Sandalye tasarımı en zor eşyadır iyi sandalye yapan her şeyi yapar

Güncelleme Tarihi:

Sandalye tasarımı en zor eşyadır iyi sandalye yapan her şeyi yapar
Oluşturulma Tarihi: Eylül 29, 2007 00:00

Küçüklüğünden beri tasarıma meraklı olan Alp Nuhoğlu (43), Mimar Sinan Üniversitesi Endüstri Ürünleri Tasarımı Bölümü’nden mezun. İdealleri ve fikirleriyle örtüşen B&T Design için sekiz yıldır sandalye, oturma grubu ve sehpa gibi ürünler tasarlıyor.

Nuhoğlu, artık insanların evlerini birilerine göstermek uğruna para harcamadığını, mekanları kendi konforlarını düşünerek döşediklerini söylüyor. Bu yüzden çalışmalarının kolay algılanabilir ve kullanıcılara yakın olmasına özen gösteriyor. Kullanıcıların kabul ettiği ürünlerini bazı tasarımcıların beğenmediğini söylüyor ama bundan şikayetçi değil. Alp Nuhoğlu’yla tasarıma bakış açısını konuştuk.

Sadece B&T Design ile çalışıyorsunuz. Marka mı size, siz mi markaya yön verdiniz?

-İsmimi ilk kez B&T Design ile duyurdum. 10 tasarımımdan sekizinin markaya güç verecek, hedeflerine ulaşmasını ve ayakta durmasını sağlayacak, satılabilecek gereken ürünler olmasına dikkat ettim. Zaten bu tür firmalar olmazsa endüstriyel ürün tasarımcısı da olmaz. Sadece isimleri marka olmuş tasarımcılar olarak ortada dolaşırız. Bu da kimseye yarar sağlamaz. Ben tasarımın işçisiyim. Her zaman kendim marka olmaktan kaçtım.

Neden adınızla marka olmaktan kaçındınız?

-Marka olursam sınırlanacağımı hissediyorum. Çok uzun zaman kendimi sakladım. Çünkü gözler üzerinizde olduğu zaman işlerinizin de rengi değişiyor ve daha dikkatli hale geliyorsunuz. Ben işin her alanında emekçi ve işçi olmak istiyorum. Amacım üretici ve kullanıcı arasındaki fayda ilişkisini kurmak. Bizim ülkemizdeki endüstriyi bir yerlere taşımamız gerekiyor. Bunu yaparken ismimizi ve egolarımızı biraz daha bastırsak önümüz açılabilir.

Fakat istemeseniz de markasınız?

-Başarılı tasarımcı kriterini koyanların gözünde ben istedikleri gibi bir tasarımcı değilim. Ama verimli ve üretkenim. Başarım bir ürün değil bir firmanın izlediği süreçteki yükselişi.

Tasarım tarzınızı anlatır mısınız?

-Artık insanlar evlerini birilerine göstermek uğruna para harcamıyor. Kendi konforlarını kendi rahatlarını düşünerek evlerini döşüyor. Bu gündelik yaşamın getirdiği bir zorunluluk. Ben de daha genel, insanların kendilerini yakın hissedip sevecekleri ürünler tasarlıyorum. Kolay algılanabilir objeler üzerinde duruyorum. Belli bir trendin peşinden gitmiyor, belli bir grup için ürün yapmıyorum. Formlarla ve malzemeyle oynuyorum. Tasarımın kullanan kişinin statüsünü sorgulatmamasını istiyorum. Müşterinin tasarım objesine yabancı kalmaması için çalışıyorum. Bu da benim tasarımcı olarak bir grup tarafından beğenilmememe yol açıyor.

O grup kim? Sizi neden beğenmiyorlar?

-Her sektörün kriterleri koyan belirleyicileri vardır. Bunlara seçkinci grup da diyebiliriz. Bence hepsi çok iyi tasarımcılar. Çalışmalarını da beğeniyorum fakat benim yolum ayrı. Bir firmaya karşı sorumluluğum var. Ben tasarımcılar arasında kabul gören bir tasarımcı olmak istemiyorum. Yoksa kendi tarzımı kaybedip firmama yardımcı olamam diye düşünüyorum. Beğenmeyen işlerimi beğenmesin. Hitap ettiğim kesim tasarımlarımı beğendikçe yoluma devam edeceğim.

SEHPA İNSANIN EVİNİ FARKLI KILAN BİR ÜRÜN

Hangi malzemeleri kullanmayı seviyorsunuz? Tasarımlarda yükselen bir malzeme var mı?


-İstediğim formlara ulaşabilmek için uzun süredir yurtdışında yapılan malzemeleri araştırıyorum. İnsanı şaşırtan ve sıradan olmayanlar üzerinde çalışıyorum. Bunlar plastiğin türevleri. Bütün malzemelerin doğru kullanıldığı zaman trend olabileceğini düşünüyorum. Ahşap her zaman varolacak bir malzeme. Çoğunlukla dokusu ve renkleri hoşuma giden yünlü kumaşları kullanıyorum. Metali sık sık tercih ediyorum. Döşeme işlerini de çok yapıyoruz. Mobilyalarımda modül özelliği de göze çarpıyor.

Ürünlerinizde fonksiyonelliği mi görselliği mi ön planda tutuyorsunuz?

-Fonksiyonellik mutlaka oluyor. Ama sadece bu yolla ürün satmayı düşünmüyorum. Mesela katlanınca başka şekillere giren bir sehpa beni çok ilgilendirmiyor. Pazarın ve firmanın ihtiyacını karşılıyorum.

Sizin için tasarlaması en zor olan obje ne?

-En zor iş sandalye tasarlamak. Dünyada da bu böyle. Çünkü fiziki zorlanmalara çok açık bir ürün. En basit sandalye tasarımı bile mühendislik bilgisi, konfor ve görsellik gerektirir. Bu üç kriteri bir üründe birleştirmek çok zordur. İyi sandalye yapan her üründe başarılı olur. Ben de işe sandalye tasarımıyla başladım. Bundan sonra da iyi sandalyeler yapmak istiyorum.

Ev dekorasyonunda en önemli ürün sizce nedir?

-Sehpa evin merkezinde konumlanan bir ürün. Özel olmasının ve kendini göstermesinin hiçbir sakıncası yok. Sehpanın etrafındaki objeler de ona kolay uyum sağlayıp çok bağırmamalı.

TÜRK TASARIMI SOSYAL İÇERİKLİ KÖY FİLMLERİNE BENZİYOR

Yılda kaç ürün tasarlıyorsunuz? Çok üreten daha iyi tasarımcı mıdır?


-20’nin üzerinde. Endüstri ürün tasarımcısıysanız zaten bunu yapmanız gerekiyor. Hepsi de son derece temel, herkesin kolay kabul ettiği ürünler olduğu için genelde tasarımdan sayılmıyor. Aslında İtalya endüstrisini ayakta tutan ve marka yapan bu tip çalışmalar. Hangisi tasarım hangisi değil tartışması doğru değil. Çünkü bu ürünler fayda getiriyor.

Türk tasarımını nasıl değerlendiriyorsunuz?

-Batıya şirin görünmek için çekilen sosyal içerikli köy filmlerine benzetiyorum. Türk tasarımı adına bir takunya veya nargilenin yeniden yorumlanmasının kimseye yararı yok. Her yerde Avrupalı gibi davranıyoruz. Arabalarımız, evlerimizin içi, yaşam şekillerimiz... Kahvede modernize edilmiş nargile içen bir adam düşünebiliyor musunuz? Bunu kim kullanır çok merak ediyorum. Yurtdışında da buna çok ilgi olduğunu ve Türk tasarımına fayda getireceğini sanmıyorum.

Son yıllarda gençler arasında tasarıma olan ilginin artışını nasıl değerlendiriyorsunuz?

-Tasarıma ilgi ev dergilerinin de çoğalmasıyla arttı. Yurtdışındaki ünlü tasarımcıların heykelsi ürünleri gündeme geldi. Gençler onun arkasındaki öğeleri görmeden tasarımı o zannetti. En tepedeki noktayı kendilerine örnek aldı. Büyük tasarımcılar gibi tasarımlar yapabilirler fakat alttaki tuğlaları doğru dizmeden üstteki tuğlanızı doğru koyamazsınız. Tasarım kültürü tam oluşmamış bir topluma "tasarım bu" denildiği için, tasarımcılık da pop starlık gibi oldu.

Dört tasarımcı yeni koleksiyon için bir araya geldi

Aziz Sarıyer, Tanju Özelgin ve Arif Özden’le birlikte ocak ayında çıkacak çok iddialı bir koleksiyon üzerinde çalışıyoruz. Her tasarımcının kendi sınırlarını görsel olarak zorladığı ürünler olacak. Objeler Milano Fuarı’nda da sergilenecek. Ben kolektif çalışmayı seviyorum. Bu bir süreç. Firmanın bazı sıçramalar yapması ve yeni bir vizyon kazanması gerekiyor. Belki bundan sonra yurtdışındaki tasarımcılarla da çalışılacak. Bunda kendi adıma bir sıkıntı görmüyorum. Sorumluluğumuz Türkiye’nin sermayesine yön vermek. Bu yüzden tasarımcılar kendi markalarından kurtulup bir arada çalışmalı. Bunun için iyi tasarımlar yaratabileceğimiz firmalara da ihtiyacımız var. Fakat sayıları bir elin parmaklarını geçmiyor. Bu tasarımcıların dağınık çalışmalarından, fikir birliği yapmamalarından da kaynaklanıyor. İtalya’nın marka olmasının nedeni endüstriyi besleyip, kalkındırmaları. Biz de birlikten doğacak kuvvetle firmayı daha yukarıyı taşımak istiyoruz. Dilerim iyi bir örnek olur ve diğer markalar da bunu uygular.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!