Bak şu aşkın yaptırdığına!

Güncelleme Tarihi:

Bak şu aşkın yaptırdığına
Oluşturulma Tarihi: Aralık 11, 2008 11:24

Aşk bana ne yaptırdı dersiniz?

Haberin Devamı

Ne yaptırmış olabilir?

Muzip ve muzır cevaplar aramayın öyle hemen. Size ne yaptırdıysa bana da onu...

Hatta eksiği yok fazlası var!

Evet yaşadıklarınızdan bir fazlasını da yaptırdı bana aşk.

‘Aşk, bize yaşattığından başka ne fazlasını yaptırabilir ki sana?’ sorusu geldi aklınıza değil mi?

Bu sorunun cevabını vereceğim elbette ama biraz sabır!

Vereceğim cevabın öncesinde aşk mevzusunu irdeleyip, mütalaa edelim diyorum. Ne dersiniz?

Aşk derin bir mevzu; irdele irdele, konuş konuş bitmez tam tersi yaşamanın yanı sıra konuştukça daha da derinleşir gerçi.

İster tutkulu, ister gerçek olsun, ister yasak, ister platonik...

Hangi şekilde olursa olsun aşk yüreğe düştüğünde neler yaşatır insanoğluna az çok biliyoruz. Az çok değil çok iyi biliyoruz aslında.

Haberin Devamı

Hayattaki çoğu konuda olduğu gibi aşk ve aşkın kapsadığı duyguları yaşadık hepimiz yalnızlığa inat, yaşamaya da devam edeceğiz var oldukça kainat.

Coşkusunun, hazzının, hüznünün şiddeti değişir kişiden kişiye ama yaşanan duygular aynıdır aşk söz konusu olduğunda ve de bir kalpte yerini aldığında. Yaşananların şiddeti farklı olsa da her kalpte, aşk bittiğinde kaybedenler daha çok benziyor birbirine, işin bu yönü de var tabii. Bunu da es geçmemek lazım.

Neyse... Konumuza dönecek olursak...

Aşka düşen insan neler yaşar, hangi duyguları işler ilmek ilmek kalbine? Ya da hangi duygularla boğuşur?

Aşk denen illet neler yaşatır?

Kalbin deli atışları, kaçamak ya da tutkulu bakışlar, kesilen ya da artan iştahlar, neredeyse yirmi dört saat sevdiği kişiyi düşünmeler, telefon elde gezmeler, göklere çıkmalar, yürek sıkışmaları, ne yapacağını, elini kolunu nereye koyacağını bilememeler, onunla aynı şehirde nefes alıyor olmanın bile verdiği mutluluk ve anlatılmaz duygular… Uykusuz geceler, şiir yazmalar, alev alev yanmalar, girilen çıkmaz sokaklar…

Bu kadar mı sanıyorsunuz?

Daha durun bakalım.

Bulutlarda yürüdüğünü sanmalar, gülen gözler, yanaklarda açan güller, gözü karartmalar, için içe sığmayışı, gökkuşağının renklerinin gözlerinize serilmesi, denizdeki o dalgaların içinizde coşarak aşk dalgaları halinde kalbin sahiline vurması, ‘Asla yapmam’ denilen şeyleri hiç düşünmeden yapmalar...

Haberin Devamı

Sonra… El ele gezmeler, tutkulu öpüşler, radyodan şarkı tutmalar, sarhoş gibi dolanmalar, yolda koşarcasına yürümeler, içindeki çocuğu tüm coşkusuyla sevdiğine sunmalar, yeryüzüne inen yıldızlar, gerektiğinde sevilen uğruna katedilen yollar...

Geceler onsuz kara zindandır, onunlayken şölen… Sevda başınızda duman dumandır artık, diğer yanda da kalbinizde tüten…

Bitmedi daha...

Depremler olur vücutta. Enkaz kaldırma değil de temelini aşk ve gerçek sevgiyle sağlamlaştıran yeni bütünler inşa edilir bu depremlerin sonrasında. Volkanlar patlar, duygular lav olur akar, sızar kalbe. Bu lavlar yakmaz tam tersi serinletir. Kalp alabora olur ama bu alaboralar sert rüzgarlar gibi darmadağın etmek yerine ılık meltemler misali okşar kalbi. Bulutlar ayağın altındaki bembeyaz bir yoldur, ayağınızın, kalbin ve de aşkın izini bırakacağı.

Haberin Devamı

Eros oklarını saplar ama hedefi on ikiden vurarak saplanan bu oklar acıtmaz, tam tersi mutlu eder kalbi, hemen her saplanışta. Aşkın yaşandığı süreçte saplanan bu oklar haz verirken aşk bittiğinde hançer acısına bırakır yerini bu kez.

Sayılan bu hazları yaşatırken aşk; an olur özlem kıskançlık, gurur, sorgu, yalnızlık, arayış, ikilem, anlaşılamamak, pişmanlık, acı, çok sevme haline karşı koyamamak, ondan vazgeçememek, öfke, mutluluk, sevdiğini unuttuğunu sanıp aslında unutamamak, mutsuzluklar, gözlere yerleşen acılı bakış, kalbe çöken o baş edilmez hüzün vs... şeklinde listeyi uzatabileceğimiz bu duyguları da yaşatır.

Bu saydıklarım aşkın başlangıcı ve sonrasında yaşananlar. Buraya kadar tamam, peki ya aşk bittiğinde yaşanan duygular?

Haberin Devamı

İşte onu hiç sormayın derim ama... Buna da değinmemiz gerekiyor, her ne kadar aşk sonrasında da yaşansa da yine aşkın yaşattığı duygular olduğu için.

En çok sevdiğiniz kişi vurur duygularınızı. ‘Canım’ dediğiniz döner size sırtını. En acıtanı da budur zaten.

Anlatamayacağınız kadar çok üzülüp, çok acı çekersiniz, belki çilenizi hafife alanlar olur. Öyle bir yanar ki içiniz, hiç kimseye anlatamazsınız. Gerçi anlatsanız da anlayamazlar ki o anki içinizi yiyip bitiren acıyı. Günlerce ağlarsınız. Akan, bitmeyen gözyaşlarınızın nehirleri hatta denizleri geçtiğini düşünürsünüz. Onun hasreti kalbinizde azılı bela olur. Ne yaparsanız yapın kurtulamazsınız. Çöreklenir kalbinizdeki en kuytu yere, ummadık bir anda sizi tekrar vurmak üzere. Dönülmez uzaklara gitmek gelir içinizden... Bir ah çekersiniz derinden. Ve bu hali anlamaya çalışırken çok sevdiğinizin yanınızda olmaması...

Haberin Devamı

Bununla başlayan ve devam eden duygu bocalamaları...

Tüterken gözünüzde buram buram, özleseniz de onu her an, ağlasanız da olmaz duyan, kaderedir küskünlüğünüz, sizi ondan ayrı koyan. Canınız acır, kolunuz kanadınız kırılmış gibi hissedersiniz kendinizi. Bir şeyler eksik kalır. Nokta koyup da anılara, geçemezsiniz uykulara.

Tuzla buz olursunuz sanki. Çocuksu sevinçlerinizden eser kalmaz. Ümitleriniz darmadağın olur, her biri bir yöne savrulur; hayalleriniz yaralanır, kanar bir süre. Hisleriniz örselenip, incinir. Aklınız başınızdan gider, anlamı kalmaz hiç bir şeyin. Kapatırsınız kalbinizin kepenklerini. Beyaz örtüler örtüp anıların üzerine, siyah perdeleri çekersiniz bir zamanlar gözlerinizin gördüğü o cıvıl cıvıl renkler yerine.

O; gözlerinizde bir renk, kulaklarınızda bir ses ve göğsünüzde bir nefes olarak kalır. Nehirleri aratmayan, taşıp sel olan gözyaşları, kendine gelememeler, ruh sıkılmaları, yerden yere vurulmalar, düze çıkamamalar, vs... şeklinde aşkın yaşattığı duyguları daha da uzatıp, listelememiz mümkün.

Neyse biz sadede gelelim.

Bunları hemen herkes yaşadı, yaşamaya da devam edecek dünya döndüğü sürece. ‘Bu sayılanları yaşamadım’ diyeni Tanrı ummadığı anda ummadığı kalbe öyle bir aşkla çiviler ki...

Hoş, kalbe duygularla çivilenen aşk bir zaman sonra bitse de, izi ve boşluğu kalır söküldüğü yerde!

Herkes bu sayılanları yaşadı değil mi? Sözlü yapacağım, ‘Yaşamadım, elektrik kesikti!’ mazereti anlamam, basarım sıfırı pardon basarım aşkı!

Sayılanları herkes yaşadı dedik. Ben, sen, o, biz, siz, onlar kısacası herkes, hepimiz...

Gelelim aşkın bana yaptırdığına:

Yani aşk size ne yaptırdıysa bana da onu yaptırdı. Az önce belirttim ya “Bir de fazlasını hatta.” diyerek. Aşkın ekstradan bana yaptırdığını da e artık yeri gelmişken söyleyelim bari.

Ne mi?

Aşk bana kitap yazdırdı! Sayfalarında yukarda sayılanları anlatan...

‘Vaaaayyy!’ diyenlerin yanı sıra ‘İyi halt ettin!’ diyenler de olacaktır şimdi.

Kitap olan aşk!

Peki değer miydi?

Bilmem.

Kabul ediyorum, tatmin etmedi bu cevap sizi.

Merak ediyor musunuz gerçekten?

Cevap veriyorum o halde;

Her şeye rağmen evet evet evet!

Çünkü bana kitap yazdıran aşk; kaynağını sevgiden alan, zaman zaman hüzünle aksa da tutkuyla çağlayan yaşam pınarım, hayat suyum…

Çünkü bana kitap yazdıran aşk; kalbimde izini bırakan bir gölge!

Kitabın adı da AŞK KALPTE BİR GÖLGE

Şimdi bir gölgenin serinliğinde; kalbinizde aşkla bu kitabı okuma zamanı!  

Sayfalarını çevirerek okurken kendinizi bulduğunuz satırlardaki cümleleri; duygularınıza emanet edip, kalbinize aşk ve yakamoz niyetine basarak!

Ama baştan uyarayım da sitem etmeyin sonra!

Bu kitabı okuyan;

Kadınlar: aşktan beklentileriniz artabilir.

Erkekler: aşktan tırsabilirsiniz!

Ve Ey Aşk: kalplerde, şarkılarda, sayfalarda, kitaplarda ölümsüzleşirken, kadın veya erkek fark etmez; coşkusuyla hüznüyle, acısıyla tatlısıyla seni yaşamanın yanı sıra sayende her an her şeyi yapabilir!

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!