Momy bana ball at

Güncelleme Tarihi:

Momy bana ball at
Oluşturulma Tarihi: Eylül 02, 2007 00:00

Ne kadar snob bulursanız bulun, son zamanlarda eğilim çok dilli çocuk yetiştirmek. Aileler ve özellikle anneler bu yola baş koymuş durumda. Hamileyken çocuğuyla İngilizce konuşmaya başlayan bile var. Yeter ki İngilizce öğrensin. Annesi veya babası yabancı olup evde doğal bir ortamda iki dili birden duyan çocuklardan söz etmiyoruz. Anne de baba da Türk; ama çocuklarına daha doğar doğmaz başka bir dil öğretmek için rolleri paylaşıyorlar. Biri çocukla İngilizce, diğeri Türkçe konuşuyor. Peki bir insanın çocuğuyla başka bir dilde iletişim kurması zor değil mi?

Çevrelerinden, aile büyüklerinden, arkadaşlarından hiç mi eleştiri almıyorlar? Çocuklar hiç mi bunalmıyor? Bu şekilde yabancı dil öğrenmek sonuç verebilir mi? Anne babalara sorarsanız, bunların hiçbiri abartılacak sorunlar değil. Yabancı dil eğitimi ve pedagoji uzmanlarından bazıları bu yöntem konusunda kuşkucu. Yabancı dilin çok erken yaşta öğrenilebileceğini kabul ediyorlar ama böyle bir eğitimin yapay ve zorlama bir ortam yarattığını öne sürüyorlar. Ama aileler zor olsa da bu yöntemin doğruluğuna inanıyor. Hepsinin birleştiği nokta yabancı dili, özellikle de İngilizce’yi ne kadar erken öğrenirse o kadar iyi olduğu.

Ben daha hamileyken biliyordum ki iki dil konuşan bir çocuğum olacaktı

Daha hamileyken biliyordum ki, iki dil konuşan bir çocuğum olacaktı. Bir yaşından itibaren ben hep İngilizce konuştum. Ama mesela Kanyon gibi bir yere girip tuvalette İngilizce konuşunca insanlar sempatiyle bakmıyor. Bu durumlarda bazen kısık sesle konuştum. Çok kalabalıksa Türkçe konuşmayı tercih ettim.

Ali’nin seyrettiği bütün filmler, kitaplar İngilizce idi. 2.5 yaşında bir Amerikalı ve İngiliz öğretmenin çalıştığı anaokuluna başladı. Burada hep İngilizce duyduğu için kulak alışkanlığı edindi. Sonra gittiği uluslararası okulda Avustralyalı ve Hollandalı hocalardan ders aldı. Oğlumun bütün arkadaşları yabancı olduğu için birbiriyle İngilizce konuşuyordu. Öyle alıştı ki, okuldan gelirken servis şoförüyle bile İngilizce konuşma eğiliminde.

Başta abartmayın, diyen arkadaşlarımız, Ali’nin İngilizce konuştuğunu görünce bize akıl danıştı. Bazı arkadaşlarımızı yeter ki çocuğa verin, o almaya o kadar açık ki diye cesaretlendirdim. Ben şimdi İtalyanca öğrenmeye gidiyordum. Öğrendiklerimi evde Ali’ye tekrarlıyordum. Gördüm ki, benimle aynı paralellikte İtalyanca öğrendi. Keşke iki veya üçüncü dilim de olsa, öğretsem. Şu anda Ali, 4 yaşındaki bir Amerikalı ne kadar İngilizce biliyorsa, o kadar biliyor. ABD’ye gittiğinde oradaki çocuklarla şaka yapacak kadar İngilizce konuşuyor. İngilizce yazmak istiyor ama öğretmemek için frene basıyoruz.

Bir insan İngilizce bilmiyorsa dünyada hareket etme imkanı yok. O çocuğa vereceğiniz her yeni vizyon, yeni kültür, yeni bakış açısı dille olur. İngilizce’yi kendi kendine ilerletecek seviyeye geldikten sonra tabii ki onunla İngilizce konuşmam. Benim anadilim Türkçe, bu eğitim Türkçe’ye saygımızdan hiçbir şey eksiltmez.

Kızım gorki gorki diye ağlıyordu, ne yapacağımı şaşırdım meğer Rusça kaydırak diyormuş

Talya 3 yaşında. Anaokuluna gidiyor. Gazeteci Fatih Türkmenoğlu ile İdil Türkmenoğlu’nun kızı. Babası
/images/100/0x0/55ea1083f018fbb8f8690f38
anlatıyor:


İdil hamile kalır kalmaz karar aldık. Bebeğimizle ben İngilizce, İdil Türkçe konuşacaktı. Ben İngilizce, Fransızca ve biraz da Almanca biliyorum. Eşim de Rusça, Tatarca, İngilizce konuşuyor. Plan, program yaptık. Talya doğar doğmaz uygulamaya başladık. O bebekken bile kucağıma alıp her sabah yarım saat İngilizce kitap okuyordum. Sadece İngilizce televizyon kanallarını açtık. Zaman zaman sokakta, lokantada, mağazada karşılaştığımız garip bakışlara, küçümsemelere, alaycı ifadelere rağmen İngilizce konuşmaktan hiç vazgeçmedim. Bu arada Talya’ya eşimin akrabası İlmira Ahmetova bakmaya başladı. O da onunla sadece Rusça konuştu.

Kızımız 2.5 yaşındayken İngilizce, Rusça ve Türkçe’yi anadili zannederek "Da mama cat geliyor" gibi cümleler kurmaya başladı. Şimdi dördüncü bir dil öğreniyor. Fransızca hocası haftada iki kez geliyor, onunla Fransızca oyun oynuyor, gittiği anaokulunda da Fransızca konuşuluyor. Talya artık İngilizce, Türkçe, Rusça ve Fransızca dışında bir dil duyduğunda "Bu, no" diyor.

Tek sıkıntı Talya’nın biraz geç konuşması oldu. Sonra aynı cümlede üç dilin kelimelerini kullanmaya başladı. Ama şimdi açıldı, Türkçe’yi eksiksiz kullanıyor. Barbi’leriyle Rusça ve İngilizce oynuyor. Her dilin farklı olduğunun farkında. Bu aralar tek sorunu yazma konusunda. Annesi bir gün "B" yazıp "Baba" dedi. Talya itiraz etti, "bu, V" dedi. Çünkü "B" Rusça’da "V" diye okunuyor. Şimdi okuma-yazma konusunda bir uzmanın desteğine ihtiyacımız var.

ANNESİ ÇOK DİLLİLİK YÜKSEK LİSANSI YAPTI

Bu duruma en çok muhalefet eden, çok dilli aile büyüklerimiz oldu. İdil’in ailesi Bolşevik iktidarı sırasında Rusya’yı terk edip, dünyaya dağılan, yemek tariflerini Japonca yazan, birbiriyle Korece konuşan, İngilizce kanalları izleyen ve kapıcı gelince Türkçe konuşan aile büyükleri. Ama, ilk zamanlar kızımıza çok dilli eğitim vermemize tepki gösterdiler. Şimdi onlar da kendi dillerinde Talya ile konuşuyorlar.

Dışardan ne kadar snob görünürse görünsün ben bu tutumumu sürdüreceğim. Annesi İdil, çok dillilik üzerine yüksek lisans yaptı. Tüm araştırmalar, çok dilliliğin doğal olduğunu gösteriyor. Kızımızla ilgili tek hedefimiz var: O da çok dilli olması. Meslek seçimiyle ilgili planlarımız yok. Posta memuru da olsa bir Rus geldiğinde onunla Rusça konuşsun, edebiyatı, müziği o ülkenin dilinde okusun, dinlesin istiyoruz.

O KORKUNÇ GÜN

Bir gün, kızımla başbaşa kaldım. Korkunç bir gündü. Bir şey söylüyor, Rusça. Ve ben bu dili bilmiyorum. Ben anlamadıkça gorki, gorki diye ağlıyor. Dayanamadım, İdil’i aradım. Toplantıdan çıkardım. Meğer gorki kaydırak demekmiş, Talya parka gitmek istiyormuş. Şimdi ben Rusça’ya, İdil de Fransızca’ya başladı. Kızımızdan gizli bir şey konuşmak istediğimizde çat-pat bildiğimiz Almanca ile anlatmaya çalışıyoruz. Ama onu da kapabilir.

Daha karnımdayken İngilizce konuşmaya başladım

Alper Albayrak 10 yaşında. Annesi Sahime Albayrak ev kadını, babası Zafer Albayrak inşaatçı. Alper, bu
/images/100/0x0/55ea1083f018fbb8f8690f3a
yıl Hafize Özal İlköğretim Okulu’nda 5’inci sınıfa gidecek. Sahime Albayrak anlatıyor:


İngilizce kursuna gidiyordum. Kurs bitmek üzereyken hamile kaldım. Aslında yabancı dil iş hayatımda pek gerekli değildi. Çünkü, İstanbul Defterdarlığı’nda özel kalemde çalışıyordum. Çocuğuma dil öğretmek için istifa ettiğimde yöneticiler çok tepki gösterdi. Kursa devam ettim, bir yandan da karnımdaki bebeğimle İngilizce sohbet etmeye başladım. Alper doğduğu andan itibaren onunla asla İngilizce’den başka bir dilde konuşmadım. Eşim ise Türkçe konuştu.

Sosyal bir ortamda bebekle sürekli İngilizce konuşunca, tüm gözler üzerimize çevriliyordu, bir sürü soruya muhatap kalıyordum. Ama, kararlıydım. Kızdığım, çok sevindiğim, heyecanlandığım anlarda bile ağzımdan tek kelime Türkçe çıkmadı. Kendimi çok ama çok iyi şartlamıştım. Oğlumun geleceğini hiçbir şekilde riske atmak istemedim.

Caddeye, pazara çıkınca pazarcılar bile beni takdir ediyordu, ama kariyer sahipleri hep eleştiriyordu. Çevreden, "Çocuğun kafası karışır, yapmayın" diyenler oldu. Oğlumun bu yolla İngilizce konuşabileceğine kimse inanmadı. Olumsuz eleştirilere kulaklarımı tıkadım. Çok çaba sarf ettim. Sonunda oğlum normal zamanda konuştu. Ama, sonra aynı cümlede İngilizce-Türkçe kelimeler kullanmaya başladı. Alper’in anadili İngilizce oldu. Okula ilk gittiğinde öğretmeni "Bu dili nereden öğrendin" diye sormuş, oğlum "Anne karnında" cevabını verince beni çağırdı. Durumu anlatınca inandı. Oğlumu koleje vermedim, çünkü zaten yabancı dil biliyor. Bu işe oğlumun beyin gelişimi daha iyi olsun diye giriştim. Şimdi haftanın birkaç günü İspanyolca dersi alıyor.

Zamanla öğrendikleri dil unutulur gider

PROF. DR. ÖZCAN DEMİREL (Hacettep Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi): "AB’ye göre en iyi dil öğrenme yaşı 9’du. Ama şimdi daha erken yaşta da bir ya da birkaç dili öğretmenin mümkün olduğu düşünülüyor. Anne-babadan biri yabancı olsaydı doğal ortam derdim. Ama, Türk anne ve baba ile bir yabancı dili öğrenmek biraz zorlamadır. Şunu unutmamak gerekir ki, iletişim dili toplumun, çevrenin kullandığı dildir. Çocuk başka bir dil öğrense bile, kullanma şansı az olduğu için unutulur gider. Bu çocukların tek avantajı, ilerde bu dilleri konuşacak ülkelere gittiğinde daha çabuk öğrenir ve hatırlarlar."

Bu ortamda bir yapaylık bir zorlama var

PROF. DR. SEVDA BEKMAN
(Boğaziçi Üniversitesi Eğitim Fakültesi İlköğretim Bölümü Öğretim Üyesi): Çocuk bir yabancı dil öğrenmeye erken başlayabilir. Ancak, zora ve strese sokmadan, bu lisanı gayet iyi bilen, doğru konuşan, aksanı düzgün olan insanlarla bu gerçekleşebilir. Anne baba Türk’se buna gerek var mı, aile açısından bunu sorgularım. Eşlerden biri yabancıysa bu normaldir. Anaokulu yaşında çocuk yabancı dile başlayabilir. Hele birkaç dil öğretilmeye çalışan bir ortamda mutlaka bir yapaylık, bir zorlama vardır. Anne ayrı, baba ayrı, dadı ayrı bir dil kullanırsa bu zoraki olur. Ailelerin kendilerini bu kadar paralamasını kabul edemiyorum.

Çok dillilik beyni geliştirir çocuğu sosyalleştirir

DR. ŞULE YAZGAN (Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı): Normalde çocuklar, doğumdan itibaren her iki dili de duyarsa ikisini de birinci diliymiş gibi konuşuyor. Bunun çocuğa zararı, gelişmesine bir engeli olmaz. Yalnız, her dili bir kişinin kullanması ve sürekli konuşması en kritik nokta. Anne 3-4 yaşına kadar değil, daha uzun süre İngilizce konuşmalı. Ama, anne bazen Türkçe konuşursa bu çocuğun dil gelişimini bozabilir. Doğumdan itibaren birkaç dil öğrenmenin birkaç yararı var: Çocuğun özgüveni artar, beyin gelişimi daha iyi olur. Ancak, bütün bunlar doğal ortamda olmalı. Zorla çalıştırmak stres yaratır ve verimli olmaz.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!