Babam bana müthiş bir özgüven aşıladı, babalar kızlarını desteklerse kızlar çok başarılı oluyor

Güncelleme Tarihi:

Babam bana müthiş bir özgüven aşıladı, babalar kızlarını desteklerse kızlar çok başarılı oluyor
Oluşturulma Tarihi: Ekim 07, 2007 02:00

Politikacılarla sohbetin hem keyifli, hem güç tarafı var. Güçlük, özel hayatlarına ilişkin sorulara yanıt almakta. Gazeteci olarak, bizi onların politik görüşleri elbette ilgilendiriyor. Ama, dünyanın her yerinde olduğu gibi, burada da özel hayatları mercek altında. Özel sorular o nedenle. Siz özel hayata dönük sorular sordukça, onlar oradan uzaklaşmak eğiliminde. Kaçınılmaz durum. Devlet Bakanı Nimet Çubukçu, kendi özeline ilişkin soruları burada ilk kez yanıtlıyor.

Sohbet sırasında, söylediği cümleleri hep tartmasına rağmen, yine de açık davranıyor. Bu sohbet için kendisine teşekkür ediyorum.

Şık giyiniyorsunuz, modayı izliyor musunuz?

- Modanın çok dışında kaldığımı söyleyemem. Moda gizli bir şey değil. Mağazalara bakınca, görülüyor. İyi giyinmekte iddialı değilim. Özel bir destek almıyorum.

Siyasete girmeden önce de giyiminize dikkat eder miydiniz?

- Çocukluğumdan beri özen gösteririm.

Ramazan ayındayız. Oruç tutuyor musunuz?

- Tutuyorum.

Otuz gün?

- Evet, bütün ay tutuyorum.

Eskiden de tutar mıydınız, yoksa siyasetçi olduktan sonra mı?

- Hayır, hayır, kendimi bildim bileli tutarım.

Kaç kardeşiniz var?

- Dokuz.

Kalabalık bir aile!

- Babam üç evlilik yapmış, üç evlilikten dokuz çocuk.

Siz kaçıncı eşindensiniz?

- Üçüncüden. Üç evlilik ama, ben birbirini seven sakin bir ailenin çocuğuyum. Çocuklukta şiddete hiç rastlamadım. Yumuşak yetiştim. Babam bana müthiş bir özgüven aşıladı. Hukukçu ve siyasetçi olmamda, bana çok destek oldu. Babalar, kızlarını desteklerse, kız çocukları kendine güvenini kazanıyor ve çok başarılı oluyor.

Sizin çocuğunuz var mı?
/images/100/0x0/55ea7bcaf018fbb8f882ee8a


- Bir oğlum var.

Oğlunuzla ilişkiniz nasıl?

- Küçük yaşta kendine ilişkin karar almasını öğrendi. Özgür kafalı ve demokratik değişime açık. Dayatılan yaşamı oynamıyor. Hayatının direksiyonu ona ait. Bilgisayar mühendisi olmak istiyordu, bana sordu. Ben, ne istiyorsan ol, senin mutlu olmanı isiyorum, dedim. Onun tatmini önemli.

Ne okuyor şimdi?

- Bilgisayar mühendisliği. Zihinsel engelli bir çocuk annesi de olabilirdim, ona mutluluk aşılamam önemli. Çocuğum olduğu için seviyorum, kararlarını kendi aldığı için memnunum.

Kız arkadaşı var mı?

- Yok, ama ben istiyorum, gerçi daha 18 yaşında.

Eşiniz?

- Mali müşavir.

Nasıl evlendiniz, flört ettiniz mi?

- Yirmi yıllık evliyim. Ortak bir arkadaşımız tanıştırdı, önce biraz flört ettik, hemen nişanlandık, hızlı gelişti, evlendiğimizde ben daha üniversitede öğrenciydim.

Kaç yıldır bakansınız, bir kez bile eşiniz ve oğlunuzla birlikte görünmediniz.

- Ailemle çok beraber oluyoruz. Ama, oğlum siyasetteki konumumdan dolayı, tanınmak istemiyor. Ayrıcalıklı da olabilir, olumsuzluk da olabilir, tanınmak istemiyor. Herhangi bir üniversite öğrencisi kadar rahat olmak istiyor. Sadece kendisinin değil, gazetelerde benim resimlerimi de görmek istemiyor.

Eşiniz de mi öyle?

- Evet, böyle daha rahat ediyoruz. Aslında resepsiyonlara, davetlere eşim de katılıyor, ama basına fotoğraf vermiyoruz. Aileme çok zaman ayıramıyorum, buna üzülüyorum. Ama, ev halkı siyaset yapmamı destekliyor. Yani, evde huzursuzluk yok.

ATAY’IN ÇANKAYA’SI İLE BUGÜNKÜ ÇOK BENZİYOR

İyi yemek yapar mısınız?

- Zaman bulduğumda eskiden yapardım, şimdi çok nadir.

Ne okuyorsunuz şu sırada?

- Falih Rıfkı Atay’ın Çankaya’sı ile Bozkurt Güvenç’in Türk Kimliği’ni. Çankaya’yı yeniden okuyorum.

Neden Çankaya?

- Türkiye’de geçmişte ve bugün yaşananlar arasında çok benzerlik var. Bugünü analiz etmek açısından, Çankaya’yı yeniden okumak çok yararlı.

Sinema, tiyatro ve konserlerle aranız nasıl?

- Sinemada en son Şener Şen ile Meltem Cumbul’un Gönül Yarası’nı izledim.

Epey eski film.

- Çok vakit yok, bir de şimdi evde DVD olunca. Ayrıca, uzun filmlerden sıkılıyorum. Mesela, Nastassja Kinski’nin üç saatlik Tess filmini iki seansta seyrettim. Tiyatroya ve konsere uzun süredir gitmiyorum.

Formda görünüyorsunuz. Spor ya da yürüyüş ya da diyet yapıyor musunuz?

- Ne spor, ne diyet, ama gün içinde çok hareketliyim.

Tatile fırsat buldunuz mu?

- Bu yıl üç gün yaptık, denize girdik.

Erkeklerle mi yoksa kadınlarla mı daha iyi anlaşıyorsunuz?

- İnsanlarla cinsiyete göre değil, dürüstlüğe göre anlaşıyorum.

Kadının ya da erkeğin aldatmasına nasıl bakıyorsunuz, kadın ve kadından sorumlu bakan olarak?

- Her türlü aldatmacaya karşıyım. Aldatmak insani değil. Kırıcı ve yıkıcı. Siyasetten önce, avukatlık dönemim laboratuvar gibi, aldatmayla ilgili çok olaya şahit oldum.

MAHALLE SİZE TAVIR ALIYORSA DEVLETE ŞİKAYET EDEMEZSİNİZ

Mahalle baskısı konusunda, sizin kamptan var diyen de çıkıyor, yok diyen de. Size göre?

- Mahalle baskısı vardır ve sosyolojik bir kavramdır. Dünya varolduğundan beri, her toplumda vardır. Bize özgü değil. Sümerlerin kil tabletlerinde bile var. Ama, biri bunu baskı olarak hisseder, diğeri bununla övünür, başkası değişmesini ister. Bundan hareketle, hukuki düzenleme isteği özgürlükleri sınırlar. Devletin taraf olmasını istemek yanlış. Devlet, mahalle baskısıyla, bir insanın özgürlüğünü sınırlamadığı ve suç oluşmadığı sürece, olaya el atmamalı.

Mahalle baskısı sosyolojik dediniz, siyasal yönü yok mu?

- Fiili ya da sözlü saldırı yoksa, mahalle de size tavır alıyorsa, devlete şikayet edemezsiniz. Mahalle baskısını bir siyasi görüşle sınırlayarak açıklayamazsınız.

Ama, size oy vermeyen yüzde 53’lük geniş halk kesimi bu baskıdan tedirgin.

- Sosyal demokrat aileden geliyorum. Kaygıları ve korkuları anlıyorum. Türkiye’de İslamifobya (İslam’dan korku) var.

İşte korku bu, laiklikten uzaklaşma korkusu.

- Türkiye’de laiklik asla tehlikede değil. AKP bunun teminatıdır. Bize, hiç kimsenin, biz tehlikeliymişiz gibi davranma hakkı yok. Kimse farkında değil, bu bizi incitiyor. Beni tehlikeli gören anlayış, yıkıcıdır. Tehlikeli gördüğünüz kişiyle, bizimle yumruk sıkarak, nasıl tokalaşırsınız?

MALEZYALI BAKANDAN MEKTUP ALDIM

Otuz yıl İran olur muyuz, diye tartıştık, şimdi Malezya çıktı. Trajikomik. Bana Malezya’daki kadından sorumlu bakandan geçenlerde mektup geldi. Geçen yıl İstanbul’da İslam Konferansı Örgütü kadın sorunlarıyla ilgili zirve düzenledi. Buradaki sonuç kararlarının izlenmesi için, bizi sorumlu kıldı. Malezya şimdi bizden kadın sorunlarında uzman desteği istiyor. Malezya ve başkaları bizi böyle görüyor, biz ise, İran’ı, Malezya’yı tartışarak, kendimize yazık ediyoruz.

Emine Hanım’la şiddetin ve töre cinayetlerinin önlenmesinde aynı düşünüyoruz

Emine Hanım (Erdoğan) ile ilişkiniz nasıl?

- Emine Hanım kadın sorunlarına çok duyarlı. Sanki bazı hakları olmayan biri imiş gibi yansıtılıyor oysa, çok faal. Refah Partisi’nde kadın kollarında fiilen çalışmış. Şu anda, yanlış anlaşılır, diye geri planda. Ama, kadınların örgütlenmesi, ev ziyaretlerinde çok aktifti.

Artık değil mi?

- Şu anda, haydi kızlar okula kampanyasında, sağlık ve gençlik kampanyalarında çok faal. Harran ve Urfa’da kimsenin girmeye cesaret edemediği evlere gitti. Gittiği her evde kız çocuklarına ilk sorusu, okula gidiyor musun, oluyor.

Kadın hakları ya da töre cinayetleri konusunda Emine Hanım ve siz ne düşünüyorsunuz?

- Şiddetin ve töre cinayetlerinin önlenmesinde aynı düşünüyoruz. Bize hep söyler, sorunu çözmekte bir fayda sağlayacaksam, katkıya hazırım, der. Kadınlarla ilgili hiç bir davetimizi geri çevirmez. Kadına şiddet olaylarında, Başbakan gibi, Emine Hanım da, çok tepkilidir.

Hayrünnisa Hanım (Gül) ile aynı konuları paylaştınız mı?

- Hayrünnisa Hanım’la bu konuları özel bir başlıkta konuşma fırsatım olmadı. Ama, duyarlı olduğunu biliyorum.

Siyasetçi ya da değil, kadın idolünüz oldu mu?

- Siyasetçiden çok, bilim kadınları, mesela Madam Curie. Yirmi yıl boyunca, bir elementin keşfine çalışmış. Siyasetçi kadın olarak ABD Dışişleri Bakanı Madeleine Albright’ı çok başarılı bulurum. Ayrıca Aliya İzzetbegoviç’e hayrandım.

Cinsiyet eşitliğini yaygınlaştıracağız

Kadından sorumlu Devlet Bakanı olarak, bu yıl programınız nedir?

- Kadın haklarını gerçekleştirmede yasal zemini geçen dönem hallettik. Şimdi toplumsal cinsiyet eşitliğini yaygınlaştırma projesini uygulayacağız. Bu projeyle kadınların şiddetten eğitimine kadar, her konuda fotoğrafını çekeceğiz. Bir üniversite ile ortak yapıyoruz. Bunun için AB’den üç milyon Euro aldık.

Başka?

- Kadın eylem planı hazırlıyoruz. Kadının insan haklarını gerçekleştirmesi, devletin tüm alanlarında ve politikalarında yerleştirilmesi. Kadınların sosyal hayata, istihdama katılmasını hedefliyoruz. Cumhuriyet tarihinde ilk kez bir Başbakan kadına ve çocuklara yönelik şiddetin önlenmesi için genelge yayınladı. Bütün bakanlıklarla toplantı yaptık. Belediyeleri de bu programa katacağız.

Çocuk dediniz de, çocuk yuvalarını neden kamuya kapalı tutuyorsunuz?

- Çocuklar kurumsal bakım altında. Hediye verme sahnelerini yasakladık. Çocuğun onuru zedeleniyor. Çocuklara bağış, hayır anlayışı değişmeli. Dünyada yok bu. Çocukların ihtiyacı, onların topluma katılmaları. Çok dramlar gördüm.

Ne gibi?

- Bir gün, öyle bir yerde, bir sınıfa girdim. Bir çocuk bana, Nimet Abla, silgi kaybolsa, bizden biliyorlar, diye dert yandı. Kimsesiz bir çocuk bu. Toplumda ve çocuklardaki güvensizliği yok etmek gerek. Onların kurumsal bakım altında olmaları, bizim çocuklarımızdan farklı oldukları anlamına gelmez. Onların aile ortamına ihtiyacı var.

Türbana takılmadıysanız türbanlı mı değil mi farkında olmuyorsunuz

Türbanlı değilsiniz. Partinizde ise çok türbanlı var. Onlardan size farklı bir bakış hissetiniz mi ya da siz onlara farklı bakıyor musunuz?

- Hiç hissetmedim. Eğer, türbana takılmadıysanız, türbanlı mı, değil mi, farkında bile olmuyorsunuz. Kadın kimliği üzerinden baktığımda, bende de öyle bir değerlendirme yok.

Türbana genel bakışınız?

- Türban ciddi sorun. Kız çocuk türbanlıysa, eğitim hakkından mahrum. Bu ayrımcılıktır. Kız çocuklar okullu olsun, derken samimi olmak gerek. Parti içinde ve toplumda bu konuda barış var.

Nasıl var? Türban diye yıkılıyor ortalık?

- Toplumun büyük kesimi türbanla uzlaşmış, türban risk değil. Bu ülkede, demokratım, diyen herkesin böyle tutum alması gerek.

Türban dayatma ya da simge olarak algılanıyorsa, ne olacak?

- Nasıl bir dayatma, nasıl bir simge? Toplumsal dayatmayı ortaya koymadan, bireysel yaşantısını sürdürme taraftarı olan birinin, başkalarına dayatması olarak neden algılanıyor? Düşünce özgürlüğü açısından, düşünceniz ne kadar tehlikeli olsa bile, bunu yansıtmalısınız. Bunun aksi, koruyucu devlet anlayışıdır ki, otoriter devlete götürür. Türbana yasak isteyenler, otoriter anlayışta, kendi hak ve özgürlüklerinin de sınırlandığını görürler, o zaman yasak isteyenler de zarar görür. Zararı size dokunduğunda, bu durumda, siz de şikayet etmeyeceksiniz.

28 ŞUBAT’TA SİYASAL DURUŞUM OLDU

Siyasete girişiniz nasıl oldu?

- AKP’nin 73 kurucusundan biriyim. Bu harekete siyasi olarak çok inanıyorum.

Nasıl katıldınız?

- 28 Şubat sürecinde pek çok kişi doğal olmayan yollardan siyasetin dışına itildi. Ben kendimi demokrat biri olarak niteliyorum. Düşünce özgürlüğü ihlallerine karşı davalarda yer aldım. 28 Şubat’tan zarar görenlerin davalarına avukat olarak girdim. Siyasal duruşum oldu. Hukukun yanında yer aldım.

28 Şubat nedeniyle siyasete girdiniz?

- Tayyip Bey’in okuduğu şiir nedeniyle mahkum olması, siyasete girmemde beni tetikledi.

Tayyip Bey’i ne zaman ve nasıl tanıdınız?

- Belediye Başkanı iken tanıdım. Avukatlığını yapmadım, ama yapmak istedim.

Nimet Çubukçu 1965 Karaman, Ayrancı doğumlu, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu. İstanbul Barosu’nda çeşitli görevler aldı. AKP’de MKYK ve Disiplin Kurulu üyeliklerinde bulundu. 2005 Haziran’ında Kadın, Aile, Özürlüler ve Sosyal Hizmetlerden sorumlu Devlet Bakanı oldu. Yeni hükümette de aynı görevi sürdürüyor.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!