Sessizliğin Sesi

Güncelleme Tarihi:

Sessizliğin Sesi
Oluşturulma Tarihi: Ocak 08, 2012 00:00

Hrant Dink Vakfı’nın hazırladığı ‘Sessizliği Sesi-Türkiyeli Ermeniler Konuşuyor’ kitabı için 12 araştırmacı bir yıl boyunca Türkiye’nin yedi bölgesinden 19-70 yaşlarında, Ermeni kimliğiyle yaşayan, Ermeniyken Müslümanlaşan, Müslüman olup yine Ermeni kimliğine dönen 40 kişiyle mülakat yapıldı. Kitabı derleyen gazeteci Ferda Balancar anlatıyor.

Haberin Devamı

Sözlü tarih çalışması Hrant Dink Vakfı’nın kuruluş amaçlarından biriydi. Koordinatörü olduğum projede amaç; Ermenilerin kendi aralarında konuştuklarını, geçmişte ve günümüzde yaşadıklarını söz uçar, yazı kalır anlayışıyla kayıt altına alıp, Türkiye toplumuna ve gelecek kuşaklara aktarmaktı. Her bölgeden isimler olsun istedik. Gençlerle de konuştuk, hafızayı nasıl taşıyorlar ona baktık. Her mülakatı iki kişi yaptı, bir kadın bir erkek, bir Türk bir Ermeni, bir amatör bir tecrübeli... Türkiye’de kalan Ermeniler üzerine ilk sözlü tarih çalışması bu.

ORTAK MİLAT

Bütün mülakatlara baktım ki ortak bir milat var. Kırılma anı 17 Ocak, Hrant’ın öldürüldüğü gün. O gün neler hissetmişler, nasıl dönüşümler yaşamışlar, verelim dedik. Bir tanesinin hikayesi toplum için çok önemli. “Biz 50-60 bin kişiyiz, travma yaşasak ne olur, yaşamasak ne olur. Bu asıl Türkler’in travması, onların başa çıkması gerekir bununla” diyor. Ermeniler’in ortak isteği geçmişe takılıp kalmak değil ama Türkiye toplumunun bu acılara saygı duymasını, anlattıkları zaman dinlenmesini istiyorlar. Son 10 yılda bir tür Rönesans yaşanıyor Ermenilerde. “Biz de bu ülkenin vatandaşıyız” anlamında topluma kendini anlatma çabası var. Hrant’ın yapmak istediği şey de buydu zaten. Onun boşuna ölmediğini, Ermeni toplumundan beklentilerinin, hayallerinin gerçekleşmeye başladığını gördüm.

Haberin Devamı

KİTAPTAN HİKÂYELER

* KAYMAKAM SINIFA SIRA DAYAĞI ÇEKTİRDİ

SİİRTLİ ERKEK (51): Liseyi Eruh’ta bitirdim. İş Bilgisi dersinde mangal yaptım tenekeden. Kendini bilmezin biri “Gavur malı, gavur icadı” diye hakaret etti. Ben karşılık verince karıştı okul. Kaymakama gidip, “Bana Ermeni diyorlar, Ermeniysem Ermeniliğimi, Kürtsem Kürtlüğümü verin. Bu kimliği kabul etmiyorum” dedim. Kaymakam, “Tamam oğlum sen git, ben hadlerini bildiririm” dedi. Hepsine sıra dayağı çektirdi sınıfın.

* DEDEM MÜSLÜMAN OLUP, SÜNNETİNİ KENDİ YAPMIŞ

YOZGATLI ERKEK (62): Dedem askerde Müslüman olup kendi kendini sünnet etmiş. Artık Müslüman olduğu için her sene bir kadın getirmiş eve. Getirdiği kadınlar da Ermeni kadınları. Hepsinden beşer beşer çocuk yapmış, olmuş 15 çocuğu. Gaziydi ama gazi kartını almadık ki Ermeni olduğu anlaşılmasın.

Haberin Devamı

* TANER AKÇAM KİTABINI ÖZETLE CEZASI

İSTANBULLU ERKEK (19) Lise 2’deyken okulda BM konferansları kulübü başkanlığı için bir çocukla çekişiyorduk. Baktım sırasının üstünde ‘Ermeni Yalanları’ diye bir kitap var. Kitaba baktığımı görünce dönüp bana, “Keşke hepinizi öldürseydik” dedi. Daha sonra birkaç defa daha benzer şekilde laf atınca Türkçe öğretmenine şikayet ettim. Meğer o öğretmen disiplin kurulu başkanıymış. Eğer şikayetimi geri çekmeseydim okuldan atılacaktı. Düşündük, çocuğun hayatını mahvetmeyelim dedik. Ceza olarak Taner Akçam gibi farklı tarihçilerin kitaplarını okuyup, özet çıkartmasını istedik.

* RÜTBELERİ SÖKTÜRECEK AŞK

İZMİRLİ KADIN : Annemle babam ıstanbul’da tanışıyor, dört yıl kadar arkadaşlıkları oluyor. Askeri okula giden babam annemi kaçırıyor. Sarıkamış’ta görevliymiş, oraya gidiyorlar birlikte. Babama komutanı, “Bu gayrimüslimi al, aldığın yere geri götür, üstlerin duymasın, rütbelerin sökülür” demiş. Babam da, “Rütbelerimi şimdiden sökün. Ben bu gayrimüslime dört yılımı verdim, şimdi de hayatımı veririm” demiş. Öyle büyük bir aşk yaşadıkları.

Haberin Devamı

* KARDEŞİM, NEREYE GİTTİ BU ERMENİLER

KAYSERİLİ ERKEK (32) Anadolu’da sorarsınız, Ermeniler gitti derler. Kardeşim nereye gittiler? Bir akşam karar verdiler; artık buradan sıkıldık, başka bir yere gidelim mi dediler? ınsan kendi memleketinde gezerken hüzünleniyor. Vakti zamanında kiliseymiş, yanına bir minare konmuş, cami olmuş. Aslında ne cami olmuş, ne başka bir şey. Pınarbaşı’na gittiğimde güzel bir kilise vardı taştan. Sinema haline getirilmiş, porno film oynatılıyordu.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!