Tansu Hanım’ın kafasında ne var?

Güncelleme Tarihi:

Tansu Hanım’ın kafasında ne var
Oluşturulma Tarihi: Aralık 19, 1998 00:00

Pakize SUDA
Haberin Devamı

Geçen hafta Mesut Bey'in saçları arasına yerleştirdiğimiz dinleme cihazını bugün Tansu Hanım'ın saçlarına yerleştiriyoruz. Bakalım aklından neler geçiyor:

Of! Çok canım sıkılıyor. Ben siyasete girerken neden kimse bana zaman zaman muhalefete düşebileceğimi söylemedi? Ben başbakanlığı profesörlük gibi bir şey zannediyordu; olunur ve hep öyle kalınır. Nerdeee?

Saçımın rengini biraz daha açsam mı acaba? Şu iğneci de ilacın dozunu bir türlü ayarlayamadı. Yine yüzümün bir tarafı daha şiş.

Anlayamıyorum, ben dururken güzellikte benimle boy ölçüşmesi imkânsız birine ‘‘Hükümeti sen kur’’ dedi. Özer de ‘‘Bu güzellik yarışması değil Tansu’’ demez mi? Koynumda yılan beslemişim. İçin için kıskanıyor beni. Utanmasa başbakanlığa giyinecek. Yoksa soyunacak mıydı? Sahi nerelerde bu Özer?

Ezber kâğıtlarım nerede benim? Seçimlere bir şey kalmadı, daha çalışacağım bir sürü şey var.

1- Ben DYP genel başkanıyım.

Ben DYP genel başkanıyım.

Ben DYP genel başkanıyım.

Parolamız ‘‘Kırat’’, a, yine şaşırdım, parola değildi.

Özeeeer...

Sırf bana yardım etmemek için yok oldu ortadan. Bu işin başbakanlığı da var, yine dolaşırsın peşimde...,

2- Antalya Akdeniz bölgesindedir. Turunçgiller yetiştirilir. Bu turunçgillerin halkın diline yerleşmiş olan ‘‘Hasangiller’’ ‘‘Dayımgiller’’, ‘‘Amcamgiller’’ gibi gillerle hiçbir ilgisi yoktur.

3- Halka hitap etmeden önce nerede olduğumuzu sorup öğreneceğim. Amaan, ne olur sanki Samsunlulara ‘‘Sevgili Mersinliler’’ desem. Belki Samsun'da yaşayan Mersinlileri kastediyorum.

4- Zabıta, polis, asker kıyafetlerini, ne iş yaptıklarını iyice öğreneceğim, asla birbirlerine karıştırmayacağım.

5- Hemşehrilerim diyeceğim. Hemşire başka bir anlama geliyor. Hemşehri, hemşehri, hemşehri, hemşehri...

6- Tütün, haşhaş, buğday, arpa ekilir, meyve ağacı ekilmez, dikilir; hayvan dikilmez, yetiştirilir. En çok bunları karıştırıyorum.

Bu sıska kız da asabımı bozuyor, ama ne yapayım? Mert defilede gördü, ‘‘Anne eve götürelim’’ diye tutturdu. Küçükken de hep bir şeyler tuttururdu. ‘‘Oğlum bu elektrikli tren değil, sıkılınca kutuya koyup kaldıramayız’’ dedimse de dinletemedim.

Şu ‘‘btv’’yi açayım da moralim düzelsin. Herkes merak ediyor, ‘‘btv ne demek’’ diye. Ne demek olacak, ‘‘Benim televizyonum’’ demek tabii ki. Oh! Yine beni gösteriyorlar. Neydi o eski günler? Bir zamanlar bütün gazeteler, televizyonlar btv gibiydi. Yine olacak inşallah. Ne demişler, ‘‘Tarihtir, tabii ki tekerrür edecektir.’’ Bu anasözümüz tam olarak böyle değildi galiba.

Aaa! Altyazı geçiyor, Ecevit yine bana gelecekmiş, dışarıdan takviyeli azınlık hükümeti için teklif getirecekmiş. Ben takviye falan istemem, ‘‘tak’’ diye başbakan olmuş kadınım ben. Beni başbakan yapacak her teklife açığım, Mesut'a kaşınacak tırnak veren her teklife kapalıyım.

O da ne? Clinton Irak'a saldırmış. Ben de Kardak'a saldırmıştım. Pısırık Mesut hiçbir yere saldıramadı. Bunu seçimlerde kullanayım, iyi olur. Şöyle derim: ‘‘Sen nerenin fatihisin diye sormazlar mı adama? Sormazlar mı bir tek çakıl taşına bayrağımızı diktin mi diye?’’ Çakıl taşı için başka bir şey söylüyorduk galiba, neydi o?

Özeeer! Koş, hazine Yılmaz'a bağlanmış. Ne yani, şimdi giderken hazineyi de mi alıp gidecek bu? İşte buna dayanamam.

Telefon çalıyor. Kim acaba? Yoksa... görevi.. bana mı...

Aloo... Suna abla sen miydin? Hayrola ne var? ‘‘Ben bu çiftlikten sıkıldım, bana başka bir çiftlik alın’’ ne demek? Sana kaç defa söyledim; ‘‘Muhalefetteyiz, alışveriş edemeyiz, birkaç ay sabret’’ diye. Viagra mı? Suna Abla Özer'e sordum o başka iktidarsızlık içinmiş, bizim iktidarımızla ilgisi yokmuş.

Gideyim annemin odasını karıştırayım biraz, belki kıyıda köşede birkaç çıkın daha vardr. Ay ne diyorum ben? Ne çıkını? ‘‘İnsan söylediği yalana kendi de inanırmış’’ derlerdi, doğruymuş.

mış muş köşesi

İnsanları en çok ürküten ses kadın çığlığıymış.

İş korkutmak olunca, değil çığlığımız nefesimiz bile yeter bizim.

Yılmaz ekonomik kriz için ‘‘% 60'ı psikolojik’’ demiş.

Psikolojik kriz şöyle oluyor: Dükkânınızı açıyorsunuz, eskiden günde 100 kişi alışverişe gelirken şimdi hiç kimse gelmiyor. Bu gelmeyen 100 kişinin 40'ı gerçekten gelmiyor, geri kalan 60'ı aslında geliyorlar da siz psikolojik olarak gelmiyorlar zannediyorsunuz.

Çiller ‘‘Bize görev verildi de hayır mı dedik’’ demiş.

Bilmez miyiz hanımefendi, size bir şey verilecek de siz ‘‘hayır’’ diyeceksiniz. Mümkün mü?

Kızıl Çin cinsel devrim yaşıyormuş.

Gözlerini devrim bürümüş bunların. Neredeyse yediklerini bile devrimsiz çıkaramayacaklar.

Fazilet Partisi Ecevit'e ‘‘Kuru söğütten düdük olmaz’’ demiş.

Doğru, hatta devamı da var: ‘‘Kuru söğütten düdük olmaz, hükümet dediğin güdük olmaz.’’

Hazine Yılmaz'a bağlanmış. Kimse bu kadarına cesaret edememişti.

En çok erkekler intihar ediyormuş.

Karılarına duydukları derin muhabbet yüzündendir. Sevgili karılarının ölümünü görmeye dayanamayacaklarından önden gitmeyi tercih ediyorlar.

Geniş tabanlı azınlık hükümeti kurulacakmış.

Buna şükredin, beterin beteri var. Mesela ‘‘Tabansız azınlık hükümeti’’ Kimleri kastettiğimi anlamışsınızdır.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!