Ben olmuşum sahaf

Güncelleme Tarihi:

Ben olmuşum sahaf
Oluşturulma Tarihi: Mart 08, 2013 00:00

Gazeteci, yazar ve belgeselci Nebil Özgentürk’le “Sanatımızın Hatıra Defteri” adlı yeni belgeselini konuşmak için buluştuk. Yıllardır birbirinden ilginç hayat öykülerini ekrana getiren Özgentürk, bu kez sanat dünyasının belki hiç tanımadığınız belki de aslında çok iyi bildiğinizi sandığınız isimlerini belgesel halinde sunuyor. 13 bölümlük belgeselin ikinci bölümü bu akşam 21.45’te CNN Türk’te...

Haberin Devamı

“Sanatımızın Hatıra Defteri” adlı belgeseli yapmaya nasıl karar verdiniz?   
   
- Yıllardır belgesel hazırlıyorum. Bu çalışmalar sürerken pek çok bilgi, arşiv, belge ve tabii ki dost birikti. Dört yıl önce “Türkiye’nin Hatıra Defteri” diye bir belgesel yapmıştık. Orada Kore Harbi’ni anlattık. İkinci Dünya Savaşı’nı, siyaseti anlattık. İsmet Paşa’nın neden bizi savaşa sokmadığına ilişkin bir öykü sunduk. Sonra da bunun bir kültür sanat versiyonu da anlatılabilir pekala diye düşündük.

Bu kadar hikâyeyi nereden bulup çıkarıyorsunuz? Sahaflarda mı geziyorsunuz sürekli?

— Yok, sahaflara gitmek zorunda kalmıyorum. Ben zaten sahaf olmuşum... Bana bütün bu insanlardan bir kitap kalmış, birer anı kalmış. Müzeyyen Senar’ın evinde günlerce dolaşıyorsun. Sonra sana Safiye (Ayla) ile ilgili bir defter uzatıyor. Meğer yetimler yurdunda kalmış Safiye. Bu bilgiyi sana hediye ediyor. Ben o bilgiyi alıyorum, buraya getiriyorum.

“Sanatımızın Hatıra Defteri”, kaç bölüm halinde yayınlanacak?

— 85 adet kültür-sanat hatırası anlatmış olduk biz bu işte. Yani 13-14 bölüm sürecek. Cuma günü (bugün) ikinci bölümü yayınlanacak.

PARANIN ÜZERİNDEKİ KADIN FATMA ALİYE

Belgeselde geçen öykülerden birkaç ipucu verseniz bize...


- Mesela paranın üstündeki kadın Fatma Aliye. Fatma Aliye bizim paranın üstüne neden kondu? Biraz giriyorsun ona, bir de bakıyorsun kocaman bir bilgi kuyusuna düşmüşsün. Sula Selen’in babaannesi olduğunu öğreniyorsun. Suna Selen’in de babaannesinin resminin paranın üstünde olduğunu televizyondan öğrendiğini anlıyoruz. Fakat daha sonra kadının parasız öldüğünü öğreniyorsun. Düşünsene, milyonlarca cebin içindeki bir kadın; Osmanlı konağında doğmuş, büyümüş, Fransızca çeviriler yapıyor, dört dil biliyor. Sonra parasızlık çekerek son nefesini veriyor. Bir dakika oradan, iki dakika buradan derken, 5,5 dakikalık bir Fatma Aliye hikâyesi anlattık.

Belgeseli yaparken pek çok ünlü hikâyeler için farklı karakterlere büründü, bunun yanı sıra bir de seslendirmeler var. Onları kim yaptı?

— Çok kaliteli seslendirmek istedik. Bunun için de Haluk Bilginer ve Cihan Ünal seslendirme işini üstlendi. 24 oyuncu, özel makyajlarla şu an yaşamayan insanların ruhlarına büründü.

Peki, belgeselinizde anlattığınız isimler için canlandırma yaptırmaya nasıl karar verdiniz?

- Bu isimlerin gençlik zamanlarında, coşkulu zamanlarında televizyon yoktu. Yani görüntü yok bunlarla ilgili. Ne yapacağız? Fotoğraflarla vereceğiz. Aklımıza bunları ete kemiğe büründürmek geldi. Televizyon olsaydı ne derlerdi acaba fikrinden yola çıktık, 5’er dakikalık kısa filmler çektik. Belgeseli 5-6 dakika veriyoruz, onun peşine canlandırma başlıyor.

BENDEN KİMSE DOKTORA TEZİ BEKLEMESİN

Belgeselin ilk bölümü geçen hafta yayınlandı. İkinci bölümde neler olacak?

- İkinci bölümü tesadüfen 8 Mart’a denk düşüyor. Hep kadınları anlatıyoruz bu bölümde...

Bu arada tarihçilerden eleştiri alıyor musunuz hiç?

- Ben yaşam öyküleri anlatıyorum. Yaşar Kemal okuyarak büyüdüm. Çok sevdiğim Zülfü Livaneli romanlarını okuyorum... Sonra o öyküsel durumu aktarmaya çalışıyorum. Benden kimse doktora tezi beklemesin. Tarih ya da fotoğraf hatası yapabilirim. Hatta montaj sürecinde bile hata yapabilirim.

“Yaşamdan Dakikalar” programı neden devam etmedi? Sponsor bulamadığınız için olduğu söylendi, doğru mu bu?

- Yok, sponsordan dolayı değil. Ben bu projeye odaklandım ve başka bir şey düşünmek istemedim hazirandan bu yana...

Cebinizde çok bilgi, çok anı birikmiş.

- Fena değil işte.

Sizin belgeselinizi kim çekecek?

- Buna benzer belgeseller yapıldı bazı kanallarda zaten... Ama yani benim yaşadıklarım, bu insanların yaşadıklarından o kadar geride ki... Benim şiirlerim yasaklanmadı. Hatta garip gelecek ama hiçbir programım sansür almadı. Orhan Gencebay’ın bile 7 şarkısı TRT’de yasaklandı.

Sizin hayatınız hep güllük gülistanlık mı oldu?

- Değil tabii... Ben güllük gülistanlık yaşamadım. Çok ağlamışımdır, çok üzülmüşümdür. Ama bütün bu insanların yaşadıklarına baksanıza, benim yakınmaya hakkım yok.

Haberin Devamı

ATTİLA İLHAN OKULDAN ATILDI TIMARHANEYE GÖNDERİLDİ DEVLET TÖRENİYLE GÖMÜLDÜ

Attila İlhan da var belgeselde, daha önce de onun belgeselini yapmıştınız. Bu işte öncekinden farklı ne var?
  

- Evet, daha önce Attila İlhan’ın belgeselini yapmıştık ama o zaman daha farklı bir açıdan ele aldık. Attila İlhan, lisede devletin hoyratlığına uğramış. Derste bir şiir yazdı diye okuldan atılmış. Sonradan tımarhaneye gönderilmiş. 2005’te ölüyor, devlet töreniyle gömülüyor. Düşünsenize, devletin hapse soktuğu, tımarhaneye gönderdiği, okuldan attığı adam, yazdığı şiirlerle sonra devletin televizyonuna çıkıyor.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!