Tüm parmakları tek tek meslek sahibi

Elidor reklamlarında nazar boncukları dağıtan kızların yönetmeni olmakla kalmıyor, filme sesiyle de hayat veriyor. Bu kadar da değil: Hürriyet'le birlikte pazar günleri yayımlanan Gala Dergisi'nin kapak fotoğraflarına imza atıyor.

Fotoğrafçılık nereden çıktı?

-Rahmetli Orhan Olcay'ın teklifiyle başladı. Yenilenen Gala'yı yapan ekip ve Ertuğrul Özkök'ün tek bir fotoğraf karesi için bile gösterdikleri ciddiyet beni inanılmaz etkiledi. Daha önceleri profesyonel olarak fotoğrafçılık yapmıyordum. Ancak fotoğrafı da gene film gibi çekiyorum. Karşımdaki kişi benim filmdeki kahramanım oluyor.

Fotoğraf kriterlerin neler?

-Olduğundan farklı değil, olabildiğince gerçeğini çekmek istiyorum. Hayattan kopuk olmamalı. Çok uzaklardaki, hayal ürünü kadınlar yerine, daha dokunulabilir, yaşayan kadınlar çekmeye çalışıyorum.

Diğer fotoğrafçılar için ne düşünüyorsun? Erol Atar mesela?

-Ben Nihat Odabaşı'nın tarzını çok seviyorum. Erol Atar'a gelince birçok sanatçı onunla çalışır, Türkiye'de birçok iş yapmış biri. O yüzden ters bir şey söylemek istemem. Ancak yeni gelenler her zaman başka şeyler yaparlar. Görsellik değişir. Kameranın arkasındaki göz hep farklı bir kişilik...

Özellikle çekmek istediğin biri var mı?

-En istediklerimden biri Bülent Ersoy. Çünkü yıkılmaz görünen bir görüntüsü var. Bu görüntü, alaturka, bolca mücevherle süslenmiş, fazla makyajla bütünleştirilmiş. Ben onu daha doğal, sade ve güzel olarak çekmek istiyorum. Belki de onu bir smokinle çekmek isterdim. Bunu istememin altında kötü bir niyet yok. Görsel olarak iyi bir malzeme.

Tarkan'a klip çekmek nasıl bir şey?

-Öncelikle Tarkan çok eski arkadaşım. Ve o ne çekiliyorsa, anında uyum sağlayacak biri. Senaryosunu ben hazırladım. Ama sanıldığı gibi gözlerine sürme falan sürmedik. Sadece ortada yepyeni bir Tarkan vardı. Yeni saçlar, kıyafetler. Bu bir performans klibi. Beğenildiyse ne mutlu bana.

Özellikleri

Baba tarafından soyağacına göre Mevlana'nın sülalesinden geliyor.

Aslen İstanbullu, ama banka müdürü babanın tayinleriyle görmediği yer kalmamış.

Alanya, Bergama, Ayvalık gibi küçük yerlerde oturmuş. Bunun kendisine çok katkısı olduğunu söylüyor: Küçük yerlerde yaşayanlar bilir ki, kendine, işine gücüne ve insan ilişkilerine daha konsantre olursun.

Kartvizit kullanmıyor. Çünkü üzerine mesleklerini sığdıramıyor.

Gece hayatı hiç yok. Çok ender sokağa çıkarım diyor. Laila’ya hiç gitmemiş.

Zaten haftanın her günü çalışıyor, yıllardır da tatil yapmıyor.

Önümüzdeki günlerde ne yapacak diye sorarsanız: Gala Dergisi'ne yeni fotoğraflar, Sibel Can'a kendisine ait şarkısı için klip ve yeni bir reklam filmi çekecek. Arta kalan zamanlarında ise Kasım ayında piyasaya çıkartmayı düşündüğü albümü için söz ve beste yazacak...

NİYE İNTİHARA KALKIŞTIM?

Kendime sonra çok kızdım, hemen pişman oldum zaten. Üç ay kadar üretimsiz bir döneme girmiştim. Hiçbir şey yapmadan evde oturdum. Boşluğa düştüm. Çocukken bir kere Optalidon'dan zehirlenmiştim. Sanırım aklımda kalmış. Bir kutu Optalidon yuttum, üzerine de uyku ilaçları. Acısız, hemen bitecek sandım. Bir anda bütün vücudum kasıldı, ağrıdan duramaz hale geldim. O anda zaten pişman olmuştum. Şimdi düşünüyorum da, Allah tarafından verilmiş yeteneklerim var, çalışarak onları geliştirmem lazım. Yetenekler insanlara verilen ödüllerdir, harcamayı düşünmek olamazmış...

Fransa onu keşfediyor

Bir önceki albümünde yer alan ‘‘Elveda’’ şarkısı kendinden habersiz Paris'deki ünlü Buddha kulübünün albümüne girmişti.

Zamanla Fransa ve hatta Londra'da birçok kulüpte şarkı çalmaya başladı. Önce şarkıyla, sonra da albümle ilgilenen Fransız müzik şirketi Athol, Arolat'la geçtiğimiz aylarda bağlantı kurup bu albümü Fransa ve Kuzey Afrika'da yayınlamak üzere piyasaya çıkartmak istediklerini söylemişler. Eylül ayında revize edilmiş şarkılarla albüm piyasaya çıkıyor.