Osmanlılar zamanında ezanın piyano partisyonu bile yayınlanmıştı

Güncelleme Tarihi:

Osmanlılar zamanında ezanın piyano partisyonu bile yayınlanmıştı
Oluşturulma Tarihi: Ekim 02, 2006 00:00

Türkçe ezan meselesinin yeniden gündeme gelmesi üzerine, bu konuda bir hatıralar resmigeçidi yapayım dedim. İşte, Osmanlılar döneminde yayınlanan bir "piyano refakatinde ezan" notası, ezanın Bayati makamındaki Türkçe bestesi ve şimdi artık taş plak koleksiyonlarında bulunan bir Türkçe ezan pláğı.

Türkiye’nin birkaç günden buyana yine "Türkçe ezan" konusunu tartışmaya başladığını görünce, Türkçe ezan ile ilgili bir hatıralar resmigeçidi yapayım dedim.

Sayfada gördüğünüz ve üzerinde eski harfli yazıların bulunduğu nota, 1900’lerin başında İstanbul’da yayınlanan bir gazetede yeraldı. Ezan için yazılmış bir piyano partisi olan notanın baş kısmında bugünün diliyle "Mısır’da bulunan bir Alman, Ezan-ı Muhammedi’ye aşık olmuş, bir notasını yapmıştır. Okuyucularımıza bu notayı takdim ederken, dinimizin iláhi bir davet nağmesinin ecnebiler tarafından takdir edildiğini görmekle pek çok memnunun ve iftihar ediyoruz" deniyordu.

Notayı, belki bir meraklısı çıkar ve piyano refakatindeki ezanın nasıl birşey olduğunu duyurabilir diyerek bu sayfada yayınlıyorum.

Sayfadaki diğer notada ise, ezanın Türkçeleşmesinden sonra bestelenmiş şeklinin giriş kısmı yeralıyor. Bestecisi ise, Türk Müziği’nin meşhur bir ismi: "Mümkün mü unutmak güzelim neydi o akşam?", "Bana hiç yakışmıyor böyle intizar
/images/100/0x0/55eb379bf018fbb8f8b2f964
şimdi" yahut "Hayál içinde akıp geçti ömr-i derbederim" gibi şarkıları bir zamanlar dillerde dolaşan İzmirli bestekár Rakım Elkutlu; Türk Müziği çevrelerinde bilinen ismiyle, "Rakım Hoca".

Elkutlu, 1869’da İzmir’de doğdu. Babası, İzmir’deki Hisar Camii’nin imamı Şuayib Efendi idi. Babasının 1892’deki vefatından sonra aynı vazifeye tayin edilen Rakım Hoca, 1948’deki vefatına kadar bu görevde kaldı. Zamanının en tanınan ve en sevilen bestecilerinden oldu. Kur’an’ın ve ezanın Türkçe okunmaya başladığı yıllardaki tartışmalara bizzat katıldı ve "Tanrı uludur" diye başlayan sözleri Bayati makamından besteledi.

Sayfada sadece giriş kısmının notasını verdiğim bu eser, Rakım Hoca’nın işte bugüne kadar hiçbir yerde okunmayan Bayati makamındaki işte bu bestesidir. Notayı, Türk Müziği’nin çok önemli bir bestecisi olan ve Rakım Hoca’nın eserlerini de kaydeden rahmetli Reşad Aysu’dan temin etmiştim.

Yine bu sayfada fotoğrafını gördüğünüz taş plák ise, háfızlığından çok dillerden hálá düşmeyen şarkılarıyla bilinen Sadeddin Kaynak’ın 1940’larda çıkardığı ve "Ezan-ı Muhammedi" adını taşıyan Türkçe ezan plağı... Ezanın Türkçe’sinin nasıl olduğunu duyurubilecek tek kayıt, Kaynak’ın bu icrasıdır...

İşte, "Türkçe" ezan konusunda birkaç arşiv belgesi...

Allah’ın sıfatlarına akıl erdirmenin imkánı yoktur

Allah’ın zátına, ancak sıfatlariyle ve nispeten idrák edilebilirse de zátının sırrına aklın ermesine imkán ve ihtimal yoktur, tasavvur dahi edilemez.

Hayat, kıdem, bakaa, ilim, sem’, basar, kudret, tekvin gibi záta ráci’ sıfatlara "Záti sıfatlar" denir. Tanrı’ya, isbátı vácib olan, varlığının kendinden oluşu, cisim ve cismániyetten münezzeh bulunuş, bir olup eşidi, ortağı bulunmayışı gibi sıfatlara "Sübuti sıfatlar" deriz. Bunlardan başka bir de, mahlukata ráci’ sıfatlar vardır; diriltmek, öldürmek, yaratmak, rızık vermek gibi. Bunlara da "Fi’li sıfatlar" derler.

Sufilerin çoğu, Tanrı’ya, esmáyı, yáni Tanrı adlarını anarak ulaşma yolunu tutmuştur. Bunların yoluna "Esmá yolu" denir. İlk zamanlarda "Lá iláhe illállah, Allah, Hu" adlarını zikrederek süluk eden esmácılar, sonradan bu adlara "Hak, Kay, Kayyum, Kahhar" adlarını da ekliyerek yedi adla süluku kabul etmişler, içlerinden ayrılan kollar, bu yedi ada bázı adlar da katarak eklentiler yapmışlardır ki bu eklenen adlara "Füru’-ı Esmá" demişlerdir.

Sakız kabağı musakkası

Sakız kabağının üzeri bıçakla sıyrılıp dört parçaya bölünür ve her parçası kuşbaşı gibi doğranıp tencereye dizilir. Bir tavaya konmuş üç-beş kaşık yağda iki adet paröalanmış soğan pembeleşince kadar kavrulur. İçine iki domates doğranır ve önceden kavrulmuş kıymadan birkaç kaşık iláve edilip birkaç defa karıştırıldıktan sonra tenceredeki kabakların üzerine yerleştirilir. Tencereyi dolduracak kadar kaynamış et suyu iláve edilir, tuz ve baharat konur ve hafif ateşte bir saat kadar pişirilir.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!