Yuvaya dönüş

Güncelleme Tarihi:

Yuvaya dönüş
Oluşturulma Tarihi: Mart 29, 1998 00:00

Husuz ihtiyarÜç kış önce, İstanbul'un rezilliğine dayanamayıp göçtüğüm Silivri'deki yazlık evimden bu yıl gerime baka baka Levent'teki aile ocağıma döndüm. İyice moruduğum için olacak, artık kendime yetmez olmuştum. Her sabahın köründe pijamamın üstüne pantolon ve palto giyip Silivri'ye inerek gazete ve ekmek almak katlanılmaz bir işkenceydi. Mutfakta, alt dolaplardan bir tencere almak için çömelince yeni edindiğim 15 kilo yüzünden kolay kalkamıyordum. Yere dikine konulan bir yumurta gibi yana devriliyordum. Sonra da bu dolapları bu kadar aşağıya yapan marangozlara tepe tırnak düz gidiyordum. Ayrıca, komşu evlere dadanan milli meslek erbabı hırsızları saat başı düttürdüğüm bekçi düdüğümle kaçırmaya çalışıyordum.Silivri'deki evde çoğunlukla yalnız yaşıyordum. Eşim, asker ziyaretine gider gibi hafta sonları gelir, marangozluk ve aşçılık faaliyetlerimin sonucu evin aldığı durumu görünce, iki üç gün zor dayanıyordu. Zaten, o iki üç günü de evi temizlemek ve yola yordama sokmakla geçirip canını Levent'e dar atıyordu.*Bu, yuvaya dönüş benim için çok acıklı oldu. Issız bir evde tek başına yaşamanın özgürlüğü artık bir hayal olmuştu. Sabahın üçünde keyifle pataküte giriştiğim marangozluk faaliyetleri artık tarihe karışmıştı. Hele, bitişikteki evlerin hava sahalarını da sarmısak ve sirke kokutan İtalyan yemeği pişirme deneyleri sadece tatlı bir anıydı artık.*Tolga, ‘‘Vallahi çocuk gibi oldun. Seni yuvaya vereceğim artık!..’’Dedi. Eşim Osmanlı kadındır, dedi mi yapar.‘‘Beslenme çantası da isterim ama.’’‘‘Olur, sana pembe bir beslenme çantası alırım.’’‘‘Mavi!..’’‘‘Pekiyi, mavi...’’‘‘Ama çantanın içine rende, fritöz, blender ve kepçe takımı filan da koy. Çünkü, yuvada kendi yemeğimi kendim yapmak isterim.’’Bütün bu konuşmalar eve gelir gelmez yaptığım mutfak çıkarmasından sonra oldu. Hollandez soslu levrekle karides flambe pişirmeye kalkışmıştım. Kirli tencere, tava ve tabaklar yatak odasının kapısına kadar uzandığı için yuvaya dönüş şerefine yeniden yaşadığımız balayı aniden bitmişti.*Gerçi, marangozluk işleri ilk günler fena gitmemişti. Evde, tamir edilecek epeyce eşya, çakılacak bir hayli duvar çivisi vardı. Aslında yoktu da tarafımdan var edilmişti. Kimseye çaktırmadan sandalyelerin bacaklarını yuvalarından gevşetiyordum, duvar resimlerinin çivilerini çıkarıyordum, ya da dolapların menteşelerini söküyordum. Tabii, sandalyede oturan pat diye yere düşüyor, kapaklar açanın elinde kalıyordu. İşte bu sırada ben naralar atarak marangoz takımlarımla hızır gibi yetişiyordum. Tolga'ya:‘‘Marangozluğum için o kadar takaza ediyordun!.. Şimdi bak da kıymetimi anla!.. Seni, döküntü bir evde yaşamaktan kurtarıyorum!..’’Diye bir de diskur çekiyordum. Ama bu mutluluğum da kısa sürdü. Bir gün gardrobun kapısını sökmeye çalışırken yakalandım ve dümenim çakıldı.*Sinemaya, tiyatroya ve dostlarına gitmeden duramayan Tolga, artık evden çıkmaz oldu.Bütün gün karşımda oturuyor, gözlerini bana dikip her hareketimi kontrol ediyor. Televizyon bile seyretmiyor. Daldırırım da adam mutfağa kaçar ya da bir eşyayı söker korkusuyla ben, televizyona bakarken o da bana bakıyor, oynayan filmi ancak seslerinden izliyor, televizyondan gelen gürültüler ve sesler heyecanlı bir durum alınca da soruyor:‘‘Şimdi ne oldu, kız kurtulabildi mi?’’‘‘Hayır tam kaçacakken Cek Palans kızı yakaladı. Ama Brus Vils, şimdi damdan aşağı ip sarkıttı. Sanıyorum pencereden girecek ve Cek Palans'ı çok fena yapacak!..’’Bazen tuvalete gidince bile acaba içerde yine ne muzurluk yapıyorum diye kapıyı dinlediğini hissediyorum.‘‘Sen artık resim ve tiyatroyu sevmiyorsun Oğuz!..’’‘‘Kim, ben mii?.. Bayılıyorum.’’‘‘Sevsen evden çıkar sergilere, oyunlara giderdin.’’‘‘Yaa, sokağa çıkayım da beni öldürsünler değil mi?.. Kendimi değil seni düşünüyorum. Bu yaşta dul kalmak zordur.’’‘‘Silivri şimdi çok güzeldir. Bahçedeki meyve ağaçları çiçek açmıştır. Denizin sesi şarkı gibidir.’’‘‘Değildir. Üstüne üstlük ıslak ve soğuktur. Bekir'in itleri de 40 tane filan olmuşlardır. Beni garanti yerler.’’‘‘Mustafa'yı da özlemedin mi?’’‘‘Çok özledim keratayı... Ama bazı geceler babasının cep telefonunu yürütünce tuvaletten bana telefon ediyor. Hasret gideriyoruz.’’Gerçekten de Mustafa geçenlerde yine telefon etmişti.‘‘Ben televizyona ne zaman çıkacağım?’’‘‘Seni televizyona neden çıkarsınlar?’’‘‘Seni bilem çıkavıyovlav be... Geçen akşam gövdüm. Üstelik daha şavkı söylemesini bilem bilmiyovsun. Şavkılavı hep o küçük adam söyledi.’’‘‘O adamın adı Neşet Ertaş, çok güzel türkü söyler.’’‘‘Televizyona biv çıkayım ben ondan güzel söylevim. Bak sana biv tane söyleyeyim de göv!’’‘‘Dur lan, baban sesini duyunca kalkıp seni gebertir.’’‘‘Biv halt yiyemez. Sesimi de duyamaz. Çünkü hevif bu gece kocaman bi şişe vakıyı bitivdi. Şimdi elbiseleviyle uyuyov.’’‘‘Konuşurken niye ıslık çalıyorsun?.. Yeni bir adet mi çıkardın?’’‘‘Islık çalmıyovum be. Dün biv dişim düştü. O delik ıslık çalıyov.’’‘‘Gene, kavga mı ettin avanak?.. Dişine kim vurdu?’’‘‘Dişime değil, Hayvi gözüme vuvdu. Dişim kendiliğinden düştü.’’‘‘Hayri'yle neden kavga ettin?’’‘‘O, sıska biv çocuk. Hem de kovkak. Ben onu dövevim sandımdı.’’‘‘Dövemedin mi?’’‘‘Azıcık dövdüm, ama o beni daha çok dövdü. Bağıvsaklavım yevleve düştü. Buvnumdan deniz kadav kanlav aktı. Gövmüyov musun gözüm bile mov oldu.’’‘‘Telefonda nasıl göreyim?’’‘‘Ama dayak yediğim çok iyi oldu.’’‘‘Dayağın iyisi mi olurmuş?’’‘‘Sen ne anlavsın movuk Vesimci? Elif bana çok acıdı. Mendiliyle yanaklavımı sildi. Şimdi, beni hep yanında otuvtuyov. Ben de acıklı acıklı içimi çekince, savılıp beni öpüyov.’’‘‘Elif kim?’’‘‘Sen de hiç biv şey bilmiyovsun lan Vesimci?.. Elif, bizim sınıfın en mini etekli kızı. Yanaklavı da pembe pembe!..’’*Aşçılık neyse ne de marangozluk krizlerim dayanılmaz bir hal aldı. Bütün gün, canımı dişime takıp bir evliya sabrı içinde bekliyorum. Tolga, uyuyunca sessizce bodruma süzülüyorum. Çekicin başına bez bağlayıp sessizce çivi çakıyorum. Yahut, çevredeki gece inşaatlarının ve kamyonların seslerini bekliyorum. Gürültüler başlayınca ben de elektrikli matkabımı çalıştırıp tahtalara delikler açıyorum. Ama iki gün önce marangoz takımlarım da ortadan yok oldu.Bunca zulmün altında kalacak değilim ya... Benim intikamım da korkunç oldu. İki gündür onun kedilerinin kuyruklarına kaza ile basıp duruyorum.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!