Utanmaz seksofil

Güncelleme Tarihi:

Utanmaz seksofil
Oluşturulma Tarihi: Eylül 16, 2012 00:00

Sıtkı Uluç, ‘Seksofil’ adlı kitabında, cinselliğin bayağılaştırılmasına; kadının (veya erkeğin) aşağılanmasına, hor görülmesine; cinsel ilişkinin basit bir ereksiyon-orgazm eylemine indirgenmesine karşı olduğunu vurguluyor. Cinselliğin bir ‘mucize değeri’ olduğunu düşünüyor ve insanın ruhsal ve fiziksel sağlığı açısından öneminin bilincine varılmasını istiyor.

Haberin Devamı

Sıtkı Uluç ‘Seksofil’ adlı kitabında “taraf tuttuğunu”, hatta “bir mücadelede militanlık yaptığını” söylüyor. “Ben bir seksofil’im” diyerek ekliyor: “Yani, ‘kadın’a ve cinselliğe çok önem ve değer veren, saygı duyan; bunlarsız yaşamın hiçbir anlamı olmadığına inananlardanım... Kitapta bir kesime karşı mücadele var. Bu mücadele, ‘seksofoblara’ karşı. Yani, cinselliği tüm sorunların temelinde görüp bu işe hiç kafa yormayan, havlu atan tatminsizler ordusu... Bunlar, asırlardır iktidarlardalar. Sevgi ve cinsellik hiçbir zaman programlarında, beyinlerinde yer almadığı için insanlığa mutsuzluk, korku, savaş ve bunalım sunmaktan öteye gidemediler. Seksofilleri aforoz ettiler, çarmıha gerdiler, yaktılar, dövdüler. Ve nihayet 21. yüzyıl geldi de, seksofillerin haklılıkları bilimsel olarak kanıtlandı, güç kazandılar, çeneleri açıldı.”
Akıcı lisanı ve mizah katkılarıyla okunması kolay ama hazmedilmesi nispeten zor bir kitap “Seksofil”. Kadını, erkeği ve cinselliği farklı boyutta bir tartışmaya çağırıyor. “Önyargıları, dinsel ve toplumsal baskıları, kuralları bir kenara bırakıp özümüze, doğamıza dönelim” der gibi...
Kitapta kadını da, erkeği de ‘kışkırtıcı’, ‘rahatsız edici’, zaman zaman ‘yücelten’, bezen ‘dibe batıran’ yaklaşımlar var. Düşündürmek, kafa yordurmak, heyecanlandırmak istiyor yazar. Daldan dala atlayarak... Pandora’dan, Adem ile Havva’dan başlayarak...
‘Cinsellik mucizesi’, ‘erotik zeka’, ‘ihanet’, ‘sevişme sanatı’, ‘cinsel hak ve özgürlükler’ ve hatta ‘Sado-Mazo sapıklar’ derken, binlerce yıllık cinsellik tarihini ve insanoğlunun bu alandaki deneyimlerini, korkularını, heyecanlarını, yaşanmışlıkları ve yaşananları ele alıyor Sıtkı Uluç. Bir şeyleri anladığı, çözdüğü iddiasında değil. Diyor ki: “Tanrı ve Kadın... Çözümsüz bilmeceler... Tanrı’yı da çözemedim, kadını da... Ama biliyorum ki kadına en yakın olduğum an, kendimi Tanrı’ya en yakın hissettiğim andır...”
Ve kitabın sonunda itiraf ediyor: “Kadınlar yüzünden başımıza gelmedik kalmadı ama onlar olmasaydı ne yapar, ne yaşardık ki? Bizim hamurumuzu kim yoğururdu, hamurunu şeytanın yoğurduğu kadın olmasaydı?...”

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!