Melankolik bir tipim

Güncelleme Tarihi:

Melankolik bir tipim
Oluşturulma Tarihi: Eylül 16, 2008 00:00

Hem sevdiği işi hem de sevdiği eşi bulduğu için "şanslı azınlık" grubuna giren Sinan Tuzcu, Eve dergisine konuştu.

Haberin Devamı

O hem sinemanın hem de televizyon dizilerinin en sevilen genç oyuncularından... Son olarak "Mevlana" adlı filmde oynadı, şimdilerdeyse "Yol Arkadaşım"da gösteriyor oyunculuk kabiliyetini... Hem sevdiği işi hem de sevdiği eşi bulduğu için "şanslı azınlık" grubuna girdiğini söyleyebileceğimiz Sinan Tuzcu, Eve dergisine konuştu.

- Sonbaharın kapıya dayandığı şu günlerde nasıl bir ruh hali içindesiniz?

İş başlıyor. Bir yandan çok heyecanlıyım, bir yandan "Peki ama tatil bitti mi şimdi" diye hayıflanıyorum... Eylül ve ekim hep çok yoğun geçer; provalar başlar, şehir hareketlenir. Bir karmaşa zamanıdır. Benim de en çok ürettiğim z

- Favori sonbahar aktiviteniz nedir?

Melankolik bir tipim
Bir başıma Belgrad Ormanı’na gitmek. Arabamı çekip biraz yürüyüp, bir şeyler yemek... Biraz yazıp çizmek... Bir çay içmek...

- Biraz da tiyatrodan söz edelim mi?

Tiyatronun hayatıma girmesinin sebebi dedemdi. Tiyatroyla çok ilgilenen, çevresinde hep tiyatro dostları bulunan bir dedeydi benimki. Anneanne ve dedemle büyüdüm; dedeme aşık bir çocuktum. Onların gözüne girmek için çocukluğumda giriştim tiyatro işine. Önce bir hobi, sonra da mesleğim haline geldi.

Haberin Devamı

- Bugüne kadar canlandırdığınız karakterlerden hangisi sizi çok etkiledi?

En son bir belgesel film çektik; "Mevlana". Sanırım beni en çok etkileyen rol o oldu; kendimi en yetersiz hissettiğim rol de oydu. "Ah bunu ben on beş sene sonra yapacaktım!" dedim. Biraz daha bilmek, biraz daha güzel şeyler yapabilmek istedim.

- Rollerinize nasıl hazırlanırsınız? Çok ev ödeviniz olur mu?

Ben uydururum! Elime geçen senaryo şu bardak kadarsa, ben çaydanlık kısmını uydururum.

- Hikayenin gerisini siz yazıyorsunuz yani...

Aynen öyle. O adamın reflekslerini çıkarmaya çalışırım; bu teknik bir şey aslında. Yere bir şey düştüğünde Sinan refleksiyle değil de o karakterinkiyle tutuyor olmaya çalışırım.

- Genelde tiyatro ve sinema oyuncuları televizyon konusunda daha az heyecanlı, hatta resmen isteksiz oluyorlar. Sizin için de geçerli mi bu durum?

Televizyonla ilgili beni heyecanlandıran şeyler hiç bitmiyor.

-

/images/100/0x0/55ea7977f018fbb8f882539c
Mutlu evlilikleri hayretle karşıladığımız bir dönemde yaşıyoruz. Evlilik sizin hayatınızda istediğiniz bir şey miydi?

Ben Dolunay’la tanışana kadar evlenebileceğimi düşünmüyordum. 32 yaşındayım. 30’dan itibaren evet benim evlenmem gerek demeye başlamıştım ama hep kaçan erkektim. Dolunay ile karşılaşınca "Olur ya, bu kadınla bu iş yürür" dedim.

- Ve bir anda kaçmayı bırakıp kovalamaya mı başladınız?

Ve kovalamaya başladım. Evlenelim biz, haydi evlenelim diyen ben oldum. Sanatçılar için evliliği yürütmek zor diyorlar. Bankacılar için de zor, doktorlar için de. Tek eşliliği yaşamak artık çok zor. Çabalamak lazım. Önemli olan karşılıklı saygı. Biz bunu tutmaya çalışıyoruz içimizde.

- Kavgada da saygı...

Kavga ediyor muyuz? Deli gibi kavga ediyoruz. Çok zıt bir çiftiz. Birlikte 5N1K’ya çıktık; birlikte çıktığımız ilk program oydu. Bir daha da asla çıkmama kararı aldık. Cüneyt’in (Özdemir) bile ağzı açık kalmıştı. Durmadan bir şeyde de onaylayın birbirinizi diyordu.

Haberin Devamı

- Şu an yaşadığınız aşk pat diye mi başladı?

Evet, benim için ilk görüşte. Ben Dolunay’ı ilk gördüğümde duvara çarpmış gibi oldum.

- Dolunay Soysert’e göre iyi bir ilişkinin sırrı sessizlikmiş. Erkek tarafı olarak siz ne diyorsunuz?

Kesinlikle katılıyorum. Biz bunu uyguluyoruz. Günde 14 saat çalışıp eve geldiğinizde biraz rahatlamak, biraz sessiz kalmak istiyorsunuz. Hem bazen susmak gerekir. Eğer her şey konuşulursa biter, tükenir. Konuşmayı, paylaşmayı özlemek iyi bir şeydir. Ömrümüz yeterse daha 30 sene evliyiz. Her şeyi şimdi tüketmek istemiyoruz.

- Peki evliliğin en zor yanı nedir sizce?

Her zaman her istediğinizi yapamıyorsunuz. Kararlar tek başına verilmiyor.

- Çevre konusunda duyarlı mısınız?

Kendi çapımda dikkat ederim. Ben ekolojik dengenin bir zincir olduğunu düşünüyorum. Biz de o zincirin tam ortasında duruyoruz. Çok sigara içiyorum; kendi sağlığım kadar çevreyi de etkilediği için bırakmam gerektiğini düşünüyorum. Üç tarafı denizlerle çevrili bir ülkede yaşıyoruz ve denizin bize sunduğu her şeyi zalimce tüketiyoruz. Dinamitle, gırgırla balık avlıyoruz. Kaş çevresini görmeniz lazım. Her koldan saldırıyoruz. Ormanları yakıyoruz. Denizleri kurutuyoruz. Yaşı ileri olanlar hep Boğaz’da nasıl yüzdüğünü anlatır ya. Ben de yüzdüm. Dünyada başka

Melankolik bir tipim
hiçbir yerde olmayan bir Boğaz var elimizde ve biz suya giremiyoruz! İçinde balık yok. Bu çok fena değil mi?

Haberin Devamı

- Evinizde uyguladığınız yeşil kurallar var mı?

Çöpleri birebir ayrıştırdığımızı söyleyemeyeceğim ama kendi çapımızda dikkat ediyoruz. Piller asla çöpe gitmez mesela. Eğer o gün evde çok bira tüketildiyse onlar mutlaka ayrılır. Geri dönüşümlü kağıt kullanırız.

- Tek bir şeyin yok edilmesini durdurabilecek olsaydınız...

Türkiye’de ormanların yanmasını bir 100 sene için bile olsa durdurabilseydim keşke.

Eşimi ekranda hamile görmeye dayanamıyorum

- Maceraperest misiniz? Risk alır mısınız?

Alırım. Yapamayacağım şey yoktur. Kendi içimde tuttuklarım dahil tüm tabuları kırmak isterim. Mesleğimin böyle bir güzel yanı olduğunu düşünüyorum, onu da kullanmak isterim. ‘Bu bizim memleketimize uymaz’ çok büyük bir yalandır. İyi yaparsan uyar abi! Her şey uyar.

- İçimde tuttuğum tabular derken...

Şimdi yeni bir tabu çıktı bende. Bu reklamdan sonra (eşi Dolunay Soysert ile birlikte oynadıkları Bosch reklamından bahsediyor) herkes "Eşiniz hamile mi?" diye sormaya başladı. Tabii bu bizim hayatımızda da gündeme geldi doğal olarak. Ben de şöyle bir şey fark ettim; ben Dolunay’ı televizyonda hamile olarak görmek istemiyorum. Bu, enteresan bir tabu oldu birdenbire! Hiç öyle karım öpüşmesin, sevişmesin gibi kurallarım yoktur. O da bana müdahale etmez. Fakat birden şöyle bir şeyle karşılaştım: "Bu ne? Ben neden görmek istemiyorum böyle bir şeyi?" O benim karım, karnındaki de benim çocuğum, neden dizideki bir karaktere vereyim onları diye düşündüm. Bu tabuyu kırmam lazım. O yüzden şimdi Dolunay’a ısrar ediyorum, sen hamileyken çalışmalısın diye.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!