Yeni bir ev, yeni bir hayat, yeni bir ben

Güncelleme Tarihi:

Yeni bir ev, yeni bir hayat, yeni bir ben
Oluşturulma Tarihi: Mart 06, 2002 00:00

Ben taşındım.Bitti yani.Diş çektirmek gibi.Çekildi.Biraz boşluk oluyor tabii.Ama hayır, tıssslamıyorum.Ama evet, dilimi sürekli o boşlukta gezdiriyorum.Ve dünya aleme, ‘‘Biliyor musunuz benim dişim çekildi!’’ demek istiyorum.Mümkünse parmağımla da göstermek.‘‘İşte bu diş!’’ diye.***Çok mu abartılı?Çok mu dramatik?Neymiş, ev değiştirmişim...Ama işte o kadar da kolay değil, bir lisan bir insan ya, bir ev de bir hayat! Şimdi yeni bir hayat. Herkes, çektirdiği dişini hafif kana bulanmış bir kağıt mendile sarıp kolayca çöpe atamaz. Tanıdıklarım arasında kolye yaptırıp boynuna asanları bile bilirim. Hatta, bedeninden çıkan herşeyi, polipler dahil, alkol içinde evinde saklayanlar bile var!Ben de galiba hafiften bu gruba giriyorum.Bir evden, bir hayattan ayrılırken az biraz kafayı yiyorum.Evin duvarları, kokusu, kedimin saklandığı kuytu köşeler, o evde geçirdiğim iyi kötü günler, hafızamın sinema perdesinde kareler şeklinde duruyor hálá.Flulaşacak elbette.Ama biraz zamana ihtiyacım var, anlayış gösterirsiniz herhalde!***Ama bir taraftan da beynimin hiperaktif bölümünden gelen bir baskı var ki... Anlatılır gibi değil!Elimden gelse, bütün okurlarımı, Bebek Parkı'na toplayıp mağrur bir parmak işaretiyle, ‘‘İşte şu teras arkadaşlar!’’ diyeceğim!Yeni evim şahane yani.Bugüne kadar oturduğum en güzel ev.İstanbul'daki en güzel teraslardan biri de diyebiliriz.Ama ben herşeyi abartırım zaten.Çocuk gibi.Yaptığım röportajları, yaşadığım aşkları, yazdığım yazacağım boktan sepet yazıları, ödeyeceğim paraları, kedime olan zaafımı, acılarımı, korkularımı, heyecanlarımı...Geçenlerde bir ruh doktoru (ne güzel bir tanımlama ruh dokturu değil mi, birden hoşuma gitti) bana dedi ki: ‘‘Siz, hayatta karşılaştığınız herşeyi bir çocuk gözüyle algılıyorsunuz!’’***Demek ki bir yerlerde takılıp kalmışım.Yeteri kadar büyüyememişim.Yetişkinler arasında yaşanan herşeyi ben çocuk gibi ifade ediyormuşum. Bu yazılar da onun kanıtı herhalde!Bu karambolün içinde beni kurtaran iki sözcük:Yalın va arı.Öyle bir taraflarım da varmış yani.Ama 9. taşınma seferimi kırık dökük, paramparça bir ruh hali yaşıyormuşum gibi anlattıysam, sizde öyle bir izlenim bıraktıysam...Doğru değil.Ben bir çocuk algısına sahip olmaktan son derece memnunum.Nasıl olsa üç dakika sonra, yine aynen çocuklar gibi başka bir ruh haline geçivermiş olacağım...***Tanrım meğer ne kadar çok taşınan insan varmış!Ve bir taşınma bile ne kadar çok insanın ortak noktası haline gelebiliyormuş. Biliyor musunuz ne oldu, emlakçım aradı: ‘‘Bugün canınız konuşmak istemiyor Ayş'anım ama şu borcunuzu ödeyebilecek misiniz acaba?’’ diye sordu. Pazartesi yazısını okuduktan sonra arıyor, düşünebiliyor musunuz? Ne kadar zarif ne kadar ince!Parasını aldıktan sonre tekrar aradı gerçi.Kibarca biraz daha fazla para istedi.Ben de kibarca hayır dedim!Bazen de yetişkinler gibi davranabiliyorum yani.Bu arada 8. taşınma seferimin harekat planlayıcıları Asya Nakliyat, bu defa krizden dolayı, kendi imkanlarımla taşınmaya kalkmama bozulmuş. ‘‘Bu kez bizi tercih etmemenize bozulduk haberiniz olsun’’ diye mail atmışlar.Sağolsunlar, varolsunlar ama bunca zamanda öğrendiğim bir şey var, hayat demek taşınma demek, kriz olmazsa 10. sefere inşallah!***Ve taşınmak ne kadar zor bir şey biliyor musunuz siz?Allahtan taşınma timinin başında Emel var.İnsanın hayatını kolaylaştıran bir kadın.Bana diyor ki: ‘‘Kitapların üçte biri bir kütphaneye bağışlanılacak, ayakkabıların on çifti yok edilecek, dünyanın çeşitli yerlerinden topladığın şu rüküş aksesuvarlara da elveda demenin zamanı geldi...!’’Söz dinleyen çocuklar gibi ağlaya ağlaya dediğini yapıyorum, çok da faydasını görüyorum.Ve bir de Esra...O olmasaydı bu taşınma hamlesini asla başarıyla sonuçlandırmazdım.Kütüphaneden sorumlu bakan olarak, o kitap kalabalığının altından özenle kalkmamı sağladı.Hayatımda ilk defa düzenli ve adam gibi bir çalışma odam oldu, onun sayesinde.***Gelelim bir taşınma öyküsünün en acıklı bölümüne:Fotoğrafları yeniden düzenleme sahnesi...Fotoğrafları zorunlu olarak azaltma, aynı zamanda insanın hayatını da hafifletmesi anlamına geliyor. Bir görüntüyü 15 kez çekmişsen, en iyisini tutup diğerlerini atıyorsun. Çünkü o ‘‘diğerleri’’ dediğiniz, kutular, albümler dolduruyor da taşıyor bile...Ve onları atarken bir hayat geçiyor gözünüzün önünden.Birdenbire fark ediyorsunuz ki, hayatınızı o fotoğrafları tıkıştırdığınız kutulara, albümlere doldurmuşsunuz.Tabii şöyle bir numara da çekmedim değil.Çirkin bulduğum her fotoğraf cart!Şimdi ölsem ve siz benim teraslı evime gelseniz, bir tane bile içime sinmeyen fotoğrafımı bulamazsınız.Görünmek istediğim hallerimi bıraktım sadece.Evet, artık herşeye hazırım.Sertap Erener'e lazım olan ne varsa artık bende var.Yeni bir ev, yeni bir hayat, yeni bir ben!
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!