Yobazlara üzülüyorum

İsveç büyükelçisi Henrik Liljegren'in Türk eşi Nil Liljegren, Avrupa Birliği'ne girmemizi kendi kendimize engellediğimiz kanısında. çağdışı değerlere öne çıkarma ve taassuba sarılma bunun göstergesi. bu nedenle Nil Liljegren, gericilere çok kızıyor. ‘‘İki sene evvel çarşaf yoktu sokaklarda. Nerden çıktı bunlar’’ diye soruyor ve Atatürk'ü yabancıların bizden çok daha iyi anladığını söylüyor.

Öğle yemeğine geçiyoruz. Sefaretin Mengenli aşçıbaşı, İsveç somon pate, şiş kebap ve krem karamel hazırlamış. Hem yiyelim, hem konuşalım. Türk sefireleri söz gelimi...

KADINI DÖVECEKTİM

- Bizimkilerin rezidansları genellikle müze gibidir, sanki otelde yaşıyorlar. Çünkü her işi personel yapıyor. Halbuki kendin ilgileneceksin, sefareti kendi evin gibi yapacaksın. Gelenler de kendini yabancı hissetmeyecek. Bazen snopluk taslayanlar da çıkıyor. Bir Türk diplomat hanımı ‘‘Siyah bir şey var, içinde de odun’’ dedi. Kadını oracıkta dövecektim. ‘‘Zeytin demesini mi unuttun’’ dedim. İsveç'te kimse bir başkasının kendisinden daha iyi, daha üstün olduğunu asla düşünmez. Garson da aynıdır, genel müdür de, bakan da. Washington'daki makam şoförümüz Henrik'ten daha fazla maaş alıyordu. Mesai saati bittiğinde çalışmazdı, davetlerden sonra koca limuzini Henrik smokiniyle kullanırdı.

BİZDE İŞKENCE VAR

Sefire hanım Türkiye'de insan hakları ihlallleri olduğunu düşünüyor mu acaba? İşkence var mı söz gelimi?

- Var efendim var. Pişkinsüt hanımefendi bizim eve de geldi, konuştuk. Ama yeni yeni düzeltmeye başladılar. Türk olsun, Kürt olsun, Laz olsun herkes Türkiye'nin AB'ye girmesini istiyor. Çünkü o zaman her şey düzelecek. Ben en çok yobazlara üzülüyorum, onlar beni mahvediyor. Koyu bir Atatürkçüyüm, laiklik benim için en önde gelir.

ÇARŞAF NERDEN ÇIKTI

İki sene önce yoktu sokakta bu çarşaflar, sıkma başlılar? Geçenlerde burada TEMA için bir çay düzenledim. Baktım başı sımsıkı örtülerle kapalı bir hanım. Hayatta yapmayacağım şeyi yaptım, onu kibarca kovdum. Ona ‘‘Burası İsveç sefirin evi, eşim İsveçli ama, ben Türküm. Hanımefendi çayınızı aldıktan sonra lütfen müsaade isteyin’’ dedim.Çok akıllılar, çok kuvvetlendiler, çok da paraları var. Bunlar çok sızdı içimize. En başta Amerika bunlara ılımlı bakıyor. Bunları komşularımız, hele İran, Suudiler, hatta Almanlar bile destekliyor.

Eşim iyi temizlik yapar

İyi yemek yapmasını pek bilmiyorum ama, yemekten çok iyi anlıyorum. menemeni çok iyi yapıyorum. Bütün baharatları karıştırıp orijinal şeyler yapıyorum, mesela spagettiye. Henrik emekli olduktan sonra yemek yapmasını öğreneceğim. Bir hafta sonu Henrik yemek yapmaya kalkıştı. Kokular geliyor, aman Allahım, yanıyor bir şeyler. Sen iki tost ekmeğini yağda kızart, öbür tavadaki yağlar içindeki biftekleri onların üstüne koy. Onların üstüne de yumurta kırmış, böyle akıyor. Sizin anlayacağınız yemek konusunda ikimiz de sıfırız. Henrik temizlik konusunda ise muhteşemdir. Bir temizlik yapıyor ki, sormayın. İsveç'teki evi tuvaletinden banyosuna, mutfağına kadar kendi elleriyle pırıl pırıl yapar. Vallahi bir hanım böyle yapamaz. Unutmayın İsveç'te kapıcı, hizmetçi falan yok, başbakan da olsanız çöpünüzü bile kendiniz dökersiniz. Henrik şu anda yaklaşık 4 bin dolar maaş alıyor, emekli olunca ise 1500 dolar alacak. Türk meslekdaşlarına göre çok az. Biz mütevazi hayata hemen alışırız, bizde gösteriş yok.

Türkler günlük yaşıyor

Nil Liljegren’in eşi İsveç büyükelçisi Henrik şunları söylüyor: ‘Türkiye bölgede çok önemli, kilit bir ülke. Çok seviyorum, burası eşimin anavatanı, benim ise ikinci vatanım. Bir buçuk yıl sonra emekli olacağım ve Türkiye'de yaşayacağım. Bunun için Bodrum Gündoğan'da bir ev aldık. İstanbul Caddebostan'da da iki buçuk odalı bir dairemiz var. Trafiğinden de şikayetim yok, İstanbul'da da çok rahat otomobil kullanıyorum. Türkler hakkında beni alışmaya zorlayan bir tek şey var, ileriyi düşünmek sizde az. Türkler günlük yaşıyor, geleceğe ait planlar yapmaktan hoşlanmıyor. Belki de çok problem olduğundan.’ (Fotoğraf: Sinan ÖZBALKAN)

YARIN: Senatör Bob Dole’ÜN DOKTORU