‘Şu çılgın Türkler’ yorganı yakar mı?

DIŞİŞLERÄ° Bakanı Abdullah Gül, 3 Ekim sabahını elinde bavuluyla EsenboÄŸa’da mı karşılayacak?Hiç kuÅŸkusuz, böyle bir ÅŸey olmayacak.Pazar günü AB dışiÅŸleri bakanları, kendi aralarında bir kez daha görüşüp Türkiye’yi Avrupa dışında tutmak isteyenlerin itirazlarını çözmeye çalışacaklar.Avrupa BirliÄŸi üyeliÄŸi, Türkiye açısından bir ‘medeniyet’ projesi.Ve Türkiye, ‘müzakere sürecinde’ görüşülecek birçok önemli konuyu da halletmiÅŸ durumda.Yani bir anlamda Türkiye, yolun önemli bölümünü aÅŸmış bulunuyor.GeldiÄŸimiz bu noktadan sonra geri dönülemeyeceÄŸine de hiç kuÅŸku yok.Bu nedenle Avrupa BirliÄŸi’nin nihai kararının hiç önemli olmadığını düşünenlerdenim.Türkiye, uyum sürecinde gerekli reformları baÅŸardığı takdirde, zaten AB olmadan da yoluna çok rahat devam edebilir, hatta o gün geldiÄŸinde kendisi AB’nin tam üyesi olmak istemeyebilir.Ve emin olun ki o gün geldiÄŸinde, bugün Avrupa’da Türkiye’ye burun kıvıranların görüşlerinin ne kadar deÄŸiÅŸtiÄŸine de tanık olacağız.Ancak sorunun hem bizim açımızdan hem de Avrupa BirliÄŸi açısından önemli olan bir baÅŸka yönü var. Ve bu soruların yanıtlarının bugün verilmesi gerekiyor:Avrupa’nın sınırı nereden geçecek? Avrupa, ABD’nin yanı sıra, muazzam bir tempoyla geliÅŸen Çin, Hindistan gibi ülkeler karşısında küresel bir güç olabilecek mi? Yoksa bir ‘yerel birlik’ten ibaret mi kalacak?Bizim açımızdan da sorulması gereken sorular var: Türkiye, geleceÄŸin çok bilinmeyenli dünyasında yoluna bu güçlerden birinin uydusu olarak mı devam edecek, yoksa bu küresel güçlerden birinin ayrılmaz bir parçası olarak asıl oyunculardan biri mi olacak?Avrupa’daki Türkiye karşıtları ile Türkiye’deki AB karşıtlarının dürüstçe yanıtlamaları gereken sorular bunlar.‘Pire için yorgan yakmak’ deyimi dünyanın baÅŸka bir ülkesinde var mı bilmiyorum.Ama bizde böyle bir atasözü var.‘Şu çılgın Türkler’in bunu rahatlıkla, gözlerini kırpmadan yapabileceklerini biz biliyoruz.Bakalım Brüksel’de toplanacak olan AB dışiÅŸleri bakanları da bunu biliyorlar mı?Topu yüreÄŸinle oynamazsan maçı kazanamazsınBU soruyla baÅŸladım ama aslına bakarsanız benim futbol görüşüme göre Galatasaray’ın halinde kötü bir durum yok.Ancak yıllarca her Avrupa maçından sonra Fenerbahçe için bu soru bana arkadaÅŸlarım ve okuyucular tarafından o kadar çok soruldu ki, rövanşın zamanıdır diye düşündüm.PerÅŸembe gecesi Ali Sami Yen’de yaÅŸananların bir tek adı var: Futbol kazası. Futbolla ÅŸu ya da bu ÅŸekilde ilgilenmiÅŸ herkesin deÄŸiÅŸik örneklerini kolayca hatırlayabilecekleri bir durum.Yıllar önce Real Madrid, BeÅŸiktaÅŸ ile oynamak için Ä°stanbul’a geldiÄŸinde, kulübün efsanevi baÅŸkanı Kont Barnebau (Åžu anda Real’in stadı onun adını taşıyor), ertesi günkü maçı kimin kazanacağını soran Hakkı Devrim’e şöyle demiÅŸ, Devrim’den dinlemiÅŸtim: ‘Real, BeÅŸiktaÅŸ ile yüz maç oynasa 99’unu kazanır. Ama yarınki maçın nasıl biteceÄŸini sadece Tanrı bilir!’Tromsö maçından sonra aynen böyle düşündüm: Galatasaray yüz kere oynasa 99’unda yeneceÄŸi bir takımla oynadı ve elendi.Zaten istatistikler ile yaÅŸamın gerçekleri arasındaki fark da bundan çıkar.Sonunda yaÅŸamın gerçekleri istatistikleri deÄŸiÅŸtirir, bozar.PerÅŸembe gecesi oynanan maç bize ÅŸunu gösterdi: Futbolda yüreÄŸinle oynarsan kazanamazsan bile kaybetmezsin!Kimsenin tanımadığı, bilmediÄŸi bir takım UEFA Kupası ilk turunu geçtiyse, tek nedeni budur:Ä°ki kiÅŸilik koÅŸan, her topa kafasını, ayağını, vücudunu uzatan oyuncular.Böyle olunca ‘futbol tanrısı’nın onların yanında olması da kaçınılmazdı aslında; çünkü hangi dinde olursa olsun Tanrı çalışanları sever!Galatasaray artık geçen sezonda olduÄŸu gibi Avrupa takımlarıyla oynamak için BeÅŸiktaÅŸ ve Fenerbahçe maçlarını beklemek zorunda kalacak.En kötü çay yapan ülkelerden biri biz miyiz?TARÄ°HSEL bilgilerimiz Türklerin ‘çay’la, kahveden çok sonra tanıştığını gösteriyor. Ama bu tarihi gerçeÄŸi bilmeyen bir yabancı, Türkiye’nin sokaklarında ve evlerinde bir dolaÅŸsa rahatlıkla ÅŸunu söyleyebilir: Türklerin milli içkisi çaydır!Sanıyorum kahvaltıda çay içen bizden baÅŸka pek az ulus var.Ä°ngiltere’de yayınlanan Yours Dergisi, 50 bin okuyucusuyla bir anket yapmış ve ‘dünyanın en kötü çay demleyen ülkelerini’ saptamış.Ve sıkı durun: Bu kadar çok çay içmemize raÄŸmen dünyanın en kötü çay demleyen beÅŸinci ülkesiyiz.Birinci sırada Fransızlar var. Onları Ä°spanya, Amerika, Yunan adaları ve Türkiye izliyor!Okuyucuların temel itirazları, bizim poÅŸet çaylarımızın yeterince güçlü bulunmaması.Bu görüşe katılıyorum, doÄŸru söylemek gerekirse. Bizim çaylarımız, nedendir bilmem, dünyanın diÄŸer çay üreticilerinin ürettikleriyle kıyaslanmayacak kadar hafif.Ä°tiraz edenlere bir fincan ‘lapsang souchong’ demleyip içmelerini öneririm.Ya da bir fincan ‘Darjeeling’. Bu tartışmaya devam edelim, diyorum. Görüşlerinizi bana da yazın.Ä°ÅŸte o listeÄ°ÅŸte dünyanın en kötü çay demleyen ülkelerinin listesi:1- Fransa2- Ä°spanya3- ABD4- Yunan Adaları5- Türkiye6- Ä°talya 7- Yunanistan8- Almanya9- Portekiz 10- Avusturya Â