BENİM ADIM PERŞEMBE Benim adım perşembe…Ben mukaddes

Güncelleme Tarihi:

BENİM ADIM PERŞEMBE Benim adım perşembe…Ben mukaddes
OluÅŸturulma Tarihi: Nisan 23, 2001 00:00

BENÄ°M ADIM PERÅžEMBE Benim adım perÅŸembe…Ben mukaddes iki çiçeÄŸin birinden dünyaya gelmiÅŸim…bir takım yıldızında bulmuÅŸlar sonra…üstüme ekleÅŸtirdikleri notta…yazmışlar düşlediklerimi…mantı ve çorba sever diye…iki hain kıza söylemiÅŸler sırlarımı…birisi kalbimi çalmış …diÄŸeri aklımı…gerisi ise bana üç hediye paketinde verilmiÅŸ büyüyünce…devraldığım iki türlü gizem varmış…birisi masallar…ötekisini unuttum ÅŸimdi…kör gözlü olmuÅŸlar sonra bana kötülük yapanlar…ince uçlu bir çakının keskinliÄŸinde geçmiÅŸ çocukluÄŸum…eÅŸref saati satıcılarının peÅŸinden yorulmuÅŸum…pembe diyarlarda uçurtmalar uçuran, körebede evini kaybeden bir çocukluk benimkisi…yakartopa deÄŸmeden geçen günlerim…annem hiç çağırmamış beni içeriye, akÅŸam vakti…diÄŸerleri gibi babam kızmamış bana…yemek için toplanmamışız aile sofrasına…kaşıkçı elmasını düşlemiÅŸim Topkapı' da…oturup arkadaÅŸlarımızla nasıl çalabiliriz diye planlar yapmışız toprağın üzerine çizerek…kalbimi bir küçük kıza bu sıralar kaptırmışım…o şımarmış beni görünce…ben derinlere dalmışım…yeryüzü kertenkele doluymuş…eczanedeki adam beÅŸ kertenkeleye 2.5 lira ödeyince…gözlerimiz briketler arasında sıcak yaz gününde…kertenkelenin kuyruklarına takılı kalmış uzunca bir süre…akÅŸam yıldızlara bakmışım…o küçük kızın evini görürüm umudu ile…kayan yıldızlar deÄŸil…umutlarım olmuÅŸ sonsuz boÅŸluktan…düşüp…küçük prens kitabını okurken…abim beni aÄŸlarken bulmuş…kelebeklerin peÅŸinde terlemiÅŸiz bütün gün…masmavi, yemyeÅŸil, portakal renkli, sapsarı kelebekler…derken bir arı sokmuÅŸ baÅŸparmağımı…mendilimle yakalamaya çalıştığım…kırlardan uzaklaÅŸmışım koÅŸarak…ama annem yok sığınacağım…babam da…ellerim çamurlu…yüzüm kir pas içinde kalmış…ablam görmüş komÅŸunun penceresinden…koÅŸup gelmiÅŸ yanıma…baÅŸparmağımı saatlerce tutarak….bir anne sevecenliÄŸinden daha büyük , küçük avuçları ile…bastırmış göğsüne…ben aÄŸladıkça…onun da gözleri dolu dolu…yaÄŸmur yaÄŸmayacak demiş…beni ÅŸaşırtmak için…bak bulut yok havada…istediÄŸin kadar oynayabilirsin…kimse sana karışmadan…bir arı bile…ben taraçasına çıkmak istemiÅŸim komÅŸumuzun…ödül olarak bana kurabiye vermiÅŸler…yukarıdan bakmışım…aÅŸağıda…vedat…kırmızı bir kertenkele yakaladım diye bağırınca…koÅŸup aÅŸağıya…ellerinin arasından yeÅŸil kuyruÄŸa bakmışım…uzun uzun…Vedat "kırmızı bu…çok para eder kırmızılar" diye bağırmış, bağırmasına ama…kimse inanmamış kertenkelenin kuyruÄŸu yeÅŸil...kendisinin kırmızı olmasına…göstermeden kaçmış vedat bizden…eczaneye doÄŸru…biz de peÅŸinden…ama vedat yön deÄŸiÅŸtirip hepimizden hızlı koÅŸup, uçarcasına kaybolunca ara sokaklarda…biz çiçekler içinde yeniden çocukluÄŸumuza geri dönmüşüz…tülin elinde ip çıkagelince…kalbim patır patır atmaya baÅŸlamış bir den… kısa bir etek giymiş…saçlarını açtırmış annesine…sarı saçlarını ip atlarken saÄŸa sola savurup bize göz ucu ile bakarken…ben kendimden geçmiÅŸim…diÄŸer çocuklar çoktan top oynamak için takımlarını seçmiÅŸler bile…çocukluÄŸuma ve yanlızlığıma terkediliÅŸim…okula gidiyor muydum…unuttum ÅŸimdi…bir yalan söyleyebilirim…bir dahaki yıla gideceÄŸim diye…sek sek çizerken yere, yanımdan geçip saçlarını yüzüme sürten tülin in karşısında put adam olmuÅŸum…ayaklarımın ucundan geçen tebeÅŸir tozu…ve ayakabımın da çizgiye dahil olması…tülin "kıpırdama artık…öyle kal"…demesi…o sek sek oynarken…ben çizgiyi tamamlayan ayakkabılarımla…ileride bir iÅŸe yarayacağımın sinyallerini çocukluÄŸumda aldığımı düşünmeyiÅŸim…put adam…Kurnaz salih çıka gelmiÅŸ tam bu an…bana bakıp gülmüş…ama ben kıpırdayamamışım…alay etmiÅŸ benimle…kızlarla oynamaktan ziyade…bir çizginin parçası olduÄŸumu anlatmış herkese…utanmışım bir hafta…kimsenin beni çivi oynatmadan geçtiÄŸi kocaman bir hafta…DenizNedense birden herkesin unuttuÄŸu…ve benim kabusumun sona erdiÄŸi pazartesi…denize gidecekmiÅŸiz…hiç gitmediÄŸim hayatımda…denize…mayo alınacakmış…ablam söyledi…tam da çivi oynayacakken…hem üzüldüm hem sevindim…akÅŸam amcamlara gidiyoruz…onlar bizi götürecekler…yarın…hareket ediyoruz…arabayı kullanan kemal amca…bana soruyo, hiç görmemiÅŸ miyim deniz…diye…nasıl bir yer olabilir…büyük suların olduÄŸu bir yer…içine girebilip yüzebileceÄŸin…sadece biz deÄŸil gemilerin yüzdüğü deniz…tuzluymuş…içmemem gerekiyormuş…bir ÅŸeyler sorup gülüşüyorlar…ben de gülüyorum…kıyıya gelince…şaşırıyorum aniden…yine put adam oldum iÅŸte…dondum kaldım…gerçekten çok büyük ve ötede hiç bir ÅŸey yok…hep su…hep deniz…bir de bana mavi sarı ÅŸiÅŸirme ördek alıyorlar…içine sokuyorlar…buz gibi…üşüyorum…aÄŸlıyorum…kemal amca…böyle yaparsam hemen geri gideceÄŸimizi söylüyor…ben gitmek istemediÄŸim için sesimi kesiyorum…ama çok soÄŸuk…sonra alışıyorum…diÄŸer çocuklara bakıyorum…onlar da aÄŸlıyorlar…ama anneleri yanlarında…ablam gelip beni biraz uzaÄŸa götürüyor…çok korkuyorum ama kimseye bir ÅŸey söylemiyorum…altımız çok derinmiş…balıklar var mı diye eÄŸilip bakıyorum…aÄŸzıma su kaçıyor…tuzlu denizin tadı mide bulandırıcı…kıyıya çıkıyorum…bir çocuk renkli kova ve kürekleri ile oynuyor…ıslak kumların üzerinde…kovanın içine kumu doldurup ters çeviriyor…sonra bir daha…ve onları yan yana dizip kale yaptım diyor…ben de yanına oturuyorum…babası aferin oÄŸlum…şimdi buna bir de duvar örüp bir kat daha yapalım diyor…beni de çağırıyor…ben de gidiyorum…birlikte yapın diyor babası…adımı soruyor…çocuÄŸun adı ile aynı çıkınca…gülümsüyor…bak bu kardeÅŸin adı da melih miÅŸ diyor…iki melih oturun büyük bir kale yapın ve süsleyin diyor…biz birbirimize bakıyoruz…çocuk kalenin duvarları için kumları eliyle topluyor…ve hiç konuÅŸmuyor…sonra birden kaleyi yıkıyor…babası koÅŸup geliyor…yanına…çocuÄŸa sarılıyor…ve kimse bir ÅŸey söylemiyor…elindeki kürekle kuma vuruyor sürekli…neden kızdığını anlamıyorum…ablam geliyor yine…hadi yemek yiyeceÄŸiz diyor…ben ablama soruyorum…bu çocuk niye böyle diye…ablam onun bizim kadar zekası olmadığını söylüyor…bizim kadar zekası yokmuş…kurnaz salih çok mu zeki yani…ya piç adem dedikleri çocuk mahallede…herkesi döven…topaç nuri de öyle…hep topaç çeviriyor…ve mors oynuyor…yemekten sonra…amcam "akÅŸam oluyor…biraz yüzdükten sonra toparlanın" diyor…eve geri döneceÄŸiz… ben deniz kıyısında az gerideki su birikintisinin yanına gidiyorum…kurbaÄŸaların seslerinin geldiÄŸi yerde…duruyorum…biraz uzun bitkilerin altında kurbaÄŸanın ÅŸiÅŸen boynunu görüyorum…sanki akÅŸam deÄŸil de her yer mavi oluyor…uzaklaşıyorum her yerden…ne ablam var….ne amcam…ne de arkadaÅŸlarım…kurbaÄŸaların küçük gölcüğü birden büyüyor…kurbaÄŸalar konuÅŸmaya baÅŸlıyor sanki…içlerinden biri çamaşır yıkamayı unutmuş…diÄŸeri çocuÄŸunu almaya okula gidecekmiş…acelesi varmış…küçük bir kurbaÄŸa ise…lelipop yalıyor… bu naptı biliyormusun diyor bana dönüp, diÄŸer küçük bir kurbaÄŸayı göstererek…kertenkeleleri avlayıp satıyor…onları öldürüp, kendine ÅŸeker falan alıyor diyor…bir baÅŸka kurbaÄŸa önünde önlükle…çocuklar size kelebek piÅŸirdim gelin yiyin…sofraya geçip oturuyorlar dört çocuk…kimse elini yüzünü yıkamıyor…gürültüler gelince…arka odadan…eve baba kurbaÄŸanın geldiÄŸini falan söylüyorlar…gürültüler daha da artıyor…ben su birikintisinden arkama bakıyorum….bağırış çağırışlar…herkes toplanmış….yanlarına gidiyorum…bir daire olmuş…heyecan içinde birbirlerine sarılanlar, yüzlerinde aynı ifadeler…korku içinde…aÄŸlayanlar var…küçük olduÄŸum için dairenin merkezine kadar gidiyorum…yerde yatan o çocuk…babası ve annesi yanında…aÄŸlıyorlar…ablam kolumdan çekiyor beni bir anda….kurtarıcım…hemen dışarı sürüklüyor biraz da kızarak… "neredeydin…her yerde seni aradık….hadi gidiyoruz…korkuttun bizi" diye bağırıyor bu sefer… ne oldu! diye soruyorum o çocuÄŸa… "boÄŸulmuÅŸ"….diyor…denizde yüzerken…öldüğünü söylüyor…bir yandan da beni çekiÅŸtiriyor ben arkama bakakaldığım için…babasının sesi hala arabaya bindiÄŸimizde de geliyor…ben sek sek oynarken de geliyor…bir çizginin parçası olduÄŸumda kurnaz salih bağırırken de geliyor…Kırmızı bir kertenkele yakaladım….diyorlar yine çocuklar…ama ben peÅŸinden gitmiyorum…tülin geliyor…yine…aynı yerde durup senin annen baban yok mu diyor…hayır diyorum…ben küçükken trafik kazasında ölmüşler…sizin arabanız var mı…diyorum…evet babamın var…o elinde tuttuÄŸun nedir…kelebek diyorum…ama o canlı diyor…evet…biraz sonra bırakıcam zaten….görmek ister misin…bak nasıl uçacak…bırakıyorum kelebeÄŸi…tülin de gülüyor…üstüne doÄŸru uçan bu sapsarı kelebekten…sen burda durma diyor…ben burayı çizicem…ben de çizeyim mi…sen de ÅŸu bölümünü çiz…Ertesi günü ömer in annesi gelip ömeri görüp görmediÄŸimizi soruyor…hayır hiç görmedim…ben zaten yeni geldim denizden…kimse görmemiş…tülin ise yemek piÅŸirmiş…yanıma gelip yer misin diyor…ne piÅŸirdin…köfte yaptım…bugün oynarken yeriz…elinde bir ÅŸeyler tutuyormuÅŸ gibi yapıyor…ömer in annesi herkese tek tek sorduktan sonra gidiyor…endiÅŸelenmiş…üzüntülü bir sesle…hiç böyle görmemiÅŸtim onu….hep gülerdi oysa… Mithat…o gittikten sonra bize ömerin nerde olduÄŸunu bildiÄŸini söylüyor…kimse mithata inanmıyor…ben "nerede" diyorum…o da söylemem…diyor…neden söylemiyorsun…çünkü ömere söz verdim…Mithat herkesin ilgisini çekmekten çok memnun…baÅŸka ÅŸeyler anlatıyor…dayısının uçağı olduÄŸunu falan söylüyor…biz onun dayısının uçağı olmadığını biliyoruz…o var diyor…hem de üç katlı…üç katlı ev olur…uçak olmaz…kediler iki katlı olursa neden uçaklar üç katlı olmasın….herkes mithat a salak diyor…o da çok kızıyor…ama ömer in yerini bildiÄŸini tekrarlıyor…peki nerede…o çocuklarla gitti…diyor…o çocuklar dediÄŸi mahallemize zaman zaman gelen sokak çocukları…tiner içiyorlarmış…sigara da kullanıyorlar…üstlerinde uzun ve kirli pardesüleri oluyor yazın bile…saçları çok kirli ve dağınık ve bir de yapışık birbirine…yüzleri ise bazen kömür gibi simsiyah olabiliyor…hepimiz çok korkuyoruz…onlardan…onlar gelince eÅŸyalarımızı alıp kayboluyoruz…evlere kaçıyoruz…ya da bildiÄŸimiz büyüklerin yanına falan…inÅŸaat arkalarına da giriyoruz bizi bulmasınlar diye…kızlar da çok korkup hemen eve kapanıyorlar…çünkü topumuzu, ipimizi alıp kaçıyorlar…kışın eldivenlerimizi çalıyorlar, ÅŸapkamızı…bazen çığlık atıyoruz…anneler camdan bakıp bağırınca her ÅŸey eskisi gibi oluyor ama…hiç kimsenin annesi çıkmazsa o zaman hepimizi bir korku basıyor…iÅŸte ömer bu çocuklarla nasıl gitmeye cesaret etmiÅŸ ki…tülin bana eliyle vuruyor…doydun mu….hııı diyorum…neden doyacaktım ki…sonradan aklıma geliyor…bana o yaptığını söylediÄŸi hayali köftelerinden veriyordu habire….bak hala bitirmemiÅŸsin…tabağında kalmasın falan diyor…şimdi biz evcilik mi oynuyoruz diye düşünüyorum…diÄŸer çocuklar duyarsa çok alay ederler…evet hepsini bitirdim teÅŸekkür ederim diyip yanından ayrılıyorum…Ertesi günü yine amcamlara giderken…ömer i görüyorum yolda…annesi elinden tutmuş…bir yerlere götürüyor…ama bir yandan da dövüyor ömer i….ömer bana bakıyor…ben de ona…annesinin elinde sigara paketi…onunla vuruyor ömer e…ara sırada, söyle baÅŸka var mı…nereye sakladın…diye elini cebine sokuyor ömer in…Ablam…artık bu mahalleden taşınacağımızı söylüyor birden bire…baÅŸka bir ÅŸehire gidecekmiÅŸiz…hemen aklıma tülin geliyor…keÅŸke biraz daha köftesini yiyebilseydim…diye…Küçük amcam daha fazla bize bakamayacakmış…Dayımların olduÄŸu yere gidecekmiÅŸiz…abim gelmeyecek…zaten onu pek görmüyoruz…hep çalışıyor amcamla birlikte…ablam sinirli sanki …benim bir ÅŸey anlamadığımı filan söylüyor yol boyunca…ben biliyorum okula gitmediÄŸimi daha…bizim bir evimiz olmadığını da biliyorum…bütün her ÅŸeyimizi küçük amcamın aldığını ama…bize hiç bir ÅŸey vermediÄŸini…paralar bitince bizi uzaklaÅŸtırmak istediÄŸini de…Ömer in babasının da annesinden ayrı olduÄŸunu, baÅŸka birisi ile yaÅŸadığını biliyorum…Kemal amcamın ise bizi istemediÄŸini…aslında kimsenin bizi istemediÄŸini…kırmızı kertenkelenin olmadığını, biliyorum…Ama nedense söyleyemiyorum daha…benim adım perÅŸembe…Annem dermiÅŸ bana…sen perÅŸembe günü doÄŸdun…senin adın perÅŸembe…Cumhur Ä°PEKTEL - 23 Nisan 2001, Pazartesi Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!