Atatürk'ü anlatmakta Atatürk kadar cesur olamadık

Güncelleme Tarihi:

Atatürkü anlatmakta Atatürk kadar cesur olamadık
Oluşturulma Tarihi: Aralık 22, 2008 00:00

Can Dündar, tartışmalar yaratan "Mustafa" filmi hakkında konuştu:

Haberin Devamı

Atatürk’ü anlatmakta onun kadar cesur olamadık
Can Dündar, ölümünün 70’inci yılında, kimilerinin yüksek sadakatle gönülden bağlı olduğu, kimilerin ise inatla görmezden gelmeye çalıştığı bir lideri, Atatürk’ü sadece "Mustafa" olarak beyaz perdeye taşıdı. Ve o andan itibaren geniş bir kesimin eleştiri oklarına hedef oldu. Dündar, filmini ve kendi bakış açısını Eve dergisine anlattı.

Ölümünün 70. yılına geldik, onunla ilgili bir film yapamamış olmanın acısını çekiyordum. Bu eksikliği bir belgesel yapımcısı olarak kapatmak istedim. Hayatının belli dönemlerini zaten belgeselleştirmiştik, tüm o birikimi bir araya getiren bir proje oldu bu.

Atatürkü anlatmakta Atatürk kadar cesur olamadık
Kişisel arşivler, haklı bir güven ilişkisi sayesinde açıldı. Genelkurmay Arşivi de onlardan biri. Belgeselde arşivlerin boyutu gerçekten hissedilecektir.

Haberin Devamı

Atatürk’ün kişisel arşivleri de açıldı, biz de onları büyük bir özenle inceledik. Bu değerli arşiv, gençlik yıllarından başlıyor, Harbiye’deki öğrencilik dönemine dek uzanıyor.

ESKİ DEFTERLERDE KALBİNİN İNİLTİSİ GİZLİ

O defterde hakikaten Mustafa ile karşılaşıyorsunuz. Bugün bile, yakın çevrenizden birinin ergenlik döneminde yazdıklarını bulmak özeldir, o kırılgan bir dönemdir çünkü. Kalbinin iniltilerini yazmış...

Cebindeki parasının harcamalarına yetmediğinden yakınmış. Aldığı mektuplardan bazıları onu hüzünlendirmiş, kırmış, sinirlendirmiş... Tipik bir ergenlik dönemi aslında.

Atatürk’ün Karlsbad’da böbrek tedavisi görürken tuttuğu günlükler var bir de... Türkiye’deki kadın ve erkeklerin, ne zaman oradaki gibi birlikte dans edip çağdaş bir şekilde eğlenebileceklerini düşünmüş. Bunun hayalini kurmuş. Şam’a gitmiş, orada da defter tutmuş. Sarıkamış facialarının etkilerini de defterlerine yazmış. Hayatına tanık olan bu defterlerin beni olduğu kadar insanları da şaşırtacağını düşünüyorum.

Şu kadarını söyleyebilirim ki Atatürk’ü anlatmakta Atatürk kadar cesur olamadık. Bu ülkeyi olağanüstü koşullarda gün ışığına çıkarmış ve o dönem söylediği her söz kanun olmuş bir liderden bahsediyoruz.

Haberin Devamı

Atatürk’ü 20’li ve 30’lu yıllarda değerlendirmekle bugün değerlendirmek arasında ciddi bir fark var. O yıllara ait arşivler önümüze serilince şunu gördük; ona en yakın duran insanlar bile onu doğru dürüst anlatmaya cesaret edememişler. Yalnızca zaafları değil, çok sert çıkışları da olmuş. Kürt meselesi ve İslam konusunda bazı ifadelerinden zarar görebileceği düşünülmüş belki de.

Önyargıyla yapılmış ertelemeler... Onları aşmak konusunda biz, bir nebze daha cesur olmaya çalıştık, ama yine de tedirginlik hissettim.

MACERAPERESTLİK VE CESARETİ KARIŞTIRMAMIŞ

Bandırma-Samsun yolculuğu, çok net bir şekilde Atatürk’ün hayatını ikiye ayırıyor. Müthiş hırsları olan, çağının en iyi

/images/100/0x0/55ea7404f018fbb8f880f068
eğitimini görmüş, kendi kuşağındakilere göre çok cesur bir adam. Fakat buna karşın Enver Paşa ve diğer İttihatçılar’a göre sınırlarını hep doğru bilmiş.       Maceraperest değil. Bu iki özelliğin ne kadar önemli olduğunu ben yeni yeni kavrıyorum. Bir insanın cesur olup maceraperest olmaması inanılmaz doğrusu. Hepimiz cesur olabiliriz ama Sarıkamış’a gidip binlerce askerin ölümüne yol açabiliriz. Ya da tamamen sineriz. Bu dengeyi bulmasının en büyük başarısı olduğunu keşfediyorum.

Haberin Devamı

"Arkadaşlar, hayır. Olmayacaksa olmayacak" deyip çekilebilen, kendi doğduğu topraklardan vazgeçebilen bir yanı da var, vatanın toprağını korumak uğruna.

Atatürk müthiş sağlığı bozuk bir adammış. Müthiş ama! Hayatı boyunca sürekli bir sağlık sorunu yaşamış, sürekli bir sıkıntı çekmiş.

Gözünden yaralanıyor, gözü kapanma noktasına geliyor. Böbrek sürekli arızalı. Sürekli sancılar içinde. Son 10 yılı zaten kalp krizi vesaire... Ve bu mektuplarında görülüyor.

ISTIRAPLARI ONU DAHA SAYGIDEĞER YAPIYOR

Çocukluğunda bile bir uyku problemi var, böbrek tedavisi dolayısıyla sürekli sıcak su içmesi gerekiyor.

Herkes zannediyor ki bu zaafları ortaya koyarsak Atatürk gücünü kaybeder. Halbuki bende tam tersi bir etki yaratıyor. Tüm o ıstırapların içinden böyle bir eser çıkarması çok daha saygıdeğer bir şey değil mi? İzleyicide de böyle bir duygu yaratacağını tahmin ediyorum.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!