Zina referanduma gitmeli

Güncelleme Tarihi:

Zina referanduma gitmeli
Oluşturulma Tarihi: Eylül 13, 2004 01:19

Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu, zinanın suç sayılması girişimine karşı çıktı ve referandum önerisinde bulundu.

Kültür ve Turizm Bakanı Ahmet Erkan Mumcu’yla sohbete başladıysanız, bilin ki, konuşmanızın son saniyesine kadar aç ve susuzsunuz. Diyelim ki, Lütfi Kırdar’daki ünlü Borsa Boğaziçi’nin yeniden dekore edilen kışlık bölümünde Hürriyet için özel masa hazırlanıyor. Diyelim ki, Borsa’ların patronu Rasim Özkanca, büyük oval masayı sakız gibi bembeyaz örtülerle kaplatıp çiçeklerle süslüyor. Ardından masayı kendi spesiyaliteleriyle donatıyor, imambayıldıdan yaprak sarmaya, keşkekten su böreğine, fındık lahmacundan içliköfteye kadar. İçecekler, tatlılar, çaylar, kahveler cabası...

Ve diyelim ki, Işıl-Erkan Mumcu çifti tam randevu saatinde teşrif edip masadaki yerlerini alıyorlar. Gözlüklü, tonton, Alp adlı bir torunu olan gazeteci de yanlarına oturup emektar mini teybini açıyor. Ondan sonra kim tutabilir Kara Hafız Bekir Efendi’nin torununu? Kim sözünü kesebilir Yalvaçlı Türkmen Süleyman Efendi’nin oğlunun?.. Var mı Mollabekirler’den Erkan Mumcu’yu ve sevgili eşi Işıl’ı dinlememek?..

Varsın birkaç saat aç, susuz kalalım, yeter ki siz bir konuşun, pir konuşun. Hoş geldiniz sevgili Mumcu çifti, buyrun söz sizin.

Erkan Mumcu ve günümüzün dillere destan zina tartışmaları...

- Yener Bey, bu konuda bugüne kadar hiç konuşmadım ama, anlıyorum ki sizden kaçış yok. Bence zinanın TCK kapsamına alınması doğru bir girişim değildir. Bu tartışmada 2 çelişki var, birincisi sosyolojisi olmayan hukuk yoktur. Bu anlamda toplumun zinayı bir suç olarak algılayıp algılamadığını bilimsel verilerle ölçmemiz lazım. Bunun en doğrusu referandumdur, soruyu somutlaştırıp doğrudan doğruya halka soracaksınız. Ama toplumun bu konudaki yargısının tam bir ara evrede olduğunu düşünüyorum. Gelenekten aldığı değerlerle modern hukuk arasındaki ilişkiyi henüz sağlıklı bir biçimde kuramıyor.

Siz aynı zamanda bir hukukçusunuz beyefendi.

- Hukukçu kimliğimle ben bu konuda geleneğin doğru algılanmadığı kanısındayım. Zinanın TCK kapsamında soruşturulan bir suç olmasını geleneklerimiz ve modern hukuk anlamında doğru bulmuyorum. Mecelle’nin tabiriyle ‘Şüyuu vukuundan beter’ olan fiillerin kovuşturulmasında toplum adına bir yarar yoktur. Ayrıca zina fiilinin mağduru olan kimseler bakımından da yarar yoktur, hatta dillenmesi dolayısıyla öncelikle çocukların, sonra eşlerin uğrayacağı zarar, ceza soruşturmasından elde edilecek yarardan daha fazladır.

İslam hukuku ne der bu işe?

- İslam hukukunda da zina, kovuşturulması talep edilen bir suç türü olmamıştır. Suç olarak tanımlanmış olmakla beraber, bu suça dair tanıklık adeta imkansızlaştırılmıştır. Dolayısıyla gelenek de, zinanın kovuşturulmasından yana bir tavır koymamıştır. Bugün zinayı suç olarak düşünenlerin tutumunu ben gelenekle ilişkilendirmiyorum, iyi düşünülmemiş bir girişim olarak geliyor bana. Yener Bey, evlilik bir akittir, akde aykırılığı da Medeni Kanun içinde cezalandırmanın araçları vardır. Bunlar; mal rejiminden çıkarma, mirastan mahrumiyet, hatta maddi tazminatlar ödeme olabilir. Bence zina, ceza kanununda değil, medeni kanun bağlamında tartışılan, kovuşturulan, soruşturulan ve muhakeme edilen bir konu olmalı.

Erkan Mumcu’nun biraz aykırı, biraz asi, biraz sivri dilli olduğunu söylemek yanlış olmaz. Sanki nerde isyan, itiraz, orada Erkan Mumcu.

- Ben asla asi değilim Yener Bey, ben yeni kuşak ve kendine özgü siyasetçilerin temsilcisiyim. Ben bir şeyi aykırılık olsun diye yapmıyorum, size aykırı geldiği için öyle görüyorsunuz. Sizin aykırı dediğiniz benim için işin doğru ve düz olanı. Adam İngiltere’de sol şeritte arabasını sürerken radyodan bir anons duymuş; ‘Çılgının biri ters şeritten yola girdi, sürücüler dikkat’ diye. Adam ‘Ne biri kardeşim, bunların hepsi çılgın’ demiş... İşte benim halim de biraz bu hesap. Henüz siyasette ne yaptığım, siyaseti nasıl yaptığım gerçekten anlaşılabilmiş değil. Ben siyasette yeni bir yaklaşımın, yeni bir siyaset filozofisinin öncülerinden biriyim.

Kuzudan siyasetçi olmaz

- Açık iletişime hazır olmadığımız için, eleştirinin açık bir yürek ve açık bir dille ifade edilmesi, bir tür başkaldırı olarak algılanabiliyor. Kuzudan siyasetçi olmaz, kuzu olmak için siyasete girilmez. Siyasetçi olmanız için bir şeylere itiraz ediyor olmanız lazım. İtirazınızı demokrasinin size sunduğu araçlar içinde hayata geçiriyor olmanız lazım. Bir şeyleri değiştirmek iddiasında oluyor olmanız lazım. Yarınlarda siyaseti benim gibi algılayan insanların sayısı artacak, doğal ve olağan olan bunlar olacak. Bugüne kadar hep siyaseti imaj üstünden yapanlar olageldi: İşte Karaoğlan, işte Baba. Kusura bakmayın ama, bunlar bir tür şark kurnazlığı. Size örnek siyasetçi olarak işaretleyebileceğim en yakın profil Turgut Özal, hala da bir başkası yok. Gençlikten anladığımız; düşüncede dinamizm, siyasette vizyon yaratabilmek, siyasete filozofi kazandırmak ise, Özal öldüğü gün bile çok gençti. Bugün hala öyle siyasetçiler görüyorum ki, daha ilk günlerinde fosilleşmiş bir siyasetin temsilcisi gibi duruyorlar karşınızda.

12 Eylülcüleri değil yasalarını kaldıralım

- 12 Eylül’ün girişimcilerini yargılayalım mı, yargılamayalım mı tartışması bence anlamlı değil. Ben bu tür bir yargılamanın herhangi bir kurumsal yapının işi olduğuna kani değilim. Aradan 25 sene geçmiş, çok büyük ölçekte sosyolojik, tarihsel bir olgunun yargılanmasından söz ediyoruz. Kenan Evren ve MGK’daki 4 orgeneralin yargılanmasını yapamayız. Diyelim ki, darbe bildirisindeki çözüm önerilerinin hepsi yanlıştı. Peki, tespitlerin de mi hepsi yanlıştı, kendimize karşı dürüst olalım. 12 Eylül bağlamında asıl tartışılması gereken, sağlıklı demokratik düzene geçmiş bir toplumun, o dönemin mirası anayasa ve yasalarla yönetilip yönetilmeyeceği. Yönetilmeyecekse hemen hepsini kaldıralım.

Süleyman Nazif hayatımı değiştirdi

- Orhan Elmas, Natık Baytan ve İsmail Güneş’e reji asistanlığı yaptım. Hep kameranın arkasındaydım, küçük bir rol olsa bile filmde oynamayı düşünmedim. Rahmetli Natık Ağabey’le 4 uzun film yaptık yanılmıyorsam. Çalıştığım filmler içinde TRT için yaptığımız ‘Süleyman Nazif’ drama-belgeselinin benim için çok özel bir yeri vardır. O sayede Işıl’la tanışıp evlendim, bugünkü mutluluğumu biraz da Süleyman Nazif’e borçluyum.

YARIN: Arkamda tarikat ve aşiret yok
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!