Yaşamak çok zorlaştı

Güncelleme Tarihi:

Yaşamak çok zorlaştı
Oluşturulma Tarihi: Eylül 19, 1998 00:00

Pakize SUDA
Haberin Devamı

Her şey elime bir cep telefonu kullanma kılavuzu geçtiğinde başladı. Önce üstünde durmadım, ‘‘Aklım başka yerde olduğu için anlamıyorum’’ dedim. Çünkü ben bunu bazen kitap okurken de yapıyorum. Bakıyorum, gelmişi, geçmişi, olmuşu, olacağı düşünürken o arada onbeş sayfa okumuşum, okumuşum derken kelimeler bir bir gözümün önünden geçmiş de beynime uğramamış. ‘‘Yine böyle bir günümdeyim herhalde’’ deyip bir defa daha okumaya başladım kılavuzu. Yok! İkinci sayfaya geçmek kısmet olmayacak. Can havliyle bir çekmecede biriktirdiğim bütün kullanma kılavuzlarını döktüm önüme. Çamaşır makinesi, bulaşık makinesi, fırın, halı yıkama makinesi, müzik seti vs. ne varsa... Karıştırmaya başladım, bunları da anlamıyorum. Birden fark ettim ki bütün bu aletleri kullanmayı pratik olarak öğrenmişim. Kullanma kılavuzlarının aletlerle ilişkimde hiçbir dahli olmamış.

Sanki her biri kullanmama üzerine yazılmış. Kullanıcının okuma yazma bilmesi yeterli değil, elektrik, elektronik, mekanik tahsil etmiş olması gerekiyor. Hatta master bile gerekebilir. ‘‘Yok... Hiçbiri gerekmez, bütün bu kullanma kılavuzları sıradan bir insanın anlayabileceği biçimde açık ve seçik yazılmıştır’’ diyorsanız, ortaya benim aptal olduğum gibi bir durum çıkıyor. Bu imkânsız (!) olduğuna göre, benim savım doğrudur.

Aslında kullanımı gayet basit olan masum ev aletleri bu kılavuzlar sayesinde öyle anlaşılmaz hale geliyorlar ki, korkuyorum yanlış bir düğmeye basarsam, evcek uzaya fırlayacağız sanki.

Kılavuzlar böyle de ilaç prospektüsleri nasıl? İşte biri; ‘‘Spesifik tedaviye ilave olarak analjezik antienflamatvar ve antipiretik amaçla kullanılır.’’ Ana dili Latince olanlar için sorun yok tabii, ama bizler yanmışız. Ana babalar! Çocuklarınızı illa İngilizce, Almanca öğrensin diye kolejlere gönderip onca para döküyorsunuz. iyi hoş da bunun pratikte hiçbir faydası yok. Oraya alışverişe gidip tezgâhtara ‘‘Bu kaça?’’ diye soracak, ya da buraya gelen turist kızlarla plajda iki laf edecek de ne olacak? Derdini nasıl olsa anlatır. Siz ne yapın ne edin çocuklarınıza Latince öğretin. Bugünler gelip geçer. Hastalıklar insanlar için, her şeye hazırlıklı olmak lazım. Bir ilaç prospektüsünü okuyup şıp diye anlamak az şey mi? Verdiğim akıl için bana dua edersiniz ileride.

Bu prospektüslerin doktorlar için yazıldığını söyleyenler çıkabilir. Eğer öyleyse ne diye ‘‘doz’’ bölümünde ‘‘Hekim başka türlü tavsiye etmemişse’’ ya da ‘‘Beklenmedik bir etki gördüğünüzde doktora danışınız’’ deniyor? Bu iki cümlede de muhatap biziz. Sayın ilgili! O halde lütfen bizim anlayacağımız gibi yazın şunları. Bunun doktorlar için yazıldığı konusunda ısrarlıysanız, kutunun içine bir tane de bize yazılmış prospektüs koyarsanız iyi olur.

Bir de şu kapakları açılmayan yoğurt, ayran, su şişesi meselemiz var. Hepsi açılmamak üzere kapatılıyorlar. İlgililerin sorunu kapakları sımsıkı kapatmak, nasıl açılacağı onları asla ilgilendirmiyor. Açarsınız, açamazsınız, kesici aletlerle denersiniz, artık ne yaparsanız yapın sizin sorununuz. Onlar görevlerini tam olarak yapmışlar, kapakları kapatmışlardır.

Geçen gün küçük karton kutulardaki meyve sularından aldım, hani o pipetle içilenlerden. Pipeti yaldızlı delikten içeri sokacağım sokabilirsem. İttirdim olmadı, pipeti geri çekip deliği hizaladım, hızla vurdum, nafile! Pipetin öbür ucunu çevirdim, bir iki hamle de öyle denedim, yok! Pipet dayanamadı, kırıldı. Kutuyu evirip çevirip ‘‘Delebilenler arasında çekilecek kurada kazanana büyük hediye’’ gibi bir yazı var mı diye aradım ama böyle bir şeye rastlayamadım. En sonunda ancak ve ancak matkapla açılabileceğine karar verdim ve fırlatım attım kutuyu.

Farkında mısınız bilmem, yaşamak çok zorlaştı. Aynı zamanda çok da pahalı hale geldi. Baksanıza günlük hayatınızı sürdürebilmek için evde en azından bir elektrik mühendisi, bir yeminli ya da yeminsiz tercüman, bir matkapçıbaşı bulundurmanız lazım.

Mış muş köşesi

İETT otobüslerinde başlatılan ‘‘sesli bilgilendirme’’ sistemiyle yolculara, gidilen güzergâh, uymaları gereken kurallar hatırlatılıyormuş.

‘‘Fordçu’’lara da bir iki laf ediyorlardır inşallah. Zamanında, okula giderken az çekmedik onlardan.

Dünyanın kasası IMF paraya muhtaç hale gelmiş.

Eee! Gülme komşuna, gelir başına.

Viagra'nın çikolatası da çıkmış.

Bence b..ku çıktı.

Beş dişçiden biri sahteymiş.

Hiç olmazsa dördü hakiki. Ya politikacılar?

100 sabıkalıdan biri İstanbul'daymış.

Hayret! Sanki yüzü birden İstanbul'daymış gibi geliyor bazen bana.

Clinton dünya krizini çözmeye soyunmuş.

İnşallah Oval Ofis'te yapmaz bu işi.

Türban konusuna esneklik getirilecekmiş.

Biraz açın, biraz kapatın biçiminde olamayacağına göre, ‘‘Transparan eşarp’’ şartı getirilecek herhalde.

CHP ‘‘Ya darbe ya seçim’’ demiş.

‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ gibi bir şey bu!

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!