Beçi gogo 1

Güncelleme Tarihi:

Beçi gogo 1
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 22, 2002 00:00

Farkettim ki, ‘‘Pazartesi'yi/ Çarşamba'yı okurlar aldı’’ yazılarına ara vermişim.İyi halt etmişim! Küfürleri ve övgüleri (bugün daha çok onlara yer verdim) hiç sallamadan hayata devam etmek sıkıcı ve kuru geliyor bana. Dur bir dinle bakalım ne diyorlar? Hepsinin düşüncelereni katılman gerekmiyor ama en azından kulak ver. Veriyorum. Okur nabzı tutan beçi gogo yazıları devam edecek yani...GAZETECİ PAZARLIK YAPAR MIGüne seninle başlamak, hele yazılarından keyif almak hoş. Amma velakin, Erol Aksoy yazısınaki bir ifadeye hafif tertip takmış durumdayım! Diyorsun ki, ‘‘55 dakikalık uçak yolculuğunu yazabilme pazarlığından, yazıyı telefonla ona okuma karşılığında galip çıktım.’’ Mağlup sayılır bu yolda galip! Sanki sana bir güvensizliği varmış gibi hissettim. Haber kaynağı, yayın öncesi söz konusu haber ya da röportajı bilmek istiyorsa, aklıma ilk bu gelir benim. Satır aralarındaki seni tanısaydı, yazılarını okusaydı, bu güvensizlik söz konusu bile olmazdı. Neyse, belki de çok şüpheci bir yaklaşım ama baştan söyledim taktım diye... (Murat P.)- Ee şimdi gazetecilerin çok ‘‘güvenilir’’ insanlar olduklarını söylemeyeceksiniz değil mi? Kişilerden değil, işin kendisinden söz ediyoruz. O röportaj dediğimiz şey dolaşıma giriyor, yüzbinlerce insan okuyor. Ve şuna emin olun: Ağzınızdan çıkan şeyleri, gazetede görmek farklı oluyor! İnsanların tedirgin olması normal. Ben de bir gazeteci benimle röportaj yapmak istediğini söylediğinde 3 1/2 atıyorum. Yayınlanmadan görme şartı koşuyorum. Güvensizlik deyin ne derseniz deyin! Benim kendim için istediğim bir şeyi başkalarının da talep etmesi bana pazarlıktan çok adalet gibi geliyor. ‘‘Böyle gazetecilik olmaz!’’ diyenler var ama ben her Cuma, Pazar günü çıkacak röportajları, buradaki arkadaşlarımı bekletme ve inletme pahasına ilgisine okuyorum. Bu kadar açık davranınca da kimse, ‘‘Şurasını çıkar. Burasını at!’’ demiyor, sadece başına gelecekleri biliyor ve kendisini hazırlıyor...YA YANLIŞ AKTARMA YA DA DİZGİ HATASIDicle, yaşamdan bekmeyi, sevmeyi öğretiyor. Teşekkürler dünkü röportaj için. Bu arada ya Dicle'nin yanlış aktarması ya da dizgideki bir hata sonucu: Kumardin'in doğrusu Kumadin (Coumadin), Mistral'in doğrusu Mitral, Defiblator'un doğrusu Defibrilator olacak. Sevgiler. Ha bir de ‘‘teknik hata’’nın Almancası da yanlış yazılmış, Tehchische Fehler olacak. (Tuncer)- Desenize toptan çuvallamışım! Rezillik! Cidden özür dilerim. Ama salladığımı zannetmenizi istemem, içeriğe kafayı o kadar takıyorum ki, bir röportajı 500 bin kez okumama rağmen, tashihleri göremiyorum. Çoğu gazeteci gibi ayak atmayacağım: Dizgi hatası değil, bu beniiim suçuuum!POPON TARİF ETTİĞİN GİBİ DÜZDün kardeşimle Akmerkez'e gittik. Zara'ya. Çünkü indirim vardı! Fonda, şimdi hatırlayamadığım bir şarkı çalıyordu, ben de ıslıkla eşlik ediyordum. Sonra farkettim ki, yanımdam bir ıslık sesi daha geliyor. Bir de baktım sen! Kadınsı bir içgüdüyle süzdüm seni, popon tıpkı tarif ettiği gibi, düz, ama yine de haksızlık ediyorsun kendine, saçların, tenin çok hoş görünüyordu. Güzeldin ama ben en çok ıslığını sevdim. Rahattı o ıslık, pek çok şeyi ciddiye almıyordu, umursamıyordu. Eve gelince anneme söyledim seni gördüğümü. Sormamı istedi, seni yolda görüp sevgisini belirtmek için boynuna atlayanlara ne tepki veriyormuşsun? Hain planları var galiba! (Aylin)- On dakika kadar dudaktan şehvetle öpüşüyorum! Şakaydı. Bugün espri kaldırıyorsunuz değil mi arkadaşlar? Doğru cevap utanıyorum olacaktı. Parmaklarımla otistik hareketler yapmaya başlıyorum, tek düşündüğüm de tabanları yağlayıp, kaçmak oluyor...BAZEN AZALMAK BAZEN ÇOĞALMAK İÇİNBu sabah işte, son bir haftada yazdığınız bütün yazıları okudum, (bilgisayar icat oldu, mertlik bozuldu!) ve gülümsedim. Hani canınız sıkıldığında, gözyaşlarınız yanaklara taşmaya başladığında, bir omuza ihtiyaç hissedersiniz; konuşmak, bazen susmak için, bazen azalmak, bazen çoğalmak için. Öyle bir şey paylaşıyorum yazdıklarınızla. Omuz mesafesinde yakınımda değilsiniz belki (Erol Aksoy gibi!) ama uzansam oradasınız sanki. Hissedebileceğimiz, isteyebileceğimiz kadar dişi olmanız, kafanıza eseni yazmanız, tuhaf şeylere takılmanız (aldım ustaların telefonunu, aynacının da, boyacanının da), rahmetli babaannemi hatırladım yazdıklarınızı okuyunca. Gürcüydü. Bana hep beçi gogo derdi. Türkçesi deli kız. Şimdi benim de içimden sizi üst üste beçi gogo demek geldi. İyi şanslar beçi gogo! (Ayşe R.)- Çok sevdim bu beçi gogo lafını. En çok da müziğini. Bazı kelimeleri, isimleri defalarca söylüyorum, manasını taşıyor mu, ağır mı geliyor, hafif mi diye kendimi sorguluyorum. Böyle de hastayım! Heeey ama çok övmüşsünüz beni. Bugün üzerine yatacağım! Gelecek hafta da yerin dibine sokanların görüşlerini yayınlarım. Olur mu?
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!