Dünyayı altüst eden o sihirbazlar aramızda

Güncelleme Tarihi:

Dünyayı altüst eden o sihirbazlar aramızda
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 06, 2013 00:00

Dünyanın dört bir yanında milyonlarca hayranı olan “Game of Thrones” dizisinin görsel efektlerini yapan Gradient FX şirketinin Türk patronu Olçun Tan ve ekibi, Türk yazılı basınında sadece Hürriyet Dünyası’na konuştu.

Haberin Devamı

Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de izlenme rekorları kıran “Game of Thrones” dizisinin şu anda yayınlanmakta olan üçüncü sezonundaki görsel efektlerin bir kısmı İstanbul’da yapılıyor, hem de bir Türk şirketi olan Gradient FX tarafından.

Gradient FX aslında çok uluslu bir şirket. İstanbul’un yanı sıra Los Angeles (ABD), Vancouver (Kanada) ve Düsseldorf’ta (Almanya) da ofisleri olan şirketin kurucusu Almanya doğumlu bir Türk: Olçun Tan.

/images/100/0x0/55ead323f018fbb8f89912d3
BEŞ KİŞİLİK DEV KADRO
Gradient FX’in bu dev projeye nasıl girdiğini anlatmadan önce neler yaptığından biraz bahsetmek gerek. Bu görsel sihirbazlar, demir iskelelerden oluşan bir seti görkemli bir saraya çeviriyor, serinin en önemli karakterlerinden biri olan Nikolaj Coster-Waldau’nun canlandırdığı Jaime Lannister’ın elini bir bıçak darbesiyle koparıp atabiliyor.

Haberin Devamı

GRADIENT FX İŞ BAŞINDA / FOTO GALERİ 

Bu kadar büyük işleri yapan dev kadro aslında toplamda beş kişi. İstanbul’daki ofiste dört kişi var: Fikret Cihan Çiçeker, Kerem Oğan, Yavuz Yeşil ve Cenk Tan. Bir de Çanakkale’de yaşayan ve ekibe dışarıdan destek veren Deniz Özemre var. Herkes işin farklı bir tarafını yapıyor. Bazen bir saniyelik sahne için ekibin tamamının iki hafta çalıştığı oluyor.

‘GAME OF THRONES’ TÜRKİYE’DE

Tan, yaptıkları efektlerle sadece Hollywood’u Türkiye’ye getirmediklerini, Türkiye’yi de Hollywood’a götürdüklerini belirtiyor. Zira Gradient FX’in sanatçıları, efektleri yaratırken, Türkiye’deki kaynakları kullanıyor. Örneğin dizideki kilisenin tavan süslemeleri Ayasofya’dan balkon süslemeleri ise Selçuklu mimarisinden alınmış.

/images/100/0x0/55ead323f018fbb8f89912d5
ARKADAŞ BİLGİSAYARLARINDAN TELEVİZYON DİZİLERİNE
Gradient FX’in hikayesini anlatabilmek için Tan’ın, Tan’ın hikayesini anlatmak için de aslen İstanbullu olan anne-babasının hikayesini anlatmak lazım. 1960’larda Türkiye’den Almanya’ya giden ilk misafir işçi ailelerinden birinin oğlu olarak Frankfurt’ta doğmuş. Çok küçük yaşlarda hayal ederek, hayallerini kağıda dökerek başlamış işe. Hatta “Hep mucit olmak isterdim” diyor.

Haberin Devamı

Okul yıllarında basit yazılım projeleriyle uğraşmaya başlamış. Pek varlıklı bir aile olmadıkları için kendine ait bir bilgisayarı bile yokmuş önceleri. Arkadaşlarının bilgisayarlarında basit grafik programları yazıyormuş.

Asıl merakı ise 1988 yılında NASA’nın uzay mekiği Endeavour’ın üç boyutlu bir modelini görmesiyle ortaya çıkmış. “O zamana kadar ben bunları hep elimle çiziyordum. ‘Ben de bu teknolojiyi öğrenmeliyim’ dedim” diye anlatıyor. Daha sonra bir gün, bir Alman teknoloji devinin evlerinin karşısındaki merkez binasına gidip, “Lobinizdeki bilgisayarlarınızı kullanabilir miyim?” demiş. Önce karşı çıkmışlar, sonra “Olur” demişler.

Her gün okuldan sonra gidip bu şirketin bilgisayarlarında iki saat çalışmaya başlamış. Bu arada babası ona bir bilgisayar almış, Tan da kendisini hızla geliştirip 1998’de Almanya televizyonlarının o zamanki en büyük dizilerinden olan “HeliCops”ta üç boyutlu teknik animasyonlar yaparak sektöre adım atmış.

Haberin Devamı

İNGİLTERE YOLLARI
Almanya’nın çeşitli şehirlerinde Das Werk şirketiyle önemli projeler yapmış. Bu projelerin en sonuncusu da 2001 yapımı başrolünü Jude Law’ın oynadığı “Enemy at the Gates”. Almanlarla İngilizlerin ortak çalıştığı bu filmin ardından dünyanın bu alandaki en büyük şirketlerinden biri olan Millfilm’den gelen teklifle Tan’ın İngiltere macerası başlamış.

/images/100/0x0/55ead323f018fbb8f89912d7
Millfilm bünyesinde yaptığı işlerin sinema tarihine geçtiğini söylemek çok da yanlış olmaz. “Lara Croft: Tomb Raider”, Harry Potter serisinin ilk iki filmi, Oscar adayı “Black Hawk Down” gibi yapımlar bugün hala kendinden bahsettiriyor. Tan’ın da bu konuda pek mütevazı olduğu söylenemez. Örneğin “Lara Croft”la ilgili olarak, “Yaptığımızın işin kalitesi 13 yıl sonra bile hala en üst seviyede” diye konuşuyor.

Haberin Devamı

HOLLYWOOD’UN DEVLERİ PEŞİNDE
“Black Hawk Down”da kullandığı yazılımların ve grafiklerin başarısı üzerine, Tan’a bu kez Hollywood’dan birçok şirketten teklif almış. İlk etapta Londra’daki yerleşik hayatını bırakıp gitmek istemese de Millfilm’in kapanmasıyla David Geffen, Jeffrey Katzenberg ve Steven Spielberg’in birlikte kurdukları DreamWorks’ün teklifini kabul etmiş.

Kaçırılan uçaklar, işitilen azarlar, dilenen özürler derken, şirketin patronu Katzenberg’le yaptığı birebir mülakatın sonucunda DreamWorks’te çalışmaya başlamış ve ABD’ye yerleşmiş.

KENDİ İŞİNİN PATRONU
Tan, 2006 yılına geldiğinde artık başkaları için çalışmaktan bıkmış ve DreamWorks’ten ayrılıp kendi şirketini kurmaya karar vermiş. Das Werk’ten arkadaşı Thomas Tannenberg’i de ikna ederek 30 yaşında kendi işinin patronu olmayı başarmış.

Haberin Devamı

Gradient FX’le yaptıkları işleri saymaya ne yer yeter ne de nefes. Ancak “Kung Fu, Panda”, “The Informers”, “Harry Potter and the Deathly Hallows: Part I” ve “Harry Potter and the Deathly Hallows: Part II”, “Friends with Benefits”, “Cloud Atlas”, “The Man with the Iron Fists” ve “The Host” gibi birkaç filmi saymak yeterli olur.

Dünyayı altüst eden o sihirbazlar aramızda

"Harry Potter and the Deathly Hallows"daki suya dökülen bu mürekkep izleri Gradient FX'in eseri.

Ve “Game of Thrones”… 1999 yılında bir projede birlikte çalıştığı bir arkadaşı, bugün “Game of Thrones”un süpervizörlüğünü yapıyormuş. Kendisi de dizinin seyircilerinden olan Tan, üçüncü sezondan önce bu arkadaşına ulaşıp, “Biz de bu projede çalışmak istiyoruz” demiş. Önce tereddütlü bir yanıtla karşılaşsa da sonradan Tan çekimler sırasında da yardım etmeyi önermiş ve anlaşma sağlanmış.

Dizinin ABD’deki yayıncısı HBO ile görüşülmüş ve o sırada projeyi Türkiye’de yapma fikri ortaya çıkmış. Tan, “Dizinin Türkiye’de sevildiğine dair en ufak bir fikrim yoktu. Benim amacım Türkiye’de şirketi kurmak ve Los Angeles’la birlikte çalışarak şirketi büyütmekti” diyor. Şu an kendi tabiriyle bir “start-up” görünümündeler ancak yakın zamanda hem kadro hem de projeler hızla büyüyecek gibi görünüyor.

Sevin TURAN

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!