Düdüğü çaldım oyunu durdurdum

Güncelleme Tarihi:

Düdüğü çaldım oyunu durdurdum
Oluşturulma Tarihi: Ocak 13, 2006 00:00

Futbol Federasyonu Başkanı, "Geçmiş dönemlerde Türkiye’de şike var mı? sorusuna ’hayır yok’ diyen bulamazdınız. Bugün geçmiş dönemlerle ilgili ifşaatlar bile rahatlıkla yapılabiliyorsa, bu Türk futbolunda ciddi bir arınma hareketinin başladığının en açık göstergesidir" dedi.

TÜRKİYE Futbol Federasyonu Başkanı Levent Bıçakcı, 1.5 yıllık yönetimini, yaptıklarını, olağanüstü genel kurul sürecine gelene kadar yaşadıklarını ve Türk futbolunun geldiği noktayı, yeniden adaylığa bakışını Hürriyet’e anlattı.

- Birlikte seçim kararı aldınız ama Yönetim Kurulu’nuzdaki üyelerden hemen hemen hepsinin adı adaylığını açıklayan isimlerin yönetim kurullarında geçiyor. Bu isimlerin sizi terkedip yeni oluşumlarda yer almasını nasıl karşılıyorsunuz?

Yönetim kurulundaki üyeler arasında bir zihniyet farklılığı olduğu muhakkak. Bu her zaman olabilir. Buradaki zihniyet farklılığı aslında iyi niyet-kötü niyet farklılığından kaynaklanmıyor. Bugün başka oluşumlarda yer alan arkadaşlar amaçlarının Türk futbolunun iyiliği olduğunu belirtiyor.

Ancak unutmamak gerekir ki iyi niyet ile de kötü işler yapılabilir. Cehennem yolları iyi niyet taşları ile döşelidir.

Sonuçları göreceğiz

Bu zihniyet farklılığı; federasyonu çıkar çevrelerinin çatışma alanı haline getirmeye başlarsa, o zaman önce bir düdük çalıp oyunu durdurmak lazım. Biz de bunu yaptık.
Parçalı bohça haline gelmiş; attığınız her adımı engellemeye çalışan; sürekli ayağınıza dolaşan, sizi geriye çekmeye çalışan arkanızdan konuşan, yıkıcı anlayışla savaşmaya ayırdığınız zaman mesainizin büyük bir kısmını almaya başlarsa; buna bir yerde ’dur’ demek ve sizi seçmiş olan insanlara tekrar sormak ihtiyacınız doğar.

- Levent Bıçakcı aday olacak mı?

Benim hiçbir zaman ödün vermeyeceğim zihniyetin çevresinde güçlü bir birliktelik tespit edilmesi için bir süre bekleyeceğim. Hem eski yönetimin içinde hem de futbol camiamızın içinde bu ilkelerde buluşabileceğimiz çok sayıda arkadaşımız var.
Bu süre zarfında olumlu bir güçbirliği yine de göremezsem aday olmayacağım. Kim seçilirse seçilsin, artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır. Buna ne medyamız müsaade eder ne de başta hükümet olmak üzere toplumsal demokratik denetim sistemleri...

- Göreve 4 yıllığına geldiniz ve her seferinde de bunu tekrarladınız ancak 1.5 yılın sonunda genel kurula gitme kararı aldınız. Neden?

Bugün Türkiye’de her alanda iki anlayış karşı karşıya gelmektedir: Siyasette, eğitimde, sağlıkta, medyada; pek çok alanda bu çelişkiyi görmekteyiz: Bunu "Gelecekle geçmişin savaşı" olarak özetleyebiliriz. Ya da şeffaflıkla kapalı kapılar ardında komplo teorileri üretmenin; Ya da geleceğe yatırım yapmakla günü kurtarmanın... Futbol dünyamızın bu ikilem dışında kalması mümkün müdür?

Son 20 yıla bakıldığında görülecektir ki, Türkiye bazı yol kazaları kenarda tutulursa tercihini birincilerden yana kullanmaktadır. Bugün dünyanın şaşkınlıkla izlediği ekonomik ve toplumsal büyümesini de bu tercihine borçludur.

Mevcut zihniyet farklılığın daha vahim sonuçlar doğurmaması adına genel kurula gitme kararı aldık. Bu da tüm demokrasilerde olduğu gibi son derece sağlıklı bir olaydır.

- Adaylığı gündeme gelen isimler hakkında ne düşünüyorsunuz?


Göreve gelecek olan adayın yapacakları ile bizim dönemimizde Türk futboluna kazandırılanlar arasındaki fark zaman içinde ortaya çıkacaktır. Geçmiş dönemde hiçbir futbolcu veya futbol ailesinin diğer üyeleri şeffaf konuşamıyorlardı, çünkü konuşmalarına olanak vermeyen bir atmosfer vardı.

Arınma hareketi başlattık

Geçmiş dönemlerde Türkiye’de şike var mı? sorusuna ’hayır yok’ diyen bulamazdınız. Biz bu önyargıyı kaldırmak için uğraşıyoruz. Bugün geçmiş dönemlerle ilgili ifşaatlar bile rahatlıkla yapılabiliyorsa, bu Türk futbolunda ciddi bir arınma hareketinin başladığının en açık göstergesidir.

- Milli takımların bu kararınızdan etkilenme ihtimali var mı?


Uzun vadeli davranma zihniyetimizin bir parçası olarak Milli takımlarda da yepyeni bir yapılanma başlattık. Ancak zaman lazım. Yaklaşımımız sadece günlük sportif başarıya odaklı değil. Dünyada ancak uzun vadeli planlama ve yatırım yapabilen ülkelerin futbolda başarıya koşabildiklerini görüyoruz.

Fatih Terim, 2008 ve 2010 şampiyonalarının takımını yaratıyor. Özellikle basındaki bazı kalemlerimiz, gerek kulüp bazında, gerek Milli Takımlar bazında son iki üç yılda bir gerileme olduğunu, uluslararası alandaki başarılarda bir düşme olduğunu belirtiyorlar.

Dedikodu temizlendi

- FIFA’dan yüksek ceza alabilme ihtimaline karşı apar topar genel kurula gitme kararı aldığınız iddia ediliyor. Ne diyeceksiniz?


FIFA’daki 2 günlük soruşturma sırasında TFF Başkanı olarak hem benim hem de ifade veren diğer kişilerin en çok zorlandığı konu Türk basınında yer alan haberlerle ilgili oldu. Hakem ve gözlemci raporunda yer almayan iddiaların Türk basınında sayfalar dolusu yer alması yüzünden konu FIFA’nın da gündemine geliyor. Gazetelerin hem İsviçre medyasından yaptıkları alıntılar hem de kendi ürettikleri haberler açıkçası bizi zor durumda bırakmak isteyenlerin işine geldi.

Bugün gelinen noktada işin dedikodu yanı temizlenmiştir. Ceza gelecekse bu tür maçlarda her zaman söz konusu olabilecek türden cezalar gelecektir.

işte 1.5 yıllık icraat

Futbol Ekonomisine Yoğunlaşma

Biz yaptıklarımızı "99 Gol" adlı projeyle kitap haline getirdik. Ve kongrede değerli delegelere sunacağız. Tüm dünyada futbol endüstrileşmeye başladı. Futbolumuzun zenginleşmesi için sponsorluklara önem verdik. Sponsorluk gelirlerimiz bir yıl içinde % 73 arttı. Süper Lig gibi Türkiye Kupası için de yayın hakları oluşturduk ve gelirimizi katlayarak artırdık. Geçen dönemde 1.4 milyon dolar olan Türkiye Kupası’nın yayın gelirleri bu yıl yayın ve sponsorluk haklarının merkezi satışı ile 13.5 milyon dolara ulaştı.

Havuz sisteminde devrim yarattık.
Digitürk’ten 10 milyon dolarlık kaynak sağladık ve bunu kulüplere dağıtıyoruz. Süper Lig’de mücadele eden kulüplerin yayın haklarından aldığı para geçen sene 131 milyon YTL iken bu rakam 2005-2006 sezonunda 152 milyon YTL’ye ulaşacaktır.

2006-2010 döneminde oynanacak milli maçların yurtiçi yayın geliri de 2002-2006 arasında 4 milyon 750 bin dolar iken bu rakam dönemimizde yüzde 122 arttırılarak 10 milyon 550 bin dolara çıkarıldı. Yurtdışı yayın geliri de 4 milyon dolardan 10 milyon dolara çıkarıldı. Yani bizden önceki yönetim zamanında toplamda 8 milyon 750 bin dolardan alıcı bulan yayın hakları bizim dönemimizde 20 milyon 550 bin dolara pazarlandı. Sırf aradaki 12 milyon dolarlık fark bile Bıçakcı yönetiminin Türk futboluna sağladığı bir mücevherdir. UEFA tarafından oluşturulan fon mevcut yönetimin girişimleri ile Türk futboluna kazandırıldı. Toplamda 5 milyon 500 bin İsviçre Frangı kulüplerimize dağıtıldı.

Kurumsallaşma

En büyük başarımız kurumsallaşma, futbolun ekonomisini sağlam temellere oturtma, hesap verebilir dürüst bir sistem yaratma yolunda attığımız dev adımlardır bence.
Futbolun markalaşması gerekiyordu ve kalitesini artırmak en önemli hedefimizdi. Türkiye Futbol Federasyonu’nu bir sosyal kurum olmanın sorumluluğuyla çalışan, ama öte yandan bir şirket mükemmelliğiyle yönetilen bir yapı haline getirmeyi hedefledik.

Temiz futbol

Temiz futbol için yırtındık. Her bir futbol kulübümüzü bulundukları şehirlerde birer Sivil Toplum Kuruluşu olarak konumlandırmak için projeler ürettik. Futbolumuzu şiddet illetinden kurtarmak için değişik projeleri uygulamaya soktuk. Sadece şiddeti önleyici değil, aynı zamanda Fair Play’i ve centilmenliği teşvik edici projeleri hayata geçirdik. Stadyum ve Güvenlik Komitesi’ni kurarak stadlarımızın içindeki ve dışındaki güvenliği UEFA’nın uluslararası standartlarına kavuşturduk. Para ödüllü Mavi Bayrak yarışmamız ile liglerimizde mücadele eden kulüplerimizi ve futbolcularımızı fair play’e davet ettik.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!