Doğa

Güncelleme Tarihi:

Doğa
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 13, 2006 00:00

Gelmiş geçmiş en büyük etçil dinozor bulundu

Arjantin’de tüm zamanların en büyük etçil dinozoru bulundu. Mapusaurus roseae 12,5 m’ye kadar büyüyordu.

Arjantinli paleontolog Rodolfo Coria’nın açıklamasına göre yeni dinozor, Tyrannosaurus rex ve Giganotosaurus’dan
/images/100/0x0/55ea9faff018fbb8f88c266d
bile büyük. İşin ilginç tarafı, tek bir alanda yüzlerce kemiğin bulunması. Bu durum bu türün sürüler halinde yaşadığını göstermekte. Mapusaurus roseae, jilet gibi keskin dişleriyle 40m uzunluğundaki ve 100 ton ağırlığındaki otçul Argentinosaurus’u bile avlayabiliyordu. İki dinozor türü de yaklaşık olarak 100 milyon yıl önce yaşıyordu.

Araştırmacıların açıklamalarına göre Mapusaurus etçil dinozorlar arasında en uzun incik kemiğine sahipti. Kafası, "kendisinden daha yaşlı olan kuzini" Giganotosaurus’tan daha hafifti. İki bacağı ve körelmiş kolları bulunan yeni dinozorun aşağı yukarı altı ton geldiği ve dört metre yüksekliğinde olduğu tahmin edilmekte.

Hayvan saatte 20km’den hızlı koşamıyordu. Dev dinozorun fosilleri aslında 1995 yılında Plaza Huincul’un 25km güneyinde bulunmuştu. Bölgeden yüzlerce Mapusaurus kemiği ortaya çıkarılmış.

Hızı düşük

Dört senelik incelemenin ardından yeni bir türle karşı karşıya olduğumuzu anladık diyen bilim adamları,buluntu yerinden toplu yaşam ve büyüme hakkında yeni bilgiler edinebilmeyi umuyorlar. Bugüne dek Tyrannosaurus rex gibi etçil dinozorların tek başlarına avlandıkları sanılıyordu.

Son bulgu, büyük etçillerin sosyal davranışlarıyla ilgili yepyeni bilgiler veriyor. Bu yüzden yeni türün ortaya çıkması, bugüne kadar bulunan dinozorların en önemlisi olarak kabul edilmekte. Dünya anlamanı gelen Mapusaurus kelimesi Batı Patagonyalı Kızılderililerin dilinden türetilmiş. Roseae ise fosilin bulunduğu yatağın içindeki kum taşının kırmızımsı rengine uzanmakta.

Kabuk değiştiren yengeç bedenini şişirerek korunuyor

Gecarcinus lateralis kara yengeci, kabuğunu attıktan sonra bedenini şişiriyor ve eski kabuğun altından yenisi büyüyene dek kendisini koruyor. Amerikalı bilim adamları gaz ve sudan oluşan bu tür hidrostatik iskeletin hayvanlar dünyasında
/images/100/0x0/55ea9faff018fbb8f88c266f
eşsiz olduğunu açıkladılar.

Yengeçler gelişirken düzenli aralıklarla kabuklarını değiştirirler. Yeni kabuk, eskisinin altında büyümeye başlasa da yumuşak ve esnektir.

İşte yengeçler bu yüzden eski kabuklarını attıktan sonra bedenlerini şişiriyor ve yeni kabuğun daha büyük boyda gelişmesini/sertleşmesini sağlıyorlar.

Yeni kabuğun sertleşmesi günlerce devam ediyor. Yengeçler bu hidrostatik iskeleti, bağırsaklarında biriken gazla üretiyorlar diyor Kuzey Karolina Üniversitesi’nden Jennifer Taylor. Araştırmacı kabuğu henüz sertleşmemiş yengeçlerin bağırsağında ve kıskaçlarındaki basıncıı ve kıskaçlara uygulanan kuvveti ölçmüş.

Buna göre bağırsaktaki basınç hem kıskaçlardaki basıncı hem de kıskaçlara uygulanan kuvveti belirliyor. Gaza dayalı yedek iskelet, hidrostatik iskelet sistemlerinin yeni bir kategorisi diyor araştırmacı. Karada yaşayan kabuklu hayvanların su yerine gaz kullanmaları önemliydi.

Annelerinin derisiyle beslenen yavru solucanlar

Uluslararası bir araştırma ekibi, Afrika’ya özgü bir amfibyum türünde ilginç bir fedakarlık örneği saptadılar. Boulengerulaa taitanus solucanları, yavrularını kendi derileriyle besliyorlar. Solucanın derisi son dere besleyici ve bileşimi memeli hayvanların sütüne benziyor diyor bilim adamları Nature dergisinde. Kenya’da yaşayan Boulengerula
/images/100/0x0/55ea9faff018fbb8f88c2671
taitanus, gelişkin bir kuyruğu bulunan, uzuvsuz bir amfibyum türü.

Solucanların bıraktıkları yumurtalardan hemen dişleri gelişmiş yavrular çıkıyor. Araştırmacılar, bugüne dek yavruların yumurtanın akıyla beslendiklerini tahmin ediyorlardı. Londra Doğa Tarihi Müzesi’nde Mark Wilkinson yönetiminde çalışan ekip, şimdi laboratuvarda anne ve yavru solucanları inceleyerek bu tezi çürüttü. Yavrular annelerinin etrafında toplanarak, dişleriyle derisini soyarak yiyorlar. Bu beslenme sayesinde yavrular günde yaklaşık olarak bir milimetre kadar büyümüşler.

Anneleri ise bir haftada beden ağırlığının %14’ünü kaybetmiş. Diğer bazı incelemeler sonucunda, dişi solucanın hücrelerinin ve tüm derisinin bu beslenme sırasında değiştiği de anlaşılmış. Düzenli olarak şişen hücreler bol miktarda protein ve yağ hücreleri barındırıyorlar. Araştırmacılar bu tür beslenmenin anne karnındaki gelişim ve canlı doğum arasındaki bir ara istasyon olabileceğini düşünüyorlar. Bu durumda yavru özel dişlerini kullanarak henüz anne karnındayken yumurta kanalını "kazıyor" olabilir.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!