500 kadınla beraber oldum

Güncelleme Tarihi:

500 kadınla beraber oldum
Oluşturulma Tarihi: Kasım 09, 1998 00:00

Haberin Devamı

Mehmet Ali Erbil, son zamanlarda Türk insanının en çok konuştuğu isimlerden biri. Kanal D'deki Çarkıfelek programındaki muhteşem sunuculuğuyla yarışmacıların yanı sıra izleyicileri de gülmekten kırıp

geçiriyor. Bazen arapsaçı gibi karmaşık hale getirdiği çapkınlıklarıyla da magazin sayfalarından hiç eksik olmuyor. Erbil, kendisiyle ilgili bütün merak edilenleri, arkadaşımız Yener Süsoy'a anlattı.

Hani bazı insanlar için ‘‘ömre bedel’’ derler ya, işte Mehmet Ali Erbil öyle biri. Türk sinema ve tiyatrosunun unutulmaz sanatçılarından Sadettin Erbil'in hık demiş burnundan düşmüş sanki. Ne zaman ciddi, ne zaman şaka yapıyor anlayamazsınız. O amansız espri zenginliğinin yanısıra, acımasız bir profesyonel. Ankara'nın ucuz köftecilerinde karnını doyurduğu günleri, spor 300 SL Mercedes'ini kullanırken de unutmuyor. Mehmet Ali, son aylarda Kanal D'nin tartışmasız lider programlarından biri haline gelen ‘‘Çarkıfelek’’le iyice zirvelerde. 41 yaşının baharını yaşayan Erbil'i sizle de daha yakından tanımak istersiniz diye düşündük. O gülen yüzünün ardındaki trajediyi yakalamak ya da çapkınlık hakkında genel bilgiler edinmek isterseniz, buyrun konuğumuz olun.

AMANSIZ BİR TRAFİK

Mehmet Ali Erbil inanılmaz ve dayanılmaz bir iş trafiği içinde. Günde 25 saat çalışıp ertesi günden avans alıyor.

- Sürekli sürmenaj geçiriyorum, kendi içimde tedavi olup normale dönüyorum. Bir müddet sonra yine sürmenaj geçirip, yine tedavi oluyorum kendi içimde. Hani bazı hayvanlar kuyrukları kesilince tekrar yerine getirirlermiş ya, işte onun gibi.

Çoğumuzun merak ettiği konuya geçsek diyorum. Sanatı kadar çapkınlıklarıyla da ünlü olan Erbil'den öğreneceklerimiz olmalı.

- Çapkınlığın üç ilkesi var. Birincisi, ısrarcı olacaksın. İkincisi seçici olacaksın. Üçüncüsüyse komik olacaksın. Aşağı yukarı kendimi tarif etmiş gibi oldum ama ne yapayım gerçek böyle. Israrcı olmak en önemlisi, ölümüne kadar gideceksin yani. Baş koyacaksın, emek vereceksin. Çapkınlık emek ister, Yener ağabey.

Sonradan olma mı, yoksa ezelden beri böyle mi?

- Konservatuvarda okurken aynı anda dört-beş sevgilim olurdu. İkisi bale, ikisi tiyatro, biri de opera bölümündeydi. Valla, hepsini idare ederdim. Dördünün de birbirinden haberi yoktu ama sonunda bir gün oluverdi. Okula geldim ki, dördü birden kapıda beni bekliyorlar.

Dördüyle de ayrıldım, ama sonra teker teker hepsiyle barıştım.

Vay canına... Analar ne evlatlar doğruyor.

- Bende bu işler dört-beş yaşlarında başladı. Vallahi ciddi söylüyorum, arabanın arka koltuğuna abanır, arka pencereden kadınları gözetlerdim. Annem de ‘‘N'apıyorsun çocuğum’’ diye hep beni uyarırdı. İlk seksüel dürtülerim ilkokul birinci sınıfta kızlarla karışık oynadığımız ‘‘doktorculuk’’ gibi, ‘‘Güzellik mi, çirkinlik mi’’ gibi oyunlarla başladı. Tabii ki ben doktor oluyordum, hemşire filan zannetmeyin. Giderek olay doktorluk mesleğini aşıp, başka taraflara kanalize olmaya başladı.

Hayatındaki bazı ‘‘ilk’’ ler de önemli olmalı, Mehmet Ali'nin.

- İlk öptüğüm kız, Balıkesir'de oturduğumuz mahalledeki bakkalın kızıydı. Annemin kocası subaydı, Balıkesir'deydik. Bir buçuk sene orada okudum. İlk cinsel ilişkim ise Karaköy'deki genelevde oldu. Ağabeyim götürmüştü beni, 14 yaşındaydım. Kadın sakız çiğniyordu, ben de sakıza mı takayım kafayı, öteki tarafa mı takayım derken hayli zorlandım, ama sonunda zafere ulaştım. Hayatıma giren kızları, kadınları hiç saymadım. Doğrusu ipin ucunu da kaçırdım. Ama bu güne kadar hayatıma 500 kadının girdiği kesin.

ÜVEY BABA

Konu biraz psikolojik analize girer gibi olacak ama, Mali'yi biraz da çocukluk günlerine döndürelim.

- Bende anne baba sevgisi eksik, onu hissediyorum. Hatta bu yüzden psikoloğa da gittim. Doktor bunları gayet doğal buldu. Aslını sorarsan, çocukluğum çok trajik geçti. Üvey baba yanında hor görüldüm. Çok düzgün, çok sevgi yüklü bir aile ortamında büyüyemedim. Annem evlendi başka bir adamla. Adam biraz gençti, o yüzden bize sahip çıkamadı. Onun birtakım kötü davranışlarına maruz kaldık, ağabeyimle birlikte. Üvey babam öyle bir adamdı ki, beni bütün gün sokağa çıkarmazdı, hep evde otururdum. Kendi babam da başka bir hanımla evliydi, ondan çocuğu olmuştu. Karısının da çocuğu vardı filan. Bütün bunlara rağmen yine de kendimle barışık bir çocuktum. Her girdiğim ortamda hemen yıldızım parlardı. Belki de bu çapkınlıklarım, doyumsuzluklarım, anneme olan kinimden, öç alma isteğimdendir. Kadın, mesleğimden sonra benim için hayattaki en güzel renk.

YARIN: NERGİS’İ UNUTAMADIM



Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!