. Dalıyorum ve her daldığımda aynı korkuyu yaşıyorum. Bir de yükseklik korkum var ama onu daha yenemedim. Ama korkunla yüzleştikten sonra çok özgürleşiyorsun, çok rahatlıyorsun ve mutlu oluyorsun.

LEZBİYEN HABERİNE ÇOK SİNİRLENDİM  

* Sabah gazeteleri açıp hakkınızda yazılanları görünce ne yapıyorsunuz?

- Gazete okumuyorum. Ama tabii ki hakkımda yazılanların haberi geliyor. Birileriyle yazılıp çizilmek eskiden arkadaşlarımın çok başına geliyordu ve çok reaksiyon veriyorlardı. “Bugünün gazetesi, yarının çöpü ve balık torbası. Ne gerek var bu kadar sinirlenmeye?” diyordum. Ancak seninle ilgili olduğu zaman pek öyle diyemiyormuşsun.

* Kendinizi açıklama ihtiyacı duyuyor musunuz?

- Hayır, kendime beş dakikalık sinirlenme zamanı tanıyorum. Kızıp, küfür edip, her şeyin içimden çıkmasını bekliyorum. Çünkü yapabileceğim bir şey yok. Evet, yanlış anlaşılmaktan çok korkuyorum ama yapabileceğim bir şey yok. Ne anlatırsan anlat, karşı taraf duymak istediklerini alıp seni yanlış anlıyor. Ben de hayatta herkes gibi kabul görmek ve sevilmek istiyorum. Bu olmadığı zaman insanlar saygısızca yaklaşıyorlar ve sen “Ben bir şey yapmadım ki neden bana böyle davranıyorlar?” diyorsun. Ama benim de açıklama ihtiyacı duyduğum bir konu oldu bugüne kadar, onu da Ümit Ünal benim yerime yaptı. Ümit’in son filmi “Nar”da oynamamamı karakterin lezbiyen olmasına bağlayan şuursuz bir haber yapıldı. Bu beni çok sinirlendirmişti, çünkü bana homofobik bir yakıştırma yapıldı, hatta insanlar bunun üzerine tartışmalara girdi. Oysaki ben bu düşünceye yakın bile değilim.

BAZEN GÖBEĞİME BAZEN DE POPOMA TAKIYORUM

* Sevgiliniz var mı?

- Hayır.

* Sizin hayatınızdan kimi çekip alsak çok üzülürsünüz?

- Ailemi ve köpeğim Wicky’i.

* Şu anda hayatınızdaki en büyük yenilik ne?

- Dışavurumcu ve duygusalım bu aralar. Ve buna anlam veremiyorum ama öyleyim. Sebebi Hatice Sultan olabilir.

* Güçlü bir kadın mısınız?

- Fena değilim, idare ediyorum. Ama daha güçlü olmayı isterdim.

* Vücudunuzda sevmediğiniz bir bölge var mı?

- Her kadın gibi benim de takıntılarım var. Bazen göbeğime, bazen popoma, bazen de bacaklarıma. Takıntılı olmayan birini gösterin bana.

Haberin Devamı

Selma Ergeç’in sözlüğü

Aşk: Bulunması zor
Şöhret: Uzak
Anne: Melek
Baba: Antiotoriter
Tıp: Terk
Mavi: Türkiye
Siyah: Aydınlık
Tatil: Alışmam lazım
Su: Enerji
Zor: Hayat
Erkek: Lazım
Futbol: Galatasaray
Kariyer: Şans
Eğlence: Dans
Kriz: Kaybolmak
Sinir: Çaresizlik
Fotoğraf: Hatıra
Köpek: Wicky
Ego: Öz
Meryem (Uzerli): Schatzilein (Hazine)
Nur (Fettahoğlu): Bir teselli ver has hatun
Sedef (Avcı): Duru
Leyla (kardeşi): Tek
Burcu (Kutluk): Namaste (Hintçe’de kullanılan ve “Senin içindeki kıvılcımı görüyorum ve onu selamlıyorum” anlamına gelen kelime)

Haberin Devamı

MERAL OKAY ANLATAMAYACAĞIM BİR KAYIP

* Meral Okay ile olan ilişkinizi merak ediyorum…

- Çok duygusalım bu konuda. Herkes öyle değildir ama ben role bağlanırım. Çünkü içimde o karaktere dair bir şey bulur ve onun üzerine düşünürüm. Hayatta ailenden ve arkadaşlarından daha çok çalıştığın insanları görüyorsun. Gerçek olmayan bir gerçeklik oluyor o zaman hayatında. Bir kendi hayatın, bir set hayatın, bir de oynadığın hayatlar oluyor. “Ben teknik oynarım” deyip geçemiyorum, etkileniyorum. Tabii ki kendimi Hatice Sultan zannetmiyorum. Ama rol icabı acı çektiğim zaman gerçekten acı çekiyorum. Güldüğüm zaman gülüyorum, sinirlendiğim zaman adrenalinim yükseliyor ve kalp atışlarım hızlanıyor. Ekip olarak bu işe çok inanıyor ve seviyoruz. Hikayeye, ekip arkadaşlarımıza, karakterlerimize ve birbirimize tahmin ettiğimizden çok daha fazla bağlıyız biz. Ve bunun başında o gerçekçiliği var edip, hayatları yazan biri vardı. Aslında bu anlatamayacağım bir kayıp. Bu anlattıklarımı o setteki herkes çok iyi anlar. Görünenden başka bir hayatımız var sette.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!