Nilüfer 70'lere dönüyor

Güncelleme Tarihi:

Nilüfer 70lere dönüyor
Oluşturulma Tarihi: Haziran 14, 1998 00:00

Haberin Devamı

Nilüfer 15 yaşına geldiğinde, sesinin farkına çoktan varmıştı. Birilerinin onu ayrıca keşfetmesini beklemeye hiç niyeti yoktu. O zamanlar daha İtalyan Ortaokulu'nda öğrenciydi. Sıraların üstünde şarkı söylüyor, sınıf arkadaşlarından alkış alıyordu. Hürriyet Gazetesi Haftasonu ilavesinin düzenlediği Altın Ses yarışmasına katılmaya karar verirken annesine bile danışmadı. Formları doldurup gönderdi. Ama 18 yaşından küçükler yarışmaya katılamıyordu. Kendine çok güvendiğini söyleyip ısrar edince, ‘‘gel, ama yanında annen de olsun’’ dediler. Nilüfer 1970 yılında yapılan bu yarışmanın birincisi oldu: ‘‘O zaman 47 kiloluydum, boyum zaten kısa. Küçükcük kızdan nasıl böyle ses çıkıyor diye şaşırmışlardı.’’ Sesine o kadar güveniyordu ki, birinciliğine en az o şaşırdı.

Şimdi 43 yaşında. İlk 45'liğini yaptığı 1972 yılını, profesyonel hayatının başlangıcı sayarsak 26 yıldır şarkı söylüyor. Bugün yalnızca 45'lik olarak bulabileceğiniz, 1972-78 yılları arasında söylediği şarkıları, ‘‘Yeniden Yetmişe’’ adıyla albümleştiriyor. ‘‘Dünya Dönüyor’’, ‘‘Başıma Gelenler’’, ‘‘Selam Söyle’’ ‘‘Oh Ya’’ gibi eski şarkılarını dilimize dolayacak gibi görünüyor.

Nilüfer'le ‘‘eskileri’’ konuşmak pek kolay değil. Kendini ‘‘geçmişle fazla uğraşmayan biri’’ olarak tanımlıyor: ‘‘Zamana adapte oluyorsunuz. Ben şimdi hatırlamıyorum bile 70'li yıllarda nasıl yaşadığımızı. Fiziklerimiz değişmiş, aradan 26 sene geçmiş ama, bütün zamanlar şimdiymiş gibi geliyor bana.’’ Nilüfer fiziğinin değiştiğini söylüyor, ama sanki doğanın kanunları ona pek işlememiş. İltifat zannetmesin, zaten fotoğraflardan da belli oluyor, o hala çok ‘‘çıtır’’ duruyor.

Nilüfer'in mutlu bir çocukluğu oldu. Ticaretle uğraşan Cemil Yumlu ile ev hanımı Lütfiye Hanım'ın tek çocuğuydu. Daha doğrusu o öyle sanıyordu! Babasının ilk evliliğinden iki ağabeyi, bir ablası daha olduğunu, Cemil Bey'in cenazesinde öğrendi: ‘‘Herhalde ben üzülmeyeyim diye sakladılar, ama çok yanlış tabii. Anne babalar bazen çocuklarını korumak adına böyle hatalar yapıyorlar.’’ 11 yaşında kaybettiği babasını hep özledi, en çok da başarılarını, mutluluklarını paylaşmak için hayatta olmasını istedi. Baba ölünce evdeki dengeler değişti, zaten korumacı bir anne olan Lütfiye Hanım, Nilüfer'in deyimiyle ‘‘bir dedektif olup çıktı’’. Ama Nilüfer de başına buyruk bir çocuk, hele ilk gençlik yıllarında iyice asileşti: ‘‘Kararlı ve ne yaptığını bilen bir çocuk olduğuma inanıyordum. Yanlış yapmayacağıma düşünüyordum. Kendime çok güvenim vardı o anlamda, ama annemin bana güveni yoktu. Beni hep koruyup kollamak isterdi’’.

Nilüfer kendisini annesinin korumasına bırakmadı, 17 yaşından itibaren profesyonel şarkıcı olarak çalıştı, para kazandı, bu arada şöhreti taşımayı öğrendi: ‘‘İlk televizyon programlarımda beni ürkek bakışlı altın ses diye tanımlıyorlardı. Kimbilir nasıl bakıyordum kameraya?’’ Ürkekliği üzerinden atması uzun sürdü. Şimdi sahnede daha işveli, daha sıcak olduğunu söyleyenlere hak veriyor: ‘‘Bu olgunlukla ilgili birşey herhalde. İnsan daha kendi gibi olmayı, daha doğal olmayı zamanla öğreniyor. Şarkılarıma ve müziğime tam konsantre olamıyordum. Kafam başka şeylerle meşgul olurdu, mesela nasıl göründüğümü düşünürdüm. Belki de ‘‘hafif’’ bir imaj yaratmaktan çekindim.’’

EV KADINI OLAMIYOR

Nilüfer iki evlilik yaptı; ilk eşi 1977 yılında evlendiği prodüktör Yeşil Giresunlu, ikincisi söz yazarı Çetin Akçan idi. Evlilikten dolayı işine ara vermedi, ama ev kadınlığını da becermeye çalıştı: ‘‘O zaman işime bu kadar asılmıyordum. Evi derleyip topluyor, yemek yapıyordum. İyi bir ev kadını olmaya çalıştım. O zaman keyif veriyordu, ama esas ben o değilmişim. Şimdi ev kadınlığından keyif almıyorum.’’ Ona en çok sorulan sorulardan biri de çocuk özlemi çekip çekmediği. Kendi sorup kendi cevaplıyor: ‘‘Çocuk ister miydiniz diye sorarsanız, gözlerim dolu dolu, dramatik bir cevap vermem. Ama şimdi şuralarda bir çocuk dolaşsaydı, güzel olurdu herhalde. Büyük konuşmamak lazım, ama artık pek düşünmüyorum.’’

Çok yumuşak başlı olmasa da, dört yıldır birlikte olduğu Gökberk Ergenekon'un söylediği gibi ‘‘cadı’’ olmadığını söylüyor. Takıntılı bir tarafı var, herşey mükemmel olsun istiyor: ‘‘Bunun mümkün olmadığını biliyorum, çünkü ben mükemmel değilim. Yine de olduğum durumdan, yaşam biçimimden, düşüncelerimden hoşnutum. Değişmek istemiyorum.’’

Hayatı boyunca hiç bir erkeğe, hiç bir insana tam olarak teslim olmadığını söyledikten sonra, bir de soru soruyor. ‘‘Niye teslim olayım ki?’’ Belki de bu yüzden ‘‘Nilüfer'i en iyi kim anlatabilir?’’ sorusunun cevabı, ‘‘aslında hiç kimse!’’

Nilüfer gizemi seviyor. Hiç kimsenin bilmediği ve hiçbir zaman da bilmeyeceği sırları olduğunu söylerken yine birkaç kişilik kahkasını atıyor.

1972-78 arasında yaptığı 45'liklerden oluşan albümü ‘‘Yeniden Yetmişe’’ bu hafta çıkıyor

Nilüfer'e soru soruyorum, onun cevaplarını dinliyorum, ama konsantarsyonum sıfır. Düşünün; karşınızda bir insan var, ama konuşurken üç kişinin sesini çıkartıyor. Ses, aynı anda iki ayrı tepeye çarpıp yankılanıyor. Güçlü ses dedikleri bu mu acaba? Bu düşüncemi Nilüfer'e söylediğimde öyle bir kahkaha attı ki, üç değil onüç kişi gülüyor sandım. Bunu ona daha önce söyleyen olmamış. Çocuk denecek yaşta sahneye çıkan Nilüfer, otuz yaşlarındayken, 40 yaşından sonra çalışmalarını azaltmayı planlarmış. Bugün o yaşlar geldi... Ve şimdi daha yapacak ne kadar çok şey var, diye düşünüyor...

Anne Lütfiye Yumlu , babası öldükten sonra Nilüfer'in çok üstüne düşmüş. Nilüfer'in deyimiyle ‘‘dedektif kesilmiş.’’

Nilüfer şöhretli bir şarkıcı olduğunda henüz lise öğrencisiydi. Yarışmadan sonra okuldaki popülaritesi bir anda arttı.

22 Ağustos 1970'e ait bu fotoğrafın altına düşülen not: Hafta Sonu ilavemizin bu yıl Batı müziğine kazandırdığı altı altın ses: kızlarda; Serpil Durmaz , Cihan Şensoy , Nilüfer Yumlu , erkeklerde; Mithat Özyılmaz , Serdar Oksay , Emre Korkmaz .

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!