Güncelleme Tarihi:
“Balıkçılığı bıraktıktan sonra fark ettim, canımın komşumu ne kadar çektiğini. Önce not
“Bana geçmişinizden bahsedin!”
İki yalnız insan arasında böylece bir arkadaşlık doğuyor.
Zeca, geçmişine, anasının babasının, bir zamanlar çok sevdiği ama denizin aldığı karısının hikayesine... hayallerini, rüyalarını da katıyor.
“Ya siz Luarmina, siz ailenizi hatırlıyor musunuz, diye sordum. Cevap vermedi. Geçmişi, konuştuğumuz dilin geleceği gibiydi: daha biterken yeniden başlıyordu, kuyruğunu yiyen bir kertenkele misali. Gerisi, bir nüzün çiseltisi altında kaybolup gidiyordu...”
Zeca ile Dona’nın sohbeti - aslında karşılıklı monologu - Hint Okyanusu kıyısında böylece sürüp gidiyor. İki yaşlı insan kendi hayatlarını deşiyorlar, geçmişlerini ters yüz ediyorlar, kimi zaman geçmiş bir kehanete dönüşüyor. Fakir balıkçının ve ailesinin alelade hayat hikayesi bir mitos haline geliyor. Toprak ve su ve ateş gibi; hayat ve ölüm; aşk ve ten; rüya, kâbus ve şuur mistik bir simyayla birbirine karışıyor...
“Uyursam boğulacağım” diyor yaşlı balıkçı, “Uyursam boğulacağım ama uyanık kalırsam delireceğim... Rüya istiyorum, rüya görmek istiyorum...” (¹)
(¹) ‘Mar me quer’ Mozambikli gazeteci-yazar Mia Couto’nun son romanı.