Minibüstekileri güldüren neydi?

Güncelleme Tarihi:

Minibüstekileri güldüren neydi
Oluşturulma Tarihi: Kasım 10, 2001 00:00

MOBİL olma konusunu hayatı boyunca çözememiş bir insanım. Yani bırakın otomobil kullanmayı, bisiklete bile binemem.Aslında yanlış oldu. Bir kere otomobil kullandım. Basit ama sıkıcı bir şey. Yahu, şimdi durup dururken trafik cezası yemek de var. Hemen çevir kazı yanmasın yapalım. Otomobili kullandığım alan trafiğe kapalıydı memur bey.İki nokta arasındaki mesafeyi kendi çabalarımla kat etmem gerektiğinde, ya sarı araçlardan yani taksilerden yardım alıyorum, ya da yürüyorum.Ekonomik kriz filan derken, maddi durum iyice yamulunca, sarı araçlarla ilişkim de mecburen minimuma indi.Bu sebepten, artık daha fazla yürüyorum. Daha doğru konuşmak gerekirse, sadece yürüyerek ulaşabileceğim yerlere gidiyorum. Mesela, Yeşilköy'de bir atraksiyon oluyor, ben gitmiyorum. Çünkü o kadar abartmıyorum yürüme işini. Ama Beyazıt'a filan, kafadan yürüyorum.Bu mevzuyu hiç konuşmadık ama Riko da otomobille alakasız insanlardan. O yürüme konusunda biraz lapacı fakat. Yürüyüş biraz uzadığında öflemeye pöflemeye başlıyor, ‘‘Usta asker miyiz biz? Atlasak ya bir taksiye’’ şeklinde cümleler kuruyor.* * *Diğer eleman Topesto ise otomobil kullanmayı bilen, fakat ehliyeti kimlik niyetine kullananlardan. Bir ara kişilik sahibi bir otomobili vardı hatta.Kişilik sahibi derken, ‘‘süper’’, ‘‘muhteşem’’ gibi bir şey kast etmiyorum. Kendi kararlarını alan ve uygulayan bir otomobildi.Mesela çalışıp çalışmayacağına Topesto değil, bizzat külüstürün kendisi karar veriyordu.Veya yolda giderken düşünüp düşünüp, ‘‘Ulan benim radyatör su kaynatsın da yolda kalayım’’ diyebiliyordu. Riko bir ara otomobilin kendi şahsına karşı tavır geliştirdiğini düşünmeye bile başlamıştı.Otomobilin kendisini sevmediğini, o binince bu tür arızalar yarattığı konusunda kendisini bayağı, bayağı ikna etmişti.Bunun mekanik bir problem olduğunu, bir otomobilin bir insana karşı tavır almasının mümkün olamayacağını kendisine açıklamaya çalıştık fakat bizimkinin alınganlığı tuttu ve bir daha binmedi ‘‘Topestomobil’’e.Aslında benim anlatacağım hikaye başkaydı fakat onda da kahraman bir minibüs (daha doğrusu minibüsün şoförü) olduğundan böyle bir kayma yaşadık. Çok pardon.Sizlere aktaracağım hikayeyi bana da Topesto anlattı. Ona da bir başkası anlatmış. O bir başka kişiye de daha başka biri. Hikayenin görgü şahidi yok. Bir efsane olma ihtimali de yüksek.Fakat olay o kadar komik ki. Belki de hayatımda duyduğum en komik olaylardan biri. Leman Dergisi'nde ‘‘dumur’’ diye bir köşe var. Tam orada yayınlanacak hikaye.Belki de yayınlanmıştır. Böyle bir durumda baltayı taşa vurmamak için şimdiden özür diliyorum. Tamamsa hikayeye geçelim.Hikayenin ilk anlatıcısı meçhul kişinin ağzından anlatınca daha güzel oluyor. O yüzden birinci tekil şahıs yazıyorum...* * *‘‘Bir gün arkadaşla öyle sersem sersem yürüyoruz. Bir anda yanımızdan son sürat bir minibüs geçti. Biz 'Freni patladı' filan demeye kalmadan, minibüs kafadan elektrik direğine bindirdi.Hemen koştuk, yardım edelim diye.Minibüse ulaştığımızda manzara şuydu.Yolcuların kiminin kaşı açılmış, kiminin dudağı patlamış... Dağılmış vaziyetteler yani.Ama bir tuhaflık var. Çünkü o hallerine rağmen, gözlerinden yaşlar gelecek şekilde gülüyorlar.Biz ne yapacağımızı şaşırdık. 'Ne oldu?' diye sorduk.Bir iki tanesi, güçlükle 'Şo-för, şo-för...' diyebiliyor ama yine gülmeye başlıyorlar.Bu sarsıcı manzaranın aslını öğrenebilmek için 2-3 dakika geçmesi gerekti.Meğer şoför, tükürürken minibüsten düşmüş.Hani, bizim şoförlere özgü, giderken kapıyı açıp dışarı tükürme hareketi vardır ya. Baba, dengeyi tutturamamış, tükürükle beraber, gümbürt aşağı düşmüş.Minibüs de kontrolden çıkıp direğe bindirmiş...’’* * *Nasıl inanılmaz değil mi.Yazarken bile güldüm. Ama asıl Topesto çok komik anlatıyor.Düşmüş yahu!.. Hahhay!
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!